hesabın var mı? giriş yap

  • soğuk demleme metodu* ile yapılmış kahvenin n2o, diğer adıyla nitrous oxide gazı ile karıştırılması sonucu ortaya çıkan kahve.

    ilk başta belirtmeliyim ki n2o gazının, kahvenin demlenme prosesinde herhangi bir görevi bulunmamaktadır, demlenmiş kahve ile karışmaktadır. peki neden n2o gazı? çünkü bu gaz görünmez, kokusuz bir gazdır ayrıca tat değişimi yaratmamaktadır.

    ilk olarak 2012 yılında austin, texas'da bulunan cuvée coffeede denenmiş. sonuç beklediklerinden güzel olduğu için işi daha da geliştirip kutulamaya karar verip 2014 yılında piyasaya sürülmüş.

    ortaya çıkan sonucun harika olduğu söylüyor içenler. özellikle gazın etkisi ile oluşan kremamsı köpük* çok lezzetli gözüküyor. dünyaya da dalga dalga yayılıyor. cold brew metodu ile çıkan lezzetli kahvenin, n2o ile daha da lezzetlendiğini göz önüne alırsak bence ilerleyen yıllarda her yerde görmemiz muhtemel.

    türkiye'de coffeenutz, nitro brew adı ile üretip satıyor. ben de yaza doğru oxo cold brew maker ile demleyeceğim kahve ile küçük çaplı bir deneme yapmayı planlıyorum. coffee shoplar büyük fıçılarda, güzel sistemlerde servis etselerde, şanti sifonu ve n2o kartuşnun da iş göreceğini düşünüyorum. ki bu yolla yapıp sonuçtan memnun olan insanlar da mevcut. denedikten sonra ayrıntılı bir editleme yapacağım.

  • kettle varsa iyidir. traş seti, diş seti varsa süperdir. bornoz varsa muhteşemdir. ütü ve ütü masası varsa olağanüstüdür.
    yandaki odanın sesi geliyosa kötüdür. lamba ışığı beyaz ise çok kötüdür. anahtarla açılıyorsa berbattır. oda terliği yoksa rezildir.

  • aynı aktiviteyi balıkesir'de yapması durumunda sadece 150 lira verecek futbolcu. o da; feribot+benzin+ yörsan tost,ayran+sinema(sabah 11:45 seansında kimse olmuyor...tek başına izlerdin)

    edit: bandırma'dan daha ucuz ve daha kısa hatta.

  • (bkz: hayatı yeniden keşfedin): çocukluk modlarınızın farkına varmanızı sağlayıp, yetişkinlikteki yansımaları konusunda sizi son derece aydınlatan harika bir kendine yardım kitabı.

    (bkz: seninle başlamadı): bazen kendi içimizde anlamlandıramadığımız duyguların aslında bizimle alakalı olmadığını, genetik bir aktarımla hücrelerimize yerleşmiş olduğunu anlamızı sağlayan, inanılmaz sürükleyici bir kitap.

    (bkz: insanın anlam arayışı): varoluşsal sancı çeken insanların özellikle okumasını tavsiye ettiğim; her insanın her duruma mutlaka alışabileceğini, her durumla mücadele edebilecek gücümüzün var olduğunu anlatan, her cümlesinde yeni bir aydınlanma yaşayacağınız mükemmel ötesi bir kitap.

    (bkz: beden kayıt tutar): travmalarımızı yas tutarak içimizden atamadığımız sürece duyguların bedenimizde herhangi bir yerde sıkışıp bize ağrı olarak dönebileceğini biliyor muydunuz? özellikle beynimiz bu durumlarda nasıl çalışır, hangi hormonlar salgılanır veya salgılanmaz, korteks bağlarımıza ne olur gibi gibi birçok bilimsel bilgi barındıran çok anlamlı bir kitap.

    (bkz: narsistle ateşkes): narsistleri anlatan, onlarla nasıl baş etmeniz gerektiğine dair birtakım yollar gösteren, hatta neden narsist insanlara çekildiğimizi anlatan çok güzel bir kitap.

    (bkz: bağlanma): bağlanma türlerini tek tek açıklayan ve günün sonunda hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu farketmenizi sağlayan, bağlanma stilinize göre yaşadığınız ilişkilerin nasıl olduğunu yorumlayan, "aynısını anlatıyor" diyebileceğiniz büyük bir aydınlanma kitabı.

    (bkz: sınırlar): başkalarına sınır koymak aslında kolay bir konu değil. ailenize, sevgilinize, yöneticinize, arkadaşınıza, çocuğunuza... hepsini tek tek anlatan, nasıl sınır koyabileceğinizi öğretmeye çalışan ve hayatımıza büyük bir katkı sağlayabilecek çok faydalı bir kitap.

    (bkz: ölüm bir varmış bir yokmuş): aslında bir distopya olan bu kitap ölüm olmasaydı ne olurdu'yu anlatıyor. ölmekten korkan veya yakınlarının ölümünden korkan insanlara özellikle farklı bir bakış açısı getireceğini düşündüğüm çok kaliteli bir kitap.

    (bkz: günübirlik hayatlar): "hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın hatırlanandan farkı yok. hepsi geçici. hem anılar hem de onların nesnesi. her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın." diye başlayan, ölümle başa çıkmayı öğreten, nefis anılarla dolu bir yalom başeseri.

  • var böyle kız. enfes birşey. tanıdım, yaşadım onunla biliyorum. bu sadece bir restaurant ya da barda hesaba ortak olmasıyla ilgili bişey değil.

    bakın şöyle birşeydir;

    erkek: eve geçerken şurdan iki pizza alsak mı ki?
    kız: almayalım
    e: aç değil misin?
    k: açım ama gerek yok. iki pizza için ne kadar para vereceksin?
    e: 20-25 falan heralde.
    k: ver o parayı bana o zaman...

    (kız bir markete geçer çocuk kapıda sigara içiyordur. kız elinde poşetlerle çıkar)

    k: makarna ve yoğurt aldım, sana güzel bir makarna yaparım 15 dakikada. fazladan bir paket aldım evde bulunsun. kola da aldım. bu arada peynir zeytin falan bir kaç şey daha aldım. tavuk alacaktım da para yetmedi. kahve de bitmişti sizin evde biraz kahve aldım.yemekten sonra içeriz. onu da sen yaparsın artık...
    e: bir ömür kahve yaparım sana ben...

    edit: evlendim onunla.

  • bilimsel bi prensip, karsi karsiya oldugunuz bi problemde hersey esitse, en basit aciklamanin dogru oldugu varsayilir. mesela basiniza kus pislediyse ve buna sebep olarak:
    1 devlet kusu basiniza konacagina delalet etmek icin verilmis ilahi bir isaret( hemen milli piyango bileti alin)
    2 pisleyen bi kusun altindan gectiniz
    benzeri iki sebep varsa bunlardan 2. olani kabul edilir
    yanlis hatirlamiyorsam contact isimli carl sagan senaryolu filmde bu konudan dem vurulmustu

  • yıllar önce ıslak hamburgerin mucidi (veya ilk yapanlardan biri bu entry'de kim olduğunun önemi yok), şimdilerde göztepe kristal büfenin sahibi ile sipariş öncesi muhabbet ediyorduk. o anlattıydı.

    bu ıslak hamburger yanlışlıkla bulunan bir şey. mcdonalds'ın veya amerikan fastfood'unun daha memlekete girmediği zamanlar. taksim- bağdat caddesi gibi batılı bulvarlarda gezip dolaşan kesim arasında kristal ve birkaç büfe baya revaçta. o kadar ki artık yoğun zamanda burger yetiştiremiyorlar. ben de 90'lar başında bu şekilde şekilde tanıdım.

    büfe sahipleri gelen talebi karşılamak için akıllarına sirkülasyonun yoğun olduğu saatlerden önce burgerleri istiflemek geliyor. böylece müşteriyi de bekletmemiş olacaklar. ısıyı muhafaza edecek bir kutu alıp yaptıkları burgerleri biriktirmeye başlıyorlar. bilen bilir kristal kendi sosunu kendisi yapar, eski müşterileri de onu ketçap olarak kullanırdı.

    kutunun içine konan burger etinin sıcaklığıyla oluşan buhar ekmeğin yumuşamasına ve sosu daha iyi çekmesine neden oluyor. şaşırtıcı şekilde bu ıslanmış burgeri müşteri daha çok sevmeye başlıyor. artık sakin zamanda da ıslak burger talep ediyorlar ama o zaman bekledikleri gibi ıslak/soslu olmuyor. hal böyle olunca gerek olmamasına rağmen burgerleri kutunun içinde bekleterek ekmeği nemlendirmeye başlıyorlar. sipariş geldikçe değil kutuda burger azaldıkça yerine koyuyorlar.

    özetle bugün ıslak burger diye sipariş edilen şey aslında sosun buharı hesap edilememiş bir lezzet kazası.

    kişisel görüşüm daha sonraki yıllarda burger ekmekleri biraz yapay yollarla soslandırıldığı için o lezzet kayboldu. artık ıslak burger kutularının ısıtma özellikleri var dibinde dökülen sosu buharlaştırarak hazırlıyorlar. yine de super burger öncesi açılışı ıslakla yaparım kristalde. benimki ağız alışkanlığı yoksa eskisi gibi içime çekmiyorum ıslağı.