hesabın var mı? giriş yap

  • hiçbir süper gücü olmayan batman, çizgi romanların en gerçekçi kahramanlarından biri olarak görülür. uçamaz veya gözlerinden lazer fırlatamaz. suçla mücadele hayali ve milyarlarca doları olan, travma geçirmiş basit bir adamdır.

    bu, onu hayal edilmesi en kolay süper kahraman yapmaktadır. ancak becoming batman: the possibility of a superhero'nun yazarı, nörobilimci ve dövüş sanatları uzmanı paul zehr'e göre, batman göründüğü kadar da sıradan biri değildir.

    ¦ fiziksel uygunluk
    batman gerçek biri olsaydı, gelmiş geçmiş en iyi atlet olurdu. zehr, "o bir nascar sürücüsü, süper güçlü bir dövüşçü, serbest tırmanma ve parkurda yetenekli bir akrobat" diyor. “ama tüm bu şeylerin ustası olmak imkansız. bir maraton koşucusunun halterciden farklı görünmesinin nedeni budur. fizyolojik düzeyde bu disiplinler sizi farklı yönlere çeker."

    zehr'e göre batman'in fiziksel yeteneğini kazanması neredeyse 18 yıl alacaktır ve bunu korumak için günde en az 4.000 kalori alması gerekir.

    ¦ yetenekler
    ancak bu 18 yıl sadece çalışmaktan ibaret olmayacaktır. batman kimseyi öldürmez ve silah kullanmaz. insanları ölümcül şekilde yaralamadan savaşmak çok fazla beceri ve eğitim gerektirir.

    zehr, “fizyolojik olarak stresli bir durumda olduğunuzda motor becerileriniz düşer” diyor. “batman, kazara birini öldürmesine yol açacak motor becerilerinden ödün vermeden mümkün olan en zorlu durumlarda performans göstermelidir. bu çok fazla çalışma gerektirir."

    ¦ yaralanmalar
    batman'i devirecek olan joker değil yaşadığı yaralanmalar olacaktır. zehr, “sürekli olarak dövüşen ve darbe alan biri var” diye açıklıyor. “binlerce küçük ve tekrar eden darbe sorunlara ve başarısızlığa yol açabilir."

    "muhtemelen tendinit, artrit ve kafa travmaları ile uğraşacaktır. sonunda kronik yaralanmalar yüzünden o kadar bitkin olacaktır ki artık rekabet edemeyecek hale gelecektir."

    giysisinin kendisini koruyacağını düşüneceksiniz ancak "kevlar yelek giyerken bile vurulmak kemiklerinizin kırılmasına yol açacaktır."

    ¦ uykusuzluk
    batman, gündüzleri milyarder playboy bruce wayne, geceleri yarasa gibi giyinen bir adamdır. bu, ona uyumak için vakit kalmaması anlamına geliyor. zehr, "uykusuz kişilerde bilişsel esneklikte azalma görülür" diyor. “eleştirel düşünme becerileri o kadar iyi olmaz ve hafıza sorunları yaşarlar.”

    batman gün içinde kısa bir uyku çekebilir ama bu sadece kısa vadeli bir strateji olur. zehr, “omuriliğin refleksler için uyarılabilirliği de dahil olmak üzere her türlü organ sistemi, gün ışığına dayalı sirkadiyen ritimlere bağlıdır” diyor. "bizler hayvanız ve hayvan olarak hava karardığında uyumamız gerekir."

    ¦ kimliğini gizli tutmak
    batman olmak, akıl hastası insanları yumruklamaktan daha fazlasını içerir. kimliğinizi bir sır olarak saklamanızı da gerektirir. zehr bunun, sadece pratik açıdan değil aynı zamanda sinirbilim açısından da zor olduğunu belirtiyor. "beyin görüntülemelerinden, doğru söylemenin yalan söylemekten daha kolay olduğunu biliyoruz. yalan söylemek, beynin farklı bölgelerinde daha fazla aktivite gerektirir çünkü yalan söylerken, yalanı ve gerçeği aynı anda düşünürüz."

    "batman gibi biri için bu büyük bir sorun haline gelir. çünkü beyni diğer tüm aktivitelerde çok fazla çaba harcamaktadır. kimliğini gizli tutması son derece zorlayıcı olacaktır.”

    sonuç: batman, sıradan bir insan olsaydı uykusuz yaşamı ve haydutlarla girdiği sayısız mücadele, gotham'ı güvende tutamayacak kadar yorgun olmasına neden olurdu. bu da, batman'in süper güçleri olmadığı düşüncesini ve en kolay dönüşmeyi hayal edebileceğimiz süperkahraman olduğu fikrini çürütmektedir.

    kaynak: science focus

  • çocukluğumdan beri önüme dünya haritası alıp da ezberlemeye çalışan bir garip mahluk olarak, o günlerden bu yana ne zaman görsem üzüldüğüm ülkelerdir bunlar.. haritanın ölçeği küçüldükçe daha çok ülke bu gruba dahil olurken bazı ülkeler vardır ki 1/12903129037019247019247 ölçekli haritada bile isimleri sapasağlam durur..

    özellikle avrupa ve batı afrika'da göze çarpar bu durum.. akla gelen ilk örneği liechtenstein olacaktır, nasıl olmasın? bizim mahalle kadar bir alanda kurduğun ülkeye 13 harfli isim vermeye kalkarsan haritada ismini "liec" diye yazarlar onun da yarısı avusturya'nın üstünde olur.. san marino diye iki kelimelik isim verilir mi lan küçücük ülkeye.. italya'da bir şehir sanar haritaya bakan..

    bu ülkenin vatandaşları rusya'ya bakıp, çin'e bakıp nasıl içlenmesin? kossskocaman alanda çin yazıyor.. ç i n.. yay yayabildiğin kadar.. ç i n.. en fazla china yazar.. o alana ergenekon destanı yazılır ki zaten o taraflarda yazılması tesadüf mü sanıyorsunuz bu destanın.. hıh..

  • geçenlerde* bir arkadaşım a.b.d.'de bir "acı biber yarışması"na katıldığını anlattı. tahmin edeceğinizin aksine bu bir "kim daha fazla acı biber yiyecek" yarışması değil. bu bir "bhut jolokia" adı verilen ve dünya'nın en acı biberi olarak tasdiklenmiş biberi "kim daha uzun süre elinde tutabilecek" yarışması.
    bahsi geçen biber o kadar acı ki elinizde yaklaşık 5 saniyeden daha fazla tutamıyorsunuz.
    hal böyle olunca her biberin tadına bakılamayacağına göre insanların nasıl olup da hangi biberin hangisinden daha acı olduğunu bildiklerini merak ettim ve bununla ilgili bir araştırma yaptım.*
    biberlerin acılıkları "scoville ölçeği" denilen bir birimle ölçülüyor.

    işte bilinen biberlerin scoville değerleri:

    anneannelerimizin, bababaannelerimizin dolma yapımında kullandığı genelde yeşil olan tatlı çan biberleri haliyle "0 scoville" değerinde.

    güneydoğu anadolu bölgesi'nde bolca tüketilen "isot" dediğimiz kırmızı/kara biber yaklaşık "250 scoville" değerinde ki kendisi epey acıdır.

    pepperoncini, denilen bizim adana'da iştah açıcı olarak da kullandığımız yeşil biber turşusu "1500 scoville" değerine sahip.

    acı sos yapımında bolca kullanılan jalapeno biberi "8.000 scoville".

    cayenne biberi olarak da bilinen güney amerika baharatı "50.000 scoville".

    jalapeno ile yapılmış, pizzacılarda üzerinde "dikkat!" uyarısıyla gelen acı soslarımız yaklaşık "100.000 scoville" değerinde.

    tai biberi olarak da bilinen yeşil cin biberin değeri ise "200.000 scoville"e kadar ulaşmaktadır.

    habanero olarak bilinen, iskoç bonesi isimli biber "350.000 scoville" değerine sahip.

    yukarıdakinin bir değişiği olan, aynı zamanda "uslu durmazsan ağzına biber sürerim" lafının çıkmasına sebep olan kırmızı habanero biberi dilimizi "557.000 scoville" güçünde yakıyor.

    bazı insanların işkence yöntemi olarak da kullandığı meşhur japon biberi* wasabi "650.000 scoville" değerinde.

    ve... en başta bahsettiğim yarışmada kullanılan bhut jolokia* biberi tam tamına "1.041.000 scoville" değerinde. bu yüzden elle tutulması bile imkansıza yakın. peki dünya'nın en acı biberi bu mu? pek değil. dünya'nın en acı "doğal" biberi bu. kimyasal olarak elde edilen biberlerin değerlerinin "40.000.000 scoville"e kadar çıktığı biliniyor. onlarla ilgili daha kısa bir araştırma yaptım ve bu araştırma sayesinde türkiye'de yaşayan bazı vatandaşlarımızın a.b.d.'deki "buhut jolokia tutma" yarışmasında rahatlıkla birinci olabilecekleri sonucuna vardım.

    hazır mısınız?

    dünya'nın en acı doğal biberi olan ve elle tutulması bile çok zor olan bhut jolokia'nın scoville değerinin "1.000.000"u aştığını söyledik. ama polislerimizin her eylemde hiç sıkılmadan fışıt fışıt, gözümüze gözümüze sıktığı biber spreyinin değeri "3.000.000 scoville"den daha fazla!

    bu bilgilerden sonra yarışmaya katılmak isteyen aktivist arkadaşlar bana ulaşabilirler.

    saygılar..

    edit: imla.

    edit 2: birkaç ufak ek yapıldı.

    edit 3: aldığım özel mesajlara bakılırsa ufak bir terim karmaşası yaşanmış. anladığım kadarıyla wasabiye biber demek balinaya balık demek gibi birşey oluyor. kendisi bir çeşit turpgil imiş.* ve evet, türkçe'si de vasabi diye yazılıyor.

    edit 4: (bkz: #29820268)

  • üniversite, yüksek, askerlik derken...

    3-4 yıllık iş deneyimiyle birlikte kurumsal bir şirkette senior web developer falan olurdu şu yaşıyla. (bkz: alkış)

    iş çıkışı mochasını içer, boş vakitlerinde twitter'da karı-kız kovalar ve her zaman aklında olan kendi şirketini açma hayali toplum baskısı sonrasında yapmak durumunda kaldığı evlilikle biterdi.

    sonrasında ne bileyim... görümce, elti ne boksa işte onların evinde çoluk çocukla beraber beyaz çoraplarıyla bağdaş kurmuş vaziyette çay içerken, acun programlarına katıla katıla gülerdi.

  • zeka seviyesi, bence en önemlisi de bu, ağzını açınca sıçamaya başlıyorsa isterse brad pitt olsun beş para etmez.

  • aynı şekilde, fatura kesmeyen ve dolayısıyla vergi ödemeyen, sürekli zarar ile seneyi kapatıp, asgari ücretli çalıştırıyor gösterip elden maaş veren, borçlarını ödemeyen veya geç ödeyen esnafın ticari kafası olması gibidir.