hesabın var mı? giriş yap

  • filmden çok oriijnal phoenix hikayesi hakkında bir yazı olsa da yine de spoiler içine alma ihtiyacı hissettim. phoenix'in çizgi romandaki önemi hakkında birkaç paragraf:

    --- spoiler ---

    orijinal dark phoenix hikayesine the last stand'e kıyasla daha sadık kalınmış olsa da phoenix hikayesinin tek filmde anlatılamayacak kadar geniş bir hikaye olduğunu tekrar kanıtlamış film.

    hikaye anlamsız kalıyor çünkü dark phoenix'i anlayabilmemiz için önce phoenix saga'nın anlatılması gerekli. phoenix saga, en az dark phoenix kadar önemli, hatta dark phoenix'in altyapısını hazırladığı için belki de ondan daha önemli bir hikaye. avengers serisinde infinity war'un altyapısı nasıl yıllar boyunca ilmek ilmek işlendiyse phoenix hikayesinde de ona benzer bir tutum sergilenmeliydi. eğer bu hikaye ilk iki filmi phoenix'e, son filmi de dark phoenix'e ayrılmış bir üçleme olarak planlansaydı, ortaya ayakları çok daha yere basan, epik seviyede filmler çıkardı.

    phoenix/dark phoenix hikayesi özetle şu şekildedir;

    marvel evreninde "m'kraan kristali" adında tüm gerçeklikleri (evrenleri) birbirine bağlayan bir kristal var. kristale giren kişinin tüm gerçekliklere erişimi oluyor yani. phoenix force, bu kristalin koruyucusu görevinde olan kozmik ve tanrısal güçlere sahip bir varlık.

    x-men ekibi uzaydaki bir görevden dönerken phoenix gücü, jean grey ile bütünleşiyor ve jean'in güçleri full potansiyeline ulaşıyor. jean bu güçlerini tüm sınırına kadar başta intergalaktik bir göreve çıkmalarına sebep olan bir ırkı kurtarmak ve çeşitli nedenlerle zayıflayan m'kraan kristalini onarmak için kullanıyor. bu görevler sırasında hala sağlıklı düşünme kapasitesine sahip olan jean, kristali kurtardıktan sonra güçlerini kontrol altında tutmak adına kendi zihnine sınırlamalar koyuyor.

    phoenix hikayesinin ilk kısmını oluşturan bu bölümün ana fikri, jean'in bu denli devasa bir güce karşı bile zihnini ve kişiliğini hemen kaybetmeyecek derecede güçlü biri olduğu ve phoenix'in kudretine sahip olduğunda ilk yaptığı şeyin bir gezegeni, kristali ve dolayısıyla kristalin bağlı olduğu evrenleri yıkımdan kurtarmayı seçtiğidir. yani phoenix esasında yıkımın değil yaşamın sembolüdür.

    dünyaya döndükten sonra ise jean'in zihnine koyduğu kısıtlamalara rağmen kendisinin sahip olduğu bu yeni devasa güçler, kaçınılmaz olarak çeşitli telepatlar tarafından fark ediliyor ve prestijli psişiklerden oluşan bir grup olan hellfire club'a kendini kabul ettirmeye çalışan bir telepat olan mastermind kendi güçlerini bu kulübe kanıtlamak adına, emma frost'un yardımıyla jean/phoenix'in zihnine girerek onu kendine aşık etmeye çalışıyor. bu illüzyonlar sonrası düşünceleri allak bullak olan jean'in kendi zihnine koyduğu bariyerler çökmeye başlıyor ve jean, black queen kişiliğini alıyor. (white queen de emma frost'un ünvanı bu arada)

    hellfire club ile x-men arasında geçen bir çatışmada, jean'in sevgilisi olduğuna inandığı mastermind ile cyclops kendi aralarında bir psişik düello yapıyorlar ve bu düelloda mastermind cyclops'un psişik suretini öldürüyor. jean'in zihnindeki son bariyerin çökmesi ve kendisinin dark phoenix'e dönüşme aşaması da bu şekilde tamamlanıyor.

    dark phoenix, evren için gezegenler arası büyük bir tehdit olarak bilinen galactus'tan bile daha büyük bir tehlikedir. enerjisini gezegenleri tüketmeyi geçip direk devasa yıldızlar üzerinden beslenerek tazelediği için tüm yaşam türleri için bir tehdit oluşturmaktadır ve bu yüzden derhal sonu getirilmelidir.

    x-men ile her şeyin başlamasına sebep olan uzaylı ırkı shi'ar (phoenix, jean ile birleştiğinde x-men ekibi bu ırka yardım ettikleri bir uzay görevinden dönüyorlardı) arasında bir anlaşma yapılıyor; anlaşmaya göre x-men ile shi'ar savaşçılar arasında bir düello yapılacak ve bu düellonun kazananı phoenix'in kaderine karar verme hakkına sahip olacak. shi'ar, x-men'in cyclops ve o sırada kendinde olan jean/phoenix dışındaki tüm üyelerini alt etmeyi başarıyor; ancak shi'ar imparatoriçesi lilandra'nın kaybetmeleri olasılığı dahilinde kurduğu ikinci bir planı daha var; tüm güneş sistemini yok etmek ve bu sırada phoenix'in de yok olacağını ummak. düello sırasında güçlerini kullandıktan sonra kendini yavaş yavaş tekrar kaybetmeye başlayan jean grey, bu plan uygulanmak üzereyken güneş sistemini yok edecek silahı ele geçiriyor ve cyclops'a veda ettikten sonra kendini parçalara ayırıyor.

    dark phoenix hikayesi, evrenin gözlemcilerinden birinin şu sözüyle sona eriyor:

    "jean grey, dünya üzerinde bir tanrı olarak yaşayabilirdi; ama onun için insan olarak ölmek daha önemliydi."

    not: bu hikayenin en sadık uyarlaması doksanlı yıllarda türkiye'de de yayınlanan x-men the animated series'de yapılmıştır. neredeyse birebir bir uyarlama ve phoenix ile dark phoenix hikayeleri beraber yaklaşık 20'şer dakikadan toplam 10 bölüm falan sürüyordu yanlış hatırlamıyorsam.

    not 2: wikipedia'da orijinal hikayenin bir özeti var, unuttuğum yerlere oradan baktım zaten.

    yani sonuç olarak, jean'in phoenix'e dönüşümü, phoenix olarak ilk eylemleri, dark phoenix'in daha iyi anlaşılması için hikayeye uyarlanması gereken ögeler. o yüzden en az iki film gerektiren hikaye, tek filme sıkıştırılmaya çalışılınca isterlerse 10 yıl sonra bir kere daha seriyi reboot etsinler, yine altından kalkamazlar.

    --- spoiler ---

  • yanlış orandır. bizim türk insanlarının yaptığı aşı bu korona denen mikroba yüzde binbeşyüz etkilidir. kesin anlamında yüzde binbeşyüz. yani daha bilimsel konuşmak gerekirse aşı yaptırana bi sikim olmaz.

  • adamın biri bi kahveye girmiş. millet kahvede baya gülüyor eğleniyor filan. napıyor lan bunlar demiş bakmış birisi ordan bağırıyor,

    - 45!

    herkes yerlerde

    - 7!

    ağlamışlar gülmekten.

    - 51!

    buna da gülmüşler baya.

    adam merak etmiş sormuş,

    - neye gülüyorsunuz böyle?

    kahvenin eskilerinden biri sinan özen'in şu bakışını atarak;

    http://t2.gstatic.com/…mages_up/sinan ozen1.jpg&t=1

    "sen yenisin galiba" demiş. "biz bu kahvede sabah akşam fıkra anlatırız. öyle çok fıkra anlatırız ki artık yorulmayalım diye fıkraları numaralandırdık. misal 5. fıkra temel ingiliz alman uçaktalar filan.. herkes ezbere biliyor. biri 5! diyince hepimiz fıkrayı hatırlayıp gülüyoruz" demiş.

    adam teşekkür etmiş,

    sonra "7412" diye bağırmış

    bağırmasıyla birlikte bütün kahve yerlere yapışmış. sandalyeden düşenler mi dersin, gülmekten sıçanlar mı dersin, burnundan sümük gelenler mi dersin, millet paramparça, konuşacak halleri yok, gözleri yuvalarından çıkacak.

    adam şaşırmış "niye buna bu kadar güldünüz" demiş

    zar zor konuşanlardan birisi cevap vermiş

    - bu fıkrayı daha önce hiç duymamıştık

  • 94 ışık yılı nasıl bir mesafeyi tabir eder onu bir şey yapalım önce.

    malumunuz ışığın hız sınırı evren içinde saniyede 300bin km. ışık dakikada 18 milyon kilometre gider istese. bu da saatte 1milyar 80 milyon km gitmek demek oluyor ki ben hızdan korkarım yavaş gitsin.

    ışık yılı nedir? ışık yılı ışığın saatte değil de yılda gittiği mesafedir. peki bir yılda kaç saniye vardır? ohooo! bunu mu hesaplayacağım amk!

    tamam! yılda kaç saat vardır onu şey yapalım.

    365 gün çarpı 24 saat eşittir 8.760 saat. vay! demek ki bir saatte 1 milyar 80 milyon km giden ışık bir yılda 9 trilyon 460 milyar 800 milyon km hızla gidebiliyor. yani bu hızla giderseniz bu mesafedeki bir yere 1 yılda ulaşırsınız. hem de tek vesait. tamam.
    şimdi bunu 94 yılla çarpın. 889 trilyon 315 milyar 200 milyon km mesafe ediyor. 94 yıl ışık hızıyla gitseniz alacağınız mesafe bu. osman gazi köprüsünü kullanırsanız 889 trilyon km!

    uzak. ben gelmiyorum...

    *******************************

    bilgi dolu edit: can ciğer kuzu sarmalarım! ortalık karışmış düzen bozulmuş, yetiş ya carl sagan yetiş ya cosmos diyoruz. iş bu türkçe altyazılı 8. bölüm, uzay ve zaman yolculukları üzerinedir ve kafayı tertemiz yapar, izleyin, izletin...

    yalnız demek istediğim bir şey var, bölümü izleyecek olanların da karşısına çıkacak olan bir şey: 94 ışık yılı demek, 94 yıl demek değil! yani şöyle: ışık hızında 94 yıl gidecek bir cihazı uğurladık eve döndük diyelim. o cihaz 94 ışık yılı sonunda hedefine vardığında; affınıza sığınarak söylüyorum ama dünyada 134.100 yıl geçmiş olacaktır!!! görelilik kuramı ahan da budur! yani sen ışık hızında 1 gün gidersin ama dünyada 4 yıl geçer...
    yani beyler bayanlar karadelikten kayanlar, bu mesaj 134 bin 100 yıl önce yollanmış; hadi osman gazi köprüsünü kullandı diyelim: 134 bin yıl!

    beynim ısındı bana müsaade mübarekler. ademle havva masalına inanmayı hiç bırakmayacaktık. gördün mü başımıza geleni?! *

  • karşısındaki insanı yeteri kadar bir süre dünya ilişkilerinden uzaklaştıran beyne oksijen gitmesini engelleyen mucizevi dialogların bütünü..
    örnek verelim..
    yer: boğazdaki teknelerden bir tanesi. (balık yeniyor)

    tekne azıcık sallanmaya başlar. yan masadaki ufak kızımız bir anda.. "anneeeee bağla kendiniiii. anneeeeaa bağla kendiniii." muhtemelen anne olan şahısta "niye?" diye bir soruyla karşılık vermiştir. bunun üzerine kızımız "anne bağla kendini çünkü gemi batıyor..".

    heh afferim. bağla kendini daha derine batalım birlikte..

  • üniversite, yüksek, askerlik derken...

    3-4 yıllık iş deneyimiyle birlikte kurumsal bir şirkette senior web developer falan olurdu şu yaşıyla. (bkz: alkış)

    iş çıkışı mochasını içer, boş vakitlerinde twitter'da karı-kız kovalar ve her zaman aklında olan kendi şirketini açma hayali toplum baskısı sonrasında yapmak durumunda kaldığı evlilikle biterdi.

    sonrasında ne bileyim... görümce, elti ne boksa işte onların evinde çoluk çocukla beraber beyaz çoraplarıyla bağdaş kurmuş vaziyette çay içerken, acun programlarına katıla katıla gülerdi.

  • akp grup başkanvekili bülent turan ekonomik kriz olduğunu kabul ediyor ve ekliyor:

    "şu an krizimiz var kabul ediyorum. bir problemimiz var kabul ediyorum. bu bedeli beraber taşıyacağız milletimizle"

    video

    ben neden bedel çekiyorum kardeşim? ben mi yedim paraları?

    lahanayı yerken kıtır kıtır sapına gelince mee. yok öyle.

  • yusufcuğun çırpınışıdır.

    islamcılara teşekkür borçluyum. muhafazakar kökten gelen ve bir zamanlar sizin gibi dinci çomar olan benim bile dinden çıkmama neden oldunuz. o bataklıktan kurtuldum. ağlamaya devam edin. azalarak biteceksiniz.

  • anneme internet şubesinin nasıl kullanılacağını gösteriyorum. şifre koymamız gerekti;

    ben: evet anne şifre istiyor şimdi alakasız bir kelime söyle.

    anne etrafına bakar çiçeklerini görür,

    anne: fesleğen olsun.

    ben: ğ var onda telefondan girerken filan sıkıntı olur başka bir kelime bul.

    anne: ne bileyim ben ya sen bul işte bir şey.

    ben: anne evdeki herkesin hesabını ben açtım, unutuyorsunuz sonra diye de aklımda tutuyorum, bir sürü gereksiz bilgi var aklımda, lütfen kendi şifreni kendin bul.

    anne: bulamadım işte yardım et biraz

    ben: ya böyle seninle ilgili gibi olsun, ilgi alanında olan bir şey hiç unutmayacağım bir kelime

    anne: off, yordum beni, dur dur tamam buldum damat olsun

    ben: olmaz anne saçmalama başka bir şey bul

    anne: damat istiyorum işte şifrem damat olsun

    ben: tamam anne lanet olsun rakam söyle bir tane de

    anne: 2 damat2 iki tane damat istiyorum ( burada kinaye yapmıyor 2 kız kardeşiz)

    ben: of tamam anne şimdi bir kelime daha lazım parola olacak bu da

    anne: kıs kıs güler, kolaymış canım o da torun olsun önce damat, sonra torun ölene kadar unutmam bunları damat2 torun4

    ben:.............