hesabın var mı? giriş yap

  • iddia sahibi (bkz: ahmet ercanlar). başka sözüm yok.

    edit: bu abdülkerim müthiş bir adammış ya baksanıza nokta atışı kafaya koymuş, barış daha büyük bir adammış ki kafasıyla kimsenin olmadığı noktaya indirmiş, icardi çok daha büyük adammış ki 20 metre depar atıp 18 yaşında çocuğun yetişemediği topa vurmuş da kaleci yumurtlamış gol olmuş. plan da tıkırı tıkırına işlemiş, top 1 metre öteye gidip barış'ın kafasına çarpmasa, icardi'nin önüde kalmasa plan bozulacakmış, hatta top ve kale seçimini fenerbahçe kazansa bu plan direkt devre dışı kalacakmış muslera hemen planı kurup manipule edip topu almış ahahaha. hepsi plan içinde müthiş işlenmiş, siz bu zırvaya inanırsınız, zaten fenerbahçeliler her şeye inanıyor. ligden çekilecektiniz, galatasaray ümraniye maçında şike yapmıştı ne oldu o işler sahi yine iddia sahipleri aynı kişilerdi. fenerbahçe taraftarını kandırmak ve kullanmak çok basit, size hem acıyorum hem üzülüyorum.

  • debe eklemesi: bunu en başa alıyorum, rehberlik yaptığım topluluğa karşı nasıl konuştuğumu görebilirsiniz (ayrıca liman von sanders'in bize pahalıya patlayan hatalı savunma planını da öğrenebilirsiniz, dinlerseniz):
    https://youtu.be/1xurxfiaaey
    ayrıca destek olacaklar için şimdiden teşekkürü borç bilirim. sevgiler.

    tipik bir anksiyete. hemen her konuda olduğu gibi bu korku da çok büyük ölçüde ''zihin'' içinde bitiyor.

    konuşmaya başladığınız anda tüm bakışların ve gözlerin sizin üzerinizde olması gerçekten ilk başta epey kaygı verici bir durum olabiliyor. ''acaba yanlış bir şey mi söyleyeceğim'' kaygısı ve stresinden tutun da, o an için fiziki görüntünüze, hatta ellerinizi nereye, nasıl konumlandıracağınıza kadar tüm bünyenizi sarıyor bu kaygı.

    sözü çok uzatmadan, geçmişte ileri düzeyde anksiyete ile mücadele etmiş (ve hâlâ da eden, fakat mikrofonu alıp 200 kişinin önünde artık konuşma yapabilecek duruma gelmiş) biri olarak, bu korkunun üstesinden nasıl geleceğinize dair birkaç temel püf nokta söyleyip entryi sonlandıracağım.

    her alanda olduğu gibi burda da atlanmaması gereken çok önemli bir husus, yürümeyi öğrenmeden koşmaya kalkmamanız olacaktır... yani henüz emekleme aşamasında olan biri, önce yürümeyi öğrenmeli.

    bunu sosyal hayatımızdaki kesitlerden örneklerle daha da açalım: kalabalık bir ortamda bulunurken çok kaygılanıyor, elleriniz ayaklarınız titriyor, ter döküyorsanız, mümkünse o ortamda söz almayın. önce o tarz ortamlara kendinizi adapte etmeyi öğrenmeniz, başkalarının abartılacak insanlar olmadığını ve işler yapmadığını idrak etmeniz, onların da sizin gibi duyguları ve kaygıları olan insanlar olduğunu içselleştirmeniz gerekiyor.

    örneğin bir yerde toplu görüşme, toplantı, tanışma etkinliği vs olacak... önce adapte olmaya çalışın. sonra çok küçük sözler sarf etmeye başlayarak kendinizi tanıtın ve kendinizden bahsedin, ama çok uzatmayın. bunu, bir sonraki görüşme ve toplantılarda daha ileriye taşıyacak, daha uzun söz almaya başlayacaksınız. hatta söz almak için istekli olduğunuzu hissedeceksiniz.

    gelelim topluluk önünde konuşmaya. bu sefer herkesin oturduğu yan yana masa/sıralardan kalkıp kürsüye ya da sizi herkesin görebileceği geniş alana çıktınız, her ne ise. verebileceğim ilk tavsiye ve yapmanızı istediğim ilk şey, size o an bakan herkesle tek tek, sırasıyla göz teması kurmayın. mümkünse bir ya da en fazla birkaç kişi ile çerçevenizi sınırlandırın, eğer bu da sizi rahatsız ederse, sanki arka taraflarda birileriyle göz teması kuruyormuş gibi kimsenin olmadığı alanlara bakmaya başlayın. fark edeceksiniz ki ilk 3-4 dakikadan sonra yavaş yavaş bir rahatlama geliyor, kendinizi daha telaşsız bir şekilde anlatırken buluyorsunuz... sonra tekrar, ama yine abartmamak şartıyla ufak ufak göz teması kurmaya başlayabilirsiniz.

    ilk anların kontrolü çok önem arz ediyor. kaygı, her insanda vardır ve en istenmedik zamanlarda gelir. mühim olan, hemen pes etmemeniz ve kontrolü kaygıya teslim etmemenizdir.

    geçenlerde cüneyt özdemir'in çanakkale'ye gelip havadan-sudan konuştuğu youtube videosuna denk geldim. ilk 5 dakikasını izlerken, ''ulan bi tuhaflık var bu adamda'' diye düşündüm. her ne kadar yılların tecrübesi ile yansıtmamaya çalışsa da heyecan yapıyor, bakışlarını kaçırıyor, kelimeleri ve cümleleri toparlayamıyordu (çok basit cümle ve anlamsal hatalar yaptı ard arda, açıp bakabilirsiniz). videoyu izlemeye devam ettim, adam o ilk 5 dakikadan sonra rahatlamış ve daha akıcı konuşmaya başlamıştı. düşünün, yılların medya sunucusundan bahsediyorum.

    bugün aynı şey hâlâ benim de başıma geliyor. kordona çıkıp vlog videosu çekmeye kalktığımda üzerime üzerime gelen tüm o bakışlar kendimi sorgulamaya itiyor ''yanlış ya da ayıp bir şey mi yapıyorum, herkes bana bakıyor'' hissiyatıyla... kısa süre içinde bakışlara alışıyorum, ''siz bakmaya devam edin, ben anlatayım'' dürtüsüyle akıcılığı yakalıyorum.

    rehberlik edeceğim bir kafile gelirse de aynı şey oluyor, 100-150 kişinin çember yapıp ortalarına sizi alması tam bir ''er meydanı'' oluyor...

    burda bir avantajınız, mesela teknik bir konu anlatıyorsanız, sizi dinleyen kitlenin bu teknik konuyla ilgili bilgi sahibi olmaması, en azından sizin kadar bilgi sahibi olmamasıdır... yani ''yanlış bir şey söylersem rezil olur muyum'' kaygısına hiç kapılmayın. o yanlışlığı fark edecek idrakten yoksun oluyor ekseriyeti.

    neyse çok uzattım gene, öyle işte. üzerine gidin, konfor alanınızdan çıkın. konfor alanınızdan çıkmadıkça başaramazsınız.

  • diğer bazı ülkelerde olduğu gibi, fransa'nın da orijinal bayrağı bir azize aitti. fransa'nın ilk bayrağı st. denis (bkz: saint denis) bayrağıdır ve bu bayrağın da özel bir adı vardır; oriflamme. latincede altın ateş anlamına gelen aurea flammadan türemiştir. (bkz: oriflamme/#60169524) bu bayrak şu anki fransa bayrağı gibi dikdörtgen değil, ucunda 3 ile 5 arasında değişen sivri uçlar vardır. yani aslında bayraktan ziyade, bizim şu an flama dediğimiz şeye daha çok benzeyen bir şey. tamamen kırmızı ipekten yapılmış, üzerinde hiçbir dekor olmayan, bir köşesinde 3 - 5 sivri uç bulunan düz bir flama. daha sonra bu düz, kırmızı flama, üzerine sarı bir güneş ve sarı güneş ışınları ile süslendi. arkadaki kırmızı fon, kafası kesilen st. denis'in kanını sembolize ediyor. frenk imparatoru charlemagne'in bu bayrağı kutsal topraklara taşıdığı ve onu kendi kişisel bayrağı yaptığı rivayet edilir. ama bayrağın kraliyet ailesinin bayrağı olarak ilk defa kullanılması 1124 civarlarında 6. luis zamanındadır.

    ilk fransa bayrağı

    1328 zamanı, 4. philip'in üç erkek çocuğunun ölmesi ve geride sadece kadın varislerin kalması sebebiyle capetian hanedanı soyu tükendi ve valois hanedanı tahtı devraldı. valois hanedanının arması mavi bir arkaplanda 3 zambaktan oluşuyordu. bu arma yeni fransa bayrağının esin kaynağı oldu. bourbon hanedanı tahtı devraldığında ise, arka planı, hanedanı onurlandırmak için beyaz olarak belirleyip zambakları olduğu gibi bıraktılar.

    1365 - 1792 arası kullanılan fransa bayrağı

    günümüzde kullanılan fransa bayrağında kullanılan renklerin pozisyonu ve sembolizm ile ilgili birkaç teori var. renklerin, ihtilal zamanı ortaya çıkan bir rozetten etkilendiğine inanılıyor. kırmızı ve mavi paris'in renkleriydi ve paris'in armasında da kullanılıyordu; mavi st. martin ile, kırmızı saint denis ile ilişkilendiriliyordu. beyaz ise kraliyeti simgeliyordu. beyazın ortada olması ise halkın monarşi ile kontrol edilmesini simgeliyor. diğer teori, amerika devrimcilerinden ilham aldıklarını iddia ediyor. başka bir teori ise, üç renkli dizaynın hollanda bayrağı dizaynından etkilendiğini iddia ediyor.

    üç renkli dizayn ilk defa 1790'da fransız donanmasında kanton olarak kullanıldı. kanton, bir bayrağın sol üstteki dörtte birlik kesimine verilen isimdir. abd bayrağındaki yıldızlı bölüm, kanton'dur mesela. birleşik krallığın bayrağı da birleşik krallığa bağlı ülkelerde halen kullanılmakta; avustralya, yeni zelanda. bu ülkelere ait donanma gemilerinde kullanılan kanton ingiltere bayrağıdır o yüzden.

    daha sonra french national convention olarak bilinen meclis, 1794'te bu bayrağı fransa'nın ulusal bayrağı ilan etti. ama o zaman bu yasaya onay verilmedi. en başta fransız donanması monarşinin beyaz arka planlı bayrağı kullanmak istiyordu. ihtilal sırasında bayrak nadiren kullanıldı. günümüzde kullanılan fransa bayrağı, donanmada 1812'ye kadar kullanılmadı.

    yalnız bu kullanım da pek uzun sürmedi. 1815'te napolyon tahtan indirildi ve bourbon hanedanı tahtı geri aldı. arka planı beyaz olan bayrak geri geldi. bundan 15 yıl sonra 1830'da temmuz devrimi gerçekleşti. vatandaş kral olarak tabir edilen louis philippe tahta oturdu. louis philippe, bourbon kralının uzaktan kuzeniydi. üç renkli fransız bayrağını geri getirdi. ve bayrak o günden beri kullanılmakta.

    bugün o renklerin, birçok fransız vatandaşın kalbinde hala yankılanan devrimle ilişkili idealler olan "özgürlük, eşitlik, kardeşlik" anlamına geldiği söyleniyor. başka bir teori ise, bayrak renklerden mavi, tarihleri; beyaz, umutlarını; kırmızı ise, atalarının kanlarını sembolize ediyor.

    kaynakça:
    1) fransa bayrağı - wikipedia
    2) fransa bayrağı - britannica
    3) oriflamme
    4) fransa bayrağının tarihi
    5) fransa bayrağı - sea & do france

  • bir bok anlamadığım sarmaldır.

    adamın hesabını ver ilan koyayım demesinden sonra koptum. sen kart almayacak mıydın bu adamdan? adam neyin ilanını koyuyor?

  • -hayatım ne oldu?
    -neye ne oldu?!
    -ne biliim yüzün biraz solgun gibi...
    -nasıl yani, kötü mü görünüyorum?
    -yok hayır ne ilgisi var?
    -ne yani ilgisi yok mu?
    -ya üff, hasta mısın?
    -yaa hastayım evet, var mı diyeceğin!
    -nooldu şimdi ya?
    -neye nooldu? karnım ağrıyo tamam mı?
    -tamam...
    -ne demek tamam, benim canım acıyo diyorum!
    -peki ne yapayım, ilaç ister misin?
    -hayır, hiçbişi yapamazsın, yapamazsın!
    -ağrıkesici vs. ister misin?
    -hayır istemem, kimyasal ilaçlar kullanmamalı demiyo muydun sen?
    -evet de hastasın diye!
    -yaa başın ağrıdı di mi, çok mızmızlandım...
    -ya ne ilgisi var şimdi, senin için...
    -yok yok istemiyom, hiçbişi yapma benim için!
    -.....................
    -bana çikolata alsana...

  • manchester city'nin haftalık 550bin euro önerdiği iddia edilen futbolcu. haftada 550bin euro. 550bin euro. haftada. euro. 550. bin. 550bin. euro. haftada.

  • 100 veya 200’lük banknotu nerede bozduracağım diye düşünmeyen kafası rahat, küçük hesapların insanıdır.