hesabın var mı? giriş yap

  • marvel evreni'ndeki büyük uzaylı ırklarından bir tanesi. binlerce yıl önce skrull denen ırka mensup bireyler, kree ırkının yaşadığı gezegen olan hala'ya geldiler. tabi o zamanlar skrulllar pis savaşçı bir ırk değil, kendilerine ticaret yolları oluşturmaya çalışan, barış dolu bir ırktı. bunlar hala'ya gelince burada iki büyük ırk olduğunu gördüler, kree ve cotati. hangisine yardım edelim gelişsinler derken, bi' karar vardılar, iki ırktan çeşitli sayıda üye alıp, bunları ay'a getirdiler burada ellerine teknolojik donanım verip hadi bakalım beğeneceğimiz bi' şey yapın diyip gittiler. kree ırkı burada görkemli bir şehir yaptı, cotati ise güzel bi' bahçe yaptı. skrull'lar geri döndükten sonra yarışmayı cotati ırkının kazandığını söylediler, kree ırkı bunu çekemedi, skrull'lara ve cotati'lere saldırdı öldürdü, gemilerini alıp kendi gezegenlerine döndüler. burada geminin teknolojisini çözüp teknolojik atılımlar yaptılar, sömürgeci olup diğer gezegenlere yayıldılar. işte skrull'larla kree ırkının rekabeti buradan doğdu. birbirleriyle amansız bir savaşa girdiler. barışçıl skrull'lar bu yüzden savaşçı bir hale geldi.

    bu yüzyıllar süren savaş süresinde skrull'lar cosmic cube denen silahı geliştirdiler. kree ırkı da biz de bi' silah yapalım dedi, organik bi' süper bilgisayar olan supreme intelligence'ı yarattı. savaş sırasında dünyanın yakınlarına gelen kree ırkı buradaki insan türünün genetik potansiyelini farketti. (bkz: celestials)
    buradan insanları alıp üzerinde deneyler yaptılar, sonucunda inhumans denilen tür ortaya çıktı. kree ırkı dünyadan gitmeden, yer altına gömülü nöbetçi robotlar bıraktılar. çoooook uzun yıllar sonra, insanlık geliştikten falan sonra, bu robotlardan bi' tanesi fantastic four'la savaştı yenildi, robottan haber alan kree topluluğu hemen ronan the accuser adındaki cengaver savaşçıyı dünyaya yolladı. işte modern marvel karakterleriyle kree ırkının ilk karşılaşması bu şekilde oldu.

    sonraları kree-skrull war dünyaya da bulaştı. avengers falan çok uğraştı bu iki ırkla ama sonuçta savaş bitti.

    kree'ler mavi ve pembe tenli olmak üzere ikiye ayrılır, aynı insan gibi vücutları vardır. şu anda supreme intelligence tarafından yönetilmektedirler.

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • ilkokul veya ortaokuldayım sanırım, babam maaşı almış, alışverişe gitmişiz. o zamanlar alışveriş ayda bir yapılırdı; bisküvi olsun, sarelle olsun, sucuk, muz vs., o zamanki bütçemize göre lüks olan ne varsa alışverişi izleyen bir kaç günde, olmadı bir haftada tüketilir, yeni alışverişlerin yolu gözlenirdi. alışverişten döndüğümüzde, annemle babam poşetleri bırakıp, karşı komşuya uğrarlar, annem aldıklarımızı dolaba yerleştirmemi tembihler. tabi yerleştirirken sarelleyi görürüm. sarelle dediysem, teknik olarak sarelle bile değil aslında, en küçük boyundan şokomigo diye sikimsonik bir şey. annemler dönmeden çay kaşığıyla dalarım çikolataya, fark edilmesin diye üstünü düzlemeye çalışırım. bakarım ki olacak gibi değil, ortada delil bırakmamak adına birkaç kaşık daha alıp bitiririm şokomigoyu. ambalajı da bir poşetin içine koyup çöpe atarım. bir süre sonra annemler gelir, dolabı açıp bakar, sarelleyi nereye koydun diye sorar. nutella dolaba konulmaz muhabbetleri yok tabi o zamanlar. kem küm ederim, gerçek ortaya çıkar. babam der ki, tek başına sarelleyi yediğin için hepimizden özür dileyeceksin. gariban olduğumuzu düşündüğümden değil, gerçekten ablamın, annemin, babamın hakkını yediğimi düşündüğüm için suçluluk duyarım, boğazım düğümlenir, özür dilerim. o günden bu güne unutamam; o günden bugüne de sarelleymiş, nutellaymış pek yemem.

  • olay tamamen sosyal ortam ile alakalı. bilgisayar oyunu her ne kadar asosyal bir aktivite gibi görünse de tadı arkadaşlarla beraber çıkar. 20li yaşlara kadar her oyunu birlikte oynayacağınız arkadaşlarınız vardır. internet/play statiton kafelerden evde online oynamaya kadar birlikte takılabileceğiniz birçok ortam mevcuttur. tek başına bile oynadığın bir oyunda yaşadığın her türlü anekdotu anlatabileceğin pek çok arkadaşın vardır. bir rts* oynarsın muhabbeti bir hafta sürer. pes'te bir maçta 7-0 yenersin 10 senede unutulmaz..

    ancak zaman geçtikçe bu tarz olayları paylaşabileceğin kişi sayısı bir bir azalıyor. yaşın artmasıyla birlikte hayata dair sorumlulukların artıyor. e haliyle senin de artık eskisi kadar boş vaktin olmuyor.. bu durumda da oyunlar artık eskisi gibi eğlenceli gelmiyor.

  • alabiliyor olmak. 15 binlik telefon kadar, milletin yedikleri batmadı maalesef size. mesela sizleri milyonlarca liralık saraylar yaptırmak, ihaleler dağıtmak vs. başlıklarında da görmek isteriz.

    bireyin kendi parasıyla, bireyin kendi istekleri doğrultusunda harcamasını eleştirmeniz en basit haliyle haddiniz değil.