hesabın var mı? giriş yap

  • sivilce ve akne problemi modern bir endişe gibi gelse de tarih boyunca bu problemi yaşayanlar için önemli bir kozmetik kusur olmuştur. bugün modern ilaç ve kremlerle, lazer tedavileri ile bu sorunları aştığımız gibi her devirde ve kültürde benzer amaçlarla bulunmuş farklı tedavi yöntemleri vardı. bu yöntemlerden bazıları bugün dönüp baktığınızda birkaç sivilce ile yaşamaktan çok daha büyük bir problemmiş gibi gözükmektedir.

    antik yunan doktor theodosius, gökyüzünde kayan bir yıldız görüldüğü anda yüzü nemli bir bezle silmenin sivilceyi yok edeceğini yazmıştır. ancak kayan yıldız yöntemi haricinde ölü denizden toplanan tuzlar, akne ve sivilcenin neden olduğu yağlanmayı gidermek için ilgili bölgeye sürmek ve kurutmak için de kullanılmıştır.

    antik mısırlılar ve mezapotamyalılar gibi, antik yunanda da kükürt içeren karışımlar da sivilce tedavisi için kullanılmıştır. kükürt çok kötü kokan bir çözüm olsa da ciltteki yağı emer, cildin ph dengesini düzenler, tıkanmış gözenekleri açar ve bakterileri yok eder. bu yüzden de aşırı olduğu kadar da etkili bir çözümdü. bugün bazı modern cilt bakım ürünleri (cildiyecilerin eczacılara yaptırdığı kremler) kükürt içermektedir.

    çin'de şeftali çiçekleri sivilceye sebep olan iblisleri kovmak için kullanılırken, fas'ta toz haline getirilen azurit, bakır içeren karbonat karışımları gibi daha sorgulanabilir yöntemler kullanılmıştır.

    antik mısır ise kozmetik konularında başarıları ile tanınır. hem kleopatra hem de nefertiti cilt bakımlarının rutin bir parçası olarak aloe vera kullanmıştır. genç kral tut (tutankamon)'un doktorları ergenlik dönemindeki cilt problemleri için balı önermişlerdir. hem aloe vera hem de balın akne tedavisindeki etkileri kanıtlanmıştır. kral tut için temiz bir cilt o kadar önemlidir ki öldüğünde bal kavanozları da kendisiyle beraber gömülmüştür.

    roma imparatorluğu, mısır'ı ele geçirdikten sonra nil nehri kıyısında yaşayan, hem saygı duydukları hem de avladıkları timsahlar konusunda takıntılı hale gelmişlerdir. timsah derisinden miğfer ve zırh yapıp, timsah eti tükettiler. aynı zamanda akne tedavisi için timsah etini cypress yağı ile karıştırıp kullanmışlardır.

    bununla birlikte en iğrenç cilt bakım teknikleri 16. ve 17. yüzyılda avrupa'da kullanılmıştır. elizabeth devri ingilteresi'nde insanlar hemen hemen her şey için kurşun ve cıva kullanmışlardır. buna cilt bakımı da dahildir ve bu uğurda pek çok ölüme ve beyin hasarına sebep olmuşlardır. gülü seven dikenine katlanır demek için bile aşırı bir sonuçla güzel ölmüşlerdir...

    17. yüzyıldan kalma "the encyclopedia of folk medicine" (tıbbi halk ansiklopedisi) adlı kitap ise sivilce ve akne tedavisi için idrar kullanımını önermektedir. kitaba göre, sivilce ve akneden kurtulmak için günün ilk idrarını beyaz bir beze toplayıp bu bez ile sorunlu bölgeyi silmek, hatta bebeklerin çişle ıslanmış bezlerini kullanmak etkilidir.

    kaynak: history daily

  • futbolcular yardim etmez.
    inşaat zenginleri ihale zenginleri etmez.
    milletvekilleri adaylar aday adayları siyasi partiler etmez.
    ulkenin sosyal kurumlari yardim etmez.
    yine biz sozlugun fakirleri ustuste para koyariz toplariz o parayi.
    tanim: zengin ve fakir kavramlarini tekrar sorgulatan kampanyadir

  • devamlı yaşadığım ikilem. inanılmaz bir şey. içinde yaya ve araba olan herhangi bir trafik senaryosu düşünün. karşıdan karşıya geçicem diyelim, direk yavaşlamayan arabalara kıl oluyorum.

    "lan ölür müsün biraz yavaşlasan" diye sayıklıyorum içimden.

    fakat aynı durumda arabadaki şahıssam; "lan öküze bak arabanın geldiğini görüyor hala dikiliyor yolun kenarında" diye düşünüyorum.

    empati falan yok. o an hangi ulaşım aracını kullanıyorsam kendimce tartışmasız şekilde haklı olan ben oluyorum. devlet buna bişey yapması lazım.

  • abi dusunuyorum bizi bayrak krizidir isiddir. akp li kurmaylarin her gun verdikleri fantastik beyanatlardir. her tarafimizi cevreleyen suriyeliler vs vs bin bir turlu sorun kafayi yedirtecek. acaba norveclilerin sorunlari nedir diye merak ettim.

    girdim baktim bi haber sitesine. adamlarin haberleri soyle.

    bilmem kac yasinda gencimiz satrancta derece yapti.

    gocmenler ve yerel halk birlikte bir daga tirmanmis.

    kralice birlesmis milletlerde konusmus filan.

    abi cennet gibi ya ne olurdu beni de alsaydilar oraya..

    edit: allah askina buraya gelip sokakta dilenen adamla 2 yabanci dili olan universite ogrencisi olan benim oraya gitmem niye ayni olsun. ben gidersem sadece devletten para dilenip tuketici mi olacagim?

    www.thelocal.no dan gorulebilir.

  • bu arkadaşımıza küçük bir hücrede 100 temel eseri okuma cezası vereceksin ve 100 temel eser okunduktan sonra yapılacak 100 sınavın her birinden 100 üzerinden en az 90 alana kadar hücresinde kitaplarla yaşamaya devam edecek.

  • istanbul erkek lisesi'nde bir almanca sınavı: kağıdın bir yüzünde bir hikaye, diğer yüzünde "hikayenin içeriğini özetleyiniz" şeklimde bir soru (inhaltsangabe). kağıdın hikaye olan yüzüne bakmak zahmetine katlanmayan bir arkadaşım, kafasından hayali bir hikayenin özetini yazıp, sonra da bize "yaa siz nasıl bir hikaye uydurup yazdınız" diye sormuştur. sonuç: içerik notu:1, gramer notu:2 (10 üzerinden)

    (edit: entry kötülenmiş. serdar? sözlükte misin lan, sen mi kötüledin oğlum, ne kızıyorsun lan komikti işte yazmayalım mı?)

  • ikisinin de karnı aç olan, bir aslan’la bir tilki birlikte ava çıkmışlar.
    çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler,
    tam dişlerine göre...
    aslan eşeğin baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına…
    bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:
    - "anladım beyler", demiş, "beni yiyeceksiniz. ama beni yerseniz padişah’la başınız derde girer."
    - "niyeymiş o?" diye sormuş aslan...
    - ben “padişah’tan fermanlı eşek”im de ondan.
    - hadi canım, demiş aslan. hani fermanın nerde?
    - "arka sağ ayağımın altındaki nala kazılı vaziyette", demiş eşek.
    aslan uzaktan tilki’ye işaret ederek:
    - "okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?"
    tilki uyanık...
    - "valla benim okumam yazmam yok", demiş.
    - "iyi lan, iyi" demiş aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum.
    tabii aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir çifte patlatmış ki...
    aslan 10 metre geriye savrulmuş, bütün kemikleri kırılmış.
    bunun üzerine, eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen
    tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:
    *ulan bu devirde okumak da başa belâ...*

    edit: debe için teşekkür ederim...