ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-
sofore "musait bi yer" demeye 50-100 metre kalmisken baska bir yolcunun inmek istemesi uzerine "kalmis surada 5-6 bina, tekrar durdurmayayim simdi" diye dunuserek inip yurumeye basladiginda, o dolmustaki baska birinin tam da senin inmek istedigin yerde araci durdurdugunu gormek...
bülent serttaş'ın oryantal didem'e bakmaması
-
mantıklı harekettir. böyle dansöz mü olur amk.
10 ayda lufthansa'yı satın alma planı
-
10 ay neden bekleyeceğiz ki, merkez bankası hemen çalışmaya başlarsa 15 milyar tl'yi 3- 4 gün içinde basar. 15 milyara lufthansa'yı aldıktan sonra 150 milyar bastırır gider boeing'i de alırız. matbaa bizim değil mi, basar basar tüm dünyayı satın alırız amk.
1 saat içerisinde 18 yer bildirimi yapan kız
-
aşure dağıtıyordur.
israil tohumlarını yere atarak tepki gösteren adam
norveçli kadın askerler
gözaltından geç bırakıp sokağa çıkma cezası kesmek
-
tek gıda-iş sendikası’na üye oldukları için işten atılan cargill işçilerinin başına gelen durum.
dün tarım bakanlığı’na yürümek isteyen işçilere polis “biz devletin gücüyüz neler yapabileceğini orada gösteririz size. siz merak etmeyin” demiş ve işçileri gözaltına almıştı.
sonrasında işçiler serbest bırakıldı. ancak işçilere bu kez sokağa çıkma yasağını ihlalden para cezası kesildi.
insanın içini en çok yakan da polisin güç tehdidine işçilerin “ devlet gücünü bizde mi sınayacak“ sorusu.
(bkz: bekçilere kim bekçilik edecek).
kadıköy'deki kokoreççide tebliğ yapan tebliğciler
-
"demokratik haklarını kullanmışlardır" diyen arkadaşlar..
hadi gidin caminin önünde ateizm anlatın.. anlatın da görün bu arkadaşların demokrasiden anladıklarının ne olduğunu..
onlar için demokrasi inilecek durağa varana kadar binilecek tramvaydır. (tanıdık geldi mi? )
kendilerine bir şey olunca "insan hakları" , kendileri bir şey yaptıklarında "burası müslüman ülke"
hadi canım , hadi .. demokratik hakmış... bizim karnımız tok artık.. eskiden yedik biz bunların demokratik ayak oyunlarını..
baykuş sesinin ölüm getirmesi
-
1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.
çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.
babayla telefonda konuşmak
-
hayatta olsaydı da saatlerce yapsaydık dediğim.