• beden kayıt tutar“ adlı kitap ; nörobilimdeki gelişmeler sayesinde ruhsal ve hatta bedensel hastalıklarımızın kökeninin daha farklı anlaşılmasını, taşların yerine oturmasını açık, kanıta dayalı ve anlaşılır bir şekilde sunuyor. 21. yüzyılın getirdiği yeni terapi yöntemlerini tanıtarak etkili başa çıkmanın nasıl olabileceğinin yollarını gösteriyor. bunu yaparken de gerçek öykülere yer veriyor.
    kitabı yazan bessel a. van der kolk,
    yayınevi nobel akademik yayıncılık

    kitabın yazarı bessel van der kolk, geçtiğimiz yıllarda travma alanında öne çıkan birçok farklı metodu takip etme, uygulama ve birleştirme yeteneğiyle hayranlık uyandırıyor. savaş gazileri ve her yaştan istismara uğramış çocuklar gibi çok çeşitli gruplar ile birçok farklı metot üzerinde çalışma fırsatı bulmuş ve. travma üzerinde sağlam bir uzmanlık edinmiş. ilaç tedavisi ve konuşma terapisi gibi geleneksel psikiyatri anlayışının noksan kalan kısımlarından bahsediyor.

    “hiçbir ilaç kötü geçmiş çocukluğu düzeltmiyor”

    travma çalışmalarına merak duyanlar için güzel bir kitap.

    kitap incelemesi
    “bize ya da çevremize zarar veren davranışları neden gerçekleştiririz? beden kayıt tutar kitabı geneli itibariyle bu soruya travmalar üzerinden yanıt bulmaktadır. birtakım davranışların ahlaki eksikliklerden, iradesizliklerden ya da kötü karakterleri yüzünden olmadığının bilindiğini bunların nedeninin beyindeki gerçek değişimler olduğunu ifade etmektedir kitap.

    kitap travma sonrası stresin yalnızca kafanın içerisinde değil fizyolojik bir temele de sahip olduğunu vurgulamaktadır. psikosomatik tepkilerde travmaların yaşantımız içerisindeki yansımalarından biridir.

    haya lgücü, yaşam kalitemizi arttırır, bizleri günlük yaşantımızın sıradanlığından kurtarır. bireyler, takıntılı bir şekilde ve sürekli yoğun bir şekilde katılım gösterdikleri ve derin duygular yaşadıkları geçmiş olaylara çekildiğinde, hayal güçleri başarısızlığa uğrar ve ruhsal esnekliklerini kaybederler. kitaba göre rorschach testleri, travma yaşayan bireylerinin hayal güçlerinin diğer bireylere göre nasıl bir farklılık gösterdiğini açıklamaktadır. bunu günlük hayattan somutlaştıracak olursak sokağın başında yürüyen birisi çocuğumuz için herhangi birisidir fakat tecavüz kurbanı birisine göre o kişi potansiyel bir tacizcidir.

    van der kolk, travmayı kelimelere döküp öyküleştirmenin hastalara çok iyi geldiğini fakat yine de fiziksel, hormonal tepkiler üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını ifade etmektedir. bu yüzden de odaklandıkları şeyi yalnızca travmayı anlamak üzerine değil aynı zamanda da zihnin kendini iyileştirme süreçleri hakkında da farklı düşünmenin gerektiğini ifade etmektedir.

    kitabın ikinci bölümünde zihin ve beyin anlayışındaki devrimler başlığı altında travmaya bakışın tarihsel gelişimine değinmektedir. ilk önce travmanın doğası öğrenilmeye çalışılmış daha sonra da beyni yatıştırmanın yolları aranmıştır. terapilerin yanında farmakolojik tedavi yani ilaç tedavisi de sürdürülmüştür. prozac ve benzeri ilaçlarla serotonin seviyesi artırılmış ve birçok hastanın daha az tepkisel oldukları gözlemlenmiştir. yine de van der kolk, yalnızca ilaçlarla değil dil terapisi, ilişkilerin, sosyal deneyimlerin arttırılması, nefes alma, hareket etme ve güvende hissedilecek ortamlarda bulunma gibi faktörlerin de tssb tedavisinde önemli olduğuna değinmektedir.

    üçüncü bölümde ise beyinin travma sürecindeki işleyişine değinilmiştir. beyinin travmayla ilgili olan bölümlerine detaylı bir şekilde değinilmiş ve hissizleşmenin önemi üzerinde durulmuştur. yazar, travmaya karşı daha az tepki vermek ve daha az duygu hissetmek iyi bir şeymiş gibi gözükse de bu durumun şimdiki anda olmamak anlamına geldiğine değinmiştir. şimdiki anda olmamak bizi günlük yaşamdan sevdiklerimizle geçirilen vakitlerden alıkoyduğunu kısacası yaşamın yanımızdan akıp gitmesine yol açtığını belirtmiştir. travmayı gerek öfke patlamaları gerek uyum sorunları gerekse iletişim bozuklukları gibi yollarla dışa vurmak hiçbir şey hissedemiyor olmaktan zihni boşaltmaktan daha iyidir. bu davranışlar iyileşmek için bir yardım çağrısı dikkat çekme yollarıdır.

    kısım ikide ise beden ve beyin arasındaki ilişkiye değinilmiştir. travma yaşayan çoğu birey bedenlerinde olup biteni algılamak konusunda güçlük yaşamaktadır ve dolaylı olarak uygun dereceli tepkileri vermekten yoksundurlar. strese karşı kendilerinden geçercesine ya da aşırı bir kızgınlıkla tepki verirler. bedenleriyle iletişimde olmanın başarısızlığı kendini koruyamama ve yeniden mağdur olma gibi durumlara yol açabilmektedir. hatta bazı bireylerde depersonalizasyon adı verilen kendilik duygusunun yitimi durumu ortaya çıkabilmektedir. van der kolk, kendilikle yeniden bağ kurulmasının tedavi için önemli bir adım olduğunu ifade etmektedir.

    iyileşmeye giden yolda ilk adım aşırı uyarılmışlıkla baş etmektir. doğru nefes almak aşırı uyarılmışlık karşısında iyi bir silahtır ki bu silahı kullanmanın yoga, meditasyon, aikido, judo gibi uzak doğu sporları gibi pek çok yolu vardır. ikinci adım ise farkındalık geliştirmektir. bedensel ve duygusal farkındalık geliştirdiğimizde bedenimizi kontrol etmek daha kolaydır. aynı zamanda travma sonrası geliştirdiğimiz düşüncelerimizin ve şemalarımızın bedenimizi nasıl etkilediğinin farkında olmak rahatsızlığımızı tolere edebilmemizi sağlar. iyi bir deste ağı ise travma ile savaşta önemli bir faktördür. tersten bakıldığında ise insan ilişkileri ve uyumun fizyolojik öz düzenlemenin kaynağı olarak ele alınabileceği gibi aşılması en zor travmalar ilişkiler bağlamında gerçekleşen travmalardır. temas ise travma tedavisinde güven ve yakınlık duygularının gelişimi açısından önemli bir yere sahiptir. van der kolk, terapötik masajın tedavi sürecinde etkili olduğuna değinmiştir. harekete geçmek ise kişiyi çaresizlik ve hareketsizlikten kurtarır. bireyler hareketin gücünü tattığında stres hormonunu kendilerini savunmak için bir araç olarak kullanmaya başlarlar.

    kısım beşte ise yeniden yaşama dönme iyileşme kavramları üzerinde durulmuştur. emdr, yoga, yeniden yapılandırma, boşlukları doldurma ve birtakım öneriler üzerinde durularak deneysel olarak test edilmiş ve geçerlilikleri kanıtlanmış travma tedavisinde kullanılan yöntem ve tekniklere değinilmiştir.”

    yazan: ceren kozalıoğlu

    tecavüz mağduru bir kadın şöyle söylüyor:
    "aşırı kilo gözden kaçmamı sağlıyor ve ihtiyacım olan şey de bu."
  • dili akıcı mı akıcı, içeriği ise oldukça doyurucu, boynuma asıp gezmek istediğim bessel van der kolk kitabı.

    okudukça içi boşaltılmış, aslında ne olduğunu unuttuğumuz travmanın ne olduğu konusunda kafamı açıyor. genelde kurgu kitapları sevdiğimde devreye giren yavaş okuma huyum bu kitapta da kendini gösterdi.

    bazı hasta öykülerinde kitabı elimden atmadım değil ama yine de ilgilisi tarafından kesinlikle okumaya değer.
  • bir kitaptan çok , okuyan kişinin kendisine yaptıgı en büyük iyiliktir.
  • travma alaninda kaynakca olan, temel bir kitap.

    bu kitapta travmadan iyilesmek icin onerilen psikoterapi yontemleri soyle. onlara dair tecrube ve yorumlarim da yanindaki entry linkinde.

    (bkz: emdr/@sacmalog)
    (bkz: neurofeedback/@sacmalog)
    (bkz: içsel aile sistemleri terapisi/@sacmalog)
  • “oltaya yakalanmış bir balığın davranışlarını gören arkadaşları, onun çıldırdığını düşünebilir. ama balığın yaptığı sadece hayatını kurtarmaya çalışmaktır. insanları yaşadıkları ya da yetiştikleri ortamlardan ayrı değerlendiremeyiz. oltayı göremezseniz bu davranışları anlamak da anlamlandırmak da mümkün olmayacaktır.”
  • travmaların bir insanın hayatını nasıl şekillendirdiğini anlatan kitap. hem kendinizi tanımak hem de çevrenizdeki insanları anlamak ve yardımcı olmak için imkanı olan herkes okumalı bu kitabı.

    insan beyni; sürüngen beyni, duygusal beyin ve düşünen beyin olarak 3 bölümden oluşur. travmalar; bizi biz yapan bilinçli beynimizi tamamen devreden çıkararak, duygusal beynimiz veya sürüngen beynin kontrolü ele almasına neden olur. böyle bir durumda travmatize olmuş kişiden konuşmasını beklemek en son yapılacak iş olmalı.

    taciz, tecavüz, saldırı, kaza gibi olaylar travmaya sebep olduğu bilinen büyük olaylardır. özellikle taciz ve tecavüzün bizim düşündüğümüzden çok daha fazla olması dehşet verici. bunun yanında çok çalışmaya ve düşük gelir düzeyine bağlı olarak çocuklarla yeterince ilgilenememek de süregelen bir durum olduğunda travmaya sebep olabiliyor.

    toplumun büyük çoğunluğunun geçmişinde en az bir travma olduğunu düşünürsek şu anki duruma çok şaşırmak lazım. düşük gelirli insanlar; hem daha çok travmaya maruz kalıyorlar, hem de travma sonrası iyileşmeye yardımcı olacak desteğe ulaşmaları çok zor. böyle olunca birbirlerini sıkı sıkıya bağlanıp sürü oluşturacak şekilde davranmalarına şaşmamak lazım.
    belki bir gün bu sürü, asıl travmaya sebep olan çobanı ve onun köpeklerini yok ederek güzel bir geleceğe sahip olmayı umabilir.
  • gereksiz şişirilen bir kitap.
  • travma alanında yazılmış belki de en iyi kitap. travmanın nöröfizyolojisine de değindiği için bu açıdan da son derece güncel bilgilerle dolu. bir diğer artısı da travmatik stres bozukluğu tedavisinde kullanılabilecek yeni yaklaşımların etkililiğini ilginç bir şekilde okuyucaya sunması. klasik psikoanalitik ve bilişsel davranışçı yöntemlere de nihai bir alternatif sunuyor. okurken büyük keyif aldım.
  • travma konusunda bir ders kitabı gibidir.
    "normal koşullarda, talamus aynı zamanda bir filtre ya da bekçi gibi davranır. bu da onu dikkat, odaklanma ve yeni öğrenmelerin merkezi hâline getirir; tüm bunlar travma ile engellenir. bunu okurken arka fonda çalan müziği ya da trafik gürültüsünü duyabilirsiniz ya da mideniz, açlıktan kazınmaya başlayarak bir şeyler atıştırmanın zamanı geldiğini söyleyebilir. bu sayfaya odaklanabiliyorsanız, talamus, sizi ilgili olan ile kolaylıkla göz ardı edebileceğiniz algısal bilgileri ayırt etmenizi sağlıyor demektir.
    tssb yaşayan kişilerde baraj kapakları sonuna dek açıktır. filtre eksikliği sonucunda sürekli algılarla aşırı yüklenirler. başa çıkabilmek için kendilerini kapatmaya, bakış açılarını daraltıp aşırı odaklanmaya çalışırlar. doğal yollarla kapanmayı başaramazlarsa, dünyadan uzaklaşmak için uyuşturucu ya da alkol kullanmaya başlayabilirler. buradaki trajedi, bu kapanmanın bedeli olarak keyif ve neşe kaynaklarının da kenara atılmasıdır."

    tssb çoğu zaman göz ardı edilen, fakat özenle davranılmak ve uzun zaman ilgi isteyen bir şey. fakat elbette kimsenin doktoru ya da yara bandı olacak değiliz. fark edip uzmanına yönlendirmek için de bilmek gerekir.

    edit: (s.266)" travma yaşamış kişilerin en az yarısı, katlanılmaz bir hale gelen iç dünyalarını, uyuşturucu ya da alkolle hafifletmeye çalışmaktadır. hissizleşmenin diğer yüzü de his arayışıdır. pek çok insan hissizleşmenin yok olması için kendine kesikler atarken bir çoğu bungee jumping ya da fuhuş ve kumar gibi riskli işler denemektedir. bu yöntemlerin herhangi biri yanlış ve aykırı biçimde kontrol duygusu vermektedir. "
  • dunyaya baska bir yerden bakmama sebep olmus bir kitap. tam "bi kitap okudum lan biraz sey oldum yani" derler ya, oyle, ozellikle boktan boktan pattern dongusunde hamster tekerligi gibi neden kapilip kaldigimizi guzel acikliyor. travmaya maruz kalindiginda, etken davranis kisitlandiginda (savas ya da kac), hareket kabiliyeti kisitlandiginda, insanlarin neden mala bagladigini acikliyor. bacagimizdan baglanmisiz da, sarkac gibi kafa asagi sarkiyoruz elimizde bicak da var ama, rambo gibi, halattan sarkaci kesecegimize... amy winehouse gibi bilekleri kesiyoruz. kafa baska bi yerde kalmis yani, islevselligi sorgulanir.
hesabın var mı? giriş yap