hesabın var mı? giriş yap

  • o halde lord kinross'dan geliyor:

    "bir gün çankaya'da mussoloni'nin elçisi, ülkesinin antalya bölgesi üzerinde yeniden öne sürdüğü isteklerden söz etmişti. gazi, onu hiçbir şey söylemeden dinledi. sonra birkaç dakika izin isteyerek odadan çıktı. döndüğü vakit, cumhuriyetin ilânından beri ilk olarak, sırtına büyük mareşal üniforması giymişti. ses çıkarmadan yerine oturdu ve: 'şimdi devam edin, lütfen' dedi. susmak sırası büyükelçiye gelmişti."

    "atatürk", lord kinross, aralık 1994, 12.basım, s.530

  • yapılamayan pfdk sevklerini araştırmaya gelmişlerdir. eee senin ülkende bir maçta taraftar sahaya dalıyor taraftarla futbolcular arasında bildiğin tekne tokat kavga yaşanıyor üzerinden bir hafta geçiyor ama bir tane bile işlem yok. disiplin cezası yok. soruşturma yok. hiçbir şey yok. niye yapmadın pfdk sevkini diye sorarlarsa “seçim var diye ehiehi” diyebilecekler mi bakalım.

  • yakında geliyormuş. şu saatten sonra vestel alırsam, yakınımdakilere aldırırsam ne olayım.
    karalamanın tillahını yapacağım vestel için. batarlar inşallah.

  • kavimler göçü

    mangeçur kağan seni davet etti. [paylaş] herkese açık etkinlik.

    zaman: m.s. 356
    yer: avrupa'ya doğru
    oluşturan: hunlar
    daha fazla bilgi: bütün kavimleri bekliyoruz. oturmaya mı geldik orta asyaya :)

    [katılacağım] [belki] [hayır]

  • (bkz: make way for tomorrow) 1937 yapımı leo mccarey klasiği. borçları nedeniyle banka tarafından evlerine el konulması neticesinde ayrı düşen yaşlı bir çiftin, yeniden bir araya gelme yollarını aramasını aktarır. konunun evrenselliği nedeniyle çeşitli coğrafyalardan yönetmenleri etkilemiştir. herkese her zaman tanıdık gelebilir. son yarım saati duygusal insanları bayıltabilir.

    (bkz: ballada o soldate) ikinci dünya savaşı'nda, gösterdiği cesaretin karşılığı olarak ailesini ziyaret etmek isteyen bir askerin, kısa izin süresince annesine ulaşmaya çalışmasını anlatan 1959 yapımı sovyet filmi. bu bakımdan yol filmi olarak bile sayılabilir. haliyle eğlenceli yanları vardır. ancak körüklü bir dramadır. tren istasyonunda askerin kepini takıp şirinlik yapan zhanna prokhorenko'nun o hâlleri ise hâlâ aklımdan çıkmamıştır.

    (bkz: ko to tamo peva) 1980 yapımı harika bir yugoslav filmi. kara mizah nasıl yapılmalı sorusunun iyi cevaplarından biri aynı zamanda. tıpkı balkanlar gibi bir yanıyla komedi (komedi olması için filmdeki otobüs yetiyor), bir yanı savaş, diğer yanı trajedi. çamurlu yollarda giden döküntü bir otobüs ve içindeki birbiriyle alakasız yolcular, onların her birinin alakasız sorunları, inatlaşmaları, absürt absürt olaylar, çingene müzikleri, savaşın bazı bambaşka yüzleri ilgi çekici geliyorsa, bu film ilginizi çeker.

    (bkz: le plaisir) 1952 yapımı, max ophüls imzalı, ortak teması zevk olan üç farklı hikayeden oluşan bir film. zevkin etrafı saflık, aşk ve ölümle çevrilidir. stanley kubrick ve jean-luc godard'ın da favori filmlerinden biri.

    (bkz: yoidore tenshi) bir kurosawa filmi ne kadar kıyıda köşede kalmıştır emin değilim. gerçek anlamda bataklığın yanıbaşında mesleğini icra eden alkolik bir doktor ile suç bataklığına saplanmış bir çete üyesinin yollarının kesişmesini anlatır. doktor alkolik ve huysuz, hastası da bir çete üyesi ve en az onun kadar huysuz olmasına rağmen, birbirlerine kimseye güvenmedikleri kadar güveneceklerdir. bu arada savaş sonrası japonya'sına dair izleri takip etmek de mümkün olacaktır.

    (bkz: az ötödik pecset) yine savaş yılları. bu sefer adres macaristan. dört arkadaş, arkadaşlarının restoranında içip sohbet ederlerken, bir yabancı aralarına dahil olur. gündelik konuşmalarını tüketip sohbetin sonlarına yaklaştıkları sırada, içlerinden biri ortamdakilere bir soru yöneltir. sonrasında filmi izleyenler de dahil olmak üzere herkesin iç hesaplaşması başlar. bana göre gerçek bir başyapıttır.