hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşlarıyla buluşmaya çakarlı aracı ile emniyet şeridinden yardırarak giden, iyi parti milletvekili lütfü türkkan'ın kızı dilara türkkan'dır.
    link

    bir ara pek çok bürokratla birlikte bu vekillerin de çakar hakkı kaldırılmıştı . ama güzide meclisimiz bunu kabullenir mi, 3-4 ay sonra ak partili bir vekilin teklifi ile bir torba yasanın içine bu haklarını geri almayı sıkıştırıverdiler.

    tabi ki güzide ülkemizde vekile, valiye, müdüre, bürokrata tanınmış hak eşine, dostuna, çoluğuna, çocuğuna, 7 sülalesine de tanınmıştır. ne diyeceksin ki?

    edit: lütfü bey twitter'daki son tweetinin altında konuyla alakalı soru soranların tweetlerini gizlemiş. bakalım bir açıklama yapacak mı.

  • ilk başta her zamanki taksi yolculuklarından birini geçireceğimi düşünüyordum. elimi kaldırdım şoför yanaştı ve atladım taksiye.

    - moda'ya abi

    dedim yine her zamanki gibi
    neyse aradan dakikalar geçti teoman'ın şarkısı çalmaya başladı radyoda*hani şu 'bir kar tanesi' falan diye giden. birden şoförümüz mırıldanmaya başladı
    - bir kar tanesi...
    tam bu sırada ben de düşünuyorum 'vay be eskiden paso arabesk soylerdi bu herifler artık teomandan gidiyolar galiba' şeklinde.....tabi şarkıyı nasıl devam ettirecegini nerden biliyim..

    aynen şoförün ağzından;
    - bir kaar tanesii ol, kon sikimin ucunaağaa.....................(aynadan bana bakarak) birader rahatsız olmuyosun dimi?
    - yok abi ne demek agzına sağlık..

    edit:imla

  • aslına bakılırsa bu şarkı için şimdiye kadar defalarca entry yazmaya başladım, ancak sürekli olarak vazgeçtim. sanırım bulamıyordum yazacak birşey. öyle bir şeydi ki bu şarkıyı hep eksik anlatacağım kaygısı taşıyordum. ne yazsam biraz eksik kalacaktı sanki.
    bazı şarkılar vardır işte. kelimelerle anlatmak bazen yetersiz kalır. öyle bir şarkı bu.
    benim söylemek istediğim ise bana göre bu şarkıda tüm zamanların en iyi gitar solosunun bulunmasıdır.
    aslında gitar solo dedim ama bahsettiğim şey sadece bir notadan ibaret bir şey. tüm şarkı boyunca dinlediğimiz sololar olağanüstü ama bu çok başka.
    şarkının love over gold albümünün orjinal versiyonunda şarkını tam 6.40. saniyesindeki tek bir nota sanırım şimdiye kadar duyduğum en güzel gitar tınısıdır. belki abartı gibi gelecek ama öyle değil işte. tek bir nota dahi herşeyin üzerine çıkabiliyor.
    benim bu şarkı ile ilgili söyleyebileceğim yegane şey budur.

  • kurgularında sıklıkla bir aldatan kadına ve bir ölü genç kıza rastlarız. gerçek hayatıyla örtüşen bu kadınlardan başka, gizemli ve güçlü erkek karakterlerin tekrarı dikkatimi pek çekmemişti. en azından bu karakterlerin hayatındaki gerçek bir kişiyle ilişkili olacağını düşünmemiştim. barn burning hikayesini faulkner'ın barn burning'iyle birleştiren bir filmi* izledikten sonra bu adamların babası olabileceğine dair bir şüphe oluştu içimde.
    şurada murakami'nin babası hakkındaki bir yazısı var. link
    alkolik demese de alkol problemi olduğunu söylediği babasına ait iki anısından bahsetmiş.
    ilki kedisini, deniz kenarındaki ıssız bir yere terk etmek üzere babasıyla çıktığı bisiklet yolculuğu hakkında. babasının kediyi terk etmeleri gerektiği konusundaki kesin yargısı ve onun bir çocuk bile olsa itiraz etmeden bu karara uyuşundan ötürü yaşadığı pişmanlığı anlatmış.
    ikinci anısında da yine bahçelerindeki çok yüksek bir ağaca tırmanan kedisinin aşağı inemediğinde babasından yardım isteyişini anlatıyor.babası bunun imkansız olduğunu söylüyor ve kedi tüm gece miyavladıktan sonra ertesi sabah ortadan kayboluyor.
    çocukluğundan çıkarıp getirdiği bu anılar, hayal kırıklığı yaratan babasından başka kedileri de kurgularında önemli bir yere oturtmuş.
    babasını inatçı, soğuk ve uzak bir insan olarak tanımlıyor. oğluna anlattığı savaş anılarıyla devrettiği travmalar dışında, babasının murakami'de yarattığı hayalkırıklığına eş, murakami de babası için hep bir hayalkırıklığı olmuş. yine de bir isyan ve öfkeyle değil sakin bir kabullenmeyle anıyor babasını. hayatımızda olanlar kazara ve tesadüf eseriydi diyor. babasını ve kendisini toprağa düşen yağmur damlalarına benzetmiş. "adı olmayan, önemsiz ve yeri doldurulabilir yağmur damlaları olarak her birimizin duyguları, geçmişi ve o hayat içinde sürdürmek zorunda olduğu görevi var. ve toprağa düşünce yok oluyoruz, daha doğrusu daha büyük bir şeyin parçası oluyoruz."
    her ne kadar o babasını affetmiş gibi görünse de kurgularında hep ondan bahsetmesi akla şu sözü getiriyor "geçmiş asla ölü değildir. hatta geçip gitmiş de değildir"*

  • bundan olup olmadığınızı -ya da tadıcılıkta ne noktada olduğunuzu- anlamak için uygulanan testin adımları şu şekildedir:

    1) küçük bir kağıdı standart bir delgeçle delin.
    2) kağıdı dilinizin orta uç noktasına yerleştirip, dilinizin yuvarlığın içinde kalan kısmını mavi gıda boyası ile boyayın.
    3) yuvarlağın içinde kaç tane papilla* olduğunu sayın.

    15'ten azsa tat köründen hallicesiniz, (her dört kişiden biri) 15-35 arasında ise normalsiniz, (her iki kişiden biri) 35'ten fazla ise supertaster'sınız (her dört kişiden biri) demek oluyor.

    *görselleştirmek açısından şöyle bir şey.