hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşın biri erasmus programıyla modena'ya gidip, ilk dönemi orada geçirip ikinci dönem tekrar aramıza dönmüştür. hep beraber politics dersine girmişizdir. hoca derse başlamadan önce kıza hoşgeldin der ve "evet x'cim, şimdi seni şöyle ortaya alalım. bize modena maceralarını anlat." der. kız da hiç itiraz etmeden çıkar orta meydana başlar heyecanlı heyecanlı anlatmaya..

    -ay işte hocam ilk önce roma'da indim uçaktan. ellerim kollarım her tarafım bavul dolu. benim kilo 45, bavullar en azından 150.
    -hahahahaha
    -neyse, alanda bi taksi bulabildim güç bela. atladım içine; amacım metroya gitmek..
    -eeee
    -zar zor bindim taksiye. allahın italyan'ı, bi yardım bile etmedi bavulları arabaya taşımama.
    -cık cık cıkk
    -yerleştim taksiye. git git yol bitmiyor! saat de zaten epey geç olmuş, her yer zifiri karanlık. birkaç saat sonra metronun önüne gelebildik nihayet. ben tam uzandım çantama, para çıkarmak için. bir de ne göreyim; yanıma hiç nakit almamışım!
    -eeee?
    -taksiciye sordum. ya işte nakit yok bende, kredi kartı geçer mi diye. italyancam da çat pat işte.. ne dese beğenirsiniz hocam??
    -valla bilmem?
    -"sorun değil. yatakta da ödeşebiliriz dedi banaaa!!!
    -oo çok güzel!! verdiniz mi?

    akabinde ders iptal olmuştu zaten...

  • doğma, büyüme ve mevcutta hala bağdat caddesi ve çevresinde yaşamış/yaşamakta olan biri* olarak eski cazibesinde olmamasının 2 nedeni vardır benim açımdan.

    birinci sıraya avm'leri eklerim. sebebi ise; eskiden zara, h&m, vakko veya herhangi iyi bir marka sadece istanbul'un belli yerlerinde vardı. hatta diğer şehirlerden bile bu markalar için o belli yerlere gidilirdi mağazalar için. şimdi ise her avm'de her marka var. avrupa yakasında veya anadolu yakasının cadde'ye göre uzak kesimlerde oturanlar zara için neden bağdat caddesi'ne gelsin ki? tabii ki en yakın avm'yi seçmekte ve alışverişi yapmakta. en büyük kaybını burada yaşadı bağdat caddesi.

    ikinci olarak açılan cafe sayısıdır. cadde kültürü; insanların yürüyüş yaptığı, yaparken mağazalara göz gezdirdiği ve varsa gözüne çarpan bir şey girip o mağazaya detaylı baktığı/satın aldığı bir yer idi. şimdi ise bir çok mağaza kapandı yerlerine cafeler, restaurantlar aldı. insanlar yürümek yerine mekanlarda vakit geçirmekte. bu konuda da kadıköy belediye'sine sonsuz teşekkür ederim.

    bunların dışında cadde ve çevresine gelen insan kalitesinin düşmesi, mekan sahiplerinin barzolaşması, belediyenin cadde ve çevresini süsleme çabasının yetersizliği ve tabii ki inşaatlardan caddeye girilememesi de etkilidir. ancak direkt olarak bir cadde yaşayanı olarak ilk 2 sebebimin eline su bile dökemezler.

    istiklal caddesi'nden sonra sıra ağır ağır bağdat caddesi'ne gelmekte. bunu yine biz görebiliyoruz ama yetkili kimse göremiyor. çünkü yetkileri kadar bazı insanlar rüşvet almakta. o rüşvetler de her zaman yaşanabilir ortam sağlamaktan daha keyif verici geliyor o yetkili abilere.

  • bugun avrasya maratonunda kosan oglu icin bir babanin dedikleri;
    -ulan git bakkaldan iki ekmek al gel desek gitmez, saat 6'da firladi cikti herif evden !
    kis kis guldum yanlarindan gecerken ^^

  • fotoğraf makinesine karşı aşırı duyarlı, yüksek hassasiyet sahibi bir kız. misal bi' masada oturuyorsunuz böyle karşılıklı, masanın altından yavaş yavaş çıkartıyorsunuz fotoğraf makinesini, bu kızımız sizin fotoğraf makinesini çıkarma hızınıza paralel bi' hızda başlıyor dudağını büzüp kafasını sağ tarafa doğru yatırmaya; makineyi masanın altına çekiyorsunuz, o da dudağını düzeltip kafasını tekrar eski konumuna getiriyor. siz tekrar çıkarıyorsunuz makineyi yavaş yavaş, o da tekrar yatırıyor kafasını sağına; siz aşağı çekiyorsunuz, o da düzeltiyor hemen. makine yukarıda, kafa sağ tarafta; makine aşağıda, kafa dümdüz. makine yukarı, kafa sağa; makine aşağıya, kafa düz. yukarı, sağa; aşağı, düz. fotoğraf makinesi sensörü var. evet.

  • gecenin karanlığında karşı apartmanda beliren komşu kızının, onca soğuğa, zatürre tehlikesine rağmen saatlerce "bir kez olsun kıpırdamayışı" bile bir kuşkuya mahal bırakmadan kesilmesi. hem de en tarz, en kasıntı pozlarla. annenin "oğlum kafayı mı yedin? donacaksın orda gir içeri" çağrılarına karşılık vermeyeşin ardından sabah karşı balkonda duran şeyin kova içine ters dikilmiş vileda sopası olduğunu farketmek. (bkz: miyop) (bkz: karanlık)

  • zaman sadece dunyanin donmesinden kaynaklanan uretilmis bir kavram olmadigi icin yine ayni sekilde olculurdu.
    a noktasindan b noktasina ulasman 250 saniye suruyorsa,hareket dolayi yer degistirme icinde gecen sure yine saniye/dakika/saat kavramlariyla olculurdu,dogal olarak bir fark olmazdi.
    sadece dunya donmedigi icin gece ve gunduz kavrami olmazdi bir taraf tamamen gece bir taraf da tamamen gunduz olacagi icin.bu sebeple de bir gunu 24 saate sabitlemek yerine(gunesin dogusu ve batisi)daha farkli bir olcu yaratilirdi ornegin 1 gun = 10 saat gibi.bu sebeple de ay/yil sureleri degiskenlik gosterirdi.

  • şerh edilmiş olan akitten doğan önalım hakkı 3. kişilere ileri sürülebilmekle beraber şerhin munzam etkisinden de yararlanmayı sağlar. yani, 3.kişi malı bir 3.kişiye satarsa, şerh edilmiş önalım hakkı bu kişiye karşı dahi kullanılabilecektir.

    ancak yasal ön alım hakkı, zaten yalnızca 3. kişilere karşı ileri sürülebildiğinden diğer paydaşlara karşı ileri sürülemediğinden şerh edilemez ve böylece şerhin munzam etkisinden de yararlanılamaz.

    ön alım sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılabilir.
    ön alım hakkının kullanım süresi tescil öğrenildikten sonra 3 ay içerisinde, her halde 2 yıl içerisinde kullanılabilir.

  • yaptığı kadınlar günü için kadınların alınması güzel bi hareketti. umarım babalar günü için babaları da alır.

    çocuklar uzun zamandır burda zaten.

  • hede

    floyd'un istediği tarihte, yerde, kurallarla oynanacak maç.

    manny: tüm isteklerini kabul ettim çünkü bizde son isteklerin yerine getirilmesi adettendir.