hesabın var mı? giriş yap

  • aslında "askerde yaşanan yaran diyaloglar" başlığına yazılabilirdi aşağıdaki olay, ama yeni başlık açıp kirliliğe katkıda bulunmak istemedim.

    askerde kısa dönemlere türlü türlü iş verilmekteydi. hatta bazı arkadaşların yaşadığı rotasyon baş döndürmekteydi. takip edemiyorduk; bu kadar kısa dönem askeri ne yapacaklarına karar veremeyen komutanlar, bizimle adeta oyun oynamaktaydı. aramızda en talihsiz hukuk mezunu arkadaşı, adaletli davranır diye önce yemekhaneye yemek dağıtmaya, sonra nöbet yazmak için görevlendirdiler.

    hergün 70 kişinin nöbetini yazan arkadaş günlerini baskı altında geçirmekteydi; devamlı şunu bu saate yazma, bunu şunla yazma gibi türlü sorunla karşılaşıyordu. herkes şikayet ediyor; kimseye yaranamıyordu.

    artık kafası iyice karışan avukat, bir kişiyi aynı saatte iki nöbet yerine yazmıştır. bunu gören eleman hemen başçavuşa koşar.
    eleman: komutanım erdem hoca bana 2-4te iki yere nöbet yazmış.
    komutan: başlarım lan nöbetinize! bıktım nöbetizden de sizden de. o erdeme söyle seni sikip çoğaltsın her iki yere de git.

    eleman gelir erdem hocaya.. hepimiz oradayken şöyle bağırır:
    erdem hocaaa! erdem hocaaa! ahmet başçavuş dedi ki; beni sikip çoğaltacakmışsın.
    erdem hoca: ????
    bizler: ??? puhahahaha

  • hayatta hiç bir duygu kalıcı değildir. tuttuğunuz takım maç kazandığında o akşam havalara sıçrıyorsunuz ama o mutluluk hissi bir hafta boyunca devam etmiyor. mutluluk geçicidir, mutsuzluk da öyle.

    hayat süreğen bir akıştır. hayatta dip, tepe olmaz, onunla birlikte akarsınız. bazı gün coşkun bir yerinde bir batıp bir çıkarsınız, bir başka gün durgun bir yerinde keyifle yüzersiniz. hayata karşı direnmek nafile çabadır. durgun yerde kalacağım diye bir dala tutunsanız bile, yorulup akışa kapılacağınız gün gelecek.

    hayattaki seçimler elbette önemli, nehrin hangi kolundan yola devam edeceğimizi bu seçimler belirliyor ve bazen o dalgalı akışa kapılmamıza neden oluyor ama her nehir durulur.

    acı mı çekiyorsunuz? çekin, yaşayın bunu, sonra bırakın gitsin. ona tutunup kalmayın ya da ondan uzaklaşmak için çırpınmayın. acıdan kaçmaya çalışıyorsanız, hayattan kaçmaya çalışıyorsunuz demektir. kimse hayattan kaçamaz. bu nehir akar.

    ve daha önemlisi şu, en nihayetinde her nehir denize açılır. hepimizin hayatı sonlu ve tek kullanımlık. o yüzden hayatla akmak ve getirdiklerini; acıyı, mutluluğu, hüznü, neşeyi hakkını vererek ve elimizden geldiğince güzel yaşamak gerek.

  • bayraklar hakkında bilmiyor olabileceğiniz bazı şeyler:

    1) bayrak ve bayraklarda kullanılan amblemleri inceleyen bilim dalının adı veksilolojidir. modern dünyada bayrakların oynadığı önemli rolü anlamaya ve açıklamaya çalışır. tarihi ya da modern bayrakların tasarım aşamalarını ve anlamlarını inceler.

    2) dünyada, önü ile arkası aynı olmayan 3 bayrak bulunur. bunlar moldova, paraguay ve suudi arabistan bayraklarıdır.

    *moldova bayrağının sadece ön yüzünde arma bulunur. arka tarafı boştur. görsel
    *paraguay bayrağının ön yüzünde ulusal arma, arka yüzünde hazine arması bulunur.
    * suudi arabistan bayrağının üzerinde kelime-i tevhid bulunur. bu yüzden normal şartlarda arka yüzü ile ön yüzü birbirini tutmaz. bunu önlemek için iki bayrağın birbirine dikilmesi ile üretilir.

    3) guiness rekorlar kitabı'na göre, şimdiye kadar yapılmış en büyük bayrak, 349 x 227 metre ölçülerindeki romanya bayrağıdır. 5 ton ağırlığındaki bayrak, bir futbol sahasının yaklaşık üç katı boyuttadır. yapımında 70 kilometre uzunluğunda iplik kullanılmış, 200 kişinin bayrağı açması birkaç saat sürmüştür. görsel

    4) dünyanın en pahalı birleşik krallık bayrağı 21 ekim 2009'da 384.000 sterline satılmıştır. bayrağın, trafalgar muharebesi'nden (1805) günümüze kalan tek birleşik krallık bayrağı olduğu düşünülmektedir. görsel

    5) abd'de her yıl 14 haziran'da (flag day) sergilenemeyecek kondisyondaki bayraklar yakılarak imha edilir. yasa bu bayrakların "onurlu bir şekilde" (yakmak gibi) imha edilmesini emreder.

    6) buckingham sarayı üzerinde her zaman dalgalanan bir bayrak bulunur. kraliçe saraydayken bu bayrak kraliyet sancağı'dır. kraliçe sarayda değilken kraliyet sancağı birleşik krallık bayrağı ile değiştirilir. görsel

    aynı kurallar windsor kalesi ve sandringham houseda dahil tüm kraliyet konutları için geçerlidir.

    7) dünyada dörtken (dikdörtgen ya da kare) olmayan tek bayrak nepal bayrağıdır.

    bayrak himalaya dağları'nı ve hinduizm ile budizm'i temsil eden üstü üste binmiş iki üçgen şeklindedir. güneş ve ay, ülkenin bu gök cisimleri kadar uzun yaşayacağı umudunu temsil eder. görsel

    8) dünyada sadece iki tane kare şekilli ulusal bayrak bulunur. bunlar isviçre ve vatikan bayraklarıdır. görsel

    kaynak: flagmakers

  • 2014 yılının yaz dönemi. çanakkale'de bir barda garsonluk yapıyorum. biraların, votkaların havada uçuştuğu hareketli bir cumartesi gecesi. mekan tıklım tıklım dolu.

    bir eleman geldi, tek başına. kendi halinde zararsız bir tip. hepiniz bilirsiniz; tek başına gelen erkekler pek hoş karşılanmazlar böyle mekanlarda. bu yüzden mekanın arka taraflarında bir masaya oturmasını rica ettik. adam hiç ikiletmedi, 'masa masadır' dedi, gitti oturdu. tamamen kendi halinde. söyledi birasını, içmeye başladı. ne yan masasında kimin oturduğu umrunda, ne de mekanda çalan müzikler. kulaklığını takmış, kendi kendine müzik dinliyor.

    3. biranın ortalarındayken; elemana bir şeyler oldu. oturur vaziyette dans etmeye başladı. hepimiz işi gücü bıraktık, lavuğu izliyoruz. gerdan kırmalar, omuz silkmeler, neler neler. sonra oturduğu sandalyeden ayağa kalktı, başladı moonwalk yapmaya. güzel de oynuyor piç.
    ama hiç kimseye bir zararı yok. tamamen kendi halinde.

    bizim patron rahatsız oldu.
    ''kaç kere söylemem gerekiyor evladım. şöyle kekoları mekana almayın bir daha'' diye söylenmeye başladı. ama adamın gerçekten hiç kimseye bir zararı yoktu. kendi halinde eğleniyordu, canı dans etmek istemişti ve kimseyi rahatsız etmeden canının istediği şeyi yapıyordu. ben asla yapamazdım örneğin onun yaptığını. yanlış olduğunu düşündüğümden falan da değil üstelik. utandığımdan, sadece utandığımdan. yan masadaki kız güler mi diye çekindiğimden veya elalem ne der diye düşündüğümden. ama hayatta yapamazdım. eleman dans etmeye devam ediyordu ve müthiş eğleniyordu.

    atın şu kekoyu mekandan dedi bizim yavşak patron. ''burası düğün salonu mu?''

    güvenlikler masaya gittiler ve adamı dışarı davet ettiler. adam hiç istifini bozmadı amk. yerine oturdu, kulaklığını toplayıp cebine koydu ve ''rahatsız etmek istememiştim, kusura bakmayın. hesabı alabilir miyim'' dedi.
    sakince çıkıp gitti mekandan.

    ''yavşaklar ölmez, sadece şekil değiştirir'' der ünlü bir yazar. ve o akşam kendi halinde dans eden o adama 'keko' diyen zihniyetle, dün akşam bu güzel abimize 'sığır' diyen zihniyet aynı yavşak zihniyet.

  • tam hali "içinde içki olduğu anlaşılmasın diye verilen siyah poşet"tir.

    içki görünmesin diye siyah poşet verilir, siyah poşet görülünce de içinde içki olduğu anlaşılır. böyle de bi paradokstur.

    bu ikilemi on dakika kadar düşününce insanın kafasında, en az o poşet kadar kara bir delik açılabilir.