hesabın var mı? giriş yap

  • -alo aşkım napıyosun
    +sağol hayatım iyiyim, evde televizyon seyrediyorum. sen napıosun?
    -sen de karı gibi ne oturuyorsun evde anlamıyorum ki...
    +birazdan çıkacam zaten arkadaşlarla ya
    -kim kim?
    +ercan, kamil, ufuk, behzat...
    -kesin bi bok yiyeceksiniz erkek erkeğe siz. ne yapmaya nereye gidiyorsunuz bu saatte?
    +kızlar da var hayatım
    -ne işin var ben yokken kızların arasında senin ha???
    +yok öyle değil hayatım, yani bizim arkadaşların sevgilileri falan, boşta kız yok yani
    -o daha kötü ya, ne işin var onlar çift sen tek..
    +onlar sorun etmiyor ki...
    -sen niye etmiyorsun?
    +lan ben niye edeyim?
    -hoşuna gidiyor galiba...
    +sende gel...
    -ben gelemem!
    +lan o zaman ne yapayım.. manyak mısın?!
    -ne biçim konuşuyorsun sen yaaa? kavga çıkarmakta üstüne yok! nereye gidersen git, beni ilgilendirmez...
    +tamam o zaman
    -nereye gidiyorsun?
    +allah belamı versin, bi yere gitmiyorum evde oturacam..
    -otur zaten evde karı gibi
    +.....
    -sana diyorum orda mısın?

  • aziz nesin'e sorulan soru ve kendisinin verdiği cevap belki birşeyler anlatır;
    "alevi değilsin ki sana ne oluyor?” dedi. "insan değilsin ki sana nasıl anlatayım" dedim.
    kendisini bağlamayan ne varsa yanıp yıkılsın düşüncesinde ki insanlar umarım birgün gerçek sevgiye iyiliğe kavuşur.

  • kahvaltı. bizim ev.

    ben: baba, günaşırı ne demek?
    babam: bir gün arayla demek.
    ben: bunu bana ne zaman söyleyecektiniz baba?
    babam: neyi?
    ben: günaşırının anlamını. ben günaşırıyı yanlış biliyormuşum.
    babam: ne sanıyordun?
    ben: akşam üstü şöyle 5-6 gibi felan sanıyordum. :/

    annem: haha. nasıl öğrendin?
    ben: herkesin içinde!! arkadaş saçına besleyci bi karışım uyguluyormuş. hangi sıklıkla uyguluyorsun dedim, günaşırı dedi. her gün her gün zor olmuyor mu dedim. her gün değil, günaşırı dedi. ben de tamam işte, her akşam her akşam zor olmuyor mu dedim. her akşam değil, günaşırı dedi....

    annem: hahaha ilahi keyfekeder...
    ben: niye öğretmediniz anne?

    kardeşim: aslında söyleyecektik de, senin biraz daha büyümeni bekliyorduk.
    ben: :/

  • ülkenin sınır güvenliğini sağlamak ve kendi insanlarını korumak için başkan'a kafa tutabilen sivil ve askeri bürokratların, yerel yöneticilerin ve siyasetçilerin var olabildiğini gördüğümüz ilginç olay.

  • - verici: daha önce sizi tam 5 kez aramışız niçin daha önceki telefonlarımızı açmadınız?
    -alıcı: sabah saat sekizbuçukta, bir işsiz olarak, uyumayı tercih ediyordum.

  • eğer peygamber efendimiz(s.a.v.) dünyaya geldiği gün bir zengin "bugünden itibaren her gün için fakirlere 2 milyon türk lirası sadaka vereceğim" deseydi ve bugüne kadar yaşasaydı, bugün itibariyle toplam tasadduk ettiği para 128 milyar dolar olurdu.

    tanım: bir örneklem etkinliği

    yıllar sonra gelen edit: bugünkü kurla günlük 3,5 milyon türk lirası sadaka vermesi gerekiyor.
    edit2: bugünkü kurla yaklaşık 4,8 milyon tl ediyor.

    edit3: yetişemiyorum saldım artık

  • sahnelere dönme gibi bir isteği en azından şimdilik olmayan küsellik. loose döneminin ardından genç yaşta elde ettiği beklenmedik ünün altında ezilmiş, ciddi bir depresyon atlatmış, evlenip boşanmış ve kendini kızına ve kişisel gelişimine adamıştır. o zamandan bu yana kenya'da hayır çalışmalarında bulunmuş, toronto üniversitesi'nde oyun yazarlığı dersleri almış ve hatta dedikodulara göre plak satan bir sahafta çalışmıştır. hahah düşünsenize kanada'da leonard cohen ya da celine dion plağı falan almak için bir sahafa giriyorsunuz ve karşınızda şöhretten sıkılmış bir nelly furtado size köşedeki koliyi gösterip "bunlar da yeni geldi." diyor. brooklyn carter bacımı featuring edip random güldürmek gerek bu noktada.

    the spirit indestructible ve özellikle de resmen indie the ride ile aradığını bulamadığı doğru değildir, zira aradığı tam anlamıyla bu sakin ve kaliteli yaşamdır ve müziği yalnızca hobi olarak yine yapmaktadır. köşesine çekilip yaptıklarını sayarken tam da istediğim yaşamı yaşadığını fark edip "ben ne yapıyorum?" diye kendimi sorgulamama neden olmuştur ayrıca. büyük şirketlerin dayatması olmaksızın canının istediği müziği yapmak, yeniden üniversiteye gitmek, sahafta çalışmak, afrika'ya gidip hayır işlerine soyunmak ve spora, uykuya, kitap okuyup seyahat etmeye yetecek kadar zaman ve akşamına da tok karnına huzur... bir de zamanında bedelini sahnede ağlama krizine girmek biçiminde ödemiş olsa da hayvan yüküyle parası da bankada durmakta. 40 milyon albüm satışı, tanesinden 5 dolar kazansa, faizi şusu busu... (bkz: hesaplayan adamlar)

    büyük hayranı olarak sağlığını her şeyin önüne koymasını desteklesem de arada bir yine bir ce-ee dese, sticks and stones gibi şarkılarla en azından single formatında karşımıza çıkıverse de müzik adına en saf haliyle boka maruz bırakıldığımız şu günlerde nostalji dışında da bir şeyler dinleyebilsek isterim tabii.

  • dallama patronun maas sorunca rakam vermenin de elenme sebebi oldugunu gorduk. ulan dingil sen maas veriyorsan ben de saatlerimi emegimi veriyorum sana. sanki bana hayrina para veriyor da istedigim rakami soylemek hata. ben istedigim rakami soylerim, sen kendi butcene gore degerlendirirsin bu adam bu parayi hak eder dersin verirsin ya da vermezsin. 10 koyun gudemeyecek adamlar boyle patron olup emekciyi ezmeye calisiyor ya en cok bunlari islak odunla doveceksin.

    not: isverenim