ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
19 kardeşini boğduran osmanlı padişahı
-
kendi halkını 600 sene tezeğe, mayasız hamura, cehalete mahkum eden ailenin fertlerinden biridir.
her şey bitti derken çıkagelen insan
bir gün suyu keselim eski istanbul buydu diyelim
-
orman ve su işleri bakanı eroğlu'nun dahiyane oy toplama fikri.
"eroğlu’nun istanbul’un eski günlerini hatırlatmak için "bir gün suyu keselim, eski istanbul buydu diye hatırlatalım"
adamların her tarafından rezillik akıyor lan, bitmiyor da bitmiyor.
beyler aklınızı koruyun, az kaldı bu rezilliklerden kurtulacağız.
edit: kurtulamadık amk.
ankara bşb'nin mülakatta 69 kişiye sıfır vermesi
-
şeffaflık ne güzel şey değil mi? melih gökçek zamanı eminim bu puanlara hepiniz ulaşıyordunuz.
bakın bu mülakatları yapan kişiler adildir değildir bilmem. dikkat çekmek istediğim nokta şu: şeffaflık ne güzel kontrol mekanizması sağlıyor ibret al. ülke böyle yönetilse keşke paralarımız nerelere gidiyor bilsek, liyakat var mı takip edebilsek.
tanguy ndombele
-
fenerliler hiç kıvırmasın. n'dombele de size 15 milyon kazık girdi diyip cengiz'i unutturamazsınız.
cengiz ünder dediğin futbolcu taş çatlasa 75 kg. yani kilosu 200.000 euro.
tanguy ndombele ise en az 100 kg. yani kilosu en fazla 150.000 euro.
gördüğünüz gibi cengiz için %33 daha fazla ödemişsiniz, hala gelip burada tatava yapıyorsunuz.
bal porsuğu
-
hayatımda gördüğüm en psikopat hayvan, belgeselde 30 dakikalık yolculuğu boyunca alçalan kuşlardan tilkilere, akrepten kobraya ne bulursa saldırıp yedi. mahallenin delisi diye tabir edilecek bu hayvanın yorgun hali, kör bir gözü ve eksik pencelerine rağmen bir leoparla 50 dakikadan fazla boğuştuğunu biliyor muydunuz?
http://natgeotv.com/tr/bal-porsugu/
yurt dışında da böyle
-
ne zaman bir yasak, baskı bir şey gelse kullanılan savunma cümlesi. mesela beyoğlu'nda masalar kalkar "yurtdışında böyle", alkol yasaklanır "abd'de böyle", sigara yasaklanır "avrupa'da da aynen böyle".
buradaki mantıksal sıçış şu önkabulde:
"türkiye ile medeni devletler arasındaki uçurum bundan daha öncelikli tüm konular açısından kapandı ve sıra buna geldi".
durum bu olsa kimsenin yasaklar umrunda olmaz. olmayacak. zira ben bileceğim ki bu yasakta bir yanlış varsa benim okuduğum, takip ettiğim gazeteci hapse girmeyip hükümete benim için çıkışabilecek. o gazetecinin uyandırdığı halk gidip gaz yemeden taksim'de yürüyebilecek. o taksim'de yürüyeni gören devlet kendi halkına fırça atmak yerine geri adım atacak, hatasını düzeltecek.
ama eğitimde sondan ikinci, basın özgürlüğünde 154., insan haklarında sonuncu, aklına ne kadar temel hak ve değer gelirse onun listesinde sonlarda olup sonra kendi tabanını yalama operasyonunu "yurtdışında da böyle" diyerek savunmaya kalkmak... nasıl desem... bari ışığı söndürselerdi.
kariyer gelişimine katkısı olan pc oyunları
-
(bkz: solitaire)
bunu oynayıp kariyerinde ilerlemeyen bir tane memur tanımıyorum.
bu işin sırrı budur.
ilköğretimde el yazısı öğretilmesi
-
bir türlü anlayamadığım durum.
ilkokul 4'ü bitiren bir oğlum var, hem de iyi bir devlet okulunda okudu. tüm derslerinde başarılı da bir öğrenci.
arkadaş 4 sene boyunca her dersi, ödevi el yazısı ile yazdırdılar. çocuk 10 yaşına geldi, hala doğru dürüst düz yazı yazamıyor.
az biraz düz yazı gösterilse de hiç bir zaman herhangi bir derste bu tür yazımı kullanmadılar.
bunun mantığı ne arkadaş?
hangi kitap el yazısı ile yazılıyor?
hangi internet sitesinde el yazısı kullanılıyor?
lan düşünüyorum, düşünüyorum içinden çıkamıyorum.
bizim dönemimizde el yazısı vardı ama sadece ayrı bir dersti. hokka ve çini mürekkebi ile güzel yazı yazmaya çalışırdık o kadar.
şimdi oğlumun yazdıklarını ben bile okuyamıyorum.
tüm dünya eğitim sistemini kolaylaştırmaya, sadeleştirmeye ve çocukların seveceği bir hale dönüştürmeye çalışırken bunun anlamı nedir?
kafamda deli sorular.
biz hiç karın kası sevemeyecek miyiz
-
sanırım bazı ayrıntılar atlanılmış, ben farkındalık yaratmak adına yazıyorum;
bizim karın kası sevemiyor olma nedenimiz, karın kası olan erkek yokluğu değil...
o erkeklerin bizimle ilgilenmiyor oluşu.