hesabın var mı? giriş yap

  • dedem babaannemin saçını hem tarar hem örerdi. o görüntü hiç silinmez hafızamdan. siyah beyaz bir fotoğraf karesi sanki. çok özledim sizi.
    tanım: derin anlamlar yüklenebilecek hareketlerden bir tanesidir.

  • resmen skandal. tam anlamıyla rezillik. allah'a binlercebin şükürler olsun ki bizim buralarda böyle şeyler yaşanmıyor. bir de çıkmış yetkililer özür dilemiş yüzsüzler... tü sıfatınıza sizin.

  • adamın biri, pejo marka bir minibüs alır.
    sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
    yolculardan biri:
    -kaptan yavaş, bir yere çarpacağız! der.
    şoför:
    -sen pejo'yu biliyor musun? der.
    yolcu:
    -hayır! der.
    şoför: -o zaman sus der ve devam eder.
    minibüs hızlanmaya devam eder..
    bir yolcu daha seslenir:
    -oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    amca ne bilsin,
    -hayır! der.
    -o zaman sus der, şoför..
    bu kez bir kadın seslenir:
    -hamileyim! lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürceğim !!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    kadın:
    -yok! der.
    şoför yine aynı cevabı verir..
    arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
    -yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi !!!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    genç:
    -biliyorum lan, ne olacak? der.
    şoför:
    -o zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?...

    durumumuz budur !

  • tıp fakültelerinde "damar yolu açmoloji" diye bir ders olmadığı içindir.

    ve evet herkesin bir görevi vardır. bekleyeceksin.

    nasıl ki doktorun görevini hemşire yaparsa isyan ediyorsan hemşirenin görevini de doktor yapmadı diye vıdı vıdı etmeyeceksin. doktor hastayı değerlendirir, tanısını koyar, tedavisini düzenler. hemşire ve diğer yardımcı sağlık personelini yönlendirir, ne yapmaları gerektiğinin karar ve sorumluluğunu alır. damar yolu açmak, tansiyon ölçmek, iğne yapmak, hemşirenin işidir. rutininde bu işler olduğu için de doktordan daha iyi yapar. hemşire ilaç yazamaz, tedaviye karar vermez, tanı koyamaz. onun da işi bu, zoruna mu gitti?

    yürü git şimdi !

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    debe sonrası gelen mesajlar ve başlık altında girilen cehalet dolu doktor nefreti içeren saçmalamalar üzerine edit
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bunlar pratik el sanatı gibidir bir yerde. örneğin bir anestezi ya da kalp damar cerrahisi uzmanı şak diye kateteri alır damara girer. pratisyen giremez. adı üzerinde "pratisyen", işin teorik kısmını öğrenip diplomasını almış ve pratiğini uygulamaya çalışan yeni mezun demektir. fakülteden yeni mezundur, pratiği yoktur. görevi acilen gelen hastanın gerçekten acil bir durumu olup olmadığını anlamak, uzman bilgisi gerektirmeyen hastalıkları tespit edip tedavisini planlamak ve acil servis şartlarında verilecek tedaviyi yönlendirerek yardımcı sağlık personeli ile birlikte uygulamaktır. bilgi ve mesleki becerisi "pratisyenlik" noktasını aştığında konu ile ilgili uzmandan fikir alır ya da hastayı daha üst merkeze sevk eder. pratisyenin tüm görev ve sorumluluğu budur.

    belli bir dalda uzmanlaşmış hekimin de eğer uzmanlık konusu içinde cerrahi girişimsel bir öğe yoksa bu işlemleri uygulama sorumluluk ve zoru yoktur. kendi uzmanlık alanı dahilinde görev ve sorumluluklarını yerine getirerek hastanın tanısını koymak ve tedavisini yönlendirmekle mükelleftir.

    primum non nocere : tıbbın prensibidir. fakülteye girişte önce bu söylenir. anlamı : "önce zarar verme !" demektir. bir hekim eğer yapacağı eylem hastaya zarar verecekse bunu yapmaz. yapmak zorunda olup zorla deneyince, onu daha iyi uygulayacak el alışkanlığında bir hemşire yerine hastaya zarar vermiş olur. bu da tıbbın ilk prensibine aykırıdır. siz de zaten "doktor üzerimde kendisini denedi uğraştı beceremedi" diye çamur atmak için pusuda bekliyorsunuzdur zaten.

    tıbbi müdehale bir ekip işidir. bu ekip içinde herkesin sorumluluğu farklıdır. tıpkı bir bedenin sağlıklı olarak işleyişinde her organın kendi sorumluğunda olduğu gibi. beyin diğer organların faaliyetlerini yönetir ama kalp olmazsa dolaşım olmaz, böbrek olmazsa idrar süzülmez, karaciğer olmazsa metabolizma olmaz v.b. beyin kalkıp idrar süzüp mesaneye idrar göndermek zorunda olmadığı gibi doktor da hemşirenin görevini yerine getirmek zorunda değildir.

    ilgili olayda görev hemşirenindir. görev yerinde olmayan hemşireye suç bulmaktansa "vay niye doktor açmadı" demek sadece en hafifiyle "cehalettir". görev bilinci ve dağılımı gereği doktor damar yolu açmak zorunda da değildir bilmek zorunda da değildir. bunun hangi kısmını anlamıyorsunuz?

    ben 15 yıllık hekimim. bunun da 10 yılı uzman olarak. ama bir hemşire gibi damar yolu açmam, açamam, açmak zorunda da değilim çünkü benim görevim değil. 15 yıl önce intörnken birkaç kez yaptığım şeyi şimdi pratik olarak denesem yaparım belki ama bir hasta üzerinde "deneme yapıp" zarar vermektense işin ehlini beklemek daha doğrudur. neden hastaya eziyet edeyim? bir de böyle düşün?

    insanlar bilmeden ahkam kesiyorlar ve her doktor damar yolu açmayı hemşireden iyi bilmek zorundadır gibi aptalca bir önyargı var.

    mahkemeye gittiniz. kapıda mübaşir yok diye beklerken neden hakime "bir kapıya gelip tanıkları çağırmıyorsun ille mübaşir mi lazım" diye çemkirin bakalım neler oluyor? ya da "neden sekreteri bekliyoruz söylediklerini sen oturup yazsana" diyebiliyor musun? üstelik hakim için bunu yapmak bir risk taşımaz, tanığın adını seslenerek ona zarar verme ya da mübaşirden daha kötü seslenme gibi bir durumu da yoktur. sadece onun görevi değildir. yiyorsa hakime de söyle "elin armut mu topluyor anca otur orada" diye.

    inşaat mühendisinin eline kazma alıp inşaat yapması, ya da mimarın amele yok diye eline mala alıp duvar örmesi gibi bir şey bu. doktor hastanedeki her işi yapan kişi değildir. olmamalı da zaten.

    acildeki pratisyen arkadaşım, o hastaya damar yolu açmaya çalışsa hemşirenin yapacağından daha iyisi yapamayacağını bilir. çünkü onun görevi de değil bilmek zorunda da değil. kör cahiller gibi doktora yüklenip" yapsaydı, bilseydi" diyemezsiniz. damar yolu açmak doktorun bilmesi yapması gerekli bir şey değil. bilmeden konuşuyor ahkam kesiyorsunuz. dediklerimi okuyun hala anlamıyorsanız o zaman sorun anlamamakta ısrar eden beyinlerinizde.

    hepinizi ilber hocaya emanet ediyorum.

  • babamla hiçbir zaman şahane bir ilişkimiz olmadı. yani her baba kızını sever, o da sever beni biliyorum ama hissettiremez mütemadiyen; sevgi görmemiş ki nasıl göstereceğini bilsin.

    2010 yılında ayrıldım evden üniversite için, o zamandan sonra mesafe de katmerledi gösterilemeyen sevgileri. yokluğuma alıştı, biliyorum; mecburdu, bir daha asla temelli geri dönmeyeceğimi biliyordu çünkü.
    hatta yokluğuma o kadar alışmıştı ki bir keresinde şakayla karışık "benim bir kızım varmış gibi gelmiyor bana bazen" demişti.

    son birkaç yılda değişti babam; babaannemin bakıma muhtaç kalması bariz bir şekilde değiştirdi onu.
    bu esnada kardeşimin bazı hataları oldu; yanlış kararlar, yanlış yatırım hamleleri, yanlış davranışlar, yanlış bir evlilik, bir sürü şey. bu hatalar tüm aileyi maddi, manevi, mental ve psikolojik olarak ciddi şekilde etkiledi.
    kardeşimin hatalarından sonra babam, benim aslında ona hiç sorun çıkarmadığımı fark etti; onlarla olduğum her zaman diliminde babaannemle ilgilenmem de onun bana olan güvenini perçinledi. son zamanlarda bana daha düşkün oldu babam. telefonla aradığında uzun uzun konuşmaya, gerekli gereksiz her şeyi anlatmaya başladı.

    on beş gün önce babaannemi kaybettik. ucu ucuna yetiştim cenazeye. o akşam çok şey konuştuk ailecek, uzun zaman sonra. en sonunda babam "ben şu telefonu kapatıp şarja takayım, sonra da yatayım artık" dedi. hepimiz şaşırdık, babam telefonunu asla kapatmazdı çünkü. kardeşim sordu "baba hayırdır, sen telefonunu hiç kapatmazdın?" diye.
    "telefonu açık tutma sebebim iki kişiydi; birisini bugün toprağa yatırdım, diğeri de bugün yan odada yatacak, açık kalmasına gerek yok" dedi gözleri dolu dolu bana bakarak. sarıldım babama, ağladık uzun süre sarılarak...

    babamın beni sevdiğini söylemesine gerek yok artık, ben bu cümleyi ölsem unutmayacağım.

  • daha henüz 19 yaşındayken saturday night liveekibine katılmış ve çok kısa sürede yarattığı karakterler ve yaptığı taklitler ile snl ekibinin arasından henüz o yaşında sivrilmesini bilmiştir. yaşım itibariyle benim bildiğim eddie murphy, çatlak profesördür, dr.dolittle'dır veya ne bileyim bowfinger'daki komik adamdır. belki çoğu insan da eddie murphy'i filmlerinde canlandırdığı eğlenceli, mimik manyağı, "aa 3 kişi oynayan komik adam" olarak tanır ve öyle sever. ancak bu filmlerinde yarattığı karakterler buzdağının görünen kısmı bile değildir. kendisinin de röportajlarda belirttiği gibi eddie murphy çocukluğundan beri kendini bir "stand-up comedian" olarak görmüştür.

    abimizin 1983 yılında yaptığı delirious ve 1987 yılında yaptığı raw adlı stand-up gösterileri, yabancı stand-up gösterileri arasında benim nazarımda tartışmasız en güzel, en yaratıcı, en komik stand-up gösterileridir. delirious'ta yaptığı taklitler mr.t ile başlar, michael jackson ve elvis presley ile karna ağrılar sokar ve son olarak james brown ile insanı işlevsiz hale getirir. bu gösterisinde sadece taklit yapmakla kalmaz, ülkemizin gelmiş geçmiş en başarılı ve yaratıcı insanlarından biri olan (sadece komedyen demekle yetinirsem ayıp etmiş olurum) cem yılmaz'ın da "türkler uzayda" adlı skecine küçük bir malzeme dahi verir, hatta daha o yıllardan "zenci başkan" olayını da inceleyip komik bir dille anlatır. delirious adlı gösterisi daha çok taklite dayalı olsa da 4 sene sonra yaptığı raw gösterisinin çok büyük bir kısmını kadın-erkek ilişkilerine ayırmış, mükemmel tespitler yaparak insanları yerlere yatırmıştır. ayrıca raw gösterisinin başında yaptığı bill cosby ve richard pryor taklidi, gerek mimikler gerek de ses tonu olarak hala eşsizliğini korur.

    gösterilerinin her biri yaklaşık 90 dakika sürer ve bu gösterilerinde sadece bir tane ortak malzeme kullanır. o da yaklaşık 15 dakika kadar süren "sarhoş baba" skecidir. hatta ilk gösterisi olan delirious'ın ardından bu skeç o kadar ilgi görmüş ve popüler olmuştur ki, 4 sene sonra raw'da tekrar bu skecine başlarken, sarhoş baba'nın lafı olan "this is my house!" diye bağırdığında bütün seyirciler olacakları anlar ve salonda kıyamet kopar. "sarhoş erkek" ülke, kültür farkı gözetmeksizin her yerde hemen hemen aynı olduğundan, eddie murphy'nin "sarhoş maço erkek" tiplemesi herkese hitap eder ve insanı gülmekten öldürür. levent kırca'nın, metin akpınar'ın başarılı örneklerini sunduğu, cem yılmaz'ın da son gösterisinde ucundan incelediği sarhoş tiplemesinin aksine eddie murphy sarhoş erkeği tek başına, karşısında biri olmadan oynar, onu biriyle diyaloga sokmaz. yaklaşık 15 dakika boyunca tek başına ona buna söylenir.

  • evet kardeş ordu müfettişi olarak birini atadığın zaman git ülkeyi kurtar demiş oluyosun.bu parlak zekayı nerden aldın?

    edit:edit: @kaptankanca adlı yazardan gelen mesaj üzerine bu twitti de buraya koyuyorum. bakın murat bardakçı konu hakkında ne demiş

  • yeni bir ''öpüşen çifti uyaran kişinin bıçaklanması''' olayı daha. adam ahlak bekçiliği yapacağım derken dört yerinden bıçaklanmış. ilginç olan ise bıçaklayan gencin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması olmuş.

    http://t24.com.tr/…isi-4-yerinden-bicaklandi,342852

    edit: çocuk serseridir değildir bilemem; maganda da olabilir, akp'ye de oy verebilir ya da kültürlü, birikimli de olabilir. bu haberi böyle yorumlamıyorum. bugün sevgilisiyle öpüştü diye tepki gösteren yobaza hiçbir tepki gelmezse yarın bir gün sevgilisiyle el ele tutuşana salça olur. yine tepki gelmezse kadınların yalnız başına dışarı çıkmalarına salça olur. bunların özelliği budur zaten. mahkemenin de yaralayan genci serbest bırakması bu açıdan emsaldir. yıllardır muhafazakar, gerici yaşamı hayatın her yerine zorla sokmaya çalışmak buna benzer sonuçlar doğurabiliyor.

  • not: sen güzel kardeşim bu entryi okumayıp geçtiğinde veya bu entryi okuyup uplamadığında bir sonraki dolandırılan sen veya bir yakının olacaktır. dolandırılanın ünlü olmaması bunlara kimsenin dokunmamasını sağlıyor. sabah programlarına meze olmaz çünkü sıradan vatandaşın dolandırılması

    not 2: destekleyen herkes için çok teşekkürler. olumlu olumsuz bütün yorumlarınız önemli, hala yeterince insana ulaşmış değiliz. entrylerinizle de destek vermeniz gündemde kalması için çok önemli.

    bir dolandırıcılık şebekesi var. 2 yıldır kimse dokunmuyor muazzam paralar kazanıyorlar. ben devlet memuruyum. bunlara gücüm yetmez elim uzanmaz ama burada eli kolu uzun olanlar mutlaka vardır. zamanında ekşi sözlükte yazdığım entryi aşağıya bırakıyorum.

    dolandırıcılık kabaca şöyle işliyor. bu dolandırıcı grubu önce bir site açıyor. ve büyük alışveriş sitelerinde de mağaza açıp kendi açtıkları hesaplarla yorumlar yapıp mağazalarının puanlarını yükseltiyorlar.

    sonra ekşi sözlükten hesap satın alıp açtıkları siteyle ilgili olumlu geribildirim yapıyorlar.

    şikayetvar.com dan da açtıkları siteye olumlu yorumlar yapıyorlar. puanları yüksek oluyor anlayacağınız.

    sitelerini ticaret bakanlığının etbis sistemine kayıt yaptırıyorlar. ve siteye tamamen güven sağlanmış oluyorlar. ve bu insanlar nasıl hemen etbis kaydını alabiliyorlar orasını bilmiyorum.

    son olarak bütün siteyi hazırladıklarında bir haftasonu yada iş günü olmayan bir tatil gününde google'dan reklam çıkıyorlar. ve ürünleri değerlerinin %40 altına yazıyorlar (cep telefonu gibi resmi distribütör harici kimsenin %40 indirimle kar elde edemeyeceği kalemlerde yapıyorlar bunu)

    ve sepette ekstra şu kadar indirim ve haftasonuna özel diye reklam yapıp insanları haftasonunda bankaya ve hiçbir devlet kurumuna ulaşamayacakları günlerde düşünmeden alışveriş yaptırıyorlar. ve insanları eft/havaleye yönlendiriyorlar çünkü hemen karşıya geçiyor. eft ye özel ekstra %10 indirim yapıyorlar ve kimse kredi kartıyla almıyor. kredi kartında provizyonda kaldığı için zaten hedefleri de size eft yaptırmak.

    ve sonra birden site kapanıyor ve kaçıyorlar. yeni siteleri zaten yapılmış oluyor o esnada. yeniden aynı oyunu tekrar tekrar oynuyorlar.

    ciddi mağdurları var.

    artisepetim.com
    cepbilek.com
    televizyonn.com

    ve daha nicesi

    hatta sonuncusu sevgievim.com şikayetvardan bakabilirsiniz mağdurlar oluşmaya başlamış bile

    ara not: sevgievim.com da kapatıp kaçmışlar.

    en az 15 20 kere bu döngü tekrarlandı. yerel mahkemeler atıl kalıyor.

    dolandırıcılıklar bu kadar modayken vatandaşı dolandıranlar hakkında kimse bir şey yapmayacak mı ?

    kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. bu rezaleti üste taşıyın size güveniyorum sevgili suserler.

    ilgili entry: #148553795

    edit: arkadaşlar ben dolandırılmadım, çok akıllı olduğum için değil. şansım olduğu için. ama siteler gerçekten çok profesyonel hazırlanmış. ben artisepetim.com la karşılaştım bu çeteyle siteleri için epey para harcamışlar belli ki. ilk defa karşılaştığında üniversite mezunu bir insanın bile dolandırılma ihtimali var. boş anına denk geliyor insanın. bu başlık tamamen iyi niyetle açılmıştır başka insanların dolandırılmaması derdim. bu bir rezalet başlığı değildir.

    —————————————

    son edit: başlık debeye girmiş hepinize gösterdiğiniz hassasiyet için teşekkürler bunun üzerine başımdan geçen bir dolandırıcılık hikayesi daha anlatayım.

    1 yıl önce ev internetimin taahhütü bitmesi sonrası yeni internet servis sağlayıcı arayışına başladım. ve turk-nette karar kıldım. internetten başvuru yaptım. önce türknetten arandım gerekli onaylamaları yaptım.

    ardından türknet kampanya biriminden aradığını söyleyen birileri türknetle birlikte digiturk kanpanyası olduğunu söyleyip digiturk + turknetin aynı fiyata geleceğini söyledi. o zamanlar yalın internete ek vergi gelmişti. uydu yayınıyla vergiden kurtulmuş oluruz gibi bir mentaliteyle okeyledim.

    ertesi gün digiturk geldi başlandı ancak turknet in altyapı süreci uzayınca 1 hafta sonra turkneti arayıp hizmet sunumu yapamadınız digiturkle birlikte paketinizi iptal etmek istiyorum dediğimde aldığım cevap şuydu “ ne digiturk'ü”

    devamında digiturkü cayma süresi içerisinde iade ettim. gelen faturayı ödedim ve tüketici hakem heyeti tarafından ödediğim parayı da geri aldım.

    anlayacağınız digiturkte bayiler sizin yaptığınız üyelik üzerinden komisyon kazanacağı için böyle bir yola başvuruyor. digiturk desen bana üye geldiği sürece sorun yok diyerek ses çıkarmıyor. türknet desen daha senin kendilerine sunduğun kişisel bilgileri ve iletişim numaralarını dahi koruyamıyor.

    nerden tutsan elinde kalır. bu rezalet gerçekten.