ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ciddi ciddi 80 yaşında bir aleviye oy vermek
-
(bkz: arkadaşlar yeliz konuşuyor)
edit: başlık sahibi çok sevgili yazar, başlığını sahipsiz bir evlat misali ortada bırakıp kaçtığı için ilk entry bizimki olmuş.. bazı yazarlar, bugün hortlayan bu başlığı benim açtığımı sanıp mesajlar atmış.. başlık benim değil, entry’m de @2 mahiyetindeydi, fazla sikmiş, öldürmüşüz ilkini..
kusura bakmasın..
telenovela
-
insanların the young and the restless , the bold and the beautiful , days of our lives , generations gibi amerikan menşeili soap operalar ile karıştırdığı ve yıllar boyunca bitmediğini sandığı, ama aslında tam tersi amerikan türdaşları 30-40 yıl sürerken kendileri en fazla 1 senede sona eren, daha ilk bölümü çekilmeye başlandığı zaman kaç bölüm olacağı, senaryosunun nasıl ilerleyip nasıl sona ereceği belli olan, çoğunlukla da 30'ar dakika olarak çekilip yayınlanan, en ünlüleri meksika çıkışlı olan pembe dizilerdir. meksikalı televisa şirketi en ünlü üreticisidir. logosunu bilmeyen neredeyse yok gibidir. türkiye'de nedendir bilinmez brezilya dizileri şeklinde bilinirler. aslen gündüz kuşağı için hazırlanmış, ucuz yapımlar olsalar bile bazıları dünya çapında fenomen yaratacak, unutulmazlar arasına girecek denli aradan sıyrılabilecek başarıyı yakalamayı becermişlerdir. özellikle şarkıcı thalia ve hepsi ayrı ayrı reyting rekoru kırıp dünyayı birbirine katan dizileri bu türün en ünlü ve en önemlileridir. marimar, maria la del barrio ve rosalinda gibi diziler bugün hâlâ 90'lı yılların en başarılı telenovelalarından sayılmaktadır. zamanında ülkelerinde ödüller kazanmış, 2000'li yıllarda filipinler'de yeniden çevrimleri yapılmıştır. türk halkının çok iyi bildiği escrava isaura (köle isaura) haricinde 70'lerin sonu ve 80'lerin başında thalia'nın o dönemki çağdaşı olan veronica castro'nun başrolünde oynadığı zenginler de ağlar (marianna), rosa salvaje (yaban gülü) gibi örnekleri de önemli eserleri arasındadır. hepsi türkiye'de de yayınlanmış en ünlü bazı örnekleri için ;
maria mercedes
marimar
maria la del barrio
rosalinda
los ricos tambien lloran (zenginler de ağlar)
rosa salvaje (yaban gülü)
escrava isaura
alcanzar una estrella
simplemente maria
la usurpadora
abrazame muy fuerte
esmeralda
hiç kitap okumayanlara önerilecek ilk kitap
mona lisa tablosundaki uzay gemisi koordinatları
1 haftalık sevgilinin 17 bin 250 tl borç istemesi
-
bedelli nin üstünü tamamliyordur.
zonguldaklı madenciler
-
bugün bölgede gönüllü çalışan bir arkadaşımla görüştüm, der ki;
elimizde demir kesiciler, hiltiler, kazma, kürek, balyoz allah ne verdiyse dalıyoruz enkaza 45 dk boyunca değişe değişe 1 metre ilerleyebiliyoruz.
madenci arkadaşlar geldi, selamın aleyküm deyip sadece kazmayla bam güm dalıp yarım saatte 5 metre tünel açıp çıktılar.
en dumur laf atmalar
-
- ne kadar güzel bir çocuk bu hanımefendi. sizin mi acaba?
- evet. saolun...
- malzemesini versem bana da yapar mısınız?
- ?????...
edmund hillary
-
şimdi, edmund hillary bu yeryüzünün görüp görebileceği egosundan sıyrılmış en insanüstü varlıktır. şerpa tenzing norgay ile everest zirvesini yapıp ölümsüzlüğe adım attığında bile bu durşundan bir mm bile geri adım atmamıştır.
öncelikle bilmeyenler için söyleyeyim, şerpa dediğimiz adamlar himalaya bölgesinin yerli halkı. nepalli bunlar, dağa tırmanmaya gelen gruplara hem rehberlik yaparlar hem de yüklerini taşırlar, bu sayede geçimlerini sağlarlar. işte tenzing norgay da bunlardan birisi. bu insanlar doğrudan ekpedisyon grubunun üyesi değildir ve çoğunlukla da dağları fethedenler arasında adları anılmaz.
işte hillary son tırmanışa tenzing norgay ile birlikte çıkmıştır... ve zirveye önce hillary değil tenzing varmıştır... istese "tenzing, koçum sen biraz kenarda dur... önce ben ayak basayım" demesi işten bile değildi... bu dünyadaki ademoğullarının %99'u böyle yapardı. şerpalar bazı grupların -özellikle de almanların- çok kötü davranışlarına maruz kaldıklarından yakınırlar... okuduğum bir yazıda tanınmış bir şerpa bir zirveye neredeyse 10 kere ekpedisyona katıldığını ama hiç zirve yapmasına izin verilmediğinden yakınıyordu. " dostum senin işin bu değil, sana rehberlik için para verdik, işin buraya kadar" diyerek zirveye metreler kala durmak zorunda olduğunu yzıyorsu. sonunda şerpalar toplanıp kendileri bir ekspedisyon yapmışlar da zirveye öyle ayak basmış...
everest'e ise önce tenzing ayak bastı, hillary onun fotoğrafını çekti. [ http://www.nealmueller.com/?attachment_id=726]. sonra hillary çıktı... hillary'nin fotoğrafı mı? yok ki...tenzing onu fotoğraflamak istedi...
"afterwards, tenzing offered to take hillary’s photograph but he declined, as norgay recalls: ‘ı motioned that ı would now take his picture. but for some reason he shook his head; he did not want it’."
nedendir bilinmez... hillary zirvede tek bir fotoğraf bile çektirmedi... efsanevi fotoğrafta tenzing vardı...
sonra ne mi oldu? hillary "sir" ünvanı aldı. tenzing ünlü oldu ve rahat bir hayat sürdü. hillary ve tenzing ömürleri boyunca çok sıkı dostlar oldular. hillary defalarca nepal'e gitti. onlarca okul ve hastane açılmasına ön ayak oldu. fahri nepal vatandaşı yapıldı...
ikisi de cennette şimdi bu güzel insanların. toprakları bol olsun...
tecavüz
-
erkek: merhaba, bir gasp ihbarında bulunmak istiyorum.
memur: gasp mı? olay nerede yaşandı?
erkek: 21. sokak ve dundritch caddesinin arasında yürüyordum. bir adam aniden silahını çekerek, bana tüm paramı ona vermemi söyledi.
memur: ve siz de verdiniz mi?
erkek: evet, söylediğini yaptım.
memur: yani tüm paranızı hiç direnmeden, yardım istemeden ya da kaçmaya çalışmadan mı verdiniz? bağırmadınız üstelik?
erkek: evet, ama çok korkmuştum, beni öldüreceğini düşündüm!
memur: hmm, ama söylediğini yaptınız. ayrıca anladığım kadarıyla bir hayırseversiniz.
erkek: evet, hayır kurumlarına bağış yapıyorum.
memur: yani para dağıtmayı seviyorsunuz, para dağıtmayı bir alışkanlık haline getirmişsiniz. herkese veriyorsunuz galiba.
erkek: bunun konumuzla ne alakası var?
memur: herkesin sizin para dağıtmayı seven biri olduğunuzu bile bile fiyakalı takımınızla dundritch caddesinde yürüdünüz ve gasp sırasında hiç karşılık bile vermediniz. kulağa, parayı isteyerek vermişsiniz de sonradan pişmanlık duymuşsunuz gibi geliyor. söyleyin bana, bir pişmanlığınız yüzünden onun hayatını karartmak istiyor musunuz gerçekten?
erkek: bu tamamiyle saçmalık!
memur: bu, tecavüzle aynı şey. kadınlar tecavüzcülerini adalet karşısına çıkarmak istediğinde her gün bu muameleyle karşılaşıyorlar.
(kaynak, ertuğrul uzun)