hesabın var mı? giriş yap

  • bu işi bu noktaya, financial fair play kurallarını tek taraflı sadece güçsüz kulüplere uygulayan, büyük takımların yaptıkları finansal usülsüzlükleri görmezden gelen, avrupa organizasyonlarında 5 büyük lig takımlarını sürekli kayıran uefa getirmiştir. eğer artık süper güç olmuş takımlar, diğer kulüplerle oynarken yeterince izlenme elde edemiyorsa bunun sebebi, diğer kulüplerin sürekli fakirleştirilmesidir. para hep belirli liglere ve belirli takımlara akarken, nasıl başa baş izlenilesi bir rekabet oluşturulabilir? hem tüm para belirli kulüplere gitsin, hem de rekabet oluşsun isteyen real madrid başkanı perez, sanırım şizofren olmalı. ilgili kulüp yöneticileri ve patronlarına çok çok ağır yaptırımlar gelmeli ve seneye başlayarak, avrupa organizasyonlarında daha adaletli bir gelir ve temsil dağılımı sağlanmalı. aksi halde bu canavarlaşan kulüpler yine daha da aç gözlü şekilde geride kalan kulüpleri beğenmeyecek ve futbolu öldürmeye çalışacaklardır.

  • çocukken ışıklı ayakkabıya sahip olanların fazlasıyla zengin olduğunu düşünürdüm.
    bir gün babama ne zaman zengin oluruz dedim, yarın dedi.
    inandım, yemin ederim inandım.
    sabah kalkarken zengin olacağımızı düşünerek uyandım güne.
    belki dedim ışıklı ayakkabım olur.
    olmadı, hiç bir şey değişmemişti.
    iki katlı bir evde oturuyorduk, müstakil bir ev.
    evin tek erkek çocuğu olduğum için şımartılmam gerekiyordu ama durumumuz yoktu.
    bende kendimi şımartmak için, alt kattaki odaya taşınıp, kendime genç odası yaptım
    yalnız ne oda ama..
    öyle ferrari genç odası takımı yok, somya üzerinde uyuyorum.
    oyuncaklarım yok ki, somyanın altındaki mavi leğene doldurayım.
    gazeteden kuponla elektrikli bir soba biriktirmiştim, yalnız çok şaşalı ha..
    odun maketleri vardı, şömine havası yaratıyordu.
    velhasıl uzun bir aradan sonra babama aynı soruyu tekrar sordum, baba dedim ne zaman zengin oluruz?
    odama baktı, bana baktı, sobaya baktı.
    kaloriferli bir evde oturursak o gün zengin oluruz dedi.
    askere gidip geldim yeni bir eve taşındık, güneş enerjisi var kaloliferi var..
    gittim yanına, can alıcı soruyu sordum..
    baba dedim zengin olduk mu?
    ev bizim olsaydı zengin olurduk dedi.
    babam sanki bilge bende öğrencisiyim, sürekli beni cevapları tokatlıyordu. zaten ışıklı ayakkabıda alamamıştık.
    otuzuma yaklaşırken, ev aldı babam.
    inşaat halinde, onunca katta bir daire, haftada bir gün çıkıp eve bakıyoruz.
    babam bakıp seviniyor, ben çıktığım merdiven basamakları nedeniyle söyleniyorum.
    baba dedim zenginlik zormuş, fakirken iyiydi..
    gel zaman git zaman evimize taşındık, kendi evimiz.
    kendi odam, baza üzerinde uyuyorum, gençliğimin rüyası masaüstü bilgisayarım ayrıca elbiselerimi koyacağım şahsıma ait dolabım var.
    baba dedim, zengin olduk mu ?
    bilge vermiş cevabını ; oğlum biz zaten hep zengindik.
    biz gerçek bir aileydik, hayallerimiz vardı, mutlu bir dünyamız.
    her şey çok zordu, ama bir o kadar güzeldi.
    baba dedim gariban edebiyatı yapma,
    şimdi biz zengin miyiz değil miyiz?
    ben direndim o devam ettirdi,
    kendi evin olsun, zengin olursun dedi.
    babamı trafik kazasında kaybettim, trafik sigortası kaza nedeniyle tazminat ödedi.
    annem aldığı tazminatı bana verip kendime ev almamı istedi.
    şimdi bir evim var,
    ama zengin olduk mu diye sorabileceğim babam yok.
    benim zenginlikten anladığım, vallahi de billahi'de beraber gülebileceğin bir ailem olmasıydı.
    küçük dünyanızda mutlu olmaktı, bağlılıktı ve sevmekti en fazla.

  • sigara içmeyenlere kapak olan indirimlerdir .sonunda kar edeceğimizi biliyorduk ...

  • keske beyaz show'a cikmasaymis dediğim adam. sen o kadar kültür gor, rüyamızda göremediğimiz okullarda öğretim gorevliligi yap, inanılmaz bir gecmisin olsun, sonra yanında şafak sezer diye bir adam civiklik yapsın. bu adam üzerinden komiklik yapmaya çalışmayın arkadas. soru sorun cevaplasın feyiz alın biraz.

  • az önce bitirdiğim metaforik film. spoiler içerir

    internet fenomenlerinin peşinde koşan, uydurma şiirler, uydurma özlü sözler ile yeni bir kültür haline gelen sosyal medya düzenini eleştiren film. twitter'da konunun uzmanına “araştırmanı öneririm “ yazan kişi oldu edebiyat profesörüne ayzek, metin, çetin üçlemesi psikolojik durumunu yansıtan 3 isimli şizofreni kimlik.

    ayrıca filmdeki bütün karakterlerin bir özelliğini aldı sanırım ayzek.

    mesela
    topallayan zuhal oldu bıçaklanarak

    bıçaklandığı müptezel oldu eczane kapılarında ilaç dilenerek

    intahara kalkışan bahtiyar oldu arabanın üstüne düşerek

    hacer'i vuran davut'u vurarak davut oldu

    bi ara eczacı hanım da olmuştur ben yakalayamadım

    ama en sonunda kendi oldu.

    sıcağı sıcağına çıkarımlarım bu kadar. devamı gelirse eklerim.

  • aslında rezalet tarihi 10 temmuz. bana gelen cavabı şimdi gördüm ama başlığın dikkat çekmesi için bu şekilde açtım.

    şimdi olayın başlangıç noktası burada;
    (bkz: #68859272)

    okumaya üşenenler için çok kısa bir özet geçeyim, urfada tenis oynayacağız gençlik ve spor merkezinde. üyeliğimiz var rezervasyon var gittik tam korta gireceğiz tesis müdürü geliyor bizi spor yaparken su içtiğimiz için saygısızlıkla suçluyor. ramazan ayında olduğumuzu belirtiyor git gide sesi yükseliyor ve bizi tesisten dışarı attırıyor.

    ben bu olay üzerine bimere yazdım. metin eksiksiz şu şekilde;

    bugün bir aydır abonesi olduğum karaköprü gençlik ve spor merkezine tenis oynamak için bir arkadaşımla birlikte gittim. öncelikle gidip her zamanki gibi saat 17.30 için rezervasyon yaptırdım. rezervasyon saatine doğru korta gittik. tam korta girecekken tesis müdürü mustafa bey yanımıza geldi ve elimizde su olduğunu, bunun bir saygısızlık olduğunu söyledi. yaklaşık 10 dakika boyunca bir diyaloğumuz oldu. bize orasının bir spor merkezi olmadığını, gençlik merkezi olduğunu, ramazan ayında belirli yazılı kuralları olduğunu, su içerek spor yapamayacağımızı söyledi ve bizi saygısızlıkla suçladı. ramazan ayında tesiste kuran okunduğundan, oruç tutulduğundan bahsetti. kendisine islamın hoşgörü dini olduğunu, yıllarca oruç tuttuğumu ve oruç tutmayanlara hiçbir zaman bu gözle bakmadığımı söyledim. bir saygısızlığımızın olmadığını, spor yaparken çok sıvı kaybettiğimizi, su içme zorunluluğumuzu kibar bir dille belirttim. kendisi git gide artan ses tonuyla bizi saygısızlıkla suçlamaya devam etti ve en sonunda saatin 17.30 olduğunu, tesisin kapalı olduğunu (içeride çocuklar langırt ve masa tenisi oynuyordu) söyleyerek güvenlik eşliğinde bizi dışarı attı. tesisin 21.00 a kadar kurs ve etkinlik için kullanıldığını biliyorum. ki bu güne kadar hep 17.30-18.30 saatlerinde tenis oynadık.

    ben 27 yaşında bir beden eğitimi öğretmeni olarak tesis müdürü mustafa kırıkçı adına çok üzüldüm. ilinde öğretmenlik yapan ve boş vaktini spor yaparak geçirmek isteyen bizlere karşı gerçekten kırıcı bir üslubu vardı. bizi oruç tutmamakla dahi suçlamaya kalktı. insanların dini görüşlerinin bir spor merkezinde tartışılır hale gelmesi gerçekten bana acı veriyor.

    tesisin çalışma saatleri internette 08.00-21.00 olarak gözüküyor. abonesi olmama ve kort için daha önceden yer ayırtmama rağmen mustafa kırıkçı tarafından tesisten atıldık. yanımızda su ile geldiğimiz için oldu bunlar.

    ilginiz için teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. tesis bilgileri be çalışma saatlerinin olduğu ekran görüntüsü ektedir.

    bunu ben gençlik ve spor bakanlığına yönlendirdim. bana cevap veren kurum ise şanlıurfa gençlik ve spor il merkezi. bu sıkıntının ilk ayağı. ben zaten gençlik ve spor merkezini şikayet ediyorum bana cevap il merkezinden geliyor.tarafıma gelen içler acısı cevap eksiksiz bu şekilde;

    `gençlik merkezi gençlerin sosyal, kültürel, topluma aktif vatandaşlar olarak katılmalarını sağlayan ve gençleri zararlı alışkanlıklardan korumaya yönelik çalışmaları yürüten kurumlardır. bu nedenle ramazan ayının ruhuna uygun, daha hassas davranılması gerektiği ve söz konusu olayın da ramazan ayının ruhuna uygun olmaması nedeniyle gençlik merkezi müdürü tarafından nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunulmuştur. tesislerimiz hizmete açık olup belirtilen saatlerde kullanabilirsiniz. bilgilerinize.`

    bakın resmen bize bağıran ve dışarı attıran müdürü savunuyorlar. nezaket kuralları çerçevesinde uyarıda bulunmuştur diyorlar. adam bize bağırdı ve dışarı attırdı. bu cevap resmen benimle dalga geçmektir.

    şimdi az önce yine bir metin yazdım. olayı anlattım verilen cevabın trajikomik olduğunu belirttim ve yolladım.

    buraya kadar sıkılmadan okuyan dostlarıma çok teşekkür ediyorum. sizden isteğim bu başlığın altına olumlu olumsuz birşeyler yazmanız güncel tutmanız. bu sayede belki bir avukat suser bana ulaşacak ve haklarımı bana anlatacak. belki olay medyaya taşınacak. sözlüğün gücünün malum herkes farkında. koru hastanesi rezaleti tüm ülkeyi salladı sayemizde.

    bu insanlarla bu şekilde başa çıkabiliriz. ben iki senedir orada öğretmenim. belki de bu adamın çocuğuna eğitim vermeye çalışıyorum. onun gelişimine bir şeyler katmak için gece gündüz çabalıyorum. ama devletin sözde en ilgili şikayet kurumu benimle alay edercesine bir cevap yazıyor.

    destek veren herkese çok teşekkür ederim şimdiden. lütfen başlığı güncel tutun buna gerçekten ihtiyacım var. bu yobaz düşüncenin değişmesi için elimizden geleni yapalım. iyi geceler.

    edit: destek için teşekkür ediyorum. mesajların hepsine cevap vereceğim. rezaletin başlangıç tarihi 15 haziran. bunu zaten entry başında olayın başlangıçı diye belirttim link bile verdim. gözünden kaçan birçok yazar olmuş olmalı ki 10 temmuz 14 temmuz neyin ramazanı diyenler olmuş. bimerin bana geri dönüş yapması 10 temmuz, benim bunu farketmem ise bugün 14 temmuz. rezalet başlığı 10 temmuz olmalıydı evet ama ben dikkat çekebilmek adına binerin cevabını farkettiğim tarihi baz aldım.

    bu açıklamayı yapma gereği duymamıştım anlaşılır diye. çünkü çok basit olarak anlattım olayın başlangıcı için bakınız verdim. birçok destek mesajı var hepinize çok teşekkür ediyorum.

  • metrobüs kullandığı için tebrik edilesi insandır. tek başına bir arabayla trafikte yer kaplamamayı tercih ediyor. ha telefon değiştirme konusunda falan vurun kahpeye.