ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
lise dizilerindeki klişeler
-
okulda hizmetli olarak çalışan kadının kızı o okulda okur ve zengin gibi davranarak hizmetlinin kızı olduğunu herkesten saklar.
çok klişe klişelerdir.
yaran diyaloglar
-
müşteri gelir,
m:merhaba
o:merhaba buyrun hosgeldiniz
m:selami akgün
o:aleykümselâm
m:!!!
m: adımı söylüyorum.
tüm şube -başlığa atfen söylüyorum- yarıldı. herkes masanın altında, ben de gülmek istiyorum ama yemiyor tabi adam kızgın bir boğa gibiydi
hayır gelip adını neden söylüyorsun. adın madem bu kadar ofsayt söyleme kardeşim. sonra da sinirlenmenin ne alemi var..
bu olayı test edebilirsiniz, birine selami akgün diye seslenin.
izlenesi ted konuşmaları
-
en beğendiğim üç videoyla başlatmak isterim.
1. alison gopnik: what do babies think? (bebekler ne düşünür?)
sonuçta bebekler konuşamaz ve üç yaşında bir çocuğa ne düşündüğü soracak olursanız sihirli atlar ve doğum günleri ve bunun gibi şeyler hakkında güzel bir anlamsız monolog deryasıyla karşılaşırsınız. yani bu soruyu onlara gerçekten nasıl sorarız?
meğersem işin sırrı brokoliymiş. öğrencilerimden biri olan betty rapacholi ve benim yaptığımız şey aslında bebeklere iki kase yiyecek vermekti: bir kase çiğ brokoli ve bir kase lezzetli balık krakeri. şimdi bütün bebekler, berkley'dekiler bile krakeri sever ve çiğ brokoliyi sevmez. (gülüşmeler) ama sonra betty'nin yaptığı iki kasedekinin de tadına bakmaktı. ve sonra sevip sevmediğini göstermek. yani bazen, krakeri sevmiş brokoliyi sevmemiş gibi davrandı bir bebek ya da başka bir mantıklı insanın yapacağı gibi. ama bazen de yaptığı küçük bir parça brokoli alıyor "hmmm brokoli, brokoliyi beğendim. hmmm" diyordu. ve sonra biraz kraker alıyor ve "ıyy, bööğh, kraker krakeri denedim. ıyy, iğrenç" diyordu. yani bebeklerinin istediğinin tam aksini istiyor gibi yapıyordu. bunu 15 ve 18 aylık bebeklerle beraber uyguladık. ve sonra elini bebeğe doğru açıyor "biraz verir misin?" diyor.
türkçe altyazılı link
2. ken robinson: how schools kill creativity (okullar yaratıcılığı nasıl bitirir?)
geçenlerde harika bir hikaye duydum -- anlatmaya bayılıyorum -- resim dersindeki küçük bir kız hakkında. altı yaşında, en arkada oturmuş, resim yapan bir kız. ve öğretmenine soracak olursanız bu küçük kız derse hemen hemen hiç ilgi göstermiyordu. o gün hariç. o gün nedense bütün ilgisi yaptığı resimdeydi. öğretmenin ağzı açık kalmış tabii bu durum karşısında. kızın yanına yaklaşmış, ve sormuş, "ne çiziyorsun?" "tanrı'nın resmini çiziyorum", demiş kız. "ama hiç kimse tanrı'nın nasıl göründüğünü bilmiyor.", demiş öğretmen. "problem değil, bir dakika içinde bilecekler", demiş kız.
türkçe altyazılı linki
3. thomas hellum: the world's most boring television ... and why it's hilariously addictive (bkz: slow tv)
bu karl. dokuzuncu sınıfta. pankart, “yarın okula biraz geç gideceğim.” diyor. saat 8'de okulda olması gerekiyor. o saat 9’da okula gitti fakat öğretmeninden bir uyarı almadı. çünkü öğretmen de programı izledi.
türkçe altyazılı linki
roll
-
inatla çıkarmaktan bıkmadıkları deli işi bir dergidir. alışılmadık bir sayfa düzeni cesaretiyle cıkmıştır. görselliğin yaraticilikla buluşmasıdır.
20 yıl öncesinin hey dergisine birikim dergisinin entellektüel tütsüsünü karıştırın alın size roll dergisi.
cogu kez bir muzik dergisi oldugunu unuturak okuyabilirsiniz. sosyolojisyse sosyoloji, felsefeyse felsefe, arabesk ise arabesk, jazz ise jazz, hayat ise hayat.
yemeksepeti sipariş notuna yazılanlar
-
"-gelirken winston light alır mısınız?" notu üzerine almayı unutan kurye, yemekten sonra içersin deyip kendi sigarasından vermeyi teklif eder. yok önemli değil deyip geri çevrilir. 5 dakika sonra kapı çalar, yemekten sonra içilir der gene ve paketi uzatır. kıyamam be.
unutulmayan garip arkadaşlar
-
ilkokulda 4. sınıfa kadar birlikte okuduğum erhan'dır benim için. çocuk belki lazım olur diye kocaman bir el çantasına ne kadar alet-edevat bulursa doldurup okula geliyordu. ihtiyaç duyduğum ne varsa erhan'ın çantasında bulabiliyordum. makas, tornavida, conta, maşa, kerpeten bir düşünüşte aklıma gelenler. kendisiyle bir daha irtibat kuramadım. onunla ilgili aklımda tek bir soru var, kaç yaşına kadar o çantayla gezdiği.
100 bin tl'ye alınabilecek en iyi araba
-
hangi araba bilmem ama 25 yaşında alınması gerekir.
(bkz: 25 yaşında 100 binlik araba)
ikizderelilerin bize destek verin çağrısı
-
https://www.hurriyet.com.tr/…tek-oy-cikmadi-7008697
destek verin tabii. destek verin ki bir daha ki seçimde cumhur ittifakına %99 oy verip o taş ocağını yaptırsınlar.
süleyman soylu suriyeli suçluluk oranı açıklaması
-
türk vatandaşları olarak allah bizim belamızı versin zaten.
kendi memleketimizde bile biz ikinci sınıfız. suriyeliler elit.
atalay demirci
-
kendini beğenmişliği yüzünden itici olan stand-up'çı. "bu biraz zaman alıyor", " anca" gibi şeyler söyleyerek espriye gülmeyenlere anlamamış muamelesi yapıyor.
onlar anlamamış değil, sadece komik bulmadılar atalay.
sahte parfümü duty free diye satan dolandırıcı
-
ben de bu olayı forum istanbul decathlon çıkışında yaşadım.
aynen anlatıldığı gibi. benimki arabaya binecekken önümü kesti elim kolum dolu yeğene paten falan fıstık aldık iki büklüm haldeyim kapıyı açmaya uğraşıyorum. havaalanı kartını falan gösteriyor bana ben sormadan. dedim canım benim bende o kartın aslı var al sana kart.
çıkar bakayım parfümü dedim, telefondan barkod okuma uygulamasını açtım okuttum barkodu, hani orjinaldi lan parfüm dedim. git zenciler gibi 20 liraya sat ama çakma olduğunu söyleyerek sat böyle şerefsizlikle para kazanmaya çalışma dedim, beyaz renault symbol şirket arabasına binip sktr oldu gitti.
+1 için alternatif isim önerileri
-
(bkz: yancı)