hesabın var mı? giriş yap

  • serin hikaye degil birader. 32 yasindaki adami kucaginda 5 aylik bebegi, yaninda 5 valizi ve bebek arabasiyla sinirden aglatan bir hikaye. su an bile haksizliga ugramanin verdigi sinirle agliyorum.

    sen musterini yanlis yonlendir, havaalaninda gerekli destegi verme, 5 aylik bebegiyle ortada birak. ucak kacsin. sonra da hatani telafi etmek icin yeni bilet duzenleyip ozur dileyecegine, dosyayi kapat, yeni bilet veremeyiz de. yapacaginiz ise sicayim, insanliginiza da sicayim.

  • leap year irlanda tarihinde oldukça özel bir anlam barındıran kavram.

    her dört senede bir yaşanan bu özel tarihte irlanda'da kadınlar erkeklere evlenme teklifi ederse kabul edileceğine dair bir inanış var. üstelik bu inanışa göre eğer teklifi reddeden bir erkek olursa onun bir şekilde cezalandırılacağına inanılıyormuş.

    bu inanış 19. yüzyılda yaygınlaşmaya başlamış. kadınlar bu özel günde karpostallarla evlenme teklifi ediyor.

    tabii bilimsel açıdan çok da değeri olmayan bu inanışın bir kültürü var.

    efsaneye göre bu inanış taaaa 5. yüzyıla kadar dayanıyor. bridget ismindeki rahibe [(bkz: saint patrick)st. patrick] e (bu isim irlandalılar için oldukça özel bir isim) kadınların evlenme teklifi için çok uzun süre beklediğini söylüyor. st. patrick'te bunun üzerine kadınların dört yılda bir yaşanan bu günde evlilik teklifi etmesiyle ilgili bir talimat vermiş. bu tarihten itibaren bu efsanenin yayıldığı düşünülüyor.

    bir diğer inanışa göre ise iskoçya kraliçesi margaret 1288'de bekar kadınların artık yıllarda evlenme teklifinde bulunmasına izin veren bir kanun çıkarmış.

    artık yıl diye bir efsane çıktıkça olayın dallanıp budaklanmaması da kaçınılmaz olmuş. ortaya çıkan diğer efsanelerden bazıları ise şöyle olmuş:

    - iskoçya inancına göre artık yılda doğan kişinin hayatı daima acıyla olur. oldukça dramatik.

    - bir önceki maddenin aksi olarak diğer inanış ise bu gün doğan kişiler çok şanslı olurmuş.

    - yukarıdada bahsettiğim gibi bu gün evlenme teklifi eden kadının evlilik teklifini kabul etmeyen erkekler cezalandırılır. efsanelikten ayrıldığı nokta ise şu: iskoçya'da kraliçe margaret evlilik teklifi yapan kadının rüyasındaki evliliği gerçekleştirmeyen erkekler için para cezası emretmiş.

    - artık yıl boyunca evlenmemeli/boşanılmamalı. bu da yunanlılara ait bir efsane.

    - ölüm belası hepimizin üzerinde. insanlar artık yılda ölüm sayısında artış olduğuna inanıyor. bu da doğruluğu kabul edilmiş bir bilgi değildir. o yüzden şimdiye kadar efsane olarak anılmıştır.

    büyün bunların yanında bu efsanenin anlatıldığı dandik bir film de var: leap year.

    film her ne kadar ortalamanın altında olsa da irlanda'nın güzelliklerini görmek için muhteşem bir fırsat. gerçekten ülkeyi ancak bu kadar tatlı anlatabilirlerdi. tavsiye ederim.

    kaynak:

    http://www.bbc.com/…r/2016/02/160229_artikyil_5_gch
    http://preen.inquirer.net/…-that-wed-like-to-debunk

  • ...
    -benimle konuşma şeklin hoşuma gitmiyor.
    -benim de sizin benimle konuşma şekliniz hoşuma gitmiyor.
    -ne biçim konuşuyorsun sen?! ben patronum! ... nereye gidersen git.
    -kovuldum mu ben az önce?
    -evet.
    ...

    kovulduğum gündür. kutlu olsun.

  • nükleer bombadan sonra yeryüzünde; hamamböcekleri, emlakçılar, taksiciler ve müteahhitler hayatta kalacaktır. merak etmeyiniz, bir şey olmaz onlara.

  • 'nasılsa bir gün ayrılacaktık, neden üzüldün ki?'

    sana üzüldüm çemçük hatırladıkca küfredicem de...

  • nuri bilge ceylan'la ne alıp veremediği olduğu meselesi üzerinden kral ve ben'in şu bölümündeki tespitine katılmadığım hoca. (11. dakikanın sonrasında başlıyor, "temel itirazım" diyor)

    bir zamanlar anadoluda için "anadolu insanı böyle değildir, neşelidir" diyor. fena halde yanıldığını söylemek zorundayım. durduk yere ercan kesal'ın muhtar rolünde rahatsız rahatsız kıpırdanmıyoruz izlerken. çünkü gerçek. köyün mülki idari başı olarak muhtar tam da budur bozkırda. kendi kültürünü dipten bir kibirle sahiplenip zengin sofrasını yer sofrası olarak kuran ama yine de "biz de cahil değiliz" kaygısıyla çocuklarının şehirli başarılarını savcıya anlatan muhtar. orta anadolu budur.

    savcıya geleyim. taner birsel'in canlandırdığı taşra memuru/bürokratı tam olarak budur. polislerin gerçekten komik buldukları esprilerine güldükleri, gülerken çıkan kaz ayaklarına kadar, kendi statüsüne yakın bulduğu için muhabbet etmeye çalıştığı doktora yine bildik bir kibirle yanaşan savcı ancak bu kadar aktarılabilir.

    türkiye insanı (özellikle orta anadolu) asla neşeli değildir. mutsuzdur ve yoğun bir temelsiz kibir taşır. bunu o toprağa ayağını bastığın anda anlarsın. boğucu, kaçamayacağın bir mutsuzluk, kendinden olmayanı yok etmek için ilk fırsatı kaçırmayacak ama sorsan hoşgörülüyüm diyen bir kibir. ceylan bunu varoluş problemi ile bir miktar istediği yöne çekiyor, farklı olarak. ama anadolu insanını iyi tanıyor. o toprakta iş yapan herkes ne yapıyorum ben burada diye sorar sıklıkla kendine ki bu da doktor karakterini gerçekçi kılıyor.

    korkarım ki yanlış tanıyor anadolu'yu canikligil. kasaba ailesi mensubu olmak, tabii olduğu toplumu yerinde okumak için yeterli bir referans olmasa gerek. zira, türkiye tam olarak budur.

    benim sinemaya çocukluktan bu yana ancak amatör bir ilgim var. kendisinin videolarını yoğun bir ilgiyle izliyorum. izlediğim kadarıyla bir filmde gerçeklik falan aramak, okumasını iyi yapamamış seyircilerin işi. işte bu noktada çelişiyor kendiyle. temel itirazım dediği nokta nbc hikayelerinin gerçekçi olmaması?

    kanımca bir zamanlar anadoluda en iyi filmi nuri bilgi ceylan'ın. hâlâ.

  • biz şimdi bu çocuğu ekmek almaya giderken vurup 9 aydır can çekişmesine neden olanlara "emri ben verdim" diyenlerle sandıkta hesaplaşacağız, öyle mi?

    çocukların ömrüne oy biçenlere lanet olsun.

  • abi ben neden böyle şeyleri izleyemiyorum?

    başkası adına utanmanın zirvesini yaşıyorum her seferinde.

    belli bir yerine kadar izleyip tam da o önemli kısım gelince direkt videoyu kapatıyorum. yapamıyorum.

    t-ilbey bey hakkındaki bir iddia.

  • türkiye'nin asıl sorunu budur işte. ülke insanının %95'inin eleştirdiği konu hakkında hiç bir bilgisi yok.

    olm dizi ara verdi, yeni bölüm gelmiyor. ne yapsın insanlar, eski bölümleri izleyip izleyip sözlüğe mi yazsın amk?

  • doğru şeyler söylüyor ama apo adı geçtiği an diğer söylediklerinin pek anlamı kalmıyor. abdullah öcalan, herhangi legal bir konuda hak veya söz sahibi olamaz. hani olmaz ya, hdp tek başına iktidar olsa bile öyle bir şey olamaz. yıllardır şu apo ve pkk ısrarı yüzünden kürtlerin söz hakkı olmuyor, legal siyaset yapamıyorlar. zararın en büyüğünü kürtlere veriyorsunuz.

    seni haksız yere muhalefet yaptığın için içeri attılar (gerçi o zamanlar bile apo diye tutturuyordun ya), muhalefet ve halk sana destek vermek istiyor ama hemen bir apo güzellemesi yapıyorsunuz. pkk sempatizanı kürtler hariç şimdi halk sana nasıl destek versin? sana destek vermiş herkesi bir anda pkk destekçisine çeviriyorsunuz.

  • hesaplayan adamlar bu konuda şöyle diyorlar: "evet görünür", havanın sıcaklığı, nemi, tozu vs. etkendir ama uygun şartlarda görünmesi çok olasıdır. neden mi?

    teorik olarak bir cismin kilometre cinsinden görünme uzaklığı o cismin metre olarak yüksekliğinin karekökünün 3,57 ile çarpılmasının sonucuna eşittir. bu elde edilen sonuç gözlemcinin yüksekliğinin (örneğin deniz kenarında ayakta durun birisi için 1,7 metre gibi) karekökünün 3,57 ile çarpılması ile toplandığında o cismin teorik olarak görünebileceği azami mesafe ortaya çıkar. normalde mesafe atmaosferdeki ışık yansımaları nedeniyle bundan da uzundur.

    yani bir cismin görünebileceği teorik maksimum mesafe için formül;

    d=3,57*((sqrt(h1)+sqrt(h2))

    d= maksimum görünme mesafesi (km)
    h1= gözlenen cismin yüksekliği (m)
    h2= gözlemcinin yüksekliği (m)

    uludağ'ın zirvesi 2486 m, bunun karekökünü alıp, 3,57 ile çarparsak yaklaşık 180 km çıkar, istanbul'un marmara sahillerinin uludağ'a olan mesafesi ise 110 km civarındadır.

    not: hesaplamalar dünya için geçerlidir, bunu mars'ta denemeyin.

    http://en.wikipedia.org/wiki/horizon

  • her sabah komşumuz bay adams'ın çim biçme makinesinin sesiyle uyanmamla birlikte gerçekleştirdiğim eylemdir...

    lanet olası ihtiyar bir günde çimleri biçmesen ne olur sanki !!!

  • sınava öylesine giren birini geçmek için gerekli eforu sarf etmemiş birisinin hak ettiği sonuç.

    edit: sınava öylesine giren *herkesi* geçmek için gerekli eforu sarf etmemiş birisinin hak ettiği sonuç. bundan şikayet eden kişiler okuduklarını anlayabilseler türkçede birkaç net daha yapıp birkaç bin kişiyi geçebilirler aslında. hem sağa sola hakaret edip sinirlerini yıpratmamış olurlar.

    aylar sonra edit: başlık başa kalmış.