hesabın var mı? giriş yap

  • şu an 36 haftalik hamile halimle her türlü kufru saydığım mal beyanı. sicak bi taraftan yatamiyorum kalkamiyorum bütün kemiklerim ağrıyor. herkes hoydur hoydur gezerken tansiyonum sicakta oynuyor diye eve tikilip kalmisim. üç yaşındaki kızim var bide on dk da bir anne su anne cisim geldi anne gel boyama yapalim anne şu anne bu... şimdi ben ilkini sezaryenle doğurdum ikinciyide sezaryenle dogurcam. ben anne değilim öylemi. çok pis sovuyorum haberiniz olsun. zaten sicak.

  • bence daha fazla vakit kaybetmeden bilim sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık'tan yardım istenmelidir.

    bu karmaşık durumu çözse çözse o çözer. ben kendisinin hislerine güveniyorum.

  • şu an yağlı ev böreği yiyerek okuduğum tüyolar.

    steroid falan demişler. gezegen değil miydi o ya?

  • banyo öpücüğü diye bir şeyin varlığı.

    banyo yaptıktan sonra anne ve baba tarafından şapşup öpülmek. neden öptükleri sorulunca da "çünkü bu banyo öpücüğü" şeklinde açıklama yapmaları. işin tuhafı da bunun üzerine "hıı tamam o zaman" deyip işinize (oyununuza) devam etmeniz. çocukluk böyle bir şey.*

  • bu durumda berat albayrak'ın, "mckinsey algısı cehalet değilse ihanettir" açıklamasını nereye koyuyoruz?

  • kendisine bir sorum olacak.
    asansörde tecavüz edilen damacana, gaziosmanpaşa'da tecavüz edilen kedi, halkalı 'da tecavüz edilen köpek, yaşlı moruğun kerkinmeye çalıştığı köpek, yozgat'ta tecavüze uğrayan heykel, ormanda tecavüz edilen ördek... ve daha niceleri...

    bunlarda da makyaj var mıydı acaba?

    ülkemiz hızla mallaşıyor.
    bildiğin mal bir toplum oluyoruz.
    makyaj yapana tecavüz edilsin öyle mi!
    geberin pislikler.

  • akşam yemeği için marketten 250 gram kıyma almıştım. eve gelirken kapının önünde duran sevimli yavru kediye birazını vereyim dedim, baktım annesi de geldi ve her ikisi de verdiğim kıymayı iştahla yediler, kedileri o halde görünce dayanamadım ve kıymanın hepsini onlara yedirdim. çok sevindiler, benim de içimi huzur kapladı. akşam da makarna yedim.

  • genel olarak dogumumuzdan ölümümüze kadar gecen süre icerisinde mevsimlerin üzerimizdeki etkisini anlatan, olaganustu guzel goruntulere sahip film. ilkbahar dogum, cevreni ve dogani tanimadir. yaz, kendini tanima, üretkenlik zamanidir. sonbahar, olgunluk zamani, hatalarin bedelleri ödenmeye baslar. kıs, ölüm. ve belki hayatı boyunca yüreginde tasıdıgı o tasi, son yolculuguna cıkardı. elindeki buddha heykeli, son yolculugunda yanındaydı. tepeye vardı, bu bir kesisin bu dünyada gelecegi son nokta. buddha heykelini vadiye bakıcak bir sekilde yerlestirdi, o her zaman oradan vadiyi gözetecekti.

    fazla dialoga gerek yoktu bu filmde. hersey özünde. yaslı kesisin bir kac sözü vardır ki hayata dair en güzel dersleri barındır.

    gölün ortasındaki mabet film için özel olarak yapılmış. suyun üzerinde oluşu onun statik olmadığını göstermek içinmiş. belgesel havasında olsun diye oyuncular bilerek bilinmeyen yüzlerden seçilmiş. ayrıca filmin sonundaki yetişkin monk karakterini yönetmen kim ki duk canlandırmış.

  • 5 kişilik bir ailede o an için 4 dilimlik pasta varsa "ben zaten bu pastayı hiç sevmem" diyen kişidir.