hesabın var mı? giriş yap

  • sim city'de (hem simcity 1.0 hem simcity 2000, hem de simcity 3000 için) sadece şehri planlamak değil, planı hayata geçirebilmek için kamu maliyesini de iyi idare edebilmek gerekir. kamu maliyesini idare edebilmek için iyi vergi toplayabilmek gerekir. vergi toplamak için nüfus gerekir ve nüfusun gelir düzeyinin yükseltilmesini mümkün kılmak gerekir. yani öyle bir kamu finansmanı politikası uygulanmalı ki, hem ticaret ve sanayi alanları canlı olmalı, hem de bolca vergi toplanabilmeli. bunlar bu oyunun altın kurallarıdır.

    sim city üç farklı şekilde oynanabilir:
    1. sıfırdan başlamak
    2. mevcut olan ve sorunları bulunan bir şehri idame etmek
    3. deprem, yangın ya da sel gibi daha ağır sorunları olan bir şehrin başına geçip bu sorunlarla ve sonrasıyla başa çıkmak

    ilk olarak sıfırdan başlanılan bir oyunu ele alalım. örneğin sim city 2000'de, ilk ihtiyacınız olan şey şehri nereye nasıl kuracağınızı belirlemek. eğer rahat bir şekilde hayallerinizdeki şehri sıfırdan başlayarak kurmak ve geliştirmek istiyorsanız, deniz kenarında liman çıkışı olabilecek, ayrıca nehri de olan ve büyük bir haritayı tercih edin. daha sonra şehrin en az ilgi çekici olan, doğal güzellikleri en az olan, en düz ve en kıyıda köşede ve uzakta kalan yerine elektrik santralini kurun, daha sonra deniz kıyısına gelecekte liman kuracağınız yeri belirleyerek buraya kolayca ulaşabilecek bir sanayi (industrial zone) bölgesi belirleyin. sanayi bölgenizi çekirdekten küçük bir bölge olarak oluşturun ve aynı ölçüde ama buraya çok yakın olmayan ama buraya çok uzak da olmayan ve alan değeri yüksek olabilecek (dağ kenarı, orman kenarı, deniz kenarı) bir yere residential (konut) alanı oluşturun. sanayi ve konut alanı olarak belirlediğiniz ve yan yana olmayan ama birbirine çok uzak da olmayan bu iki alanın arasında ticaret bölgesi (commercial zone) oluşturun. konut sanayi ve ticaret bölgesinin toplam alanı konut bölgesinin alanına eşit veya yakın olsun, ticari alanın büyüklüğü başlangıçta sanayi bölgesine oranla daha az olsun, çünkü başlangıçta sanayi kesimi düşük alan değerinden ötürü daha kolay gelişir, ancak ticaret bölgesi de olmazsa, konut alanının arazi değeri yükselmez. bu yüzden bunları yaparken light industry, light commercial ve light residential olarak çekirdek niteliğinde bir bölgelendirme yapın. elektrik santralinden elektrik hattını ve bölgelerin arasında da yol hattını çekin, yol hattını birer bağlantı yoluyla komşu haritalara kadar uzatın, ki insanlar dışarıdan şehrinize gelebilsinler. bu başlangıçta vergi gelirlerinizi toplayıp, bütçeniz için gerekli parayı biriktirebilmek adında geçici bir durumdur. sebebi ise light seçeneğinin daha az maliyetle alan parsellenebilmesini sağlamasıdır. ancak çok büyük alanları bunlardan oluşturmak yerine bu light zone şeklinde yapılan başlangıcı bir çekirdek bölge gibi düşünmek daha yerinde olur. bu arada tatlı su kaynaklarının yanına water pump, onların yanına da bir ya da iki tane su kulesi koyun ve mahallelerin içinden geçireceğiniz yolların altına, paranız arttıkça kanalizasyon hattını döşeyin, su hattı yol ile aynı kare içinde ve üst üste olsun, elektrik hatları ise bu hatları kesecek şekilde olsun. bölyece her mahalleye yolla birlikte su ve onları çaprazlayacak şekilde elektrik verilmiş olur. bir arıza ya da yeniden yapılandırma durumu olduğunda da neyin nerede olduğunu bilirsiniz. ancak bunu şehrinizin geliri artana kadar yapmayın, önce bir süre için mümkün olduğunca az boruyla bu işi geçiştirin. yani yol kenarında oluşan evlere kadar suyu verin ancak bunların diğer bloklarla bağlantısını (şimdilik) yolların altından tek kare bağlantılarla yapın, zaman geçtikçe ve mali durumunuz iyileşip şehriniz büyüdükçe bütün yol altlarını bir boru ağıyla tamamlarsınız.

    bu çekirdek bölgenin tam ortasına bir polis, bir itfaiye ve bir hastane kurun ve itfaiyenin bütçeden aldığı payı en alt seviyeye idirip ve üstteki menü çubuğunda yer alan disasters sekmesini "no disasters" olarak işaretleyin.

    diğer bir husus, ek düzenlemelerle ilgili menüde "parking fines" sekmesini işaretleyin. bu size ek gelir getirecektir. paranız artana kadar gereksiz masrafları kısın ve bütçeniz fazla verip bir süre paranız birikene kadar macera niteliğindeki her türlü maliyetli inşaat, yapı vs. işten kaçının. toplumdan tepki gelmedikçe ekstra park, stadium vs. yapmayın. paranız biriktikçe light zone olarak oluşturduğunuz çekirdek bölgenin etrafına bu defa "medium" olarak ve oranları bozmadan commercial, industrial ve residential parsellemelerinizi yapın. bu ikinci ve medium seçenekli parselleme adımını atarken öyle bir yapın ki, şehrinizin gerçek merkezinizin yer alacağı yer bir sonraki "heavy" parselleme adımınızın tam ortasında yer alsın. bu arada su kaynağı olarak belirlediğiniz yerdeki water pump ve su kulelerinin sayısını da nüfusunuz ve geliriniz arttıkça inceden arttırın. eğer bu başlangıç aşamasında yeterince gelir elde edemezseniz ve şehriniz cansız kalırsa, ek düzenlemeler menüsünden "legalized gambling" seçeneğini işaretleyin. böylece şehrinizde suç oranının artması pahasına ticari hayat canlanacaktır. ancak yine ek düzenlemeler menüsünden "neighborhood watch" gibi sekmeleri de işaretleyerek güvenlik düzeyini yükseltebilirsiniz.

    zamanla paranız iyice biriktiğinde ve "heavy" parselleme adımına geçtiğinizde, heavy residence ve heavy commercial bölgelerinin yanında park, bahçe alanları yapın ve bu alanları doğal güzelliği olduğunu düşündüğünüz, ya da alan değeri yüksek görünen yerlere kurmaya özen gösterin.

    https://data3.origin.com/…16904261a1f3be30ae43b.jpg

    buraya kadar anlatılanlar bir şehri baştan kurmak için gerekli bilgiyi içeriyordu. ama sorunlarla dolu ve halihazırda gelişmiş olan bir şehri idare etmek de oldukça zordur. çünkü sizin göreve gelmenizden önce baştan yapılmış planlama hataları vardır ve olaya el atmanız gerekir. bu sorunlar, su kıtlığı, işsizlik, ekonomik durgunluk, trafik sorunu, suç sorunu, hava kirliliği sorunu gibi geniş bir spektrum oluşturur. bunları tek tek ele alıp çözümlerini basitçe açıklayalım:

    1- su sorunu: sezonluk olarak ortaya çıkar ve şehrin su kaynaklarının artan nüfus karşısında yetersiz kalması şeklinde kendisini gösterir. bunun için ilk olarak yapılması gereken mevcut su kaynaklarının yanındaki su pompalarının sayısının arttırılması ve bunların yanına su kulelerinin eklenmesidir. bunlar yine yeterli gelmiyorsa mevcut olan ve atıl durumdaki tüm tatlı su kaynaklarının tespit edilmesi için bir araştırma yapılır. eğer bu sağlanamıyorsa, belli bir su merkezi oluşturma yoluna gidilmelidir. su merkezi water treatment üniteleri, su pompaları ve su kuleleri inşa edilerek oluşturulmalı ve su kirlenmesinin önlenmesi için hem sanayi ve çevre kirliliği oluşturmayacak, hem yüksek değerli alanların uzağında yer alan, hem de su kaynağı içeren bir yere kurulmalıdır.

    eğer su sorunu şehrin bütününü değil de şehrin belli bir bölümünü etkiliyorsa, su merkezindeki ünitelerin sayısı arttırılmalı ve su şebekesi yolların altından aynı doğrultuda döşenerek her yere dengeli su pompalanabilmesi sağlanmalıdır. eğer su merkezi bu alanlara uzak ise arada ek pompa istasyonlarıyla su akışı desteklenmelidir ve su kulelerinin bu istasyonlarda da yer alması oldukça faydalı olacaktır.

    2. ekonomik durgunluk ve işsizlik: bunun sebebi faizlerin (interest rates) yüksekliğidir. faizlerin yüksekliği şehirdeki iş hacmini de olumsuz etkiler, yatırımlar azalır, iş yerleri kapanır. bunun önüne geçmek için vergi oranlarının düşürülmesi ve sanayi ile ticari kesimdeki ek maliyet unsurlarını azaltmak gerekir. residential'dan alınan vergiler aynı bırakılırken, commercial ve industrial zone'dan alınan vergi oranları biraz düşürülebilir. ancak bu durum belediye gelirlerinin düşmesine yol açacağından, ek vergi gelirleri elde etmeye yönelik olarak legalized gambling ve parking fines uygulamasına gidilir. itfaiyenin geliri bir süre için biraz kısılabilir. ancak asla polisin geliri kısılmamalıdır. polisin mümkün mertebe güçlü ve çok olduğu güvenli bir şehir, hayatın gelişmesi için zorunluluktur. aksi takdirde insanlar şehrinizden gitmeye başlarlar. ayrıca şehri çekim merkezi haline getirmeye yönelik olarak annual carnival gibi, turizmi arttırmaya yönelik uygulamalar da ek düzenlemer menüsünden işaretlenebilir.

    bütün bunlardan sonra, ticari ve endüstriyel hayat biraz hareketlenmeye başladıktan sonra yapılması gereken bir diğer önemli hamle ise iş gücü niteliğinin arttırılmasıdır. bu yüzden, bir sonraki aşamada gelirler biraz arttıkça okul, üniversite, kütüphane ve müze gibi yerlerin sayısı nüfusun ihtiyacını yeterince karşılayabilecek şekilde arttırılmalıdır.

    üçüncü olarak ise, ek düzenlemeler menüsünden, yüksek teknolojiye yönelik sanayilerin teşviki gibi uygulamalar hayata geçirilmelidir.

    3. trafik sorunu: trafik sorunu şehrin çeşitli çekim merkezlerinde yer alan bağlantı yolları ve hatları üzerindeki yığılmadır. bunu aşmak için iki şey yapılabilir. birincisi toplu taşıma alt yapısının geliştirilmesi, ikincisi şehrin etrafını çevreleyip merkeze doğru ilerleyen ve viyadükler üzerinde yer alan alternatif yol hatlarının yapılması, üçüncüsü ise demiryolu hattının geliştirilmesidir. demiryolu hattı mutlaka liman tesisine ve hava alanına ulaştırılmalıdır ve şehrin altından tüm çekim merkezlerine gitmeli ve istasyonlar aracılığıyla halkın kullanımına açılmalıdır. kent merkezi, ticari bölgeler ve konut bölgelerinde metro istasyonu ve tüneller daha şık bir görünüm arz edecektir. sanayi bölgesine ise daha ucuz olduğundan doğrudan demir yolu inşa edilebilir. ayrıca ek düzenlemeler menüsünden servis uygulaması, belli günlerde belli plakalı araçların trafiğe çıkarılmasına ilişkin uygulamalar vb. trafik sorununu azaltmaya yardımcı olur.

    https://cdn.mos.cms.futurecdn.net/…0c12604ecaa9.jpg

    4. suç sorunu: bunu azaltmak için yapılabilecek en iyi şey karakol sayısını arttırmaktır. ayrıca ek düzenlemeler menüsünden suç oranını azaltacak nitelikteki uygulamalar seçili olmalıdır.

    5. hava kirliliği sorunu: bunu azaltmak için ilk önce elektrik enerjisi sağlayan tesislerin termik santrallerden, hidroelektrik, rüzgar, nükleer, microwave ve fizyon santralleri gibi tesislerle değiştirilmesi gerekir. bu yeni enerji türleri için gerekli teknoloji ve bütçe oluşana kadar ise, termik santrallerin mümkün olduğunca yerleşim alanından uzak tutulması gerekir. ayrıca ağır sanayi de bu bölgede toplanabilir.

    ikinci olarak, ek düzenlemeler menüsünden endüstri tesislerini havayı daha az kirletmeye yönelik uygulamalar ve cezalar hayata geçirilmelidir. ayrıca daha önce belirtilen yüksek teknolojiye yönelik endüstrilerin teşviki de yine hava kirliliğini düşürecektir. bunu yapmak için ise vergi oranlarını belirleyen sekme ekranında, sanayi sekmesinin alt kırılımlarını gösteren tabloda belli sanayi dallarına yönelik vergi oranlarını arttırıp, belli dallara yönelik olanları düşürebilirsiniz. örneğin demir çelik ve petrol sektöründen alınan vergiyi artırıp, elektronik ve uçak sanayisi gibi dallardan alınan vergileri düşürmek buna ilişkin bir örnektir. ancak bunun işsizliğe neden olabileceği ve ekonomik durgunluğa yol açabileceği unutulmamalıdır. bu yüzden şehrin gelişme aşamasında değil de, ticaretin geliştiği ileri aşamalarda uygulamak daha iyi olacaktır.

    gelelim doğal afetlerin yaşandığı durumlara. deprem, yangın ya da sel gibi daha ağır sorunları olan bir şehrin başına geçtiğinizde ilk yapmanız gereken dispatch police ve itfaiye birimlerini (varsa askeri birimleri) afetten etkilenen yerlere göndermektir. bunu yaparken eğer mümkünse oyun hızı modunu pause olarak değiştirmek büyük bir kolaylık sağlar. genellikle bunlarla yangın ve sel gibi unsurlara karşı mücadele edip, afetin etkilerinin geçmesini beklemek gerekir. ardından ise yıkıntı haline gelen şehrin yeniden imarı ve inşası için yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda çalışma yürütülür.

    http://agentpalmer.com/…4/02/manhattan-new-york.jpg

    bunların yanında, sim city 2000'de zaman ilerledikçe çıkan, yoğun nüfusun toplandığı, kendi biosferi olan ve çok pahalı arcologies adlı binalar vardır. bunların yakınında da polis gücünün kuvvetli olması gerekir, çünkü nüfus yoğunluğu arttıkça suç eğilimi de artmaktadır. ancak bu binaların yapılması, söz konusu güvenlik vb. uygun koşullar sağlandığında şehrin nüfusunu katlayarak vergi gelirlerinizin inanılmaz ölçüde artmasını da beraberinde gertirecektir.

    https://66.media.tumblr.com/…2tnzk1qzu6nxo1_500.png

    nasıl ki her yiğidin yoğurt yiyişi farklıysa, her belediyecinin de yöntemleri farklı olabilir, ancak bu oyunu oynarken asla yapılmaması gereken iki şey vardır: birincisi yollara harcanan ödeneği kısmak, ikincisi ise güvenliğe yapılan ödeneği arttırmamaktır. asla yolları ve güvenliği ihmal etmemek gerekir. yol ve güvenliği olmayan bir şehre kimse yerleşmek istemez. ne kadar çok insan şehrinizde yaşarsa, o kadar vergi geliri elde etme potansiyeli ortaya çıkar.

    buraya kadar sayılanların tamamı sim city 2000 ve sim city 3000 için geçerliydi. ancak simcity 3000'de önceki oyunlardan farklı olarak daha fazla gelir elde etme olanakları mevcuttur. bu da özellikle sim city 3000'de komşu belediyelerle ticaret yapabilme olanağının bulunması şeklinde kendisini gösterir. söz gelimi, sim city 3000'de, çöp yakarak çalışan elektrik santralleri kurup, hem kendi çöp sorununuzu azaltıp, hem elektrik üretiminizi arttırabilir, hem de komşu şehirlerin belediyelerinden para karşılığında çöplerini alabilir (onlar size çöplerini almanız için para ödüyorlar) ve yine o çöplerle ürettiğiniz elektriği onlara satıp, çokça para kazanabilirsiniz.

    bütün bunlara ek olarak, sim city 2000'de munge adında bir uygulama vardır. buradan, para harcamaksızın, hazır bir şehir yapıp onu oynayabilirsiniz. elbette bu masum bir hiledir, ancak sanatınızı daha özgürce icra etmenize yardımcı olur.

    sim city 3000'de ise, mesaj çubuğuna "call cousin vinniennie" yazınca kuzen vinnie ekranda belirmekte ve size 500 bin dolar civarında kaynağı belirsiz bir parayı aklamanız için hibe etmektedir. bu da yine sanatınızı konuşturmanız için bir olanaktır.

    https://lparchive.org/…ty-3000/update 13/9-1105.gif

  • yıl sonu kurları üzerinden pınar süt 2017'de yaklaşık 12.5 m dolar kar ederken 2018'de 9.3 m dolar kar etmiştir.

    başka tespitim yok hakim bey.

  • bir akrabamın 7 yaşındaki torunu covid-19 sebebiyle günlerce yoğun bakımda kaldı, biraz kilolu, astımı olan bir çocuk. yılda birkaç defa gördüğüm bir çocuktur ama çok severim, bir şey olacak diye ödüm koptu. ventilatöre bağlandı, babaannesi, babası, kuzeni de pozitifti, babası evde atlattı, babaannesi ve kuzeni hastalığı yenip taburcu oldu. hep kilolu diye üzüldüğüm küçük kız da yoğun bakımdan çıkmış ve yine habire yemek yiyormuş. annesine "yoğun bakımda ben çok aç kaldım, hiçbir şey vermediler, sen bilmiyorsun" diyip köfte patates gömüyormuş. duyunca gülümsetmedi direkt kahkahalarlar attım. hay sen çok yaşa, hayat normale dönünce çok güzel bir elbise ve pasta alacağım sana.

  • hayatımın ilk yirmi yılı içemedim. içmeyi denediğimde midem bulanıyor, fenalaşıyordum. istanbul'a taşındığımda çalıştığım firmada sabahladığımız zamanlar elemanlarla gittiğimiz bir pastane vardı. sahibi dükkanı açar açmaz fırından yeni çıkmış zeytinli açma yiyip yanında çay içiyorduk. o ikili aşırı güzel geliyordu. çaya orada alıştım ve sonra aşırı sevdim. birkaç ay sonra zeytinli açmadan soğudum ama o başka bir hikayenin konusu. artık sudan daha çok çay içtiğim günler oluyor.

    çay'ın türkiye'de yüksek hacimde üretim tarihi alt tarafı 70 yıllık ama dünyada kişi başına en çok çay tüketen ülkeyiz. açık ara, öyle böyle değil.

    bu vaziyet bana garip gelmiştir. ne çabuk bokunu çıkarmışız? bildiğim türkiye'de eskiden çay içilmediği, osmanlı döneminde paso kahve içildiği, çayın da türkiye'de üretimle kültüre girdiği idi. niye böyle oldu?

    halbuki çay çin'den batıya ilk olarak 5.yy'da türk tüccarlar tarafından taşınmış. o dönemler tedavi için ilaç niyetine içilen bir şeymiş. keyif içeceği olarak kullanıma başlaması ise 6.yy'ın sonunu bulmuş. batıda ilk çayı ise ruslar batum'da yetiştirmiş.

    osmanlı 19.yy'da çayı ülke topraklarında yetiştirmek istemiş fakat bunu bursa'da deneyince iklim uyumsuzluğundan başarısız olmuş. proje rafa kaldırılmış. sonra türkiye cumhuriyeti dönemi tekrar canlandırılıp doğu karadeniz'de denemeler yapılmış. 1930'larda başlayan üretim süreci kârlı bir rekolteye ancak 1940'ların sonlarına doğru ulaşabilmiş.

    yüksek hacimli üretimin o sırada başarılması ülkeyi rahata sokmuş zira ikinci dünya savaşı sebebiyle çay ithalatı sıkıntıya girmiş. bu da henüz üretmediğimiz halde ülkede kayda değer çay tüketimi olduğunu gösteriyor.

    tahminim çayın yurtiçinde üretilminin yol açtığı ucuzluk, kahveden daha çok popülerleşmesine yol açmış. 1960'larda çay tarlaları o kadar artmış ki hükümet kanunen izinsiz çay üretimini yasaklamak zorunda kalmış ve çaykuru kurup üretimi devlet kontrolü altına almış.

    1984'te bu yasaklar kaldırılmış. günümüzde çay üretiminin %35'ini özel sektör yapıyormuş ve kalite standartları da kanunla denetime tabiymiş.

    tutması 10 yıl süren ilk yetiştirme denemelerinde iklim o kadar çok sorun çıkartmış ki üretim hedefi sadece ülke içi düşünülmüş. oysa türkiye günümüz itibariyle dünyanın en büyük 5. çay üreticisi.

    konuyu okurken çay üretmek için gösterdiğimiz sebata hayran kaldım. fikrin raftan indirilmesiyle kârlı rekolte seviyelerine ulaşmamız arasında neredeyse 20 yıl var. hani osmanlı'nın ilk yaptığı gibi biraz uğraşıp "ya bu olmayacak galiba, öff sıkıldım!" deyip bıraksan çay diye bir şey bilmeyecektik. onuncu yılda "bundan kar edemeyiz" deyip projeyi iptal etsen çay kalmamıştı. oysa bugün karadeniz bölgesinin en ciddi gelir kalemlerinden olmuşsun, dünyanın beşinci büyük üreticisisin. o yıllarda "bunu biz yaparız" diye hayal eden bir insan varmış, "yapmadan bırakmak yok" diye inat ve sebat edenler, sonunda da başaran birileri olmuş. cumhuriyetin ilk yılları, öyle deli zengin koşullar da değil.

    geçen sene "türkiye emoji alfabesine tek sembol katma imkanına sahip olsa bu ince belli çay bardağı olmalı" diye bir twit atmıştım. onu da kültürümüze en yerleşik ve en büyük ortak paydamız olduğundan. şimdi çay gözüme daha kıymetli geldi. hem tarihi kıymetinden hem de başlı başına gurur duyulacak bir azim ve başarı hikayesi olmasından.

    bugün hiç alakamız olmayan, ülke koşullarında hayatta olmayacak, kime sorsanız "olmaz o iş" diyeceği bir şey hayal edin. 30-40 yılda dünyada o konuda ilk 10'a girebileceğinizi söylesem?

    *hüüp*

    (not: alt tarafi "çay bizde 70 yıllık" twiti yazacaktım konuyu araştırmaya başlayınca sayfalarca entry'ye döndü)

  • sonuna kadar katıldığım, fikret orman'ın açıklaması.

    "‘statta bira serbest olsun’

    her zaman söylüyorum statlarda hafif içki satılmalı. biz statlarımızı taraftarı çekebilecek yerler haline getirmeliyiz. bizim taraftarımız maç öncesi çarşı’da içiyor stada öyle geliyor. aynı şey f.bahçe ve g.saray için de geçerli. oysa taraftarımıza stadımızda light bira satabilsek istenmeyen olaylar da olmaz. istanbul’daki şampiyonlar ligi finali’nde bira serbestti ve hiçbir olay yaşanmadı."

    kaynak

  • tokyo'ya yakin bir yerde bir engelliler bakim merkezine saldiri sonucunda gerceklesmis hadise.
    japon kyodo haber ajansina gore bu bilgiler var. detaylari yakinda cikar ortaya.

    edit: sanki ben japonca biliyormuscasina yazdim, degil mi?
    aklima aziz nesin'in bir hikayesi geldi. yazmaya hevesim olsaydi uzun uzun yazardim ama ozet geceyim. dur bakalim ne kadar anlatabilecegim cunku hikayeyi lise doneminde okumustum. o hikayesine aziz nesin soyle basliyordu "fransizca'dan turkceye cevirdigim kitaplari cagaloglu'nda yayinevine teslim ettim ve eve dogru geri donuyordum ki beyazit'ta onumde yuruyusunden, salinimdan ve ruzgarda savrulan atkisindan fransiz oldugu tahmin edilen bir kadin yuruyordu" sonra bir yerde bu kadin bir adres sormus ve etraftakilerin diyaloglarini uzun uzun anlatiyor aziz nesin ama cok hos anlatiyor. ilk olarak soru sordugu adam hic birsey diyemiyor ama yardim da etmek istiyor. gitgide kadinin etrafinda kalabalik toplaniyor ama kimse yardim edemiyor. kadin anlatmaya calisiyor. kadinin fransiz oldugunu anliyorlar ama etraftakilerin fransizcasi da yok. aziz nesin de iclerinde ve olan biten herseyi susarak izliyor. bir ara uc tane liselinin kendi aralarinda konusurken birisinin digerine "hadi konussana oglum, okulda fransizcadan 10 uzerinden 9 almistin, konus lan. anlat" diyor. oburu de "ben konusamiyorum ki oglum, ben okuldakileri biliyorum, konusma farkli" falan diyor. yani diyaloglar diyaloglar. neyse ilerleyen kisimlarda sorun cozuluyor ve aziz nesin soyle bitiriyor oykusunu "simdi siz diyeceksiniz ki maden fransizcadan turkceye kitap ceviriyorsun da niye orada kadina yardim etmedin. cevap vereyim, ben fransizca bilmiyorum ki. o kitaplarin ismini yayin evinden aliyorum sonra gidip arapcalarini sahaflardan satin aliyorum. arapcadan turkceye ceviriyorum ve yayinevine gidip fransizcadan turkceye cevirmis gibi parami aliyorum"

    ben de yukarda ilk yazdigim iki cumleyi japon haber ajansindan almiscasina bbc'den arakladim.

  • (bkz: #118548917)
    "madem masumsun neden ülkende değilsin" diye sormuş birisi.
    kardeş; ergenkon balyoz zamanında da masumdu herkes. masumluğuna güvenip kaldı herkes ülkesinde. her birine en az 40 yıl ceza verdi erdoğan'ın ben bu davanın savcısıyım dediği mahkemeler.
    bu ülkenin genel kurmay baskanı 'silahlı terör örgütü kurmaktan müebbet hapse mahkum edildi!
    iktidar fetöyle köşe kapmaca yaşamasaydı onca insan hala suçsuz yere içerde yatıyor olacaktı. herbiri 5-6 yıl yattıktan sonra devran değiştide öylelikle tahliye oldular. sen ne ezberden konusuyorsun!

    muhalif gazeteciye atarlanamak en kolayı. milliyetçilik yapmak istiyorsan; ne istedin vermedik diyen cumhurbaşkanına, darbeden haberi olmayan mit mustesarina, askeri tarafindan rehin alinan genelkurmay baskina, "o gece bu devleti halk topladı sokaktan. dusman evimizin içine kadar girmiş siz ne is yaparsiniz" diye soracaksın...

    sonra hepimizden iyi anlayacaksın bu ülkede insaların neden kalamadığını!

  • kaan'a çektiği şut için kızmak futbol cehaletidir. tüm takım neredeyse 18 içinde kalmış ve kaptırılacak top kontraya sebep olur. böyle pozisyonlarda atak sonlardırma tercih edilir ve bu yüzden de gol olursa süper gol olsun, olmazsa da dışarı çıksın vurusu tercih edilir. buna altyapı eğitimi deniyor.