ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tiyatro
-
karantina günlerinde erişime açılan gösterimler dahil olmak üzere online olarak izlenebilecek oyunları şuracığa bırakayım;
ankara devlet tiyatrosu
- reis bey
- leyla ile mecnun
- osmancık
bornova şehir tiyatrosu
- bir anarşistin kaza sonucu ölümü
- işgüzar bir tekerrür
- küheylan
- kral lear 1 , 2
istanbul devlet tiyatrosu - bir nefes dede korkut
eskişehir şehir tiyatroları
- bir şehnaz oyun
- gergedan
- keşanlı ali destanı 1 , 2
- ağır roman
van devlet tiyatrosu - kahvede şenlik var
nilüfer kent tiyatrosu
- şark dişçisi-1 , 2
- romeo & juliet
- iki efendinin uşağı-1 , 2
- tersine dünya
- iii. reich'ın korku ve sefaleti 1 , 2
- titanik orkestrası
- cambazın cenazesi
- kanlı düğün
- çöl oyunu
trabzon şehir tiyatrosu
- 444
- kafes
- dokuz canlı
afyonkarahisar belediye şehir tiyatrosu
- bana bir şeyhler oluyor
- haybeden gerçeküstü
- yaşar ne yaşar ne yaşamaz
tiyatro pangar - kozalar
dostlar tiyatrosu
- marx'ın dönüşü
- sivas'93
- nazım'a armağan
- yalınayak sokrates
levent üzümcü - anlatılan senin hikayendir
haluk bilginer - şekspir müzikali
levent kırca tiyatrosu - azınlık
nejat uygur tiyatrosu - zamsalak
kadro pa - macbeth mutfakta
proje no2 - hizmetçiler
mekan artı
- 80'lerde lubunya olmak
- şiddet üçlemesi 2 - şeker
- üçkişi
itü müzikal topluluğu - sidikli kasabası 1 , 2
nazım hikmet kültür merkezi - en gerçek masal - ç.o
galataperform - aksak istanbul hikayeleri
tiyatro ak'la kara;
- karımın kocası
- patron kim?
- yargı
- kadın aklı erkek aklı
- audition
- kelebekler özgürdür
tiyatro oyunevi - tiyatro öldü
tiyatro mundus
- beckett
- marat sade
- akıl defteri
hareket atölyesi
- ahhval
- ülke - yolculuk - hafıza
- insan(lık) hali
- kül kadın
- ruhiye
fulya peker
- dem
- veba
fmv ışık müzikal topluluğu
- lüküs hayat 1 , 2 , 3
- hisseli harikalar kumpanyası 1, 2
- istanbul efendisi 1 , 2
- tosunpaşa 1 , 2
enka tiyatro kulübü
- yedi kocalı hürmüz 1 , 2
içimizden bir ekip: risus sanat
bonus: küçük kara balık :')
25 ocak 2022 gökyüzünün karanlık olmaması
-
snowglow'un (kardan yansıyan şehir ışıkları) sebep olduğu aydınlıktır.
2019 yılında yapılan çalışmaya göre yapay ışığın kardan yansıması dolunay'ın iki katı kadar aydınlık bir geceye sebep olabilmektedir.
araştırmacıların, finlandiya'da portimo adlı köyde, almanya'da ludwigsfelde şehrinin banliyölerinde ve letonya'da saunags köyünde bir plajda yaptıkları çalışmaya göre; yeni yağan karın oluşturduğu örtüden yansıyan şehir ışıklarının, banliyo bölgesindeki gökyüzü aydınlığını %33 oranında artırdığı, ek olarak hava bulutlu ise, karın etkisinin dolunay'ın iki katına kadar aydınlığa sebep olacak kadar fazla olduğunu görüldü.
çalışmada, finlandiya'da kar yağışı sonrası bulutlu gökyüzü sırasında yapılan ölçümler, kar sonrası, bulutsuz gökyüzü sırasında yapılan ölçümlere göre 50 kat, almanya'da ise kar yağışı sonrası bulutlu gökyüzü sırasında yapılan ölçümler, kar sonrası, bulutsuz gökyüzü sırasında yapılan ölçümlere göre 1000 kat parlak sonuç verdi.
nüfusun dolayısı ile ışık kaynağının fazla olması kar yüzeyinden yansıyan ışığın miktarını artırmaktadır. gökyüzünün bulutlu olması ise bu yansıyan ışıkların bulutlardan tekrar yansımasına ve daha da parlak bir gökyüzüne sebep olmaktadır. bunu, duvara tuttuğunuz fenerin, aynaya tuttuğunuz fenerden daha az aydınlatması ile örnekleyebiliriz. feneri karşılıklı duran 2 aynadan birine, diğerine yansıyacak şekilde (yerdeki kar ve bulut) tutuğunuzda ise daha da fazla aydınlatacaktır.
kaynak: 10.3390/jimaging5080069, science.org
dolmuşta ineceğim deme şekilleri
-
dur. bikeresinde adama sadece dur! siye bagirdim, durdu, inerken emrinolur pasam dedi.
kan grubumu internetten nasıl öğrenebilirim
iphone 15 stoklarının bittiği kriz ülkesi
-
ekonomik krizlerin, ülkelerinin zengin - yoksul arasındaki farkın açık olmasından anlaşıldığını ve böyle bir ülkedeki %1'lik zengin kesimin bile rahatlıkla herhangi bir telefonun stoklarını bitirebileceğini anlamazdan gelen,
parasızlıktan okuyamayan çocukları, temerrüte düşmüş kredi tutarlarını, iflas eden şirket sayısını görmezden gelerek "millet ayfon alıyo la acayip zenginiz demek" diye yorumlayacak kadar "şey",
tabi o kadar da "şey" olması ihtimali düşük olduğu için de propaganda yapmaya çalışan bir maaşlı aktroll olması muhtemel,
bir cahilin yorumudur..
çok özür dileyerek edit;
anam ! ?? bir bu temerrüte “temettü” yazmam bir de strateji yerine starteji yazmam… yıllardır çözemiyorum bir türlü. allahtan mesaj gönderenler var. teşekkürler.
diğer yandan yıllardır ekşi de yazıyorum ilk kez 50 küsur kişiden dm aldım. arada saçmalasam iyi olacak galiba ??
yaran facebook durum güncellemeleri
-
yalnızlığın ne olduğunu tuvalete girip sıçarken kapıyı kapatmayan bilir
türk insanının hobi sahibi olmaması
-
önce lümpenlik ardından sınıf bilincinin dini aidiyete tahvili
batıda da sanayi devriminin başlamasının ardından kırsaldan kentlere akın başlar. seri üretimle beraber, zanaatkarlar işçiye dönüşmüş ve gelirleri düşmüştür. şehirlerde, barınma problemi olan, fakir yığınlar birikmeye başlamıştır. artık şehirlerde yeni bir sınıf vardır: işçi sınıfı.
ingiltere'de işçi mahallesi
ingiltere'deki işçiler çok önemli bir talep ile gelirler: çalışma saatlerinin sekiz saat ile sınırlanması.
sekiz saat çalış. sekiz saat dinlen. sekiz saat eğlen
bu, 1. sosyalist enternasyonalin de en önemli talebi olur. firavunun kölelerinden beri en önemli işçi hakkı, boş zamandır. nitekim musa, insanlara şabat gününü müjdelemiştir.
19. yy kapanıp, 20. yy başlar iken, işçiler, çalışma sürelerinin sekiz saat ile sınırlanması için eylemler yapıyordu.
8 saat yürüyüşü
20. yüzyılın başında işçilerin boş zamanı, ideolojilerin kendilerini tanımladığı bir alan haline geldi.
misal nazi almanyası'nda, kraft durch freude (neşeden gelen güç) isimli bir devlet kurumu kurulur. bu kurum, işçiler için tenis kursları düzenlemekte, işyerlerinde işcilere dans ve tiyatro dersleri vermektedir. tahmin edersiniz ki bunların hepsi aslında birer küçük burjuva alışkanlığıdır. ve aslında fakir ve eğitimsiz yığınları, kültürel olarak orta sınıflaştırma çabasıdır.
dans dersi
sscb'nin en ünlü, bas bariton vokali leonid kharitonov, aslında kaynak ustasıdır. işçi korolarından yükselmiş, işçi korosu yetersiz kaldığında ise moskova konservatuarına yönlendirilmiştir.
leonid kharionov
amerika'da ise hollywood iş başındadır. benim ilk aklıma gelen film, piknik. bu filmin yarım saatinde kadrajda bir piknik sepeti vardır ve izleyicilere piknik sepetinin nasıl hazırlanacağı öğretilir. yine ikinci dünya savaşı sonrasındaki amerikan mecmualarına bakarsanız, "tekne almanın püf noktaları" gibi konular görürsünüz. bilal'e anlatılır gibi, sandal alırken nelere bakmalı, sandalla denize açılırken nelere dikkat etmeli, denize açılmadan önce ne gibi hazırlıklar yapılmalı gibi bilgiler yer alır.
piknik
ortadoğu'da ise aslında daha ilginç bir deneyim vardır. israil ve kollektif tarım köyleri olan kibbutzlar.
kibbutz
bu politik aygıtların tümü, aslında o fakir yığınları kültürel olarak orta sınıflaştırma görevini yerine getirmiştir. nitekim, türkiye'de de nazilli dokuma fabrikasının sinema salonu gibi devlet işletmelerinin sosyal tesislerini veya köy enstitülerini bu çerçevede görmek lazım.
ancak türkiye'nin "ırgata mandolin ne gerek" diyerek geri adım atması var.
20. yüzylılın ikinci yarısından sonra, köyden kente başlayan göç, lümpen yığınların oluşmasına neden olmuştur. atölyemde çalışan tornacı. delikanlı erzurum'un köyünden gelmiş. sanayi de zaten kadın çalışmıyor. zaten delikanlının mesai saatleri çok uzun. bağlama kursu gibi bir kültürel ihtiyacı da yok. hobiyi geçtim çok daha temel bir soru var: bu delikanlı karşı cins ile nerede tanışacak? becerebildiği tek şey pazar günü kartal sahiline gidip, sahilde yürüyen kızlara " senin amını bızırını yerim" diye laf atmak.
bunlar önemli farklardır. bir tarafta nazilli dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçi var. bugün izmir'deki fönlü saçlı cehapeli teyzeler, işte o dokuma fabrikasında karısını koluna takıp sinemaya giden işçilerin kızları.
diğer tarafta ise kocaeli sakarya düzce şeytan üçgeni var. burası da sanayi bölgesi ama çıkardığı profil, sedat peker ve yeğenleri.
***
sınıf bilinci geliştirmeyen adamlar, müslüman oldukları için ezildiklerini savunur olmuşlardı. geldiğimiz noktada ise alamadığınız her sulu boya, her kamp malzemesi, minik berra'nın göz kamaştırıcı mevlidi şerifine gitmektedir.
ama ırgatlık o kadar içimize işlemiş ki, yüzyılın başına baktığımızda, gördüğümüz plaj fotoğraflarındakileri istanbul'un kalburüstü takımı olduğunu düşünüyoruz. gerçekten diğer insanların denize girmesini engelleyen şey, maddi olanaksızlıklar mı yoksa kültürel fark mı? ben bundan o kadar çok emin değilim.
plaj
--- ırgatın mandolin çalması ---
bir işçinin, yaptığı işe kendinden bir şey katabilmesi için aynı zamanda kendisini de yeniden üretebiliyor olması lazım.
alman sanayisi dendiği zaman aklınıza sadece otomotiv geliyorsa yanılıyorsunuz. bunun içinde üretimi gerçekleştirebilmek için kullanılan alet ve edevatlar da yer almakta. würth veya pferd gibi firmaların katologlarını açtığınızda ıncığın cıncığını yapan parça görüyorsunuz. bunlar masaüstünde tasarlanmıyorlar. bu alet ve edevatlar, üretimi yapan, bizzat bu aletleri kullanan ustaların geri bildirimleri ile şekilleniyor.
dolap beygirine çevirdiğiniz adamdan, ne işe kendisinden bir şey katmasını ne de size geri bildirimde bulunmasını bekleyemezsiniz.
edit: badim frombillericay türkiye'deki halk evlerini atladığımı hatırlattı. haklı.
akademisyenlere yabancı dil zorbalığı
-
yds’den mi kaldın çen. vasıfsız çeni. çalışmak koyuyor di mi lan? alışmışsın var yemeye çalışmak gerekince tutuşuyorsun. adım gibi eminim torpili vs ayarladın barajı geçemedin diye ‘hakeden’ birisini alacaklar ona tutuluyorsun.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık:
kız içine dalgıç elbisesi giymiş soyamıyorum
1. beyler tam sıyırdım üstündekini aq içinde her tarafı çıtçıtlı bişey var. ne ayak ?
(hamsterm, 29.06.2010 04:33)
2. bilardo eldivenidir lan o uğraş biraz çıkartırsın..
(tasak kokusu, 29.06.2010 04:34)
tıklatılmış kızların ağlaması
-
(bkz: cinsiyetçi erkeklerin iq seviyeleri)
edit: başlığı açan yazara baktım, daha önce öldü insanlık diye bir başlık açmış ve özgecan için duyarlılık kasmaya çalışmış. özgecan'ı da insanlığı da öldüren sensin kardeşim. katil sensin işte. bir suphi gibi davranmana gerek yok illa. açtığın şu başlıkla öldürüyorsun kadınların psikolojilerini. yakılan, öldürülen her bir zerremizden suphi kadar sorumlusun sen de.
debe editi: bir akşam vakti, ekmeğini kazanmak için gittiği yerde tecavüz edilip boğulan, üstünde sadece iç çamaşırıyla çay üstünde cesedi yüzen, ablasının elleri süt kokulu kuzusu cansu kayayı hiç unutmayın olur mu?
kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt
-
hesap ettim, tam iki aydır kendimi rezil etmemişim, eh hadi madem, zamanı gelmiş. gerçi olay vuku bulduğunda ben 17 yoktum ama başlıklarda çok gezinecek zamanım yok, aramaya da inanmıyorum, leş gibi olmuş sözlük ben mi düşüneyim?
şimdi efendim, ben 14 yaşlarındayken falan haluk levent konserine gitmiştim. o zamanlar haluk levent, mahalledeki teyzelerin kendi aralarında gün yapma sıklığından fazla konser veriyordu antalya'da. biz okuldan arkadaşlarla konsere gittik ama tabii konser alanına babam bıraktı ve sonra da babam aldı. cep telefonsuz yıllardı ve güzeldi, kimse konseri telefon ekranından kayıt yaparak takip etmiyordu. -açmayın nineler alarm- hasılı, babam geldi beni konserden aldı, arabaya bindim ve yere düşen tokamı alamadım çünkü kafa sallamaktan boynum tutulmuştu. hahahhaha ya serçe parmağı havaya kaldırmalı şekil de yapmışımdır kesin, allah affetsin. babam tabii dalga üstüne dalga geçiyor benimle.
şimdi siz sanıyorsunuz ki ben kendime kafa sallama falan diye öğüt vereceğim. yok anam yok, değil.
efendime söyliyim, konser esnasında haluk levent su içti, şişeyi de seyirciye doğru fırlattı. bizim arkadaş kaptı şişeyi, sonra da ben ondan aldım. aldıııım ve eve getirip duvara bantla yapıştırdım. hahahahahahahahahhaha ya bildiğiniz böyle evin ortasında duvarda bantlı plastik şişe var. neymiş, anısı varmış!!! ya öğüdü falan bırak da gel iki laflayalım, modern sanat mı yapıyosun, cer modern mi burası, bienal mi, salak mısın sen pis ergen? anneciğim zavallı, iki sene gözleri dolu dolu, "kızım nolur artık atalım, bak duvarları boyatcaz annesinin canı, hı?" diye yalvardı bana. "yo ono olorok sokloyorom onlomoyorsonoz" diyordum ben de cevap olarak. ay yok anlatırken tiksindim, öğüt falan vermeyeceğim 17 yaşıma, ancak zopayla dürterim uzaktan, fazla muhatap olmam allahın malıyla.