hesabın var mı? giriş yap

  • tam tersine bu zincir marketler olmasa küçük esnafın bizi nasıl öpeceği belli değildi. artık en ufak ihtiyacımı bile hemen evin yanındaki bakkaldan değil de bu zincir marketlerden alıyorum. size acıyanın aq. umarım bu zincir marketler daha da çoğalır da bu çakal esnaf toptan yok olur.

  • 1986 yılları kupa galipleri kupası çeyrek final rövanş karşılaşması. duvarın ayırdıklarını karşı karşıya getirmesi bakımından önemli bir karşılaşmaydı. ilk maç dresden'de iki hafta evvel oynanmış ve doğu alman takımının 2-0 üstünlüğü ile noktalanmıştı.
    peki niye mi önemli bu rövanş maçı. skoru futbol sahalarında ender görülen bir skor da ondan. sahada yaşanan iki yarı ile adeta bir destan. bu maçın filmi bile var, bilmem anlatabiliyor muyum. ulf kirsten ve matthias sammer'li dresden, ilk yarıda fırtına gibi esmişti özgür almanya'da. 45. dakikadaki gol skoru 3-1'e taşımıştı. düşünün kendi sahanızda 2-0 yenmişsiniz, deplasmanda 3-1 öndesiniz. elenmek için beş gol yemeniz lazım. kırkbeş dakika var önünüzde...
    ikinci yarı uerdingen açısından destan gibi geçmiş. valla alman futbolunun nibelungenlerinden biri. 8 aralık 1993 werder bremen anderlecht maçı'nı yeğlesem de, ne ikinci yarı olmuş. tabii çocukken bremen mızıkacıları ile haşır neşir olmam da, kararımda bir oynamış olabilir bilemiyorum, ateşim var zaten düşünemiyorum. neyse efendim başlama vuruşu ile saldırmış uerdingen. 58. dakkada başlamış gol sağanağı. yirmisekiz dakikada altı gol atan uerdingen, karşılaşmayı yedi üç kazanmış. çeyrek final rövanş karşılaşması diyelim, futbolsever dostlara. cacığına da değil; bilmem anlatabiliyor muyum...

  • fıkralara konu olan olay. fıkralara konu ama bize değil. bir türk genci olarak fıkrada bile olsa bir kızla aynı evde yaşayamamanın verdiği buruklukla fıkrayı arz ediyorum:

    "mehmet ile handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. bir gün handan ve mehmet, mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. mehmet'in annesi akşam yemeği süresince handan'ı uzun uzun süzer
    ve aslında handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup olmadığını merak eder. annesinin aklını okumuşcasına mehmet annesine der ki;
    "ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok."

    akşam yemeğinden sonra mehmet'in annesi evine döner. aradan bir iki gün sonra handan der ki:
    - "mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum."

    mehmet yanıtlar:
    - "annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım" der.
    oturur ve yazar: "anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum ama almadın da demiyorum. fakat konu şu ki; sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp. sevgilerle, oğlun ahmet."

    bir hafta sonra ahmet'in annesinden mektup gelir: "sevgili oğlum; candan'la yatıyorsun demiyorum ama yatmıyorsun da demiyorum. konu şu ki; candan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu. sevgilerle, annen."

  • hansa birliği modern komünizm ve kredi sistemlerinin yolunu da açmıştır. akraba kayırmanın alalen yapıldığı bir oluşumdur. hatta hansa birliğine üye olan ingiliz firmaları osmanlı devletinde ticaret yapabiliyor, diğerleri yaparsa zevkle cezalandırtıyorlardı.

  • “nezaketsizlik kötüdür. insanlar artık böyle oldu. yapmayın, haddiniz olmayan cümleler kurmayın.” özetli bir dizi cümle haykırmış instagram’dan habere göre.

    birkaç sene önce kendisi ile tanışmam tesadüfen bir yazlık yerde oldu. adamın biri dünyada tek bir ürün yapıyor. bergüzar korel, bugün şikayet ettiği hadsizlik ve nezaketsizliğin alası bir yaklaşımla bunu dakikalarca sorguladı. ben de dükkanın dışındayım, sıra bana gelsin diye bekliyorum. o nedenle, her anına şahit oldum.

    merak edebilirsin, soru sorabilirsin, anlamaya çalışabilirsin. adamın ilgili insanlara ince ince anlattığına ben şahidim. yaptığını tutkuyla anlatan adamın tüm sakinliğiyle susup karşısında olan biteni izlediğini gördüm. karşısındaki bu kadın “nasıl tek yeaaaniiiaaa?” gibi cümleler kurdu, bu ürüne benzediğini düşündüğü şeyleri anlatma ihtiyacına girdi. adam neden bildiklerine benzemediğini biraz anlatır gibi oldu, kadın hesapta dinledi. aslında yargılamak ve bildiklerini göstermek için fırsat kolluyordu. adam devam etmedi. müşteri değil, yargıç gibiydi. yukarıda biri kezban diye ifade etmiş, ne yazık ki katılıyorum.

    sıra bana geldiğinde, adama dedim ki, “ne kadar zor olsa gerek böyle insanlarla karşılaşmanız. yaptığınızı anlamaya yakın bile değil.” “herkes bir dünya.” dedi sakince. nezaket budur.

    kıssadan hisse: başkalarının çöplerine laf söylemeden önce kendi çöpüne bakmak iyi fikir olur. bak bu örnek, senin de başkalarınca tam da şikayet ettiğin gibi biri görüldüğünü anlatıyor.