hesabın var mı? giriş yap

  • buharin kesfi, kimyanin kullanim sahalari ve elektrigin inkar edilemez gucu, komur ve petrolun urettigi enerji ile degismek zorunda olan dunya gidisati ile ilgili olaylardir. on planda insan gucunu azaltan sanayilesme yeni toplum sorunlarini dogurmus sehirlere ve sanayi merkezlerine akin eden insanlari o zamana degin alisilmadik zor, mesakkatli bir tempo icine itmistir. gecim derdindeki aile tum fertleriyle 18 saate varan calisma mecburiyetinde birakildigi icin olumler cogalmis, henuz duzene girmemis isci haklarinin olmayisi, en yok edici darbelerini cocuk iscilerin uzerine indirmistir.

    havalandirma sartlarinin elverissiz oldugu fabrikalarda, yun, pamuk, toz, gibi maddelerin insan sagligina verdigi zararla mill fever denilen sanayi hastaligi insanlari telef etmis ve tuberkuloz salgin hale gelerek insanlari kirip gecirmistir.

    bu arada kucuk toprak sahipleri, sanayi gucu karsinda yok olurken, devlesmeye yuz tutmus sirketlerin ham madde kaynagini teskil eden diger kitalarda hakimiyet kurma ihtiyacini dogurmustu. bu nedenle bati avrupa sanayi ile yukselirken, somurgecilik had safhaya gelmis, dunya devletleri arasinda dengesizlik baslamisti. sanayinin gelismesiyle bati avrupada yeni bir sosyal piramit olusmus, fabrikatorler altinda, endustri ekspertleri, doktorlar, hukuk temsilcilerinin bir alt basamagi olarak,mudurler, menejerler, kalifiye isciler ve isciler toplum icinde yerlerini almistir.

    zenginler ve fakirler arasinda gitgide acilan ucurum nihayet meyvesini vermis, maaslarini duzgun alamayan vasifsiz isciler ve uretimine sekte vurulmus kucuk esnaf ayaklanmis luddite isyanlarilarini baslatmistir.

    ingiltere de yasanan luddite korkusu yaninda, fransa iscilerinin yasadigi zulum de kral louis philippe i surgune yollamistir.

    ve iste tam bu arada karl marx tum heybetiyle fikirlerini insanliga iletmek icin ayaklanmistir....

    butun bunlardan sonra avrupa ikinci sanayi devrimini yasamis, yukselmis, duzene girmis ve " artik hasta adam meselesini halletmeliyiz " dusuncesiyle, sampanya bardaklarinin serefe kaldirildigi gorkemli salonlarda planlar, projeler cizilmeye baslanmistir.......

  • abd'de olsa "murder & armed robbery 80 years " şeklinde ceza alıp bir daha gün yüzü göremeyecek barbarlar türk hukuk sistemi sayesinde 3 yıl sonra aynen devamke şeklinde takılıyor.

  • istiklal'de bira içmenin kişisel bir seçim, kamu üniversitesinde verilen yemeğin ise devlet hizmeti olduğunun ve her gelir düzeyinden kişinin rahatlıkla faydalanabilmesi gerektiğinin farkında olan bilinçli öğrencidir.

    ek: başlık başa kalmış.

  • u-156, ikmal için fransa’dan ayrıldığı sırada bir ingiliz gemisi olan laconia, taşıdığı italyan esirler ve ingiliz yolcuları ile birlikte mısır’dan demir alıyordu. 1922 yılında cunard-white star line için ingiltere de inşa edilen gemi, 20 yıl boyunca liverpool’dan atlantik okyanusunu geçerek yolcu taşıyordu. ama 1942 de geminin kuzey afrika seferi için asker taşımaya başlaması emredildi.
    1800 italyan savaş esiri, 800 ingiliz sivil ve askeri görevli,103 polonyalı muhafız, 134 personeli ile mısır’dan konvoy halinde yola çıkan laconia, güney afrika’dan sonra yalnız yolculuk yapmak zorunda kalmıştı. uzun süredir bakım görmemesi sebebiyle bacasından çok fazla siyah duman çıkıyordu ve geminin rengi kararmıştı. bu, zamanının alman denizaltıları için karşı konulmaz bir çağrı anlamına geliyordu.
    hartenstein* 12 saat boyunca laconia’yı izliyordu. 12 eylül akşamı, uygun pozisyon aldıktan sonra saat 20:18 de 2 torpido gönderdi. torpidolardan biri italyanların bulunduğu esir ambarlarını havaya uçurdu. ambarların su almasıyla birlikte ambar kapıları otomatik olarak kilitlendi. korkudan panığe kapılan polonyalı muhafızlar diğer esir ambarından kaçmaya çalışan italyanları vurmaya başladı. gemi içinde tam bir kargaşa hakimdi. ağır hasar alan geminin batmasıyla birlikte kaptan geminin tahliyesine karar verdi ve kilitlenen bütün kapakları açtı.
    sabah olduğunda 1100 kişi sağ kalmıştı ama afrika sahili 800 mil uzakta ve denizaltı hala yakındaydı. saldırı sonrası hartenstein, denizaltı savaş tarihine geçecek bir hareketle kazazedelere yardım emri verdi. amacı; ilk etapta yardım gelene kadar yetecek yiyecek, içecek ve sağlık ekipmanı bırakmaktı. ancak su yüzüne çıkınca, batırdığı geminin büyük sayıda italyan esiri taşıdığını anladı. artık çok zor bir durumla karşı karşıyaydı ve bu duruma müdahale etmeye karar verdi. elinden geldiği kadar italyan’ı kurtarmak zorundaydı. çünkü italya halen almanya ile ittifak halindeydi.
    ancak denizde kimin italyan, kimin ingiliz, kimin polonyalı muhafız olduğunu ayıramazdı. basit şekilde elinden geldiği kadar insan kurtarmak zorunda olduğu gerçeğini kabul etti. hartenstein olağanüstü bir adım daha attı. şifresiz ingilizce bir sinyal gönderdi ve olay alanını tarafsız bölge ilan ederek insanlarını kurtarmaları için oraya gelmelerini istedi. devasa bir görev üstlenmiş durumdaydı…
    hartenstein, olanlar ve çoktan verdiği kararlarla başlattığı hareket hakkında doenitz’e bir radyo mesajı gönderdi ve bunu öyle bir şekilde yaptı ki doenitz’i oldu bittiye getirmek istedi. ilk göstergeler şuydu ki hartenstein askeri olarak yanlış karar vermişti. bu, su yüzüne çıkmak ve bir kurtarma görevine başlamaktı. hartenstein gibi, doenitz’in tavrında da dikkat çeken bir devamlılık vardı. hitler’e, bu insanları tekrar denize atmasının imkansız olduğunu bildirdi ve operasyona devam etti. ama ayrıca doenitz’in hartenstein’ın tavrını desteklemesi için geçerli politik nedenleri de vardı. o zaman italya hala miğfer ittifakının bir parçasıydı. eğer doenitz, kurtarma operasyonunu iptal edecek ve u-156’ya ‘’yoluna devam et’’ diyecek olursa, ingilizlere muhteşem bir propaganda malzemesi vermiş olacaktı. doenitz, komutanını desteklemek için 2 günlük mesafede olan denizaltıları u-506 ve u-507’nin rotasını değiştirdi. italyan denizaltısı ‘’capellini’’ ile buluşarak kurtarma operasyonunu hızlandıracaklardı. hartenstein, fransız sahilindeki alman denizaltı komutanlığı ve fransız donanma yetkililerinin işbirliği ile dakar’da bulunan 3 fransız gemisinin acilen yola çıkmasını ve 2000 mil güneye giderek laconia’dan hayatta kalanları kurtarmasını organize etmişti. ama laconia’nın battığı yerin 250 mil batısında ingilizlere ait bir toprak parçası olan ascension adası vardı. hartenstein, adada uçak pisti olmadığı için havadan gelebilecek bir saldırı kuşkusu taşımıyordu. fakat bilmediği bir şey vardı. güney afrika ile amerika arasında stratejik bir yerde bulunan adada, laconia’nın batışından sadece 1 ay önce, amerikalılar çok gizli bir operasyonla adada bir pist inşa etmişlerdi.
    ingilizler, adanın savunmasından sorumlu subay robert richardson komutasındaki b25’lerini, laconia dan hayatta kalanları kurtarmak için rota değiştiren iki ticari geminin korunması için görevlendirdi. ama uçak ve gemi arasında radyo bağlantısı yoktu ve b25’lerin sınırlı menzili yüzünden richardson’un yardımı mümkün değildi. richardson sağlıklı bilgi alamıyordu ve telsiz operatörlerinden adanın güneyinde bir problem olduğu duyumlarını alıyordu.
    her sabah düzenli olarak yapılan keşif uçuşları sırasında richardson’un pilotları, deniz üzerinde filikalar gördüklerini rapor etti. ancak kısıtlı menzil sebebiyle olay hakkında fazla bilgiye sahip olamıyorlardı.
    48 saat boyunca tam yol yaparak hartenstein’e yardım etmeye gelen iki denizaltı u-506 ve u-507 kurtarma alanına ulaştı ama 3 denizaltıda benzer sorunu yaşıyordu. 1100 kişiye günde 3 öğün yemek veren denizaltılar kendilerine aylarca yetecek olan tedariklerini yavaş yavaş tüketmeye başlamıştı. laconia’dan sağ kalanlar fransa’nın gönderdiği kurtarma gemileriyle bulaşma noktasına çekilirken kabuslarını arkada bırakmış gibi görünüyorlardı. kendi emniyetlerini elinden bırakmayan alman denizaltı kaptanları, filikaları birbirlerine bağlattıktan sonra yedeklerine almış ve birbirlerinden ayrı olarak hareket ediyorlardı. seyahat esnasında hertenstein’in u-156’sının gövdesine kızıl haç çekilmişti. bu, havadan gelebilecek herhangi bir tehdit için onları tanımlayacaktı. bu sebeple güverte üzerinde bulunan top ve uçaksavarlar kilitlenmiş, üstleri örtülmüş ve askersiz bırakılmıştı.
    ikmal için ascension adasına iniş yapan bir b24, ikmal yaptıktan sonra uzun menzilinin verdiği avantaj sebebiyle ada komutası tarafından keşif uçuşuna gönderildi. keşif uçuşunun sonlarına doğru yüzeyde bir denizaltının kızılhaç bayrağı taktığını ve filikalar çektiğini gördüler. b-24’ün pilotu jhon hardenne durumu hemen ascension adasındaki komuta merkezine iletti ve beklemeye başladı. gelen cevap karşısında şaşırmıştı. cevap; denizaltının hemen batırılması şeklindeydi. b24’ün bomba kapaklarını açıp saldırmak üzere dalışa geçmesi hartenstein için kabul edilemez bir durumdu. hemen dalış emri verdi ve kapakları kapattı. saldırı tehdidine rağmen bunu çok yavaş bir şekilde yaptı. böylece güvertedeki insanların yara almadan denize atlayabilmelerini sağlamıştı. u-156 saldırıyı hafif hasarla atlattı ama filikalardan 3’ü içinde bulunan 150 kişi ile birlikte sulara gömüldü. hartenstein, başlattığı operasyonu yarıda kesmek zorunda kalmıştı. aynı günün akşamı u-506 da amerikan uçaklarından nasibini aldı ve bombalandı. fakat u-506 geride bıraktığı filikaları topladı ve amiral doenitz’in emri ile fransız gemileriyle bulaşmaları için, kazazedelerini italyan denizaltısı capellini’ye devretti.
    u-156’nın amerikalılarca bombalanmasının bir sonucu olarak, denizaltı savaşının uygulanması ebediyen değişecekti. amerikan bombardıman haberine doenitz’in verdiği karşılık, kendisinin öngördüğü en kötü şüphelerini doğruladı. hava saldırısı onun her zaman söylediği gibi denizaltılar için en büyük tehditti. artık hiç bir durumda bu tehdidi hafife almayacaktı. doenitz, daha sonra laconia emri olarak ünlenen bir bildiri yayınladı ve bu emirde denizaltı komutanlarına gelecekte batıracakları gemilerden hayatta kalanlar adına, hiçbir durumda hiçbir kurtarma ve yardım girişiminde bulunmamalarını özel olarak emretti. aslında doenitz’in yaptığı kendi gemilerini asla riske atmamaları gerektiğini tekrarlamaktan ibaretti. aynı zamanda laconia emri, komutanların batırdıkları gemilerden hayatta kalanları kurtarma operasyonuna girişme özgürlüğünü de ellerinden aldı. hartenstein’ın insancıl davranışı bir daha tekrar edilmeyecekti. beşinci günün sonunda capellini, u-506 ve u-507 denizaltı içinde ve yedeklerinde taşıdıkları kazazedeleri fransadan gelen gemilerle buluşturdu. fakat u-156’nın bırakmak zorunda kaldığı filikalar buluşmayı kaçırmışlardı. 22 gün boyunca denizde kaldılar ve toplam 126 kişiden sadece 14 kişi hayatta kalabildi.
    laconia olayının son dramatik bolumu henüz yazılmak zorundaydı. müttefikler tarafından nürnberg’de mahkeme* edilirken, laconia olayı doenitz’e karşı deniz savaşı suçlarının kanıtı olarak kullanıldı. savcılık, o emrin* aslında batık gemilerden sağ kurtulanların direkt olarak öldürülmesi anlamına gelmese bile bir teşvik anlamına geldiğini göstermeye çabaladı. amiral doenitz emri hakkında yapılan yorumlama yüzünden şok oldu. her şeyden önce laconia emri, savcılık tarafından bir cinayet olarak gösterildi. doenitz, kendi savunmasında amerikan denizaltılarının da sınırsız denizaltı savaş politikasını izlemiş olduğunu ve amerikan denizaltıları tarafından batırılan japon ticari gemilerinden kurtulan insanlara gerekli yiyecek, sağlık gibi yardımların yapılmadığını belirtmişti. buna rağmen savunması kabul edilmedi(?!) ve 11,5 yıl hapis cezası aldı. ölümünden sonra denizaltı davalarıyla ilgili her türlü suçlamadan tamamen temize çıktı ve iade-i itibar edildi. belkide böyle olması gerekiyordu…

    laconia olayından 6 ay sonra u-156, 9 ay sonra u-506, 10 ay sonra u-507 tüm mürettebatıyla birlikte laconia ile aynı kaderi paylaştı ve dığer kardeş denizaltılarından farklı olarak tarihin tozlu raflarında yerlerini aldılar…

  • bu ülkenin insanının keyif aldığı her şeyi mahvetmeyi kendine görev edinmiş tiplerin, son şahaseridir..

    yurt dışına son 4 senede giden oyuncu sayısı, 50 senedir gidenden fazla. neden? çünkü türkiye'de kalsa 4 katı maaş alamayacağını biliyorlar artık. üstüne de yeteneksiz türkler yerine, çok daha uygun fiyata çok daha iyi oyuncular izliyoruz. haliyle de anadolu takımları bu sayede aşırı güçlendi. sonuç? lig, hiç olmadığı kadar çekişmeli geçiyor son yıllarda..

    peki, ne yapmak lazım? hemen bunun önüne geçmek lazım. zira allah muhafaza memlekete faydalı bir işiniz dokunur..

    allah'ınızdan bulun, allah belanızı versin falan derdim ama artık ona da inancım kalmadı. biliyorum ki hiçbir şey olmayacak, yaptıklarınızın tamamı yanınıza kalacak.. yine de insan demeden edemiyor..

    çok basit bir örnek verelim mesela bu durumun neye yol açacağına dair; normal şartlarda beşiktaş, genç kalecisi ersin ve genç sol beki rıdvan'ı satmayı planlıyordu. peki, şimdi ne olacak? bu sene en az 3, 3 sene sonra ise en az 5 türk'ün her maç ilk 11'de olması lazımken, hangi yönetici bu riske girip bu adamları satabilir?

    hadi onu da geçtim. siz 20 yaşında bir genç olsanız, doğup büyüdüğünüz yerde 5 lira alırken, hiç bilmediğiniz bir yerde 2 lira verildiğinde gider misiniz? hadi diyelim siz gidersiniz, peki siz totalin yüzde kaçına denk geliyorsunuz?

    sözün özü; yıllar yılı kulüplerin iliğini sömüren utanmaz tiplere yine gün doğdu. zira mecburiyetten dolayı her takım en az 10 tane türk futbolcuya ederinin 4 katı para verecek ve o oyuncuların bir çoğu da bundan dolayı bir daha kendini geliştirmek için en ufak bir çaba sarf etmeyecektir..

    tekrar söylüyorum, allah belanızı versin..

    yaklaşık 25 dakika önceye kadar, salih uçan'a beşiktaş'ın teklifi yıllık 7 milyon tl deniyordu son 15 gündür. siz salih uçan olsanız, gidip 7 milyona imza atar mısınız şu saatten sonra? ağanın eli tutulmaz deyip kırdır 3 büyükleri birbirine, sonrası allah kerim. 15 olur 20 olur, allah bin bereket versin..

    ya da sözleşmesi yenilenmeyecek ve futbolu bırakacak denilen genç yetenek gökhan gönül olduğunuzu varsayın bir an için. 3 senelik kontrat istersiniz bu saatten sonra..

    buradan gerek şu anki yayıncıya gerekse de yeni ihaleye girmeyi düşünen diğer yayıncılara sesleniyorum. bu karar geri alınmazsa, bu ligi izlemek için 1 lira bile vermem bu saatten sonra. bunu bilin, ona göre fiyat verin bu lig için! benimle aynı fikirde olduğunu bildiğimiz milyonlar olduğunu da unutmayın!

    iyi yabancıların olduğu maçları izlemeye son 4-5 senedir alışmışken, neden gideyim de zaten 30 sene boyunca bize kan kusturan utanmaz ve vurdumduymaz oyuncuların at koşturacağı bir lige para vereyim? hadi eskiden güzelini bilmiyorduk, el mecbur katlanıyorduk. ama artık öyle değil. bu ülkenin futbolseverleri artık iyi maçları izlemeye alıştı. 5 senelik kontratları alıp sonra da mangalcı göbeğiyle maça çıkan ahlaksızlıkları bu saatten sonra kimseye izletemezsiniz!

    bir kez daha söylemeden bitirmek istemedim; allah belanızı versin!

  • -hımm gövdeli bir tadı var.
    -tam ağzınıza layık.
    -meşe mi bu?
    -evet efendim hem de budaklısından.
    -fazla ıslatmışsınız sanıyorum.

  • trt'de yayınlanan teşkilat adlı dizide, akp'nin suriye politikasını eleştiren genç kesimlere 'okkalı' bir cevap verilmiş. daha doğrusu diziyi yapan kekolar bunun okkalı olduğunu düşünüyorlar.

    özetle dizide bir karakter, "suriye'de ne işimiz var?" diye bir soru soruyor. diğer karakterler de "her masada varız, sen rahat ol" gibi aptal saptal ifadelerle genç karaktere yanıt veriyor. hatta bir yerde "döverim ben bunu" falan diyor bir karakter.

    fakat bu soruya verilen cevaplar da akp'nin "yalan üretim merkezi" videosunda olduğu gibi, sorunun altında kalıyor.

    kaynak

    bravo trt, bizim vergilerimizle bize saldırmaya devam et.

    sevgili akp, z kuşağını ve diğer genç kesimleri böyle kazanacağını zannediyorsan çoktan siki tutmuşsun ama haberin yok.

  • hin bi abiymiş. yaşadığı şehrin ileri gelen 100-150 kişisine, "herşey ortaya çıktı, çabuk kaç" cümlesinden ibaret imzasız mektuplar yollamış. ertesi gün 10-15 kişi terketmiş şehri.

  • cm 4'de takımdaki 3 adet emre takımı sırtlayıp şampiyon yapması, bende emreler futboldan çakıyor hissiyatı yaratmıştı. ertesi sezon kadroda revizyon yaptım herkesi sattım ne kadar emre varsa doldurdum takıma. bu muhteşem proje emrelerin aslında o kadar da emre olmamasıyla hüsrana uğradı. ligi dokuzuncu bitirdim. iki isimli emrelerin performansı tek isimli emrelerden kötü olması gibi değerli bi veriyi kafaya attım. içim rahat.
    edit: aynı sistemi ibrahimlerle uygulamaya çalışan bir yazarla yaptığımız mutabakat sonucu, emrelerin iyi futbolcular olduğu fakat aralarından kaleci çıkmadığı konusunda hemfikir olduk.

  • japonum demez belki ama eline silah alıp da fuji dağında da tsubakuro dagında da konaklamaz.

    debe editi : soklardayim sayin sozluk. su entrynin debe'ye girmesi beni gercekten sasirtti. yazarken bile ulan ne klise laf ettim falan demistim.
    ne bileyim cok daha tatlisko cok daha bilgi iceren entrylerim vardi. hatta iclerinde ulan ne komik yazmisim dediklerim bile vardi.

    neyse kisfmet bunaymis. ehehe sukela veren elleriniz bal tutsun, bal tutan parmaklarinizi yalayanlariniz da cok olsun ^^