hesabın var mı? giriş yap

  • otobüste sadece şoförün gördüğü o boşluk var ya; öyle bir boşluk var içimde, benden başkasının göremediği..

  • düpedüz bir dayatma ve faşizmdir bu. tüm insanları aynı kalıba sokma çabasıdır. illumumatinin filan parmağı var mı bilmiyorum ama harbiden gına geldi bu saçmalıktan.

    hangi giyim mağazasına gitsen hepsinde aynı tarz. ne denesen şıp diye yabışıyor üzerine. ulan ibneler, herkes fimfit olmak zorunda mı? o giydiğin t shirt veya gömlek illa kabak gibi dötünü ortaya mı çıkartmalı? allahım nasıl bir zevksizlik bu. bu modayı kim çıkardıysa hepsinin allah belasını versin.

    hayır, ben de şişman biri değilim ama fena gıcık oluyorum buna. bi pantolon deniyorsun hepsi yapışıyor bileğine. ulan ben ayakkabının üzerine salınsın isiyorum. zaten 46 numara ayakkabı giyiyorum, çok tuhaf duruyor. zevkime göre bir pantolon bulamayacak mıyım. modelini, rengini beğendiğim tüm pantolonlar böyle. nerdeyse tüm kıyafetlerde de aynı durum. yetti artık be. tekrardan, estetik anlayışınıza sıçayım!

  • gerizekalı ruslar bu savaşta yenilmek için ellerinden geleni ardına koymamışlardır. özetle:

    -daha savaşın başlarında yetersiz rus pasifik donanması vladivostok limanına hapsolur, japonlar port arthur ve civarında rus kara kuvvetlerini silkelemeye başlar.
    -ruslar baltık donanmasını pasifiğe göndermeye karar verir.
    -rusların sahip olduğu en modern 6 savaş gemisi yola çıkar ama ne gemiler ne tayfa savaşa hazır haldedir
    -oryol zırhlısı daha limanı terk edemeden batar.
    -oryol tekrar yüzdürülür ancak bu defa da bir amerikan yelkenlisinde bulunan minyatür bir denizaltı bütün üssü sinsi bir japon saldırısı ihtimaliyle alarma geçirir.
    -sonunda rus hükümetinin amerikalılardan bir denizaltı satın aldığı ve söylemeyi unuttuğu anlaşılır.
    -bir şekilde 1904 sonbaharında kuzey denizine doğru takvimin gerisinde yolculuk başlar
    -japonya'nın müttefiği olan birleşik krallık bizzat savaşta değildir ama ruslar britlere güvenmemektedir.
    -bir gece yarısı, filo dogger bank civarında seyrederken ikmal gemisi kamchatka alarm verir ve torpido botlar tarafından saldırıya uğradığını bildirir.
    -bütün filo geminin yardımına koşar ve silahlar ateşlenir.
    -çatışma sırasında rus kruvazörleri aurora ve donskoy düşman gemisi sanılarak defalarca kendi gemileri tarafından vurulur, 2 denizci ölür.
    -bir çok gemi torpido saldırısına uğradığını bildirir, hatta borodino japon askerlerinin saldırısına uğradığını bildirir ve kaptan gemiyi tahliye etmeye kalkar.
    -20 dakikalık çatışmadan sonra ateş kesilir, arama ışıkları yakıldığında düşmanın oldukça korkmuş ingilizlerle dolu bir grup balıkçı teknesi olduğu görülür.
    -teknelerden biri batmış, 3 ingiliz balıkçı ölmüştür.
    -rus filosu hiçbir şey olmamış gibi yola devam eder.

    dikkat edilirse rus filosunun balıkçı teknelerine karşı kayıp oranı 2'ye 3 ölüdür, oryol 500 top mermisi ateşleyip hiçbir şeyi vuramamıştır ve bu filonun vladivostok'u japonlardan kurtarması beklenmektedir.

    -sabah olduğunda ingiliz balıkçılar limanlarına dönüp olanları anlatınca ingiliz donanması cinnet getirir ve bütün kanal donanması denize açılır.
    -ruslar birdenbire, kuyruklarında kendilerini takip eden 28 savaş gemisi bulurlar.
    -ingilizler rus filosunu ispanya açıklarında yakalayıp kuşatır ve ancak st. petersburg resmi olarak özür dileyip ingilizlerin intikam olarak bütün rus gemilerini batırmaması karşılığında yeterli tazminatı ödedikten sonra bırakırlar.
    -filo sonunda tam yol okyanusa açılır ama ümit burnunu dönene kadar ikmal gemilerinin yarısı mekanik arızalar yüzünden bozulur.
    -madagaskara vardıklarında ise, ikinci bir emir gelene kadar orada kalmaları istenir: görünüşe göre rus hükümeti başta çok eski oldukları için filoya katılmayan diğer baltık filosu gemilerinin de pasifiğe gönderilmelerine karar vermiştir.
    -ruslar 2 uzun ve sıcak yaz ayı boyunca madagaskar limanında beklerler, denizcilerin gemilerden çıkmasına izin verilmediği için içerideki yaşam şartları gittikçe güçleşir, sıtma salgınları başlar ve filo mürettebatı üç ayrı isyan çıkarır.
    -sıkıntıdan atış tatbikatı yapılmasına karar verilir; gemilerin hiçbiri, hedef gemiyi çeken bir tug dışında hiçbir hareketli hedefi vuramaz.
    -tatbikat erkenden iptal edilir çünkü limandan yeterli cephane alınmadan yola çıkıldığı fark edilir. bu sırada ikmal gemisi kamchatka ortada bir neden yokken batmaya başlar ve kruvazörlerden biri ana toplarından birini tıkayan "oldukça büyük bir yılan" yüzünden ateş edemediğini iddia etmektedir.
    -nihayet destek gemileri gelir ve pasifiğe doğru yola çıkılır, bu sırada limanda ölen denizciler için cenaze töreni yapılır ama borodino selamlama salvosu sırasında gerçek cephane kullanarak aurora'yı tekrar vurur.
    -filo nihayet pasifiğe ulaşır ve vladivostok'a gitmek üzere tsushima boğazına girer.

    sonrası için:

    (bkz: tsushima deniz savaşı)

  • rüzgar'ın etrafındaki arkadaşları ve peşinde koşan kızlar zaten onunla aynı karakterde olduğu için etkilenmeyecektir. hatta teselli bile edeceklerdir "mağdur" arkadaşlarını. çünkü bura türkiye, ne bekliyon.

  • tamamen dolandırcılıktır. ebru gündeş ve reza tam film çeviriyorlar şu anda karşılarında aptal var tabi.

    senelerce amerikaya git sin gelsin ebru gündeş talimatları alsın reza beyden. sonra seneler sonra biz ayrılcaz! yok ya. buna gerizekalılar inanır anca. ne hesaplar kitaplar yapıldı kim bilir!

    aynı demet akalın okan kurt olayındaki gibi. okan kurt iflas ediyor. bunlar tutuşuyor avukatlarla görüşmeler vs. yalandan ayrıldık falan ki demet akalın a icra gelmesin. sonrasında tekrar beraberiz ayaklarına evlenmiyorlar birlikte yaşıyorlar. evlensenize lan dolandırıcılar.

    bu ebru gündeş dahil savcılık soruşturma açması lazım kocası vatan hainliği ile suçlanıyor. ebru gündeş in yardım yatakliktan çoktan tutuklanması gerekli ama nerde işte. bu mal mülk nerde reza efendinin? ne yaptın onları ebru hanım? bunların hesabını ver önce!

  • lüks araçta kokain kullandığına ilişkin görüntüler ortaya çıkan eski akp genel merkez personeli kürşat ayvatoğlu, "kokain değil, şaka amaçlı pudra şekeri çektik" dedi, adli kontrolle serbest bırakıldı.

    edit: ulan 82 milyon gördü adam hala utanmadan yalan söylüyor

    edit-2: yıllarca o kadar dirsek çürüttük, bu adamın şimdiki servetini ömrümüz boyunca çalışsak kazanamayız, aksini düşünen var mı

    https://ankaragazetecisi.com/…di-serbest-birakildi/

  • genelde mitolojik olarak düşünülmüş ancak gerçekten yaşamış olma ihtimali olan ya da gerçek varlıklara dayanarak yaratılmış olan bir yaratık, mitolojik hayvan. ben en azından en eski ejderha miti üzerinden birkaç şey paylaşmak istiyorum, naçizane.

    ejderha miti ve geleneği en çok uzak doğu kültürleriyle özdeşleşmiştir fakat sadece bu kültürlerde yoktur. çin ve japon uygarlıklarındaki ejderha mitlerinin yanında antik mezopotamya, anadolu ve hellen kültürlerinde de ejderha tasvirlerine bolca rastlanır. hatta iskandinav mitolojisi'nde ve güney amerika'nın eski uygarlıklarında da (inka, maya ve aztek) ejderha mevcuttur. ilk bakışta ejderha kavramına uzak kültürler gibi gelse de, yunan mitolojisi'ndeki kraken ve iskandinav mitolojisi'ndeki jörmungandr, aslında bir tür deniz ejderhasıdır. (gerçi kraken daha çok ahtapota benzer. ) bu durumun düşündürdüğü ilk şey elbette antik çağlarda dünya çapında kültürel etkileşimin tahmin ettiğimizden çok daha fazla olması. ancak başka bir açıdan bakacak olursak, bu durum ejderha adlı bir hayvanın gerçekten yaşamış olabileceğini de düşündüren bir etmendir.

    kraken ve jörmungandr.

    iskandinavya'da ejderhadan bahsetmişken, lindworm'u da unutmamak gerekir tabi. o da şöyle bişey; isveç'te bir runik yazıt.

    bunu en çok, bilinen en eski ejderha tasvirlerinin olduğu babil mitolojisi'nde görüyoruz. bugün bilenen en eski ejderha tasviri babil yaratılış destanı olan enuma eliş'te geçen tiamat'tır. enuma eliş yaklaşık olarak m.ö 1600'lere tarihlendiği için, ejderha tasvirlerini de bu zamana tarihleyebiliriz. tiamat her ne kadar en eski mitlerde bütünsel bir varlık, ilksel deniz (aslında deniz bile değil, ilksel denizi çağrıştıran bütünsel ve soyut bir varlık) olarak düşünülmüş olsa da, enuma eliş'te tiamat ile marduk mücadelesi anlatılırken muhtemelen babilli katipler tiamat'ı tarif etmek kaygısına düşüp onu bir canavar, bir ejder olarak tasvir etmişlerdi.

    (bkz: #29290950)

    buna rağmen antik kaynaklarda tiamat'ın ejder olduğuna dair ne bir görsel ne de bir metin var. gerçi tiamat'ın yedi başlı bir ejder olarak tasvir edildiği bir duvar resmi vardır ama, o da yeni asur zamanına (m.ö. 7. yüzyıl), yani destanın yazılışından çok daha sonraya tarihlendiği için güvenilir değildir.

    yedi başlı tiamat ejderi.

    ama destanda tiamat'ı mağlup eden marduk'un evcil hayvanı olarak muşhuşşu adında bir ejderden beslediğini biliyoruz. bu ejder için marduk sürekli "islah edilmiş" ifadesini kullanır. bu yüzden bu ejderin tiamat olduğu düşünülüyor. tabi bu bilgi popüler kültüre çabuk yansıdı ve tiamat ejder olarak kabul edildi. ama kesin bir şey söylemek zor, zira çok az kaynak var.

    marduk ve muşhuşşu.

    bunun yanında mezopotamya'daki en bilindik ejderha tasviri babil'deki ünlü iştar kapısı'nda yer alan tasvirdir. bu tasvirin hem bugün de bildiğimiz bir hayvana, komodo ejderi'ne, hem de marduk'un ejderi muşhuşşu'ya benzemesi bilim insanlarını böyle bir hayvanın gerçekten yaşamış olabileceğine ya da en azından mitolojik ejderha tasvirlerinin gerçek hayvanlara dayandığı fikirlerine yaklaştırıyor. zira ilk bakışta zor gibi gelse de, yeni bulgular ışığında mezopotamya uygarlıklarının sandığımızın aksine güneydoğu asya (komodo ejderi'nin ana vatanı) ve çin topraklarıyla iletişime geçtiği artık neredeyse kesin gibidir.

    babil ejderi ve komodo ejderi.

    son olarak bir mesajlaşmadan esin alarak ejderha tasvirlerindeki kanat öğesi üzerinde durmak istiyorum. bildiğimiz gibi en eski çin ve japon ejderha tasvirlerinde kanat pek rastlanan bir uzuv değildir. bu kültürlerde ejderler çoğunlukla uçmazlar. ancak daha sonraki tasvirlere kanat ve uçma özelliği eklenmiştir. bu elbette fantastik kurguların bir ürünü olabilir ama ben bu eklentinin daha öncelere dayandığını düşünüyorum.

    uzak doğu'da ejderha genelde bir çeşit yılan, yani sürüngen olarak tasvir edilir. uzak doğu'nun ejder mitine uçma özelliğini önce hinduizm ve budizm'deki levitation, havalanma kavramı ve daha sonra da ortadoğu mitleri katmış olabilir. bildiğimiz gibi ortadoğu mitlerinde birçok mitsel yaratık uçma özelliğine sahiptir. mesela marduk da uçar, tiamat da. tanrılar, melekler, cinler vs. pek tabi olarak bunlar uzak doğu'dan gelen ejder mitinde etkili olmuş olabilir. ortaçağ'da ipek yolu üzerinden büyüyen iletişimin bu kültürel öğeleri birbirine karıştırmış olması ve bugün bildiğimiz mistik ejderha tipini oluşturmuş olması mümkündür.

  • aynı zamanda kupadaki en ruhsuz ve zevk vermeyen takımdır.

    kuzey makedonya, macaristan, finlandiya gibi nispeten zayıf takımlar bile çok güzel mücadele veriyor.

    edit: yalnız bizimkilerin de hakkını vermek lâzım, reklâmlarda hepsi süper oynuyor.

    ulan her şey para mı bee!

    debe editi: babalar gününde debeye girdik madem,adet yerini bulsun. babam başta olmak üzere tüm babaların günü kutlu olsun.**

  • bunlar pro dilenci. t1 tramvay hattında takılıyorlardı. özellikle turistlerden aldıkları banknotları salisede cebe indirir baba. o torbadaki pet şişe sayısı sabittir.

    edit: dilenci demeyeyim, performans sanatçısı.

    edit 2: tramvay zaten bu.

  • 4 aylık bi tane var bende. konuşmayı çok kolay öğrendi. yemi dışında pek bir şey sevmiyor. biraz tarhana çorbası seviyor bir de her sabah benim çayımdan otlanıyor. sürekli oyun istiyor. şimdi bu elemanlar kafeslerine çok bağlıdırlar bilirsiniz. geçen arkadaşla konuşurken dedim ki, "ben şimdi bu şerefsizi besliyorum, oynuyorum, temizliyorum ama küçülsem de evsiz barksız kalsam kafesine sokmaz bu beni. iki lokma yem yedirmez tekme tokat dışarı atar." o da hak verdi, gıcık kaptık elemandan. allahın sopası yok demek ki dün sinüzitten geberiyordum. sağ gözümün üstünü matkapla deliyorlar sanki. ilaç falan da fayda etmiyor. kanepeye uzandım geçsin diye dua ediyorum. o sırada bu kafesinden çıktı, uçtu kafama kondu. doğrudan gelip gözümün üzerine oturdu. sıcacık karnı sağ gözümün üstüne öyle güzeldi ki. ağrım hafiflemeye başladı. bu sakin sakin hiç kımıldamadan yatarken uykuya dalmışım. uyandığımda yastıkta yanımdaydı ve başımın ağrısı tamamen geçmişti.

    akşamın o saatinde çıktım ballı yemlerden aldım adamıma. bi gün önceki sözlerimi de geri aldım.

  • gothic deyince akla bir değil birden fazla kavram geliyor, şimdi gothic iskandinavdır, hayır hayır amerikandır, siyah saçla gothic olunur, gothic olmak için şatoda oturmak lazım falan gibi çıkarımlar biraz havada kalıyor.
    gothic sanatsal-kültürel açıdan bakacak olursak ortaçağda romanesk dönemi takiben ortaya çıkmış bir akımdır, alası da fransa'dadır, iskandinavya'da değil, kaldı ki goth denen kelime iskandinavyada yaşamakta olan o zamanlar ağırlıklı olarak danimarka kökenli nüfusu kapsamaz, tarihten vizigotları ve ostrogotları hatırlayalım. (roma imparatorluğunun yıkılmasına sebep oldular hani kavimler göçü falan..) gothic kelimesi barbar sanatı tanımlaması yapmak için kullanılmıştır. en büyük özelliği de kendini mimaride göstermesi ve sürekli katedral yapılmış olmasıdır. notre dame, chartres st denis arles ve diğerleri hem hepsi fransa'dadır hem de hepsi meryem'e adanmıştır, pagan döneme, mistisizme göndermeleri olan, bir yandan ortaçağ baskısı yaşanırken bir yandan okültizmin alıp başını yürüdüğü dönemler bunlar.

    gothic mimari deyince aklımıza insanın aklını alacak derecede yüksek tavanlı, sipsivri kuleli katedraller, baktığında "kesin bir tanrı var şu ihtişama bak, sanki tanrının yeryüzündeki temsili şu kilise de canım" dedirten yapılar gelsin. (zaten o amaçla yapılmışlardı)
    gothic resim deyince de bol bol yaldız kullanımı, ciddi suratlı meryem ve isa figürleri, dini hikayeleri bakanın gözüne soka soka anlatma anlayışı.
    gothic heykel dersek o henüz mimarinin içinde yer alan binadan bağımsız olmayan kabartmadan hallice haldeydi.