hesabın var mı? giriş yap

  • ahmet davutoğlu'nun beyanatı. hani şu obama çağırdığında ehe ehe diye koşarak giden bakan. yani diyor ki, yargı benden hesap soramaz, halk seçtikçe burdayım.

    ne güzel değil mi, ben parasız eğitim istiyorum diye pankart açınca yargı var, sen yolsuzluk yapınca beni sadece allah yargılar.

    haber

  • zamanında taksi plakalarına yatırım yapan ahlaksızlar bir bir dökülüyor. statükocu vampir onun bunun çocukları.

  • şiir gibi filmler derler ya hani, heh. gibisi fazla, şiir film. allen, jack, neal ve diğer beat'ler, çoğu burada. allen ginsberg'i canlandıran james franco howl'u feci okumuş, bambaşka. içerik ve dili sebebiyle sansürlenmeye çalışılan howl, bugün cayır cayır her yerde okunurken, filmi çekilirken, ilham verirken; onu yasaklamaya çalışanları ise sikleyen yok. solucan yemi oldu hepsi, ne güzel. ancak türevlerinin soyu devam ediyor. her yerde, her zaman da olacaklar. ne kötü. belki alışmak lazım denyoluklara, belki katlanmak lazım. duman sıtayla.

    çok fazla alıntı var ama parmaklarımın bir hızı ve zamanımın da bir sabrı var. şöyle tadımlık ortaya bişeyler yaptırayım size. buyrun afiyet olsun. buyrun buyrun:

    "ilham perinizle sanki bir arkadaşınızla konuşur gibi açık bir şekilde konuşmalısınız. bu şekilde kendiniz neyseniz yazılarınızda da onu bulursunuz". (bu cümle, benim şu anki şiir anlayışımı açıklıyor mis gibi. ağdalı ve yaşangaçlıktan uzak olmasa daha iyi olur şiir. kofti şiirselliğe hayır diyorum. tabii "aşkım da değişebilir gerçeklerim de". yarını bilemem.)

    "jack kerouac yazıların, yazarın şahsiyetinden gelen kişisel bir şey olduğunu öğretti bana. bedeninden, nefes alışverişinden günlük konuşmasından gelen".

    "kehanet 100 yıl sonra birilerinin bileceği, hissedeceği şeyleri şimdiden bilip hissetmektir. veya insanların bir yüzyıl sonra kavrayabileceği şeyleri üstü kapalı şekilde aktarmaktır".

    şiirseverler ve sansürseverler bu filmi kaçırmayın.

  • güldüren, güldürürken düşündüren kampanya.

    şu an düşündüm mesela. duraktan eve gelen taksicinin kafasında en az 40-50 kağıt vardır. eve gelip 20 tl alıp geri döneceğini öğrenince harbiden duygusal anlar yaşatabilir.

  • aşağıda yazan yolun ulaşacağı hedeftir.

    birazdan yazacağım yöntemleri izleyen arkadaşlar para babası olacaktır. garantisi benden. zengin olmazsan gel bul beni.

    şimdi yöntemlere geçelim;

    ilk önce kişinin kredi çekebilecek bir maddi durumunun olması zorunlu.

    1. aşama: nişantaşı, bebek, etiler gibi kalburüstü mekanlarda boş dükkan kovalamak.

    2. aşama: boş dükkan bulunduktan sonra fiyatı olabildiğince aşağı çekmek. kiralık olarak tutulacaksa kirayı yıllık peşin olarak vermeyi önermek.

    3. aşama: dükkanın mimarisi çok önemlidir. bahsettiğimiz muhitlerde entel, farklı arayışlar içinde olan, her gün takılabileceğim nezih bir mekanım olsuncu, bulunduğum mekanda foto çekilip hava atayımcı tipler kum gibidir. onlara uygun bir mimari benimsenmelidir. benim önerim renk cümbüşü veya ahşap bir mimari tercihi.

    4. aşama: en önemli aşamalardan bir tanesi de burasıdır. firmanıza klas bir isim bulmanız gerekmekte. the osmanlı, x cafe bistro gibi isimler koyarsanız baştan kaybedersiniz. örneğin; lavelli, sopharo vb. gibi isimler işimizi görür. daha sonrada firma isminizin üzerinde klas bir şekilde yazdığı servis ürünleri satın alacaksınız.

    5: aşama: mekanımızın mimarisini hallettikten sonra sıra geldi menüye. menüye kesinlikle türkçe kelimeler yazılmamalı. makarna mı yazacaksınız ? direkt soslu makarna yazarsan kaybedersin. fettuccine, lasagne vb isimlerle menünüzü süslemeniz gerekmektedir.

    6. aşama: şimdi geldik kârın anasını ağlatacağınız ve bütün maliyetleri karşılayacağınız bölüme. bim, a101 gibi ucuz alışveriş mekanlarına gideceksiniz. malzemelerinizi oradan alacaksınız. fakat lezzet konusunda fark yaratmak için soslara özen göstermeniz gerekmekte. soslar sizin silahınız olacak. makarnalarınızı, nugget gibi tavuk türlerini, hatta tatlılarınızı bile buralardan alacaksınız. daha sonra kendi firma isminizin üzerinde klas bir şekilde yer aldığı tabaklarla servis edeceksiniz.

    7. aşama: fiyatlandırma aşamasına geldik. eğer fettucine isimli bir makarnayı 5 tl yaparsanız kusura bakmayın ama dükkanda sinek avlarsınız. yapabildiğiniz kadar fahiş fiyatlandırma yapın. en basitinden 1 fincan kahve 12 liradan aşağı olmamalı.

    her şey hazırlandıktan sonra geldik. en önemli bölümlerden bir tanesine; reklam

    çektiğiniz kredi bütçesinden kalan önemli miktarda para varsa oradan, eğer yoksa artık tekrar mı bankalarla iletişim kurarsınız, tefeciden mi alırsınız orasını bilmem. fakat en önemli kısım burası. bu işlemi yapmazsanız bundan önce yaptıklarınız boşa gider.

    bir oto kiralama firmasına gidip aylık olarak ferrari, lamborghini, porshe türü araçlar kiralıyoruz. bu araçları boş zamanları olan akraba, eş, dosta veriyoruz. ve onlardan her gün dükkanınızın önüne gelmelerini, arabaları oraya park etmelerini söylüyoruz.

    bu işlemleri yaptıktan sonra olacaklara siz bile inanamayacaksınız.

    eğer başarısız olursanız beni bulun. garantiniz benim.

  • şeffaflık ne güzel şey değil mi? melih gökçek zamanı eminim bu puanlara hepiniz ulaşıyordunuz.
    bakın bu mülakatları yapan kişiler adildir değildir bilmem. dikkat çekmek istediğim nokta şu: şeffaflık ne güzel kontrol mekanizması sağlıyor ibret al. ülke böyle yönetilse keşke paralarımız nerelere gidiyor bilsek, liyakat var mı takip edebilsek.

  • "topun olduğu yer, topun olduğu yer bizim için pozisyon. dizilmemizin en önemli sebebi topun olduğu yer. iki, saha kaygan olduğuna göre vurduğumuz topları, bize vurulan topları defans, orta saha iyi takip. kaygan saha çünkü. ve vurmaktan çekinmeyin, tam tersi topa vurmalarına da müsaade etmeyin, mesafe tanımaksızın. zaten, düşüncemiz, size aktardıklarımız buraya geçtikten itibaren, bizim sahaya, hiçbir boş alan ve boş adam bırakmamak. bugün kaç dakka oynarsanız oynayın ama birinci dakkadan itibaren 10 kişi oynamamız, taffarel dahil, hariç, 10 kişi oynamamız çok önemli. okan* ve ümit* top oynatmak yok. tehlikeli bölgede suat'ın* adamı* belli. ve top oynayacağız. size bir daha söylüyorum, en iyi defans yapmak, defans yapma oyunu oynamaktır, oynamaktır. ters toplarımızı unutmayın. ara toplarına koşanları, hiç düşünmeksizin suat, geri dörtlü ile beraber desteğimiz düşünmeksizin, hemen, ümit. burda tek şey kaldı, sizin oynamanız. bir dünyanın seyredeceği sizin oynamanız. başlarken çok iyi başlıyoruz, hiç riziko yok, ofsayt taktiği diye birşey yok, kadememiz tamam, ileri gittiğimiz zaman da hep beraber topa vurur, "bam bam bam bam" gideceğiz ve oynayacağız. oynadınız. oyun disiplinini bozmak yok, şartlar ne olursa olsun, atarız yeriz. ve de bazı arkadaşlarınıza burda birşeyler söyledim, petit*, petit çok konuşur, dirsek atar, vuruşur, muhattap olmak yok.

    eveeet, evet, evet, evet, evet. rapid maçı* ile başladık, size hep birşeyler söyledik. dedik ki arkadaş, biz bu işin sonuna kadar gideriz, gidersiniz. allaha şükürler olsun ki aslan gibi bir periyot çizdiniz, aslan gibi top oynadınız, bugün 17 mi 18 mi? 17. avrupa kupası maçımıza çıkıyoruz ve bunun adı da final. yine söylüyorum, kazanacaksınız, kazanmak için uğraşacaksınız. ama netice ne olursa olsun siz benim gönlümde hep kazandınız, hep şampiyonsunuz. ve öyle kalacaksınız. allah yardımcınız olsun!"

    (bkz: fatih terim)
    (bkz: 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı)

  • başlık: dünya kupası için şiir yazdım

    entry:
    vuvuzelam gümüşten,
    maça geldim varoştan.
    ben afrika çocuğuyum,
    30 santim doğuştan.