hesabın var mı? giriş yap

  • adamlar barcelona'daki euroleague merkezinde bulunan toplantı salonlarından birisine zeljko obradovic adını vermişler ama gel gör ki; oturduğu evin kapı zilinde hala babasının adı yazan gençler bu insana loser demekteler.
    keşke bu adam gibi kaybetsem hep.

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • bu videoda görülen tek şey, seküler ve laik insanların ne kadar medeni olduğudur. şu tiplere sabır göstermek, yarın gelin konuşalım demek falan bunlar ciddi medeniyet göstergesi.

    bunun tam tersi olsa, mesela ben gidip camide ateizm tebliğinde bulunsam acaba böyle medeni bir karşılık görür müyüm? soru bu.

    debe edit: öncelikle; ülkenin şu içler acısı halinde, insanın çok rafine bir alan olan ekşi sözlük'te dahi olsa kendisi ile aynı düşüncelere sahip insanların varlığını görmesi kadar umut veren bir durum yok. o sebeple tüm güzel insanlara teşekkür ederim.

    sonra;
    (bkz: minik eymen'e yardim ediyoruz kampanyasi)

  • naylonun icadından önce, çoraplar suni ipek, pamuk veya en popüler seçenek olarak ipekten yapılırdı. ancak ipek kullanımı birkaç problemi beraberinde getiriyordu. ipek oldukça hassastı ve bu nedenle de yırtılmaya ve kaçmaya eğilimliydi. ikinci ve belki de en önemli problem ise japonya'nın ipek ihracatında tekel olmasıydı.

    1930'ların sonunda japonya, amerika'nın ipek arzının yaklaşık %90'ını tedarik ediyordu. o yıllarda abd, dünyanın en büyük ipek tüketicisiydi ve ithalatının kabaca dörtte üçü çorap imalatına kullanılıyordu. japonya ve abd arasındaki gerilim, japon yayılmacılığının ardından artarken, amerika, ipek yerine alternatifler aramaya başladı.

    naylon, 1930'ların ortalarında amerikalı kimyager ve mucit wallace carothers tarafından icat edildi. carothers, ilk başlarda araştırma özgürlüğü vaadi altında dupont tarafından işe alındı ve polimerlere odaklanmayı seçti.

    büyük buhran sırasında amerika'nın mali beklentileri kötüleşirken dupont, carothers için araştırma özgürlüğü vaadinden vazgeçti ve onu 1934'ten itibaren yeni elyaflar üzerinde çalışmaya yönlendirdi. kendisine, ısı ve temizlik ürünleriyle temasa dayanaklı ve esnek yeni bir malzeme üretmesi görevi verildi. yaklaşık bir yıl içinde, ilkel bir naylon formu sentezlendi.

    naylon çoraplar, ilk kez 1939 new york dünya fuarı'nda amerikan kamuoyuna sunuldu ve büyük bir coşku ile karşılandı. ekim 1939'da, naylon çoraplar ilk kez wilmington, delaware'deki bir dizi mağazada satışa çıkarıldı ve 4.000 çiftin tamamı sadece birkaç saat içinde tükendi.

    bu ilk yerel pazar testinden sonra, 15 mayıs 1940'ta, naylon çoraplar, amerika genelinde satışa çıkarıldı. aynı gün, amerikalılar devrim niteliğindeki yeni üründen 800.000 çift satın aldı. dört gün içinde toplam satış sayısı 4 milyona ulaştı.

    naylon çorapların başarısı tartışılmazdı. form vermeye uygun, lüks, dayanıklı ve amerikan yapımıydılar. birçoğu için, amerikan bilimsel üstünlüğünü temsil ettiler ve sıradan amerikalılara japon mallarını boykot etmeleri için bir yol sundular. naylon çoraplar, sonraki yıllarda abd mağazalarının temel ürünü olmaya hazır görünüyordu. ancak ikinci dünya savaşı patlak verdi.

    aralık 1941'de japonların pearl harbor saldırısından sonra, amerika, ikinci dünya savaşı'na katıldı. ülke savaş ekonomisine doğru kayarken, savaş için gerekli olan tüm malzemeler ve mallar karneye bağlandı. naylon da bu malzemeler arasındaydı.

    ikinci dünya savaşı sırasında naylon, çorap olarak kullanılmak yerine, pasifik cephesi'nde kullanılmak üzere paraşüt, ayakkabı bağcığı ve ceketlerin yanı sıra, sivrisinek ağları ve hamakların imalatında kullanıldı.

    amerikalılar naylon çorapları sadece karaborsadan temin edebiliyorlardı. bazı kadınlar ipeğe geri dönmek yerine "bacak makyajı" kullanmaya başladılar.

    ikinci dünya savaşı yüzünden ortaya çıkan zoraki bir moda: bacak makyajı

    naylon, ikinci dünya savaşı'nda amerika için önemli bir kaynak olduğunu kanıtladı. bazıları naylonu "savaşı kazanan elyaf" olarak tanımladı.

    ikinci dünya savaşı sırasında naylon çoraplar piyasadan kalkmış olsa da, amerikalılar tarafından unutulmadılar. savaş bittikten sonra tekrar mağazalarda satışa sunulduklarında, talep o kadar yüksekti ki "naylon isyanları" diye anılan olaylar başladı.

    en çok aranan malzeme, ülkenin dört bir yanındaki mağazalarda bir kez daha satışa sunulunca kargaşalar yaşandı. yaklaşık 10.000 amerikalının san francisco'daki bir mağaza önünde naylon çoraplara kavuşmayı umarak kuyruğa girdiği ve bazılarının baygınlık geçirdiğine dair haberler basına yansıdı.

    bir pensilvanya gazetesi tarafından duyurulan bir başka olay, naylon çorapları kapışmak için saç baş birbirine giren birkaç bin müşteriden bahsetti.

    sonunda dupont, üretim sürecini modernize ederken, naylon çorap arzı talebi karşılayabilecek hale geldi. naylon çoraplar 1950'lerde külotlu çoraplar piyasayı ele geçirene kadar popülerliğini korudu.

    sonraki yıllarda naylon, mağazaların çorap reyonlarının ötesine yayıldı. spor raketlerinin iplerinden, diş fırçalarına, bavullardan halılara kadar birçok farklı üründe kullanıldılar ve halen kullanılıyorlar.

    naylon, devrim niteliğindeki insan yapımı bir malzeme olarak bir "sentetik devrimi" ateşledi. naylon, ticari başarı elde eden ilk sentetik elyaftı ve yeni bir "insan yapımı malzeme çağını" başlattı. wallace carothers ve dupont, polimerlerin paha biçilmez malzemeler halinde formüle edilebileceğini kanıtlayarak, polyester, spandex ve teflon'un icadının temelini atmış oldu.

    kaynak: historyhit

  • kötü niyet yok. hassasiyet var. zihniyetleri sorgulanabilir ama hitap ettikleri toplum düşünülünce yadırganamaz. içinde yaşadığımız yapıda % 10 böyle gönderilmesini eleştirir ama % 90 bundan memnuniyet duyar. bu durum malesef böyle. onlar da çoğunluğa hitap edecek. mecbur. o beklenen eşik bize halen çok uzak. ben olsam gönderiyi yapan ben de öyle koyardım.

  • atilla taş'ın niran ünsal'a fena ayar verdiği program olmuştur.
    okan : en sevdiğiniz bilim adamı
    niran ünsal : victor hugo
    okan : victor hugo ? bilim adamı ?
    atilla taş : doğru diyor, sefiller'i buldu.