hesabın var mı? giriş yap

  • "if god had wanted me otherwise, he would have created me otherwise." gibi bir söz söyleyebilecek deha ve cesarete sahip edebiyatçı.
    tabi gerçekte bunun almancasını söylemiştir ama bulamadım orijinalini. şöyle bir şey olduğunu tahmin etmekteyim: "wenn gott wollte, dass ich anders wäre, hätte er mich anders gemacht."
    son olarak türkçesini de şöyle çevirebiliriz herhalde: "eğer tanrı başka türlü olmamı isteseydi, beni başka türlü yaratırdı."

  • ahmet hamdi tanpınar'ın bir yeşilçam filminde figüranlık yaptığı iddiası.

    iddianın kaynağı selim ileri'nin 2020 yılında çıkan yaşadınız öldünüz bir anlamı olmalı bunun kitabı. kitabın
    kapağında bile tanpınar’ın zümrüt filmindeki figüranlığı var.

    selim ileri o günün hatırasını çolpan ilhan’dan dinlemiş. ahmet hamdi tanpınar, çolpan ilhan’ı görmeye zümrüt filminin setine gidiyor. sette epey kalıyor. bu süreyi uzatmak için filmin rulet masası sahnesinde, çolpan ilhan masaya doğru eğilmişken yönetmen ömer lütfi akad'dan küçük bir figüranlık istiyor. selim ileri, tanpınar’ın figüranlığından ilk defa 2002’de bir röportajda söz açmış. sonra akademik merak, figüran tanpınar hadisesini büyütüyor. filmi gören bir öğretim üyesi, figüranın tanpınar olduğunu kabul etmiyor ancak daha sonra kaleme aldığı bir kitabında tanpınar’ın figüranlığından kaynak göstermeden bahsediyor

    http://web.archive.org/…nasinda-selim-ileri-3567172

    iddiaya göre sol taraftaki kişi ahmet hamdi tanpınar

    görsel
    görsel

    tabi konuyla ilgili dedikodu çok. kimileri ahmet hamdi tanpınar'ın sinema merakından dolayı figüranlık yaptığına inanıyor. bazıları paraya ihtiyacı olduğu için figüranlık yaptığını düşünmekte. en güzeli; ahmet hamdi tanpınar'ın çolpan ilhan'a hayran olduğu için sete onu görmeye gittiği ve ufak bir hatıra bıraktığı yönünde. en can sıkıcı olanı, filmdeki figüranın ahmet hamdi tanpınar olmadığı, benzer bir sinema emekçisi olduğu iddiası.

    bu da ahmet hamdi tanpınar'ın o yıllardaki fotoğrafı. filmde figüranlık yaptı mı bilinmez ama ilk selfie çeken edebiyatçı olabilir.

  • dershaneye yeni başladığım dönem, her gün aynı saatte 8:10 geçe otobüse biniyorum. bir gün sabah otobüs duraktan hareket etmiş gidiyor, ıslıkla durdurabildim, sonra da bindim.

    ertesi gün 2. kez gene bizim sokağın başında ıslıkla durdurdum. 3, 4, 5, derken, şoför alıştı. artık otobüse binmek için, durağa kadar yürümüyorum, otobüs geliyor, sokağın başından alıyor.

    bir gün gene sokağın başındayım ve artık otobüse yalnız da binmiyorum, yanımda aynı otobüsü bekleyen insanlar var. tam otobüs karşıdan geliyorken, bir kitabımı evde unuttuğumu fark ettim ve eve döndüm. evden döndüğümde otobüsün hala beni beklediğini gördüm. şaşkınlıkla otobüse bindim.

    şoför : bak, burada bu kadar insan sen okula geç kalma diye bekliyor. bir özür dile herkesten.
    ben : özür dilerim, kitabımı almayı unutmuşum. otobüsün bekleyeceğini sanmıyordum.
    teyze : olsun evladım, sen ders çalışmana bak!
    şoför : ama bak bir daha olmasın, tamam mı?
    ben : tamam, abi.

    sonrasında geçen zamanda şoförle sohbeti koyulaştırdık. karışık kaset hazırladım ona, bir sene boyunca otobüste dinledik. en dumur edici olan da, benim dershane bittikten sonra, benim otobüse bindiğim yer otobüs durağı oldu.

    şoför de benim dershane bittikten sonra, efsanevi bir şekilde kayboldu. şimdi kimbilir nerede, ne yapıyordur?

  • gönderi altına yazılanların çoğu "gavur" "yunan" "ermeni" "kafir"

    dinlerinden çıktılar haberleri yok

  • atatürk başkenti ankara yaptı. savaş durumunda bu gerekliydi elbette. istanbul'u geri alınca başkenti taşımayı düşünmedi bile. belli ki istanbul'un 3 taraftan işgale açık olması kendisini böyle bir karar almamaya itti.

    atatürk'ün bir diğer özelliği de sanayinin belirli bölgelerde değil de ülke genelinde yayılmasına dikkat etmesiydi. cumhuriyet dönemindeki fabrikaların açıldığı yerlere bakarsanız bunu çok iyi anlayabilirsiniz.

    peki sonraları ne yapıldı?

    sanayi istanbul tarafına kaydı. dolayısıyla nüfus da oraya gitti. bankalar oraya taşındı. bugün istanbul demek, türkiye'nin yarısı demek. istanbul'u alan, işgal eden ya da bombalayan türkiye'nin şah damarını keser. bununla birlikte istanbul askeri açıdan gerçekten savunması çok güç bir şehir.

    bir gün birileri istanbul'a saldırırsa allah yardımcımız olsun.

  • aralarında olduğum sözlük yazarları. ben bi keresinde sonradan internet cafenin sahibinin oğlu olduğunu öğrendiğim bir lise elemanıyla counter'da çatışmıştım. kurşun kulaklığımı sıyırmıştı. bir ara sokaktı, köprü çıkışı. teröristler gelip yanıma saydırmıştı. kulaklık düştü. sürem falan doldu zaten kalktım masadan sonra.

  • yolcu-müsait bi yerde inebilirmiyim?
    şoför-(aldırmaz)
    yolcu-inebilirmiyim demiştim.
    şoför-bende cevap vermemiştim bi bildiğim var demekki.
    yolcu-bizimle de paylaşsanız hani aydınlansak.
    şoför-hatırası var.
    yolcu-ne demek hatırası var.
    şoför-(kestirip atarcasına aynı zamanda hem delikanlı hemde duygusal bir tonda)inmek istediğiniz yerde hatundan ayrıldım.
    yolcu-(birden yumuşar)ah çok özür dilerim bilmiyordum hatırlatmak istemezdim üzgünüm istediğiniz bir yerde indirebilirsiniz.(bkz: ana yüreği)

    ve bütün dolmuş dumur.

  • - cecelist
    - ölümüne rte
    - no dm
    - babasının prensesi
    - anasının amı
    - 15.08.2017 tanışma
    - 26.10.2017 ilk el ele tutuşma
    - 12.12.2017 gülhane parkına intikal
    - 18.09.2018 recep ve binalinin annesi

    liste uzar gider ama yazmaya üşendim.

  • çok pis bir andır.

    o ana değin bir sürü tavuk göğsü tatlısı yemiş, fakat bunun içinde gerçek tavuk parçacıkları olduğu aklınızın ucundan bile geçmemiştir. rengi ve kıvamı nedeniyle tavuk göğsü ismi verildiğini zannetmişsinizdir, oysa ortada mecaz falan yokmuştur meğersem.

    çok pis bir andır, çünkü akla evvelden yenilen kol börekleri geliverir.

    (bkz: kol böreği) (bkz: allahım lütfen)

  • "vasattan farklı, çekici***, karizmatik bir tipe sahip olarak doğmak."

    evet bu rehberin ilk kuralı bu bence. zira;
    *berkcan selam vermez "cool çocuk" olur, babür selam vermez "odun" sayılır.
    *pelin kimseyle samimi olmaz "cool kız" olur, ayşe kimseyle samimi olmaz "asosyal" sayılır.
    *selin erkeklere yüz vermez ya da hiç vermez "cool hatun" olur, fatma erkeklere yüz vermez "sorunlu" olur.
    *bora etrafa küçümseyici bakışlar atar "cool adam" olur, mahmut öyle baksa "gıcık, uyuz" sayılır.
    *koray bir köşeye çekilip çevreyi süzer "cool çocuk" olur, necati böyle yapınca "depresyonda" sanılır.
    yalan mı?!