hesabın var mı? giriş yap

  • isveç'te profesör olamayacak adamın beyanatıdır. isveç'te burhan kuzu'ye benzeyen adamlar baya vardır. türk ve kürt kökenli bu arkadaşların isveç'te ne işler yaptığı da malumdur. burhan da isveç'e gitse bırak profesörü, çöpçü olamaz.

    burhan kuzu cebinde milletvekilliği sayesinde aldığı pasaport olmasa isveç'ten vize alamaz.

  • (bkz: copenhagen interpretation)

    bu konulardaki en bilinen örneği, bu teorinin dalga fonksiyonlu denkleminin amcası schrödinger öne sürmüştür ve bu hayali örnek ‘(bkz: schrodingerin kedisi)’ ismiyle bilinir: bir kutu içine bir kediyi koyduğumuzu ve bir kuantum olayı (bu örnekte radyoaktif atomun parçalanması verilmiştir) meydana gelirse, zehirli gazın olduğu şişenin kırılmasıyla kedinin zehirlenerek öleceğini düşünelim. kuantum teorisinin kopenhag yorumuna göre bu noktada bir ölçüm yapılana dek kedi, ölü olma ve canlı olma koşullarının çizgisel birleşiminde ((bkz: superpozisyon)) olması gerekir; kutu açıldığında kedi ölü veya canlı durumlarından birine ‘atlar’.

    kuantum mekaniği kopenhag yorumu doğrultusunda yapılan her ölçüm, süperpozisyonu (birbiri ile iç içe duran paralel evrenleri, yani alternatif ihtimalleri) çöktürür. (yani bu ihtimallerden birini seçer)

  • "bir kisi bir yere bakiyorsa orada ilgilendigi bir sey vardir. bir kisi bir seye ozellikle bakmiyorsa orada ilgilendigi bir sey kesinlikle vardir."

    tarzinda bir cumlesi vardir freud amcamizin. cok severim. guvenirim ve kendimde test yapip onaylamisligim da vardir...

    simdi hal boyle olunca digerleri de boyledir diyebiliyorum kendimce. kendi kendime. su an olmasa da benim de vaktiyle platonik takildigim birisi vardi.

    karsilasiriz: kafasini one egip yere bakar.
    yan yana yurumek zorunda kaliriz: tam aksi istikamete bakar.
    ayni ortamda bulunuruz: telefonuyla ilgilenir.

    falan filan. n.s.a. bu kiz beni siklemiyor, belli. boyle dusunuruz. ama isin icine freud girince "hatun bana hasta. acilsa da kurtulsa garibim" falan diye dusunup sanki ben ona degil de o bana platonikmis triplerine giriyorum. ortada yanlis bir sey var ama cozemedim.

  • lan aklıma aziz yıldırım geldi gece gece.

    'göreceksiniz uefa çatırdayacak' diyordu.

    aziz başkan sana zamanında az sövmedim ama çok değişik bir adamdın he :)

  • "marketler satıyor, bakkal, manav, kasap herkes kırtasiye satıyor; fakat kırtasiyeciler kırtasiye satamıyor"

    her şeyi anlatıyor bu söyledikleri! niye satamıyorsun çünkü kazıklamaya çalışıyorsun milleti!

  • bud powell, ravel, chopin tarzı piyano çalışı ile oldukça süslemeli bir ballad yorumu ortaya koyan bill evans, adeta sessiz bir devrimcidir. ellilerin sonunda miles davis quintet'ın önemli üyelerinden biri oldu. geçtiğimiz haftalarda kaybetiğimiz veteran davulcu paul motian ve gencecik yaşta aramızdan ayrılan kontrbasçı scott lafaro ile ise bu kez altmışların başında kurduğu ortalığı sarsan triosu özgür bir grup improvizasyonu/interplay hakimiyeti ortaya çıkardı.

    yirmi dokuzda dünyaya gelmiştir büyük usta, plainfield, new jersey’de. klasik müziğe gözlerini açtığı louisiana üniversitesi'nde okurken birçok dixieland orkestrasında çalmaya, çevrelerce tanınmaya başlamıştı bile. ilk caz deneyimleri ise mundell lowe, *red mitchell, george russell ve cazın adeta tanımı olrak niteleyebileceğim charles mingus ile oldu. 1956'da kurallı -cello ile- doğaçlamaları ile kendine özgü harmonik ve melodik etkileşimleri öne çıkaran basçı scott lafaro ve davulcu paul motian'dan oluşan trio'sunu [esas bill evans trio da budur. yetmişlerdeki triolar da pek fena değildir, ancak bu üçlüyle kıyaslanamaz!] meşhur eden albümleri yayınlayacak olan riverside recordings ile bir anlaşma imzaladı. iki yıl sonra, örnek aldığı izlenimciler ravel ve debussy tutkunu olan miles davis ile çalışmaya başladı. bu hayranlıklarını en iyi şekilde ortaya koydukları 1959 yılının başyapıtı ve evans-miles tadına uygun blue in green opus magnumunun da yer aldığı kind of blue raftaki yerini aldı.

    miles davis ile yollarını ayırdıktan sonra, 1961 yılında scott lafaro’nun bir trafik kazası sonucu trajik bir şekilde ölümüne dek bill evans kendi trio'su ile çalıştı. altmışların sonu ve yetmişlerde jack dejohnette, eddie gomez ve marc johnson'ın yer aldığı birçok sıradışı üçlü/dörtlülere de liderlik yapmıştır. [burada fevkalade montreux konserinden bahsetmeden de olmaz pek tabi. gencecik dejohnette ve kıdemlenen eddie gomez ile elli dakikada dünyanın yüreğine iniverdiler.]

    bill evans titiz armonik düşünceleri ve pastel renklerde piyano çalış tarzıyla herbie hancock, chick corea ve keith jarrett gibi birçok piyanisti ve bu satırların yazarını etkilemiştir.

    [kaynaklar: boyutpedia "jazz" dergisi, miles davis'in otobiyografisi, wikipedia, ..]

    (bkz: sunday at the village vanguard)
    (bkz: at the montreux jazz festival)
    (bkz: the brilliant)
    (bkz: waltz for debby)
    (bkz: everybody digs bill evans)