hesabın var mı? giriş yap

  • ülkemizde uygulanan 70'lerden kalma mtv sistemidir.

    gelişmiş ülkelerde vergilendirme aracın doğaya bıraktığı ize göre yapılıyor. motoru 5000 cc v8 de olabilir 3 silindir 0.9 da. belli standartlara göre yapılan testler sonucu ortaya çıkan emisyon değerleri aracın vergi miktarını belirliyor. bizde ise motor hacmi belirleyici unsur. haliyle downsizing politikası izleyen markalar (sanırım mazda hariç hepsi) avantajlıyken, benzer performans ve tüketimi daha sorunsuz bir sistemle 2.0 sky-x motordan elde eden mazda çok yüksek ötv oranlarıyla fiyatlanıyor. mazda da kendini modernize etmeyen sistem için neden uğraşayım deyip 1000 tane satsam yeter diyor. yeni mazda 3'ü de 1.5 sky-g ile vitrinde bi şeyler olsun olsun diye getirecekler. olur da bir gün sistem değişirse görürsünüz satıyor mu satmıyor mu...

    yıl olmuş 2020 150nm torq nedir mk diyecekler lütfen mazda'ya bok atmayı bıraksın artık.

  • komik kararlardır. her ayrılık bir milattır, önemsenen bir ilişki olduğunu varsayarsak tabi.
    1. artık kolay kolay "seni seviyorum" denilmiycek
    2. hisler ne derse desin akılla hareket edilecek
    3. hiç bir klasik taktik küçünmeyecek hepsi uygulanacak (kaçan kovalanır vs)
    4. her içinden geldiğinde aranmayacak sevgili yada adayı
    5. düzelir diye beklenmeyecek, düzgün değilse en karizmatik şekilde baybay denecek
    6. yeni stajyerle yüz göz olunmayacak, herkesle hanım bey diye konuşması sağlanacak
    7. kimseye, yeni stajyere de acınmayacak, en ağır işler sınavı olsa bile ona yüklenecek
    8. gülümseyerek uyanılacak, sevgili olsa da olmasa da
    9. anne iki günde bir aranacak
    10. her zaman hoş ve bakımlı görünülecek
    11. eski dostlar aranacak, onlara zaman ayrılacak, sonra niye kimse beni aramıyo diye hayıflanılmayacak
    12. az içilecek, ortamlardan ve mekanlardan mümkün olduğunca uzak durulacak
    13. öküz olma sanatı öğrenilecek
    14. bencil olma sanatı öğrenilecek
    15. dört aydan önce bağlanılmayacak

    editle devam ediyoruz:
    16. eski sevgiliye geri dönülmeyecek, her dilde, kültürde ve durumda asla! (gülmeyin len)

    2011/17. karaoke yapılacak

    2013/oylandıkça karşıma çıkıyor, gülüyorum da bu sefer en çok 15. madde güldürdü. 4 ay: ) stajyerle yine yüz göz olup sıçtığımı da eklemeliyim. neyse hadi bakalım, büyüyoruz, değişiyoruz ama silmiyoruz geçmişimizi.. ayrılık konusunda bunu yazdığım zamandan beri çok şey öğrendim, madem bu kadar sık okunuyor onları da burada söyliyim.
    müptela olmayın sevgilinize. kendinize de müptela olmayın. müptelalık kötü değil, bilakis, en tepesinde "hayat"ın kendisi yazan bir "müptela olunacaklar listesi" yazabilirim buraya. mutluluğunuzun kaynağını tek bir insana indirmeyin. düşününce ne acı değil mi: o varken mutlusun, yokken mutsuz. saçmalık bu. ha, böyle bir gerçeği hepimiz yaşıyoruz, bir bacak entrisiydi: hayatlarımız o kadar boktan ki piyango çıkınca düzelecek sanıyoruz. gibi birşey. söylenecek çok şey var ve ayrılık acısı çekene gerçekten üzülürüm ondan yazıyorum. şunu da diyip kaçiyim şimdilik: zamanında kendimi biri için duvardan duvara vurmuştum. sonra biri için kendimi yerden yere attım. 3-4 ay önce de, yatakta tek başıma yatıyorum, birini seviyorum, çok severek yüzünü düşünüyorum, şöyle bir düşünce geldi: öncekiler iyi ki olmamış. şükür ki olmamış. ne şanslıyım ki olmamış. şimdi, bundan sonrası ne olur hiç belli olmaz ama ne olursa olsun, öncekiler iyi ki olmamış. bunun niyelerini nedenlerini yazamam, kendimden bahsetmek konusunda epey gerilediğim için şimdi bile kendimce fazla gitmiş olabilirim ama sizler için değerli ayrılanlar kendimi zorladım bak. üzülmeyin. üzülmeyince geri geliyorlar zaten: ) hadi çav şimdilik.

  • bir bira sevdalısı olarak arkadaşı çok iyi anlıyorum. bana da mesela viski acayip tatsız, acı, ağır geliyor. bir ara "olm bunu bence laf olsun diye içiyorlar kimse de birbirine itiraf edemiyor" diyordum ve buna inanıyordum hatta.

    sana biranın olayını anlatayım. bir kere birayı hemen sarhoş olmak için içmezsin. elini, ağzını oyalasın diye önünde durur. çay gibi, kahve gibi. yanına bir sürü kızartma, atıştırmalık yakışır. ağzın ekşimez, acımaz. yavaş, yavaş içersin. şanslılardansan 4, benim gibi her gün içenlerdensen 6.da sarhoş olursun. bazı geceler sarhoş olmak istersin 2.birada baileys mi seviyorsun kardeşim baileys içerek devam edersin. ben tekila söylüyorum genelde öyle gecelerde.

    maya kokusu, ağızda dağılan arpa, mısır, nişasta, patlamış mısır notalarına girmeyeceğim. belli ki tadı sana hitap etmiyor ama tadı da biradan biraya acayip tatmin edici oluyor bazen.

  • avrupa'nın yükselen değeri, büyüyen ekonomisi, üretim ve ticaret hacmi, dev istihdam rakamları, sarsılmaz milli iradesi ve demokratik açılımları ile milletler cemiyetinin yeni prensi, orta doğu ve balkan halklarının ezeli hamisi, afrika kabilelerinden amerika yerlilerine kadar tüm dünya ezilenlerinin umudu.

    evet. o bir dünya lideri. o, yeni türkiye.

    yalnız iç ve dış mihraklara uyarı olması bakımından ülkenin adını bu şekilde değiştirmekte fayda görüyorum. anayasanın ilk maddesi de "ülke sınırları içinde kimse kusura bakamaz" şeklinde acilen yeniden düzenlenmeli bence.

    nasıl ki memleketimin en ücra köşesindeki kahvehanede bile "kapalı mekanda sigara içmek yasaktır" uyarıları yazılmışsa, "2013/5107 sayılı bakanlar kurulu kararı ile kusura bakmak yasaktır" temalı afiş ve görsellerin kamuya açık tüm alanlara asılması tez elden sağlanmalı, vatandaş bu konuda aydınlatılmalıdır.

    kusura bakmak isteyen olursa da, onun yeri tabi ki sandıktır. yiyosa gelir efendi gibi kusuruna bakarsın orada. işte demokrasi budur.

  • prof. dr. nuray ekşi'nin habertürk yayınında yaptığı açıklama

    yaz aylarında afganistan'ı terk etmesi beklenen 20 milyon insandan söz ediliyor, izleyecekleri rotayı ve nihai hedeflerini tahmin etmek zor değil. eğer durdurulmazsa türkiye için 15 mayıs 1919 tarihi kadar vahim bir olay olur.

    not: themarbler uyardı, geçen yıldan şöyle bir haber var. konuyla ilgilenenler bunun neden yapıldığını az çok tahmin edebilir belki.

  • gani müjde'nin anlattığı kadarıyla aktarayım.

    cem yılmaz, filmin başrol oyuncusu olacaktı. rol, cem yılmaz için yazılmıştı. röportajlar yapıldı, basın toplantısı bile yapıldı. yapımcı arayışları sırasında gani müjde ve ekibi kanal d binasına gitti. faruk bayhan ve armağan çağlayan'ın da bulunduğu bir ekiple toplantı yaptılar. bayhan, cem yılmaz'ın tavırlarını beğenmedi. (cem yılmaz, o sıralarda yeni yeni popüler olmaya başlamış birisi) lakin, müjde'nin ısrarı ile gösterisine gitti. yine beğenmedi. yapımcılığını almadı. başka yapımcı aradılar. bu arama süreci 1 yılı geçti. bir müddet sonra cem yılmaz, filmden affını istedi. her şey çok güzel olacak filmi için aldığı teklifi kabul etti. film bir süre daha bekledi. daha sonra tekrar faruk bayhan ile gani müjde bir araya geldi. bu kez yapımcılığını aldılar. filmi kanal d'ye sattılar. bayhan da kanal d'nin ne kadar star ismi varsa filme yolladı. mehmet ali erbil, cem davran, hande ataizi, nurseli idiz dahil olmak üzere bütün isimler kadroya bu şekilde dahil oldu.

    film, 1999'da 2.5 milyon kişi tarafından izlendi. o yıllarda ülkedeki sinema salonu sayısı toplamda 800 bile değildi.