hesabın var mı? giriş yap

  • "bu sefer olmadı zaytung, üff :((" tipi yorumları içim kaldırmıyor artık. abi her espri size komik gelecek diye yapılmıyor, hatta bazıları sinir bozucu da olabilir. bazısı kırıcı olabilir. mizah herkesi güldürecek; ama kimseyi rahatsız etmeyecek bir şey değil.

    içim şişti, yaşlı dedeler gibi yorum yapmayın artık.

  • gelen sıcak para 1 trilyon doların üzerinde . özel sektörle birlikte borç 500 milyar doların üzerinde . gelen sıcak parayı dengelemek için basılan para 2 trilyon tl nin üzerinde . toplanan vergi enflasyonist sistemin ürünü olarak hala %300 lere varıyor . ihracat altın , eoro , gümüş , bakır , petrol üzerinden eskinin 40 milyar doları ne ise hemen hemen o
    imf ye borç vardı ama bugün imf nin temsil ettiği ülkelerin bankaları ki ermenistan dahil türkiyedeki kar eden her kuruluşun sahibi .
    vatandaşın hane halkı toplam borcu ki yabancı bankalaradır bu rakam , 5 milyar dolardan 150 milyar dolara çıkmış . bunlar ekonomik göstergeler.
    ortadoğuda ne kadar ülke varsa sınırlarını kapatmış bize. kuzey afrikada türk uçak ve gemilerine vur emri var ve yaptılar zaten .
    ab tamamen askıya alınmış , vatandaşın güvenliği içler acısı. sınırımızda hem terör örgütleri cirit atıyor hem garip bir savaşın içindeyiz.
    2 milyondan fazla yabancıyı maaşa bağlamışız . ülkede milyonlarca işsiz var ama yatırım yok . yalan söyleyen bir din adamı 1000 asgari ücretlinin maaşına arabaya biniyor ve utanmıyor .
    yargının bağımsızlığı tamamen askıya alınmış ki açık açık da söylüyorlar.
    bu rejim bildiğin hitler rejimi

  • yetkili agizlardan bilgi aktaralim:

    bakin konuyla ilgili istanbul üniversitesi deniz bilimleri enstitüsü öğretim üyesi doç. dr. cem gazioğlu ne diyor:

    “bizim bulunduğumuz enlemde o şartların oluşması mümkün değil. deniz suyu sıcaklığı -4’e düşse bile çok ince bir zar şeklinde donar. komple sistemin dibe kadar donması mümkün değil. bizim bölgemizdeki hava sıcaklığının kuzey buz denizi’ndeki seviyeye gelmesi mümkün olmadığından dolayı istanbul boğazı’nda donma olayı gerçekleşmez.

    çünkü kuzey buz denizi ve civarında hava sıcaklığı -45, deniz suyu sıcaklığı ise -10’larda seyrediyor. boğaz suyunun donma sürecinin başladığı -4 derecenin altına inmesi için istanbul’daki hava sıcaklığının -25 derece olarak ölçülmesi gerekiyor.”

    meteoroloji yüksek mühendisi gökhan abur’a ne diyor peki;

    "istanbul son yüz yılda kandilli kayıtlarına göre -13,8, meteoroloji bölge müdürlüğü’ne göre -16 dereceyi gördü. termometreler -20’leri henüz kaydetmedi. 1900’lerden önce hava sıcaklığının -25’lere kadar düşüp düşmediği bilinmiyor; ama bilim adamları düşmediği görüşünde."

    türk deniz araştırmaları vakfı başkanı prof. dr. bayram öztürk ise, boğaz’ın donması için 15 gün boyunca aralıksız kar yağmasının gerekli olduğunu, boğaz’daki 1,5 metrelik dalgaboyu ve poyraz nedeniyle donmanın mümkün olmadığını söylüyor.

    peki bu fotograf ne?
    http://img415.imageshack.us/…057/1954boaz2lr6go.jpg

    1954 yilinda cekildigi iddia edilen bu fotograf aslinda tuna nehri'nden gelip karadeniz uzerinden bogaza yonelen buz parcalarinin olusturdugu bi goruntu. gordugunuz gibi vapurlar ve gemiler calismaya devam ediyor. cunku sadece suyun uzerinde buz parcalari yuzuyor. insanlar ise, kiyidaki birikmis buzlarin uzerinde duruyor. karsiya gecme olayi falan da yok.

    dedelerimiz iyi kekliyor bizi...

  • dönemin ve dizinin muhteşem yüzyıl olarak anılmasının sebebi; sanılanın aksine kanuni'nin tahta çıkması değil türk kızlarının saraydan gidip yerlerine ruz kızlarının gelmesiymiş...

    kanuni'nin torunları olduğumuz konusunda şüphe yok.

    ha laz müteahhit ha osmanlı sultanı ikisi de rus görünce çocuğunun anası olan türk'ü şutluyor..

  • beşiktaş'ın şampiyon olmasi ve canli yayinda televole'de daum ve futbolcular ile dansöz asenali bir kutlama duzenlenmesi.

  • bunun temel motivasyonu, o çok nefret edilen ve tüm kötülüklerin anası olarak görülen elitliğe bir övgü ve öykünmedir, "elit" diye güya hakaret ederken o kavramın içinde belli bir kültür birikimini, görgüyü, aileden gelen manevi bir zenginliği* barındırdığını, ihale sayesinde zengin olup paranın bir tarafına koysan da, arabanın en iyisine binip o elitlerin gezdiği yerde gezebilsen de, onların yazlık mekanlarında kadın-erkek plajı ayrı tatil yapabilsen de, bazı şeyleri parayla asla değiştiremeyeceğini ve elde edemeyeceğini, tüm "bakın artık ben de yapabiliyorum/sahip olabiliyorum" dediklerinin kendilerinde nasıl eğreti durduğunu bilmenin öfkesidir.
    çünkü taktılan saatin, modanisa gibi yerlerden alınan ve muhafazakar makastan çıkınca çok güzel oldu zannedilen o acıklı kitsch kıyafetlerin, havalimanında göze sokulan louis vuitton valizlerin, alta çekilen jeepin, en özel üniversitenin uluslararası bilmemne bölümünden mezun olmak için dökülen onca paranın, kendi çapında bir cemiyet, bir sosyete oluşturmak için mado'da pazar kahvaltısı edip huqqa'da latte içmenin bir boka, hiç ama hiçbir boka yaramadığını içten içe bilmenin çaresiz hırsıdır. ne tiyatroyla, ne kitapla, ne filmle, ne seyahatle telafi edilemeyecek keskin bir sakilliğin kinidir. çünkü bilir ki bugün islami moda dergisinin lansmanına gitmesine izin veren, modern zamana son derece uyumlu görünen kocası bir anda sinirlenip dayak atabilir, elitler gibi roma'ya gidilip alışveriş de yapılsa yolculuk hep maraş'taki köye kaynanaya gitmekle biter, tüm çaba dini bayramlarda ıslak ayak üzerine giyilmiş çorapların kokusuyla dolmuş havasız bir odada biter. çünkü bilir ki "çok şükür elhamdülillah, allahım, canım rabbim, bugün de bize bahçeşehir'deki evimizin bahçesinde dostlarımızla toplanmayı nasip etti" diye şükredilen her şey bir anda allak bullak olabilir ve hemen olmasa da birkaç yıl sonra kendilerini geldikleri yerde bulabilirler, ama yıllarca karı koca öğretmenlik yapıp ege'de yazlık alan beyefendiyle hanımefendinin öyle bir riski yoktur, insanın kumaşında olan bir şeyin öyle aniden kaybedilme riski olmaz.

    edit: "neden maraş?" diye soranlara cevap vermek adına, bu "italya'dan sonra maraş'a gitmekten ve köşelerden erkek çorabı toplamaktan ve kokudan ne kadar iğreniyoruz" benim nişantaşı dolaylarında bir cafede iki kadının muhabbetinden duyduğum bir şeydi, maraş'a ya da doğu'ya bir garezim yok, buradan tüm maraşlı vatandaşlarımıza "maraş'ın yollarına çıkayım dağlarına" şarkısını armağan ediyorum.

    edit: haters gonna hate.