hesabın var mı? giriş yap

  • lan biz daha 1 dolar verip appstoredan angry birds almaya kıyamıyoruz. herifçi oğlunun mark zuckerbergi bir tane uygulama almak için 1 milyar dolar veriyor ananas sıkayım ya.

    olaya aslında şu gözle de bakıp teselli olabiliriz, benim appstoredan bedavaya indirdiğim bu instagrama 1 milyar dolar vermiş enayiler.

  • (bkz: aha da ben)

    lisenin son 2 senesini arkadaş olarak geçirdikten sonra üniversite sınavının akabinde sevgili olduk. ayrı şehirlerde 4 sene boyunca sözlükte imkansız olarak görülen uzak mesafe ilişkisini yaşadıktan sonra 3 sene de benim okulu bitirmemi ve stajımı tamamlamamı aynı şehirde bekledik * son 3 senedir de evliyiz. bir de oğlumuz oldu 40 gün önce, ellerinizden öper.

    allah ömür verirse 80 yaşıma kadar da yanında olmak istiyorum eşimin. oluyor yani, olmaz diye bir şey yok. işin sırrına ermek isteyenlere bir yeşil kadar uzaktayım. **

  • on yaşlarında sakat bir çocuğun, tekerlekli sandalye yerine, bebek arabasında taşınmak zorunda kalındığını gördüğün an. muhtemelen o her yeri dökülen bebek arabasını da başkası vermiştir çünkü çocuğun annesi 1,5 lira olan otobüs parasını bile zor denkleştirdi, ''1 lira olsa olmaz mı? daha geri döneceğiz bir de'' dedi. muavin gencin bile gözleri oldu ''abla hava sıcak, su alırsınız, para istemez bizden olsun'' dedi. bizim kampüsün girişindeki araştırma hastanesinde onlar inene kadar kimseden çıt çıkmadı.
    insanların böylesi zorluklar yaşadığı bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanıyorum...

  • dünyanın hemen hemen her yerinde bulunan bu ökaryot canlılara tam bir krallık diyebiliriz.boyutları tek hücrelilerden tutunda en uzun ağaçlara kadar değişir. işte bu koca krallıkta bilinen yaklaşık 380.000 bitki türü varken keşfedilmeyenler ile birlikte bitkiler dünyada bulunan canlılar arasında yüzde 82 ile en kalabalık grubudur.

    peki dünyanın oluşumunda ki bu galaktik zaman diliminde bitkiler nasıl ortaya çıktılar.
    yeryüzünde yaşamın evrimi yaklaşık 4 milyar yıl önce başlamıştır. bu süreçte, önce basit, tek hücreli organizmalar ortaya çıkarken, daha sonra ise bu organizmalar giderek daha karmaşıklaşmıştır. bu karmaşıklaşmanın bir sonucu olarak da, yaklaşık 500 milyon yıl önce, ilk bitkiler evrimleşmeye başladı diyebiliriz.

    bu yazdığım şeyleri nereden mi biliyoruz; tabii ki fosil kayıtlarından, bilim adamları fosil kayıtlarına inceleyerek. trilobitler*, ammonitler* ve deniz kestaneleri gibi en iyi korunmuş örneklerden, evrimin biyolojik tasarım yelpazesini, evrim tarihinin en erken dönemlerinde elde edildiği sonucuna varmışlardır. bu da evrimsel soyların erken dönemde daha yüksek bir yenilik kapasitesine sahip olduklarını ve bu ilk coşku aşamasından sonra adaptasyona sadık kaldıkları yönünde hipotezlere yol açtı. aynı şey bitki krallığı için de geçerli miydi?

    bunun içinde fosiller bize rehberlik etti diyebiliriz. çalışmalar baktığımızda dünya ilk aşamada cehennem diye tabir edebileceğimiz bir ortama daha çok benzemekteydi zehirli gazlar, asidik ve aşırı tuzlu sular işte bunların içerisinde adaptasyonun kralını yapan organizmalar şekillenmeye başladı.

    bitkileri var edecek canlılar şekillenmeye başladı diyebiliriz. bu bizim için tok yapıyı
    ışıkla birleştirip bizim şu an fotosentez yapabilen ilk tek hücreli bakteriler olan siyanobakteriler ilk defa yaklaşık 3.5 milyar yıl önce evrimleşip ortama katıldılar. ve daha sonra sayılarını iyice arttırarak bizlere trilyonlarca fosil bırakıp ahanda bende bu devirde yaşıyorum gardaş dediler.

    bu bakteriler günümüzde soluduğumuz oksijeni üretmeye başladılar o kadar çok ürettiler ki bazı diğer canlılar bu oksijenden zehirlenip yok oldular diyebiliriz. bu aşamada oksijenli solumun dediğimiz mekanizmalar türemeye başladı. daha sonra ökaryot dediğimiz bizi bu günkü geleceği oluşturacak hücre modelleri evrimleşmeye başladı.

    bu çok tehlikeli ortama bir iş birliği lazımdı ve bazı organizmalar iş birliği yapmaya başladı biz buna (bkz: endosimbiyotik teori) diyoruz. yani kısaca iki hücre birleşerek biri diğerinin bir organı/organeli haline geldi. işte başta söylediğim siyanobakteriler serbest olarak işlev görmekten çok, diğer hücrelerin içerisinde bir organel olarak işlev görmeye başlamışlardır.

    bu sayede yeni oluşan hücre tipleri doğaya karşı daha güçlü bir şekilde tutunmaya başladı ve milyonlarca yıllık evrim sonucunda da siyanobakteriler, diğer hücrelerin bünyesinde kloroplastlara evrimleşmişlerdir. ve günümüz bitkilerini oluşturacak arketip aşamaya girmiş oldular.

    bu arketipler 3 ila 1.2 milyar yıl öncesi arasında evrimleşerek tek hücreli ökaryotik yeşil algleri oluşturdular. ilk aşamada okyanuslarda kümeleşmeye başlayan bu algler (bkz: kambriyen patlaması) dediğimiz dönem öncesi evrimin onlara gösterdiği çok hücreli yola doğru girerek ilk bitkileri oluşturdular.
    su içinde yaşayan daha çok yosunlara benzeyen bu canlılar bundan 450 milyon yıl önce, ordovisyen dönemi'nde ilk defa karaya çıkmaya başlarlar ve sonucu herkes biliyor.....

    son:ilgili şarkı

    kaynak:1,2,3

  • gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. daha sonra bir başka topraktan 100 tane siyah karınca alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. ilk başta hiçbir şey olmayacaktır...

    daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz!..

    kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir...

    o nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen;

    “kavanozu sallayan kim?!?”

  • çoğu yazar espri kasmış. senelerce mutfağında yer almış biri olarak bu ürünlerin mutfağınızda değil de hizmet aldığınız bir çok mekanda kullanıldığını bilmenizi isterim.
    bira yanındaki sıcak tabak, yol kenalarında gördüğünüz hot dog, orta kalite pizzalar hep bu ürünleri kullanır malzeme olarak.

  • bugün karşılaştığım vizyon sahibi görev adamı inşaat işçisidir. 3 saatlik bir işi vardı hemen hemen adam koca termos getirmiş yanında kola su enerji içeceği bile var termosta geldi işini yaptı ve gitti hiç sevmiyormuş insanlardan devamlı su kola isteyip yemek ısmarlatmayı. işimi yaparım paramı alırım ne gerek var insanlara yük olmaya diyor. giyimi oldukça düzgün önlükle çalışıyor ayağına galoş geçiriyor sanıyorum avrupa birliği yasalarına göre yetiştirilmiş numunelik bir işçidir.

  • müslüm gürses'i nerede sevdim ben biliyor musunuz?

    bir gün ona şaka yapılmıştı. müslüm baba'nın orkestrasına darbukadan hiç anlamayan bir adam oturtmuşlardı (sözde asıl darbukacısının eşi doğum yapmış). neyse işte müslüm gürses hazırlandı, şarkı çalıyor falan..ama darbukacı tam anlamıyla içine ediyor şarkının..müslüm gürses baktı böyle 1-2 falan olmuyor..durdurdu..inanılmaz sakin bir şekilde problemin neden kaynaklandığını sordu darbukacıya... sonra tekrar denediler, tabii yine olmadı falan..müslüm gürses yine çok sakindi. hatta ona darbukayı öğretmeye çalıştı kendi yanına gidip, ne yapacağını anlatmaya çalıştı falan..“çok basit bak yapabilirsin” falan dedi, cesaretlendirmeye çalıştı adamı. ne bilsin adamın ona şaka yaptığını… sonra tekrar..sonra tekrar.. darbukacı her seferinde şarkıyı katlediyor... bu durum uzun bir süre devam etti fakat baba en ufak bir kelime etmedi, hiç de sinirlenmedi. hatta en sonunda şakayı planlayan program sunucusu ayaklandı ve yalandan baya kızdı darbukacıya "beyefendi yapamıyorsanız gidin" falan dedi, ortalığı biraz karıştırmak istedi. darbukacı da "tamam o zaman ben gidiyorum" falan dedi kalktı ama orada baba devreye tekrardan girip "darbukacı gidemeeeeeeeezzz" dedi, yine destek çıktı adama ve bu durumu orkestranın içinde eritebileceklerini falan söyledi.

    hani bu şakayı planlayanlara göre normalde müslüm baba'nın zıvanadan çıkması ve olayların komik bir hal alması planlanıyordu ama o kadar naif ve ince bir adam vardı ki karşılarında, umdukları gibi olmadı.

    ben işte ilk kez orada çok sevdim onu. inanın o şakayı bi bülent ersoy'a veya muazzez abacı'ya veya bi ibrahim tatlıses'e falan yapsaydınız, verecekleri tepki çok başka olurdu. elleri ayakları falan titrerdi. bağırır çağırırlardı adama..belki iki dakikada kovarlardı. tam da şakacıların arzuladığı şeyler gerçekleşirdi.

    düşünmeden hızla kalp kıran, empati yoksunu insanları sevmem ben. müslüm gürses öyle değildi ve yine her zamanki gibi iyiler önce gitti.

    bazen isyan ediyorum bu sıralamaya. ruhun şad olsun baba.

    not: bu arada ilgili şaka şuradan izlenebilir.

    edit: link yenilendi. uyarısı için @scarletletter'e teşekkürler.
    edit2: link bir daha yenilendi (niye sürekli kaldırıyorsunuz ulan müslüm gürses şakasını internetten). @rahatsizadam'a teşekkürler.

  • kadınları bilinçli yahut bilinçsiz olarak aşağılamasından ötürü küfrü hiç sevmeyen bir birey olarak "ak porrrtininn daysınnı zikemmm" küfrüyle en azından pozitif ayrımcılık yapmasından ötürü takdir ettiğim velet.

    dayısını zikmek nedir amk ya hahahahahah