hesabın var mı? giriş yap

  • aslında düşmek değil de devrilmek desem daha doğru olur. çünkü çocuk öyle sıkı sarmalanmış ki eğilip bükülmüyor. düşeceği zaman sürahi gibi devriliyor. çocuk derken baya küçük çocuktan bahsediyorum. daha yeni koşmaya başlayan çocuklar. fıtı fıtı diye koşuyorlar ya minik minik onlardan bahsediyorum. genelde kafalarında şapka, boyunlarında kaşkol sarılı ve michelin adamı gibi şişkin gocuk giyerler. boyları 45-50 cm aralığındadır. işte bu çocukların düşüşüne bayılıyorum ben. çok komik devriliyorlar lan gülmekten ölüyorum. kaldıran eden olmasa imkanı yok kalkamazlar. çocuk doğrulamıyor ki. bi de ebeveyn kolundan asılınca 45 derecelik açıyla toparlayıp kalkmaya çalışıyorlar ya, o görüntüye de çok gülüyorum. keşke hep böyle sevimli düşsek di mi? hemen doğrultup öperler adamı.

  • ehliyet kurslarının eğitim araçlarında şoförün acemi olduğunu belirten uyarıcı işaretler vardır. bunu gördüğü halde sıkıştırmak için trafik canavarı olmak gerekir.

    kaldı ki tecrübeli bir sürücü bile yokuşta aracı kaldırırken sorun yaşayabilir, sırf bu nedenle birine saldırmak, hatta adam toplayıp geri gelmek tam bir şerefsizliktir.

    sonra o.ç. taksici başlığını sildirmeye uğraşıyorsunuz, önce insan olun.

  • bence türkiyeyi işin içine dahil etmeye çalışan barzo bir hareket. tamamen masum göremiyorum. halk istediğini yapar ama türkiye bayraktarla ilgili paylaşım yapılmamasını rica etmişken ukrayna devleti/istihbaratı eliyle de cayır cayır her gün paylasim yapılması tesadüf gelmiyor.

    p***ler yeter lan iliğimizi sömürdünüz. hangi ülke başka ülkeden silah alıp bu kadar gergin bir ortamda reklamını yapar yahu? o silahın parasını vermişsin, artık senin olan bir şeyi kimi ürettiğinin ne önemi var ya? ruslar zaten kinci millet...

    mahalle kavgasında sürekli abi ismi veren velet gibiler.

  • türkiye özel okullar derneğinin ınstagram sayfasından "meb bürokratları ile yaptığımız, özel okul sorunlarını dile getirdiğimiz" diye yaptığı paylaşımda arkada bulunan slaytta görüleceği üzere özel okullar derneğinin nelere çalıştığını göstermektedir.

    görünen maddelerden bir kaç tanesi:

    - öğretmenin tek taraflı feshinin engellenmesi!

    - kayıt ücreti zamlarının liste fiyatı üzerinden yapılması gerekliliği

    - özel okulları itibarsızlaştıranlara yasaya eklenecek maddeyle yaptırım uygulanması.

    o maddelerden daha göremediğimiz neler var acaba?

    edit2: halihazırda zaten sözleşmeye ek madde ekleyerek tek taraflı fesihi cezaya maruz bırakabiliyorlar. burada böyle bir talepte bulunmak neden?

    bakın şunun da altını tekrar çiziyorum öğretmen zaten haksız yere kafasına göre sözleşmeyi fesih edip giderse, kurum sene başı imzalattığı sözleşmede karşılıklı tazminat maddesi koyabilir ve öğretmeni dava edebilir bunda değişen hiçbir şey yok hep böyleydi. aynı şekilde kurum da öğretmeni sebepsiz çıkarırsa öğretmen dava edebilir. buna rağmen böyle bir maddenin oraya yazılma amacı nedir?
    başlığa yazan özel kurum sahiplerinden anladığım kadarıyla onlar istiyor ki ben sözleşmeye böyle karşılıklı tazminat maddesi eklemeyeyim buna gerek kalmasın ki bana bir yaptırımı olmasın , devlet öğretmene 1 sene çalışmama cezası versin.

    koca koca adamlar oturdunuz özel okulun sorunları nedir diye düşündünüz bunları mı buldunuz? öğretmenin maaşını ödemeyen özel okullar, öğretmenin sigortasını yatırmayan özel okullar , eğitim ödeneğini yatırıp öğretmenden geri isteyen özel okullar? gibi bin tane şey sıralarım burada, bunlar özel okulların sorunu değil değil mi?

    iyi öğretmeni memnun edip nasıl uzun süreler birlikte çalışabiliriz bizimle kalmasını sağlayabiliriz diye konu başlığı açmakta var değil mi?

    kaynak:

    https://www.instagram.com/…vb/?utm_medium=copy_link

    https://imgyukle.com/i/ehhn0a

    https://imgyukle.com/i/ehhj51

  • benim bu. üniversite yıllarıma kadar makarna ve menemen dışında pek bir becerim yok idi. kahvaltıda yağda sucuk kavurmaktan başka bir becerisi olmayan iki adamla eve çıkınca birden oktay usta'ya bağladım azizim. sabah kalkıyorum sucuk, akşam eve geliyorum menemen... 15 günün sonunda bakmışım 2 kg vermişim. yok dedim bu böyle olmayacak, bu iki andavalın şu ev menüsünde bir sik geliştireceği yok . gittim marketten yarım kg fasülye aldım. annemden görmüştüm, o bir gece önceden ıslatıyordu. gece yatmadan önce çocuk gibi heyecanlanarak suya koydum onları. okuldan gelmem ile birlikte heyecan ile mutfağa attım kendimi. bir yandan odaya gidip internetten tarifine bakıyorum, diğer yandan mutfağa koşup uyguluyorum. lan 45 dakika oldu, tüp harıl harıl yanıyor fasülye bana mısın demiyor. hala daha taş gibi. aradan bir 45 dakika daha geçti ve sonunda kuru fasülye halini almaya başladı. ilk deneme olmasından dolayı biraz kötü yapmışım ama sonraki denemelerimde muhteşem bir fasulyeci oldum ben. ilerleyen günlerde yanına pilav yapmaya falan da başladım, sonra mercimek çorbası, türlü, patates yemeği derken bir baktım annem gibi olmuşum.(tamamen abartı)

    yalnız dikkatimi çeken birşey oldu. alt tarafı bir fasülye yapacaz 90 dakikada ancak pişiyor. milangazın tanesi olmuş 55 lira. buna ne gaz dayanır, ne bütçe. meğersem bunun da teknolojisi varmış. tabi ne bilelim, aradım valideyi sordum. yav dedi o öyle zor pişer, sana evde kullanmadığımız düdüklü tencereyi yollayım daha kısa sürede pişirirsin. hah dedim anacım elini ayağını öpeyim yolla. düdüklü tencere teknolojisini öğrenene kadar 15 günde bir tüp bitiriyoruz. beşiktaş, milangaz patronu demirören zamanı o dört portekizli yıldızı türkiye'ye getirdi ya; hah işte o benim kuru fasülye yapmaya başladığım günlere tekabül eder.

  • çalın. iyi çalamayacaksanız da, virtüoz olamayacaksanız da, küçük yaşta başlamadıysanız da, günün birinde adınız gitarla birlikte anılmayacaksa da çalın. çalmak istiyorsanız, çalın.

    "gitar ayağa düştü hacı." diyenlere takılmayın. neymiş, vay efendim, herkes gitar çalmaya heves ediyormuş. bir toplum düşünün ki her bir ferdi bir enstrümanla az buçuk uğraşmış, bir enstrümandan üç beş ses çıkarmasını biliyor. ne büyük felaket, değil mi?

    güzeldir kardeşim. al gitarını, istersen iki tıngırdat bırak. istersen uğraş, çalış, öğren çalmasını. kimseye borcun yok, virtüoz falan olmak zorunda değilsin. çal gitsin.

  • java'dan çıkıp bölgeyi neredeyse tamamen kontrolü altına alan majapahit imparatorluğu'nun sumatra adası ve açe bölgesi üzerindeki nüfuzunu yitirmesi sonucunda palazlanan bölgenin ilk islam devleti pacem sultanlığının yerine kurulup bölgede yaklaşık dört yüzyıla yakın hüküm sürmüş ve en güçlü olduğu 17'nci yüzyılın ilk yarısında sumatra adasının yarıdan fazlasını ve malay yarımadasının da önemli bir kısmını elinde tutmuş olan, ikinci selim döneminde kısa bir süre osmanlı imparatorluğu'nun himayesine gitmiş ve osmanlı ile yıkılana kadar da sıcak ilişkiler sürdürmüş indo-islam devleti.

    16'ncı yüzyıl itibariyle kendileri kurulmadan önce bölgenin kısa bir özeti için (bkz: majapahit imparatorluğu/#88272802).

    günümüzde banda aceh olarak da bilinen sumatra adasının en kuzey noktasındaki kutaraca şehrini başkent ilân ederek devleti 1514 yılında kuran ali mughayat syah, bölgedeki diğer küçük emirlikler ve yerel devletçikleri kısa süre içinde fethetmeye başladı. pasai, pidie ve daha güneydeki pariyaman gibi adanın önemli şehirlerini on beş yıl gibi bir sürede imparatorluğunun bünyesine katan syah'tan sonra tahta çıkan oğlu salahaddin dokuz yıl tahtta kaldıysa da iç karışıklılara engel olamayarak tahttan indirildi ve 1539 yılında syah'ın küçük oğlu alaüddin, pasai valiliği görevinden ayrılıp sultan olarak tahta çıktı. alaaddin döneminde sadece sumatra'daki yerel halkları birleştirmekten de ötesine geçilerek malay yarımadasına yerleşmiş johor krallığı ve portekiz kolonileriyle de ciddi savaşlara tutuşuldu ve 1568 yılında malakka bölgesine türk gemilerinin de desteğiyle ciddi bir sefer düzenlendi. bu sefer ağır bir mağlubiyetle sonuçlandı ve aşağı yukarı otuz yıl süren bir iç karışıklık dönemine yol açtı. 1607'de 23 yaşında tahta çıkan iskender muda, bu karışıklıklara nokta koydu ve hem kuzey sumatra böglesinde yeniden açe hakimiyetini tesis etti hem de malay yarımadasında açe'nin en güçlü olduğu dönemin yaşanmasına sebep olacak zaferlere imza attı. önce 1614'te bintan adası açıklarında portekiz donanmasına yoğun kayıplar verdirerek stratejik olarak önemi büyük olan tancangpinang limanı'nı ele geçirdi, sonrasında da yarımadanın doğu kıyısındaki kritik limanlar olan johor, trengganu ve pahang'ı fethetti. 1619 yılında kedah'ı da topraklarına katarak malay yarımadasında hakimiyetini daha da sağlamlaştıran iskender muda, daha sonra özellikle portekiz donanması karşısında ağır yenilgiler almış ve kendisinin döneminde sumatra'nın güneyini ele geçirme çabaları sonuçsuz kalmıştır.

    yine de ismi günümüzde havalimanlarına verilecek kadar önemli bir figür olarak addedilen muda sonrasında sultanlığın ciddi bir düşüşe geçtiği aşikârdır. bilhassa, 17'nci yüzyılın ikinci yarısındaki hanım sultanlar dönemiyle birlikte sultanlığın sumatra ve malay topraklarındaki önemli kentleri***** birer birer bağımsızlıklarını ilân ederek bünyeden kopmuş ve 18'inci yüzyıl itibariyle açe sultanlığı'nın toprakları başken kutaraca ve civardaki birkaç ticari merkeze kadar gerilemiştir.

    sultanlığın son iki yüzyılı tam bir sözde bağımsız, ama özde ingiliz ve hollandalı koloniler arasında gidip gelen bir "hasta adam" suretinde seyretmiştir. baharat ve biber ticareti için önemli olan sultanlığın, kendileri için ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünen hollandalılar, 1874 itibariyle başkent kutaraca'yı ele geçirmişse de yaklaşık otuz yıl süren son bir direnişle karşılaşmış ve hem savaşın hem de dönemin yaygın hastalığı koleranın etkisi altında harap düşen açe sultanlığı'nın son temsilcileri 1903 yılı itibariyle hollanda hakimiyetini kabul ederek önce java, daha sonra da jakarta'da sürgün edilmiştir.

  • google 17 yasindaymis..

    turkiye'de olsa kesin tecavuze ugrar sonra da " zaten motordu, araniyordu" denip ustu kapatilirdi.