hesabın var mı? giriş yap

  • dusun artik, faks cekmeyi bile duzgun yapamiyor amip, bir de torpille, hak yiyerek hakim olup adalet dagitacak. boyle at sinegi karakterlilere boyle boktan hakimler mustehak.

  • bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.

    debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim

  • bende uyandırdığı tek düşünce; herkese atatürk nasip olmuyordur. bu günümüze bile şükür be atam sayende.

  • bir ingiliz atasözü der ki; "galibiyette taç kimin başına konulacaksa, mağlubiyette de ip onun boynuna geçirilmelidir." yeterince açık sanırım.

  • dunya tarihinde bir astronota karsi belediye secimi kazanmis tek insan onemli tabi ahah.

  • kulağından koku aldığı için değildir. acaba kokunun kaynağı olan yerden herhangi bir ses, bir kablo cızırdaması, bir ocak üstü taşması vs söz konusu mu diye yokluyordur. nesini anlamadınız ki amk. beyin kıvrımları biraz gelişmiş olduğu için sen daha kokuyu almadan adam çoktan proaktif davranarak kaynağına inmeye başlamıştır. zeki insan özelliği bunlar. hızlı düşünen insan işi.

  • pazartesi diziler tekrar başlar, sonra eğlence mekanları açılır, sonra geliri deprem zedelere bağışlanmak üzere konserler yapılır.

    ligin adı şehit hatay-maraş-adıyaman olur, sonra futbol maçlarının geliri deprem zedelere bağışlanır.

    1-2 aya tüm enkazlar kaldırılır. seçim mitingleriyle yeni binaların parkların açılışı yapılır.

    depremin suçlusu yine muhalefet ilan edilir.

    bu afet için futbol ailesinin yardımları, desteği ve gücü çok ön plana çıktı. futbol sadece futbol değildir görmüş olduk. ama bugün bunu konuşmanın zamanı değil bence.

    her şeyin normale dönmesi ve iyileşmek için hayatın rutinleri bir şekilde başlamalı ama bence enkaz altında tek bir beden kalmadıktan sonra ancak…

  • 90'lı yıllar. 8 ya da 9 yaşlarındayım ve sanırım yaz ayları..
    eski evimizin bahçesinde oturuyoruz. annem kardeşimi uyutmaya çalışıyor, babam her akşam olduğu gibi rakısını yudumluyor, ben de tetris oynuyorum. biz bizeyiz ve huzurluyuz..
    önce babam odasına gidiyor, sonra da kardeşimle annem. benim yaşımdaki bir çocuk için oldukça geç denilebilecek bir saatte bahçede yalnız kalıyorum. fatih'le de o gece tanışıyoruz.

    yan komşumuz sevgi teyzeye erzurum'dan misafirliğe gelmişler. yanlış hatırlıyor olabilirim ama sevgi teyze; fatih'in halası oluyor.
    neyse..
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla, elimdeki tetrise bakıyor. benim ona baktığımı farkedince de; utanıp içeri kaçıyor. o gece bir daha görmüyorum..

    ertesi akşam aynı saatler. babam rakısını içip uyumaya gitmiş, annem kardeşimi uyutmanın derdinde, ben yine tetrisle oynuyorum. bahçedeyim ve yalnızım.
    yan bahçede fatih'i görüyorum. çekingen bakışlarla yine beni izliyor.

    - oynar mısın? diyorum,
    + kırılmasın! diyor.

    ilk kez o gece konuşuyoruz fatih'le. sabaha kadar sohbet ediyor, tetriste birbirimizin rekorunu geçmeye çalışıyoruz.
    ben ona mahallemizin en güçlü çocuğu emre'yi anlatıyorum, o bana geçen yaz yaylada yaptıklarını..

    2 ay tekirdağ'da kalacaklarını, babası iş bulursa buradan ev tutacaklarını, bulamazsa erzurum'a döneceklerini anlatıyor.
    - 'sen bizde kalırsın' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    çok samimi iki arkadaş oluyoruz sonraki günlerde. her sabah dışarı birlikte çıkıyor, akşam eve birlikte dönüyoruz. geceleri de bahçede tetris oynuyoruz..

    o bana ağaca tırmanmayı öğretiyor, ben ona yüzmeyi. o bana sapan yapmayı gösteriyor, ben ona misket oynamayı..

    oyunlarımız da enteresan..
    yüzlerce küçük kâğıt alıyoruz elimize mesela. üzerlerine rastgele talimatlar yazıyoruz tek tek.
    - 10 adım sağa
    - 3 adım sola
    -100 adım ileri
    - 80 adım sola gibi..
    sonra bu kağıtları rastgele çekip yazılanları yapıyor ve bütün tekirdağ'ı dolaşıyoruz. sırf kağıtta yazılanları yapmak için kaybolduğumuz günü hâla hatırlıyorum. akşam ezanından sonra eve geldik diye; bir araba dayak yemiştik annemizden..

    beyaz bir kağıt alıp; üzerine *arapçaya benzeyen ama aslında hiçbir şeye benzemeyen şekiller çiziyoruz. sonra bu kağıtları; yıllar sonra bulunmak üzere en olmadık yerlere gömüyoruz.. insanlığı trolleyip, tarihin seyrini değiştiricez çocuk aklımızla..

    "rastgele bir sayı seçelim ve bu sayıyı ömür boyu unutmayalım" diyoruz. ilk unutan, diğerine çikolata alsın. hem de en pahalısından..
    hergün birbirimizi deniyoruz ama nafile. ikimizde inatçıyız, asla unutmuyoruz..

    çocukluğumun en güzel günlerini, ömrümün en güzel yaz tatilini o sene yaşıyorum. fatih en iyi arkadaşım oluyor..

    ve maalesef yaz bitiyor. fatih'in babası iş bulamamış olacak ki; erzurum'a dönmek zorunda kalıyorlar.
    - 'sen bizde kal' diyorum çocuk aklımla.
    + 'annem izin vermez' diyor..

    önümüzdeki yaz yeniden buluşmak üzere vedalaşıyoruz. ama bu onu son görüşüm oluyor.. önümüzdeki yaz gelmiyorlar, bir sonraki yaz da öyle.. bir iki sene sonra sevgi teyzeler de taşınıp gidince; fatih'i bir daha hiç görmüyorum.

    facebook, twitter, instagram.. her yerde fatih'i arayarak geçiyor gençliğim. bulamıyorum..

    son çare olarak; ekşi sözlük geliyor aklıma..
    yıllar önce ezberlediğimiz o 7 haneli sayıyı; belki bir gün google'a yazar diyorum. sözlükten mesaj atamasa bile; en azından twitter kullanıyordur..

    ben unutmadıysam, o da unutmamıştır.
    hadi ulan. hadi bee.. çikolataları da ben alırım güzel kardeşim, söz. hem de en pahalısından..