hesabın var mı? giriş yap

  • yine ibretlik bir tespitle geliyorum. kendini değersiz bulan, sevilmeye değer bulmayan insanlar, belki de kaba bir tabirle aşağılık bulan insanlar; onlara değer veren biri karşılarına geldiğinde bilinçaltından “ben değersizim, o zaman bana değer veren insan da değersiz” yargısı çıkıyor. o yüzden fark etmeden de olsa o değer veren kişiye bok gibi davranıyorlar. yok yaa diyeceksiniz ama böyle. yapılmaması gereken şey.

  • temel bir tarikata girmek için başvurmuş. şeyhin karşısına çıkarmışlar.
    şeyh temel'e:
    -olur, ama 3 hafta karınla yatmayacaksın demiş. neyse aradan üç hafta geçmiş ve temel şeyhin önüne tekrar gelmiş.
    şeyh sormuş: temel tamam mı? sabredebildin mi?
    temel:
    -valla, ilk hafta hiç problem yoktu. ikinci hafta sabrım çok zorlandı ama dayandım.
    üçüncü hafta, markete alışverişe gittiğimizde benim kari üst raflardan bir iki paket almaya çalışıyordu. hatunun bacakları gözükünce içim gitti. daha sonra paketler yere düştü.
    benim kari da paketleri almak için eğilince dayanamadım.
    şeyh:
    -aaaa olmadı simdi. biz seni tarikata alamayız...
    temel:
    -s*ttir et tarikatı bizi artik migros'a da almıyorlar.....!

  • evde yapılması çok zevkli ve kolay bir işlemdir. hele ki daha sonra evde yapılan sabunları kullanmak, eşe dosta dağıtmak daha da zevklidir. evde sabun yapmak için bazı malzemelere gereksinim vardır:
    - büyükçe bir çelik tencere
    - termometre
    – bir, iki adet litrelik ölçü kabı
    - önlük ve ağız maskesi
    - dijital tartı
    - tahta kaşık
    - blender
    - kalıp
    bizzat sabunun oluşumu için gereken malzemeler
    - yağlar (dilediğiniz gibi, bunlar zeytinyağı, ayçiçek yağı, hindistan cevizi yağı, fındık yağı, mısır yağı vs. olabilir)
    - sodyum hidroksit (bu bildiğimiz lavabo açtır. marketten iki-üç paket alınır)
    - su
    - isteyenler renklendirici ve koku verici esans da kullanabilir.
    gelelim sabun yapımına:
    bir kere bu işte en önemli şey "lye" adı verilen sodyum hidroksit ve su karışımı ile kullanılacak yağların oranını ayarlamaktır. bunun için çeşitli ingilizce internet sitelerinde otomatik hesaplayıcılar vardır. yani x litre zeytinyağı için kaç litre "lye" gereklidir sorusunun cevabını ben burada tak diye veremem. ikinci önemli şey ise "lye"ın hazırlanmasıdır. zira sodyum hidroksiti suya eklemek yerine, suyu sodyum hidroksite eklerseniz volkanik bir patlamayla karşılaşabilirsiniz. burada dikkatli olmak lazım. maske ve önlük takıp suyun içine sodyum hidroksiti yavaşça dökmek lazım. tabii su soğuk ve içme suyu olmalı. zira sodyum hidroksiti dökünce 70-80 derece sıcaklığa çıkıyor. sonra bunu karıştırıyoruz bir tahta kaşıkla ve oda sıcaklığına gelene kadar bekletiyoruz... bu arada çelik tencerede kullanmak istediğimiz yağları, önceden hesapladığımız oranlarda karıştırarak 40 dereceye kadar ısıtıyoruz. son olarak oda sıcaklığına gelen "lye"ı alıp, yine yavaşça bu yağın içine döküyoruz. blenderla beş dakika kadar karıştırdıktan sonra artık sabunumuz hazır. ama şu an hala sıvı halde. bunu alıp kalıba döküyoruz ve 24 saat bekliyoruz. 24 saat sonra görüyoruz ki sabunlaşma başlamış. sabunları kalıptan çıkarıyoruz ve kurumaya bırakıyoruz. yazın bir iki ay güneşte bırakırsak nefis oluyor. kışın düşük derecede fırına atmak da işimizi görüyor.
    vee işte harika sabunlarımız hazır. inanın bu sabun piyasada satılanlara yüz basar. çünkü içinde gerçek yağ var, deterjan yok, kimyasal yok.

  • kitap okuma konusunda donanımlı ve sabırlıysanız eğer, doğru sıra;

    silmarillion
    beren ile luthien
    children of hurin (hurin’in çocukları)
    fall of gondolin (gondolin’in düşüşü)
    unfinished tales (bitmemiş öyküler)
    tom bombadil’in maceraları
    hobbit
    ve yüzükler üçlemesidir.

    aslında, silmarillion’dan sonra bitmemiş öyküler de okunabilinir. çünkü tuor‘un gondolin’e gelişi ve turin turambar‘ın hikayesi detaylıca anlatılır. beren ile luthien de, silmarillion’un ana öyküsüdür zaten. o yüzden o sırada değişim çok farketmez.

    ama gençseniz, uzun külliyat yorar derseniz, doğru sıra;

    hobbit
    yüzükler üçlemesi şeklindedir.

    hikayeden memnun kaldıysanız, ama hala kafanızın karışma potansyeli varsa, silmarilliondan önce beren ile luthien, hurin’in çocukları ve gondolin’in düşüşünü okuyabilirsiniz. çünkü silmarillion mitolojik bir eserdir. bitmemiş öyküler ise, konuya hakim olanları bile yorma potansyelinde olan bir kitaptır.

  • ezilerek can verdiklerinden bu gezinti alışkanlıkları içime dert olan yumuşakçalar ahalisidir.

    bu onları sevmemle ilgili olsa gerek.
    bi kere harika bir kabuğa sahipler. ün yapmış onca deniz-okyanus kabuklusundan farkları yok. ne olmuş sanki karada yaşıyorlar...biz de karada yaşıyoruz.
    böylesine hor görülmeleri, göz ardı edilmeleri, popüler olmayışları senelerdir beni düşündürür. sevilmeleri, değerli olmaları için illa nadiren rastlamak, zor ulaşmak mı lazım, neslinin tükenmesi mi lazım.neyse...
    gelelim gezinti mevzusuna.

    bu hayvancıklar, kupkuru bi kaldırımda nasıl sürünsün de gitsin, sümük mü yetişir kupkuru yollara. ha olmaz değil tabii olur da, bedava baldan tatlı demişler, anladığım kadarıyla, zeminin ıslak olması, onlar için bir nevi bedava yakıt yani gazlayıp çıkma nedenleri ortalığa...bu nedenle yağmurlu havalarda, bir sürü sümüklüböceği, bağını bahçesini toprağını bırakmış, kaldırımlarda giderken görüyoruz.

    ben bu sevgili böcüklere basmamaya çalışanlardanım, ezilme ihtimali yüksek olanları alıp kenara koyuyorum lakin onlar yine çıkıyorlar kaldırıma, illa gel beni ez.
    üstelik topla topla bitmiyor.
    bu duruma sinir oluyorum, bana kalırsa yaptıkları yanlış, yağmurda insanların arasına fırlayıp romantizm olmaz, macera ve adrenalin için de fazla riskli.
    belki ben bile görmeyip eziyorum bir kaçını ve haberim bile olmuyor…
    acaba onların ezildiklerinden haberleri oluyor mu? umarım hemen ölüyorlardır.
    çılgın yaratıklar.

  • yunan misin: 30 dk
    fetocu musun: 30dk
    binalinin oylari calindi: 45 dk
    ıstanbul projeleri: 10dk
    istanbuldaki israflar: sure bitti.

    mission completed.

    sorarlarsa tarafsi bolge dersiniz.

  • bugun pediküru yaşlı bir teyzeye yaptırırken çok utandım. hemen bitsin istedim, kendime lanet ettim.
    onu o yaşta çalışmak zorunda bırakan sistemi falan suclayamiyorum ben. oldu bittiye getirip eve kaçtım beli o gün biraz daha az ağrısin diye.
    sırada bekleyen ergen gelip ablaya 'canim kaç kişi var' dedi mesela canım dedi. ben diyemem, bunlara takılırım.
    peki bu özelliğim başıma nasıl mı bela, kurumsal iş hayatında yönetici olamıyorum. hayatımi cehenneme çeviriyorum, insan ilişkilerim tek taraflı berbat. samimiyetle bütün kalbimi acabiliyorum onlarda benim ağzıma siciyorlar.
    keşke hepimiz yok olsak.

  • bugün kasmaması sanırım imkansız. eğer bugün minimum kasmayla yayın yaparsa seneye dekoder satmaya başlar.

    debe editi: nerdeyse hiç donmadı kendisini tebrik ediyorum. dekoder satarsa ilk alıcısı benim