hesabın var mı? giriş yap

  • tam bir aptal açıklaması.

    koskoca galatasaray başkanının yaptığı açıklamaya bak amk.
    13 yaşındaki çocuklar bile artık böyle benzetmeler yapmıyor.

    galatasaray, galatasaray'dır.
    nou camp'a çıkınca barcelona'yı titretir, arena'da madrid'i 5'lik kıvama getirir.

    sen kimsin de galatasaray'ı birisine benzetiyorsun.
    galatasaray'ı bir takıma benzetmek ve bir takımdan küçük görmek kimsenin haddi değildir.

    illa bir şeyi benzetecekseniz vizyonsuzluğunuzu benzetin.

    bir araba dolusu parayı sabri'ye dökmenizle barcenola'nın ne alakası var diyebilecek kalibrede bir yönetici yok mu şu adama allah aşkına ya?

  • anneanne kişisine iş yerinde yaşanan bir takım sorunlardan bahsetmektir. siz ne anlatırsanız anlatın, cevap kızım sıkı giyin olarak geri döner.

    -geçen hafta beyanneme süresini atlamışız...
    -aman kızım sıkı giyin.
    -patron maaşları geç öder muhtemelen...
    -o da sıkı giyinsin.

  • adamlar resmen 1984 romanını uyarlamaya çalışıyor.
    sanki hiç var olmamış gibi tarihten silmeye çalışıyorlar bazı kişi ve olayları.

    hakan şükür, evet fetöcüdür fakat türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük golcüsüdür.
    bu tarihe yazılmıştır ve biz bir romanda yaşamıyoruz. bazıları kudursa da bu gerçek değişemez.

    ben karşıyakalıyım, tribünlerle biraz içli dışlı olanlar bilir aramız iyi değildir galatasaray ile. ben şahsi olarak da daha bi' sevmem galatasarayı, fakat bu da hakan şükür'ün çok büyük bir golcü olduğunu değiştirmez.

    - hakan şükür bir türk takımının uefa kupası almasının en büyük aktörlerinden biridir. uefa kupası kazandığı sene avrupa kupalarında en çok gol atan futbolcudur.

    - hakan şükür bir adet fifa gümüş ayakkabı ve bir adet fifa bronz ayakkabı ödülü almıştır.

    - hakan şükür iffhs dünya gol kralı ödülü ve dünyanın en iyi golcüsü ödülü almıştır.

    - hakan şükür dünyada en çok gol atan türk futbolcudur.

    - hakan şükür türk liglerinde en çok gol atan futbolcudur.

    - hakan şükür şampiyonlar liginde en fazla gol atan türk futbolcudur.

    - hakan şükür türk milli takımında en fazla gol atan ve en fazla forma giyen futbolcudur.

    - ve evet bir dönem akp millet vekili ve trt yorumcusu da olan hakan şükür 11. saniyede attığı gol ile dünya kupaları tarihinde en hızlı gol atan futbolcudur.

    aynı ekranlarda sayın öcalan demek serbest, sözde değil özde teröristbaşı öcalan'ın kardeşini çıkarmak serbest. hakan şükür denilince auvvv.

  • maç sonrası röportajıyla beni güldürmüş genç yetenek.

    spiker: türk milli takımını seçme süreci nasıl gelişti?

    hakan: ben zaten u16-u17'de de milli takım forması giydim. sadece 1 defa almanya milli takımında oynadım. orada da kendimi hiç iyi hissetmedim. arkadaşlık yoktu, kimse birbiriyle konuşmuyordu.

    "insan yemekten sonra bir çay-kahve içer, sohbet eder."

    sen istesen de yapamazmışsın orada, iyi ki geldin.

    edit:facia yasadim uyarmış, imla.

  • üniversite son sınıf, artık okul bitse de gitsek modundayız.

    dersin hocası abim. evet bildiğin baya kan bağlısından hem de.

    ne yalan söyleyim sınavdan 2-3 gün önce belki nerelerden çıktığını söyler diye yapmadığım şebeklik etmediğim yalakalık kalmadıysa da adam en ufak bir tüyo bile vermedi. bırak tüyo vermeyi üstüne bi ton da laf yedik ayaküstü. nasıl adammışım da hiç mi utanmıyormuşum, hak hukuk falan filan.

    neyse bu laflar bende yaşar usta'nın fabrikatör adama verdiği ayar etkisi yaptı. yediğim o ayarla arkadaş oturdum 3 gün boyunca bir hırsla çalıştım ama ne çalışmak!

    neyse işte girdik sınava, 90 civarı bi not bekliyorum.

    sınav açıklandı, 100 almışım! lan!

    nasıl kızgınım nasıl atarlanıyorum ama anlatamam. hani adam bana laf koydu ya. bir anda dünyanın en dürüst en vicdanlı adamı oldum.

    ne laflar hazırladım; "ya noldu hani haktı hukuktu niye 100 verdin!!11! neyi hakettiysem onu alırım raad ol, şş" modunda kendimden geçiyorum. tabi arkadaşlar da yanımda. onlara da yaptım havamı "ben bu notu haketmedim arkadaş, içime sinmez" falan diye. dedim gençler bakın şimdi arıyorum hocanızı**, açtım hoparlörü;

    + alo?
    - abi hayırdır? nooldu hakka hukuğa!!1! (kaş göz oynar)
    + ne diyon lan, işim var çabuk söyle
    - sınavı diyom sınavı!?! (kaş göz "hey yavrum hey" modunda)
    + ne olmuş sınava?
    - 100 vermişsin, ben 90 bekliyodum, ben haketmediğim notu alamam!!! (kaş göz halaya durmuştur artık)
    + gerizekalı zaten 100 almadın. sınıfta iki kişi 83 almışınız size göre bütün sınıfı öteledim 17 puan. hatta o puanı da nasıl aldın onu da anlamadım (ekstra 17 puanı duyan sınıf alkış tufanı koparmıştır bu arada)
    - ??!!! 100 almamış mıyım hakkaten?
    + yok almadın nerde sen de o beyin?
    - abi ama..
    + dıııt dıııt dııt

  • ülkemizde ciddi şekilde bir kutuplaşma var ama en soldan en sağa kadar bütün ideolojilerin birleştiği bir nokta var ''sosyal adalet'' son zamanlarda ekonomiyi düzeltme adına atılan adımlarda bu durum hep göz ardı edildi.

    yakın zamanda beyaz eşya, mobilya, otomobile vergi desteği geldi;-doğru ve yanlış yanları bu girdinin konusu değil.- bugünlerde konut sektörüne ciddi bir destek daha açıklanacak söylentisi var, konutta zaten yıllardan beri devam eden çok ciddi destekler var ama dikkatten kaçan bir şey var; bu adımların doğru-yanlış yanlarını savunuruz ya da karşı çıkarız ama net bir şey bu adımların hiçbiri dar gelirliye bir fayda sağlamıyor; tamamen zengini ve orta sınıfı destekliyor, hepsinde devlet katkısını da düşününce resim şudur ''fakirden çıkan para zenginin cebine giriyor.'' o zaman da gelecek ay açıklanacak asgari ücrette alt gelir grubunun da desteklenmesi gerekliliği ortaya çıkar.

    aslında şunu da ifade etmekte fayda var, toplumumuzda sosyal adalet konusunda çok kuvvetli bir talep de yok; hükumetin son vergi indirimleri, konuttaki söylentiye ak ya da kara diyemem mantıklı yanları da var, eleştiriye hak eden de... bence hatalı kısmı ağırlıkta ama bu dönemde bu adım anlaşılabilir diyebiliriz fakat daha tuhaf bir durum var; senelerdir ülkemizde emlakta kdv %1 en ucuz ev 150-200 bin ! yani 150-200 bin lira ödeme yapabilen insanlardan devletimiz %1 vergi kesiyor, bu ciddi şekilde ilginç bir durum.

    ekonomide ''sosyal adalet'' ideolojierin, inançların ötesinde temel bir gerekliliktir, devletler toplumda gelir adaleti sağlamayı amaçlamalıdır aksi durumda ekonominin potansiyeli ciddi şekilde zayıflar, sistemi geriye çevirmekte ciddi masraf, meşakkat ve zaman gerektirir.

    kabaca mantık şudur bir köyde 10 kişiye ait 10 adet iş yeri var; dükkanların en karlı olduğu senaryo budur. herhangi bir sebepten dolayı dükkanlar el değiştirse ve bazı kişiler daha fazla iş yeri elde ederlerse iş yerlerinin geliri düşer, iş yerleri ne kadar az kişiye ait ise o kadar az gelir elde ederler çünkü bu işlem sürecinde sermaye belli ellere toplanıyor iken bazılarının gelirleri düşüyor olacak.

    bir insanın geliri 10 kat artsa bile tüketiminin artışı aynı şekilde olamaz, yarın 10 kat para kazanmaya başlarsak 10 kat daha fazla et tüketemeyiz ve toplumda denge kurulmuyor ise(vergiler, sosyal destekler vs.) 10 kişiye gitmesi gereken para bize geliyor demektir , bu durum et satan kasabın 10 müşterisinin et alamaması veya daha az alması yani kasabın da fakirleşmesi demektir; bu örneği ülke büyüklüğünde düşününce toplumda zenginlerin kayıran adımlar belli bir süre sonra onların daha az kazanmasına sebep olacaktır; aynı şekilde sadece fakirlerin desteklendiği adımlar belli bir süre sonra fakirliğin daha da artmasına sebep olacaktır o yüzden toplumun bütün kesimleri arasında adalet sağlamayı amaçlamak önemlidir, toplumda servet dağılımı ne kadar adaletli ise ekonominin potansiyeli o kadar yüksek kullanılır ki bu da topyekün refahın artmasıdır.

    toplumdaki gelie dağılımı adaleti ''gini katsayısı'' ile ölçülür; türkiye'de birkaç sene önceye kadar yavaş da olsa olumlu bir trend vardı, son yıllarda gerileme var, kriz yıllarında gelir adaleti iyice sarsılır ama umarım üst sınıfa sağlanan destekler gelecek ay alt sınıfı da sağlanır (asgari ücret) böyle bir adım atılırsa zamanlama sebebiyle olumsuz etki ise kaçınılmaz. link

  • şu adamın şovundan ben bile sıkıldım. her albümünü ezbere bilirim. o kadar da fanıyım. ama yok "kadınlar ık mık" yok "müzikten sıkıldım" yok "tükendim" eeee.

    (bkz: amlarına koyayım onların çok ayıp ediyorlar)

    zenginlerin derdi cidden çekilmiyor. utanmıyorlar da açıklama yaparken. az iç manyak herif. hay allah'ım ya.

  • başlık: ulan bu hikayeye ne güldüm ya

    1. afrikada bir kabile reisinin 36 çocuğu varmış.. 37. çocuk doğduğunda gözlerine inanamamış, çocuk beyaz doğmuş. reis kara kara düşünmeye başlamış ve 'ulan bu karı beni

    boynuzladı ama bu çevredeki tek beyaz adam komşu köyün papazı' diye.. kalkmış kiliseye gitmiş, papazın başına silahı dayamış :

    kabile reisi : benim karıyı sen mi düzdün ?
    papaz : bunu nerden çıkardın evladım ?
    kabile reisi : benim son çocuk beyaz doğdu
    papaz : bunlar doğal şeyler evlat. bak şu keçilere anneleri beyaz, 3 yavrusu da beyaz ama 4. yavru siyah doğmuş
    kabile reisi : papaz efendi ben çocuktan kimseye bahsetmeyeceğim, sen de kimseye keçiden bahsetme

  • dostluk, azim, en iyisi olma, çalışkanlık, gibi alt metinler nasıl erken mangalarda yer bulup günümüze kadar tesir etti?

    her şey gibi bu temalar da gökten inmiyor ilk hayata geldikleri devrin yapısını ve gelişim süreçleri boyunca solunan havayı günümüzde dahi taşımaktalar. manganın kültürel açıdan şekillenmesi, her ne kadar meiji dönemi ve öncesinde kendine özgü örneklere sahip bir asya çizim geleneği olsa da, büyük ölçüde japonya’nın ittifaklarca işgali ve “2. dünya savaşı” sonrasını bulmakta. bu ilk temalar; aşırı milliyetçi geleneğin, savaşın kaybı ile beraber yıkık bir ülke ile karşılaşmasından sonra politik ve ekonomik en önemlisi de insani değerleri yeniden inşa çabasının halkta bulduğu yankının bir yansımasıdır.

    ittifak işgali ile japon militarizmini ve bunları yücelten her türlü yayının yasaklanması beklenmedik şekilde yayımlanmalarına hala izin verilen mangalara yönelimin önünü açtı ve bu da sanatta büyük yaratıcılıklara ve teknik gelişmelere gebe oldu, manga halkın her kesimine bir şekilde hitap eden bir anlatı tarzı halini aldı.

    gerekli olan çalışkanlık, ailevi değerlerin tahsisi, dostluk gibi temalar tabii ki vatandaşlardan beklenen unsurlar olduğu gibi vatandaşların da manga gibi en basit eğlencelerinde talep ettikleri temalardı ve manga da bu yönde evrildi.

    bu hengamede iki yetenekli sanatçı tezuka ve hasegawa ileride “shounen”(genç erkeklere hitap eden manga), ve “shojo”(genç kızlara hitap eden manga) olarak karakteristik kazanacak çok yönlü manga tarzlarının ilk tohumlarını büyük inovasyonlar ve yaratıcılıklarla beraber mangaya serpiştirdiler.

    pek çok farklı eser olmasına karşın daha anlaşılır olabilmesi adına en büyük etkiyi yaratarak kendisinden sonra gelenleri şekle sokanlara bakarsak;

    bu dönemlerin ürün olan ve çok büyük ses getiren “mighty atom”(astro boy), “shounen ruhu” denilen dostluğa değer veren, azimli ve yaptığı işte en iyi olmaya çabalayan geleneğin yaratılmasında ilk basamak görevi gördü. serinin yaratıcısı “tezuka” teknik anlamda animasyonda ve mangada geliştirdikleriyle beraber manganın babası olarak kabul edilir. kendi adına sahip “tezuka ödülleri” günümüzde dahi en prestijli ödüllerden birisi konumundadır.

    öbür koldan “machiko hasegawa”nın yarattığı “sazae-san” kolay bir hayat sürmeyen bir karakter olarak savaşlar sırasında yıpranmış hatta evsiz kalmış milyonlarca insanın temsili haline geldi, dönemin havasına uygun olarak çevresel unsurlara karşı neşeli bir direnç gösteren “sazae-san” günlük yaşantı bazlı mangaların ve shoujo’nun öncüsüdür.

    üşenmezsem daha da derinlemesine ve ileriye dönük incelemek gerek tabii. yine fena olmadı gibi.