hesabın var mı? giriş yap

  • evinde bile kamuflaj olsun diye koltuk döşemesinin artan kumaşından giyinen bir insanın evindedir.

  • anlamak için uzun uzun test çözmenize gerek olmayan şey.

    kalbimin tek sahibine* eşliğinde duygulanıp tabi tabi* eşliğinde eğleniyorsanız bu zekayla bu yaşa gelebildiğiniz için şükür namazı kılın. bakın ne kadar basit.

    edit: gerçekleri çarpıtmadan söylüyorum ki haftada 3-4 gün uyumadan önce ya da çizim yaparken muhakkak beethoven dinlerim, lil wayne kimdir bilmiyorum bile. karşınızda nasıl bir deha var bilin yani.

  • tüm vücut özellikle ayaklar ve koltuk altı için geçerli önermelerdir.

    +bir küvet dolusu sıcak suyun içine 2-3 avuç karbonat atın ve içine girip su soğuyana kadar içinde bekleyin. ardından alınan bol sabun köpüklü bir duş, en az 2 hafta tüm koku sıkıntılarınızı çözecektir.

    ancak unutulmamalıdır ki;

    -vücut kokusu insanın beslenme tarzı ile çok alakalı bir durumdur.
    -vücut ter ile bir miktar üreyi de vücuttan uzaklaştırır.
    -koltuk altının kokması gerekli nemli ortamı bulan bakterilerin çoğalmasıdır.
    -öncelikle tüm yoğun kokulu baharatlar, soslar, sarımsak, soğan vb gıdalar ile kırmızı et tüketimi durdurulmalı veya azaltılmalıdır.
    -sucuk, salam, sosis gibi ısıl işlem görmüş tüm ürünler asla yenilmemeli.
    -gün de en az 2 litre su içilmeli ve hiç değilse haftada bir kez koşu ve yürüyüş ile ter atılmalıdır. (vücut sıvı döngüsü için elzemdir.)
    -duş alırken mutlaka lif, kese, kabak lifi vb ürünler kullanılmalı vücut üzerindeki yağ, kir ve ölmüş deri vücuttan uzaklaştırılmalıdır. (bakterilen çoğalacağı ve besleneceği ortamların imha edilmelidir.)
    -su sıcaklığı soğuk ve ılık olmamalıdır, sıcak (kaynar olmayacak şekilde) su ile yıkanılmalıdır.
    -vücudu lif ile ovarken duş jeli gibi ürünler değil sadece standart beyaz sabun kullanılmalı vücudun yağlanması önlenmelidir.
    -hergün düzenli olarak duş alınmalıdır. (asla duş alınmadan yatılmamalıdır.)
    -mümkünse sıcak olmayan bir ortamda uyunmalı ve sabahları kıyafetleri giymeden duş alınmalıdır.
    -eğer çarşaf veya yastık kılıfına terli şekilde bir kere yatıldıysa direkt olarak değiştirilmeli asla yıkamadan bir daha kullanılmamalıdır.
    -elbiselerinizin kumaşları veya yıkama tarzınız da koku kaynağı olabilir. yünlü kazaklar veya terin buharlaşmasını engelleyen kumaşlar sorun kaynağı olabilir. mutlaka elbiseler bakterilerin ölmesi için 50 derece (enzimlerin bozulduğu sıcaklık ) üzerinde bir ısı ile yıkanmalıdır.
    -tüm kullanılan elbiseler bir kere kullanılmalı, bir gün giyilen kıyafet yıkanmadan bir daha giyilmemelidir.
    -tüm bölgelerdeki kılların temizlenmesi (ense, sırt, göğüs, genital bölge, koltuk altı vb. ) gereklidir. yüzey alanını artırarak bakteriler için daha nemli ve geniş bir yüzey sağlamış olur. bu yüzden makine ile kıllı bölgeleri kısaltmanız dahi yetecektir.
    -gün içinde bir kere giydiğiniz t-shirt , gömlek gibi kıyafetleri çıkardıktan sonra asla tekrar giymeyin. (gençlerin üşengeçlikten yaptığı en yaygın hata budur.)
    -aynı ceketi eğer kullanıyorsanız yeleği üst üste 2 kere giymeyiniz.
    - duş aldıktan hemen sonra koltuk altı rollu kullanın. kaliteli bir koltuk altı rollu alın.
    -parfüm veya deodorant ile ter kokusundan kurtulmaya çalışmayın. (2 ayrı kokuda burun tarafından algılanıyor ve daha hoş olmayan bir durum ortaya çıkıyor.)
    -yukarıdakileri uyguluyorsanız ve temiz mis gibi yıkanmış elbiseleri giyip arz-ı endan edebilirsiniz. kollarınızı açarak korkmadan, çekinmeden, kimseyi rahatsız etmeden, özgürce, misler gibi kokarak yaşayabilirsiniz.

    ayaklar için denenmiş ve çok olumlu sonuç alınmış bir uygulama ise yukarıdakilerin hepsine uyarak buna dahil edilen işlemler,

    -ayakta mantar var ise öncelikle doktora gidilmeli ve tedaviye başlanmaldır.
    -eğer kaşıntı, kızarma vb. belirtiler yokken sadece koku varsa ve ayaklar çok terliyorsa
    -yeni ayakkabı ve terlikler alınmalı, önceki ayakkabı ve terlikler atılmalıdır. (asla ayak bu ayakkabı veya terliklere değdirilmemelidir bile.)
    -alınan ayakkabı kaliteli naylon olmayan iç astara sahip ve nefes alabilen bir ayakkabı olmalıdır. eğer mümkünse bol gözenekli spor ayakkabı tercih edilmelidir, ancak klasik giyinmek gerekiyorsa mutlaka içi ve dışı gerçek deri bir ayakkabı olmalıdır. (suni deriler de koku yapacaktır çünkü gözenekleri yoktur.)
    -sonrasında dayanabileceğiniz kadar sıcak olan suyun içine bolca karbonat atın karıştırın, karbonatlı su çözeltisi hazırlayın.
    -ayaklarınızı bu suya sokun, su soğuyana kadar ayaklarınız içinde dursun (1-2 saat)
    -bu uygulamayı yaptıktan sonra ayakları iyice kurutun.
    -sonrasında yatak çarşaflarınızı, nevresimlerinizi değiştiriniz.
    -bu uygulamayı en az 3 gün üst üste uygulayınız ve işleme başlamanızdan itibaren hiç kullanılmamaış sıfır çoraplar giyiniz, eski ayakkabı ve çoraplarınızı asla kullanmayız.
    - bu uygulamayı haftada bir kere yada ayda bir kere tekrarlarsanız çok olumlu sonuçlar alacaksınız.
    -eğer koku devam ediyorsa, belirtiler görünmüyor olsada mantar olma ihtimali yüksek olduğu için doktora başvurunuz.
    - eğer çok yoğun ayakta terleme varsa mutlaka kaliteli hava alan ve teri ayaktan uzaklaştıran mümkünse iç ve dış deri olup gözenekli olan ayakkabılardan tercih edilmelidir. (ayaklardaki aşırı terlemenin cerrahi çözümleri mevcuttur. ayak terlemesi kader değildir. )
    - ayakkabılar sürekli değiştirilerek giyilmeli ve nemli şelikde asla kapalı bir yere konulmamalı açık havada havalandırılmalıdır. (mümkünse en az 3 ayakkabı )
    -ayakkabılar üst üste iki gün asla giyilmemelidir.

    bu işlermler yerine getirilir ise parfüm bile sıkmadan gittiğiniz bir ortamda insanlar size sarıldığında ne güzel sabun kokuyorsun, ulan bu adam/kadın banyo kokuyor, temizlik kokuyor diye tepkiler alacaksınız.
    bu işlemlerden sonra özgüveniniz yerine gelmesi ile birlikte hem arkadaşlarınız hemde partneriniz ile olan iletişim kaliteniz artacak ve daha rahat davranan ve hoş kokan bir adam/kadın olacaksınız.
    unutmayın her düşünceniz davranışlarınıza yansır.

  • doğru olduğunu düşündüğüm bir iddiadır. aynı durum donanımlı kadın versiyonu için de geçerlidir. geçen günlerde yetkinreport'ta orta sınıflarla ilgili bir makaleye denk geldim.

    birtakım kalıpların bizi sınırlandırarak düşündürdüğünü deneyimlediğim bir yazı oldu. kendi adıma dar bir kalıba sahip olduğumu düşündüm. çünkü bugüne kadar orta sınıf dendiğinde aklıma gelen hep kendi sosyal çevrem olmuştu. halbuki bu biraz eski bir tanımdı. özellikle özal sonrası, daha doğrusu 12 eylül sonrası, dönemde orta sınıf kavramsal olarak ikili bir yapı kazandı.

    bu makale de ona değindi aslında. orta sınıfın ikili bir yapısı özellikle anap ve akp iktidarları sürecinde bir kesinlik kazandı. 70'li yılların geleneksel refleksleriyle akla gelen üst düzey memur, bürokrat, avukat gibi kariyer mesleklerin çağrıştırdığı orta sınıf ile daha düz memur diyebileceğimiz ailelerden oluşan kesim bu yapıların ilkidir. hatta tanzimat döneminden başlatacak olursak 200 yıllık türk modernleşme hareketinin taşıyıcısı da bu sınıftır. ankara'da çankaya, istanbul'da ise kadıköy, beşiktaş, bakırköy gibi merkezlerde yaşarlar.

    ikinci kesim ise refah yaratma kabiliyeti görece daha dar olan, kasabalardan şehre göç etmiş ikinci nesil ile beraber iktisadî kaynaklara erişiminde artış yaşanan, bir kısmı yerleşik istanbul sermayesinin taşrada bayiliğini üstlenerek bir diğer kısmıysa ağırlıkla inşaat olan türlü gelir dağıtım mekanizmalarıyla gelişerek güçlenen bir orta sınıftır. istanbul'da başakşehir, ankara'da çukurambar gibi semtler bu sınıfın merkezidir.

    ikinci kesimi yaratmak için ihtiyaç duyulan kaynak genellikle ilk kesimin yarattığı artı değer üzerinden sağlanırdı. genellikle diyorum çünkü fed'in deli gibi para bastığı 2008-2013 arası dönemlerde kaynak bu sınıftan değil ucuz dolarlarla borçlanarak bulundu. bunların dışında bir de türkiye'de olmayan bir sınıf var: entelijansiya

    entelektüellerin sınıf olarak oluşturduğu bir sınıfsallaşma hareketi türkiye'de yok ve hiçbir zaman da olmadı, belki 12 eylül öncesinde olmaya çok yaklaşmıştı. zaten 12 eylül öncesinde türkiye'de birçok şey olmaya çok yaklaşmıştı. peki neden yok?

    aslında olmama nedeni geleneksel kentli orta sınıfın gerileme nedeniyle beraber hareket ediyor. türkiye'de gerçek anlamda entelektüel diyebileceğiniz kişi sayısı çok çok az. hatta öyle ki, entelektüel diyebileceğiniz t.c. vatandaşlarının kahir ekseriyetinin türkiye'de yaşamadığını düşünüyorum.

    entelektüel sınıf olarak gelişemiyor çünkü türkiye toplumu modernleşmenin öznesi değil nesnesidir. entelektüel olacak bir insanın yetiştiği aile ve geldiği kültür belirli bir gereksinimler setini zarurî kılar. dolayısıyla entelektüelin içinde yetişeceği ailenin belirli bir maddi olgunluğa sahip olması gerekir ama bu tek başına yetmez. refah yaratarak edinilmiş bir maddi olgunluk gerekir.

    dolayısıyla entelektüelin yetiştiği ailenin bir ya da iki alt neslinin üyesi olması gereken sınıf bizatihi seküler kentli orta sınıftır. bu orta sınıf mevcut iktidara kültürel açıdan en uzak olan toplumsal kesim olduğundan dolayı sürekli bir gerileme içerisindedir. bunun iki sonucunu yaşıyoruz. bunların ilki artan beyin göçüdür. ikincisi ise akamete uğrayan sivil toplum gücüdür.

    2000'lere kadar olan süreçte de beyin göçü vardı ama bu göç daha rafine işlerde oluyordu ve bunların başında da ağırlıkla akademi geliyordu zaten bir entelektüel akademi dışında bir yerde de zor yetişirdi. burada tabii yatırım tercihleri de bir zaruret yaratıyordu. birtakım mesleklerin icrasında ihtiyaç duyulan sabit sermaye yatırımı o kadar yüksek olur ki nitelikli çalışanın tek başına varlığı bir şey ifade edemeyebilir. bu durumda zaten gelişmiş bir ülkeye göç etmek kaçınılmaz olur. fakat doğası gereği bu tarz işler kentli orta sınıfı toplumsal bir cendereye sıkıştıracak kalibrede değildi.

    bu yüzden tek tük entelektüel bu ülkede hala yetişse bile sınıf olarak entelijansiya hiçbir zaman gelişemedi. günümüzde iş daha farklı bir boyuttadır. beyin göçü olgusunun içine direkt olarak kentli orta sınıfla özdeşleşmiş olan doktorluk, mühendislik, akademisyenlik gibi kariyer meslek sahipleri giriyor. bu kuşkusuz ki kentli orta sınıfın gerilemesinin bir nişanesidir. çünkü bu mesleklerden yeteri kadar refah üretimi elde edebilmek için yapılması gereken sabit sermaye yatırımı ve bu yatırımı yapacak iktidar mimarisi içinde rıza yaratılması artık imkansızdır.

    bu şartlar altında gelişecek bir toplumsal yapı içerisinde de akademi ile profesyonel hayat arasına sıkışmış bir insanın kendine uygun bir eş bulabilme ihtimali her geçen gün ortadan kalkar. ben bunu bizzat her gün yaşıyorum. ülkedeki en büyük kurumsal şirketlerden birinde çalışsam da insanlarla aramda derin bir kültürel uçurum olduğunu her an her dakika gözlemlemek mümkün. zihinler feodal, işleyiş katı hiyerarşik, bünyeler tüketime aç, hırslar nirvana...

    bunun için insanları suçlamak da pek olası değil. böyle yetiştirildiler, böyle güdülendiler. sonuçta ortaya konmuş bir toplumsal mühendislik projesinin çıktılarıyız ama insan yine de üzülmeden edemiyor. donanımlı erkek/kadın yok değil var ama büyük çoğunluğu türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamıyor. yeteri kadar kültürel/iktisadî üretim yapabilecek sabit sermaye yatırımı çekilemezse de bu donanımlı insanlar ülkeden tamamen kopacaklar. bunlar koptukça bu ülke içinde bu tip insanların yetiştirilmeleri azalarak bitecektir.

  • kimsenin isimlerin telaffuzu konusunda tek kelime etmediğini görüyorum. jeyms hayms döbürün möbrün diye geziyordunuz amk, spiker ja co fiyuğ deyince sik gibi kaldınız di mi lan? cahil ibneler. doğrusu fiyg huyf kiyfm.

  • elektrikli somun sıkma makineleriyle sıkılan somunların on kaplan gücündeki parmaklarla açılabildiği, kaputun şaaak diye çıkartılabildiği, aracın lego gibi parçalanabildiği sürreal görüntülerdir. aracın yampir yumpir gelişinden belli ne mal olduğu.
    kısaca saçmalığın dik alası olan şovdur.
    dosta korku, düşmana güven vermiştir

  • bi de böyle bir klişe var.
    en son dün gece alper kırşan, avanak kuzenler için söyledi bunu.
    '' biz çekerken çok eğlendik, izleyicilerin de eğleniceğini düşünüyoruz''

    yani her yeni filmde çekenler çok eğleniyor anasını satim. o değil, çekenler eğlendiği için, izleyicinin de eğlenmesi şart oluyor.

    arkadaşım 31 çekerken de eğleniyorsun oysa. senin 31'inin beni eğlendirmesi mi lazım şimdi.

    ayrıca başlık karakter sınırından böyle. ayrıca böyle daha fesat olduğundan hoşuma gitti.
    yazarken çok eğlendim, şukela verin o zaman, ne duruyosuuz.