hesabın var mı? giriş yap

  • uğur bey ve özlem hanım misafirimiz olacaklar,
    sayın şahin ve sayın türeci misafirimiz olacaklar.

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • şu yargılanacaksınız lafını kemalistler söylese anlarım da bu cemaat abilerine ne oluyor onu çözemedim. ülkedeki her türlü rezilliğin, nifağın, pis işlerin altından sizin imzanız çıkıyor. sanki dün yurt dışına kaçan zekeriya öz sizden değilmiş gibi tavır aldınız bir anda. gören de sanır ki cemaat yıllardır ülke bekası için çalışan, vatan sevdalısı bir oluşum. bazen çok gülesim geliyor, bazen de bulut.

    (bkz: #25809734)

  • olaya pazarlama yönetimi adına yaklaşayım da tam olsun o zaman:

    bu duruma aslen marka kaybı denmektedir. yani; firmanın imajıyla ürünün ve markanın imajı,pazarlamanın ve tutundurmanın* başarısı ve ürünün kalitesi sayesinde marka ile ürün iç içe geçer.

    bu durum iyi gibi gözükmekle beraber firma markasını kaybetme durumuyla da karşı karşıya gelir.
    bu durumda marka,jenerik eşya ismi haline dönüşür.

    çok sayıda örneği vardır*: jilet(gilette),uhu, webolit, frijder, kalebodur, nescafe, pinoteks(dyo'nun vernik markası), klorak, sana, duşakabin, fiberglas, kot(eski bir türk jean üreticisinin soyadıdır kot), asprin, naylon, aygaz, selofan, kola, bankamatik(iş bankasının atmlere verdiği isim), permatik, kerosen, linolyum vs vs...

    aslında pazarlama ve markalama yönetimini baz alırsak ekşi sözlük de bir jenerik marka olma ve marka kaybı ihtimali ile karşı karşıya..
    ekşi sözlük'ten sonra çıkan ve lideri izleme ve asalak marka stratejilerini izleyen birçok ekşi sözlük benzeri site var, ve bunlar da başındaki "ekşi" 'yi atıp sonundaki "sözlük" ibaresini aynen kullanıyorlar. yani aynı coca cola'nın diğer kola markalarına karşı "cola" ibaresini kaybetmesi gibi ekşi sözlük de "sözlük" ibaresini kaybetmiş durumda. ama şöyle de bir durum var ki ekşi sözlük coca cola durumunda ama rakipler-en azından şimdilik-en fazla kristal kola kıvamında. yani korkacak ya da sevinecek bir durum yok ekşi sözlük adına..

  • 20 yaşındaki kızın 40 yaşındaki adamla çıkması başlığında eleştiren insanlara eleştirilerinin doğru olduğunu kanıtlamak için elinden geleni yapan sözlük yengesi.

    garibim sözlük müdürü de kırılmasın diye favoriye almak durumunda kalmış. ablacım (abla diyorsak yaştan değil öyle olsa abi demen gerekirdi. senden 8 yaş büyüğüm sevdiceğinden de 12 yaş küçüğüm) burada insanlar dahil olduğunuz ilişkiye dair (size hitaben değil başlıkta sizden önce girilmiş 400 entry var çoğu aynı şeyi savunuyor) eleştirilerde bulunurken 20'lerindeki kişinin yeterince olgun olamayacağını belirtirken sen çıkıp da millete;

    "@sözlükkullanıcısı dilediğinizce kusabilirsiniz ama az ötede lütfen... ben "kalbim" diyerek seviyorum, siz başka türlü sevin tutan mı var? insanların içlerinden gelerek, tüm samimiyetleriyle sevdikleri kişilere hitap etmeleri sizi neden rahatsız ediyor? asıl ben sizin yerinize utanıyorum, konuşmuş olmak için konuşuyorsunuz; zaman kaybısınız.

    edit: yolun açık olsun paşam."

    yazarsan, başka bir entry'de "ilişkimizi anlatacağım" diye lafa girip "kanzuk kalbim iyiki seni tanıdım" diye facebook gönderisi paylaşırsan sadece onları haklı çıkarmış olursun. az sessiz sakin oturup beklemek lazım. kanzuk bu sözlük'ün sahibi tabii ki hakkında burada konuşulacak. iyice yeni türkiye'ye dönen sözlük'ü tümden tüme akp türkiyesi'ne çevirmenin lüzumu yok...

    kanzuk "sen neden artık yazar olmuyorsun?" derken bunları tahmin edemedi sanıyorum. kendisi hakkında neler neler yazılıyor sözlük'te ve kendisi sözlük'ün işleyişini, dinamiklerini "bir zahmet" bildiği ve olgunluğu nedeni ile sesini çıkarmıyor, hakaret vs. içermiyorsa (bazen içerenleri dahi) okuyup geçiyor çünkü burası "ekşi sözlük".

    keşke yazarlığını açarken önce bunlar hakkında bilgi verip senin de daha olgun davranmanı sağlasaydı. durduk yere yukarıdaki başlıkta yazanları haklı çıkarmazdın.

    son olarak mutluluklar diliyorum. sizin ilişkiniz için bizim ahkam kesme gibi bir lüksümüz yok. sınırları dahilinde eleştirir ya da olumlar geçeriz. durduk yere birebir polemiklere girip de tepki çekmenin de lüzumu yok...

    edit: yukarıda @sözlükkullanıcısı olarak bahsettiğim londonphile adlı suser az önce uçuruldu... uçurulma sebebi: görsel

    edit 2: (bkz: 5 ekim 2020 birgün'ün ekşi sözlük haberi)

  • "bir daha kolay kolay cesaret edemem" diyerek listesini yaptığım ve paylaşmak istediğim şarkılardır.

    emrah - unutabilsem
    söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
    90'lı yıllarda çocuk olmanın bir getirisi olarak bu şarkıların birçoğu kulağımıza çalınmış ve hatta ilk duyduğumuzda afallamamıza sebep olmuştur. arabesk kültürüne ne kadar uzak olursak olalım bir kısmıyla adını koyamadığımız bağlar dahi oluşmuştur. mesela listemin başında yer alan unutabilsem şarkısı, lise 1'deki canım sıra arkadaşım seven'in* hatırasıdır. çünkü babamı kaybetmiş olmam sebebiyle bir radyo kanalını aramış ve ismimi vererek bir şarkı isteğinde bulunmuştu. hangi şarkıyı isteyeceğini ise bilmiyordum ve çalarken çok duygulanmıştım.

    metin şentürk - sitem
    söz: sezen aksu / beste: onno tunç
    "bu yangın benle ölünceye dek yaşasın varsın, dünyanın en son günü sen beni arayacaksın." kısmıyla hafızama kazınmış olan şarkıdır. bu şarkıyı sadece bu dizeleri için sevdiğimi bile söyleyebilirim, çünkü çaresizliğini kabullenişi öyle güçlüdür ki sevdasında yalnız bile olsa sevgisine sarılmıştır. metin şentürk ise yorumuyla bunu bambaşka bir yere taşımıştır.

    hakan taşıyan - doktor
    söz: şakir askan / beste: murat şenpınar
    hakan taşıyan'ın derbeder ve iflah olmaz bir âşık olduğunu düşündürmüştür her zaman. çünkü şarkının sözleri kendisine ait olmasa da sanki kendi yazmışçasına hissederek söylemiştir. bu türde dinlediğim şarkılar arasında, sanırım ki arabeskin tanımına en çok uyan eserlerden biridir. tek düze ve basitçe yazılmış gibi duran sözlerinde adeta kora düşüp tutuşmuş bir kalbin ağırlığı vardır.

    ibrahim erkal - unutmayacağım | insafsız
    söz ve beste: ibrahim erkal
    hafızamda en çok yer etmiş olan ibrahim erkal şarkılarıdır. ne zaman denk gelsem rahmetli ibrahim erkal'ın çok duygulu bir insan olduğunu düşünmüşümdür. ayrıca unutmayacağım'ın introsu da en güzel arabesk introları arasına girebilecek kadar iyidir. ''unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar'' sözü ise parçaya dair en çok hatırlanan kısım olabilir.
    insafsız'daki ''kapıldım bir kere seyrine sevdanın, nefes bile almadım'' cümlesini ise her zaman çok yaralayıcı bulmuşumdur. zaten her şeyiyle çok depresif bir şarkıdır.

    emrah - belalım benim
    söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
    bu şarkı da tıpkı unutabilsem gibi şükrü kekevi tarafından yazılıp emrah tarafından bestelenmiş. bu şarkı adını koyamadığım değişik bir keder duygusu uyandırıyor içimde, yine insanı üzmek için yapılmış arabesk parçalarından biri.

    selami şahin - ben sevdalı sen belalı
    söz ve beste: selami şahin
    bu listedeki en güzel şarkı olabilir fakat ne var ki tamamen arabesk midir ondan emin olamadım. selami şahin'in yorumu olsun, söz ve bestesindeki 'tutkulu âşık hissi' olsun gerçekten çok kıymetlidir.

    cengiz kurtoğlu - seviyorum
    söz ve beste: sezgin büyük
    bu şarkının ''duyanlara duymayanlara'' ile başlayan kısmını, metin şentürk'ün doymadım doyamadım şarkısının nakaratına o kadar benzetmişimdir ki, ikisinin de aynı şarkı olduğunu sanıyordum. arabeskçiler daha iyi bilir ama 'arabesk budur' denilebilecek eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. zaten "seviyorum" kelimesinin arabesk hali ancak böyle olabilirdi.

    orhan gencebay - dil yarası
    söz ve beste: orhan gencebay
    beste olarak oldukça güzel bir armoniye sahip olan bu nostaljik şarkının kulaklarıma yer etmiş olmasının en büyük sebebi sanırım annemdir, çünkü annem kendisini pek severdi.

    neşe karaböcek - yağmur ağlıyor
    söz: neşe karaböcek / beste: mustafa kaya
    ve anısı annemden gelen bir başka şarkı. neşe karaböcek'i çok seven annem sayesinde bu şarkıyı ben de sevmiştim. ama o kadar kederli ki neşe hanımın yumuşacık sesi bile bu kederi hafifletmeye yetmiyor, her ''kıymetini bilemedim'' diyişi insanın kalbini acıtıyor.

    ferdi tayfur - sen de mi leyla
    söz ve beste: ferdi tayfur
    çöldeki bahtsız bir bedevi gibi hissettiren bu şarkının arabesk kelimesinin hakkını fazlasıyla verdiğini düşünüyorum. bir de ismindeki leyla'dan ve de mecnun'un ferdi tayfur hayranlığından ötürü bana leyla ile mecnun dizisinin eski zamanlarını hatırlattığını söyleyebilirim. zaten o kadar da aşina olmadığım bir şarkı olmasına rağmen listeye eklemiş olmamın sebebi de sanırım bu diziden duyup hatırlamamla ilgili. hatta hazırladığım youtube listesine bu şarkının geçtiği leyla ile mecnun sahnesinden bir klip de ekledim.

    işte arabesk müzik diyince benim aklıma gelenler de böyle oldu. araştırırken bulduğum birkaç parça ise zaten bir şekilde bildiğim şarkılardı. oturayım da arabesk müzik dinleyeyim demem (çünkü aralarında iyi yapılmış işler olsa da çekilecek acı değil) ama liste yapmayı çok seven ve melankolik yönü ağır basan bir dinleyici olarak da listesini yapabilecek kadar fikrim vardır. ama bundaki en önemli etken bir 90'lar çocuğu olduğum içindir. yani bu parçaların hafızamda bir yerlerde kayıtlı olması, eski dönemde yapılan şarkıların taşıdığı ruh sebebiyledir (sonrasında arabesk dünyasında ne oldu hiçbir fikrim yoktur mesela) ve o dönemlerin bıraktığı iz de zaten başlı başına bir sebeptir. bu yüzden de arabesk falan fark etmez dedim ve başlığa denk gelmişken -ve hazır içimden de gelmişken- özenli bir şekilde yazıp paylaşmak istedim. her ne kadar teması kederli bir yazı olduysa da umarım sıkılmadan okuduğunuz keyifli bir entry olmuştur.

    iyi dinlemeler ve sevgiler...

    travmatik nağmeler seçkisi
    ve youtube listesi

  • ''allah'a hamdolsun ki bu salgın günlerinde kongremiz lebaleb dolu. ''
    diyen birisinin yaptığı açıklamalardır.

  • sanırsın en-cinnu diyarından gelen kötü bir ruhu hapsediyor; kem alametlere nişan olmuş ruhani varlıklara pıranga vuruyor ki bir daha dünyaya hiç çıkmasınlar...

    ...kavanoz kapağı kapatıyor yaa! içinde salça, hadi bilemedin turşu olan cam bir kavanozun kapağını.

    bu ne hırstır, ne gözü dönmüşlüktür anlamıyorum. bir kavanoz kapağını kendine namus meselesi yapmayı ise hiç kavrayamıyorum; sanki acı çekmeden açılan kavanoz kapakları törelerimize ters, kan davasına gebe objeler.

    hayır bir de daha sıkı kapatınca değişen bir şey yok ki? alırsın kavanozu, sonuna dek çevirirsin... en sonunda da şöyle yarım saniye sıkarsın içine hava almasın diye.

    bunun için kafadaki kılcak damarları çatlatmanın, spartalılar gibi manyaklaşmanın anlamı nedir allahasen...