hesabın var mı? giriş yap

  • babam bir kaç gün önce vefat etti. acına mı yanarsın, ne oldu diye soranlara bilmem kaçıncı kere anlatmak zorunda kalışına mı, haber verilmesi gereken yüzlerce insana nasıl ulaşacağına mı derken en azından işin bu kadarını whatsapp'ın çözebileceğini düşündük, babamın, annemin, kardeşimin ve kendimin whatsapp hesabından durum mesajı olarak vefat haberini, cenazenin nereden kaldırılıp nereye defnedileceğini paylaştık.

    çok işe yarayıp yaramayacağını bilmiyordum, çünkü ilk defa whatsapp durum mesajı paylaşmış oldum, işe yaradı. babamın yıllardır görmediğim arkadaşları, izmir'den, ankara'dan çıkıp geldiler, onlarca insanla, o sıkıntılı halde iken konuşmak zorunda kalmadık.

    kalitesiz insan olduk ama olsun yükümüz bir nebze hafifledi.

  • anadil ile dini eğitimi bir tutan cahil beyanı.

    biraz insan tanıyın gezin görün. kabuğunuz içine tıkılıp türkiye'nin %99u müslüman safsatalarına inanmaktan oluyor tüm bunlar. insanları ötekileştirmekte olduğunuzun farkına varın.

    bir birey eğer sağlıklıysa herhangi bir dili konuşmak zorundadır ve konuşur. dolayısıyla bunun eğitimini de almalıdır. ama bir birey herhangi bir dine mensup olmak zorunda değildir. çocuğunu istediğin kursa gönderip istediğin eğitimi verirsin veya aldırırsın ancak bütün oğlanlar kızlar da aynısını alsınlar ı savunamazsın.

    evladıma ortaçağ öğretilerini içeren bir eğitim vermek istemediğimden rahatsızım. doğal olan da bu zaten. sen evladına sadece bu ortaçağ eğitimini vereceksen devlet okuluna gönderme o zaman. kuran kursu var hırtı var zırtı var.

  • cotard sendromluların bazıları, ölü olduklarına inandıkları için yemek yemeyi de gereksiz gördüklerinden açlıktan ölürlermiş. bakımlarının en zor yanlarından biri düzenli beslenmelerini sağlamakmış. bir başka ölüm nedeni de, 'yürüyen ceset' olmaktan kurtulmak için bedenlerini asitle vs. yok etmeye çalışmalarıymış.

  • geçmiş olsun. hiç çekilmiyor böyle tipler.

    bizim insanımız bir türlü anlayamadı şu hayat pahalılığının asıl sorumlusunu. domates pahalı diye manava kızan insanlardan ne bekliyorsun gerçi.

    matematik bilmeyince, ekonomi bilmeyince ve sığır gibi yaşayınca işte adamın ortaklaşa böldüğü benzin fiyatına fırsatçılık bu dersin. tam bir aptalmış.

    kadın elalemin arabasına ucuza binmek istiyor ve buna bir şekilde hakkı olduğunu düşünüyor. bu kadar kafasız işte. böyle tiplerle tartışmak kadar vakit kaybı bir şey yok.

    bir de bunlar engellemeden önce ya da gitmeden önce son bir laf sokar "gezegenden silinin" gibi. o nedenle böyle salakça argümanlarla gelenlere kibar ve iyi niyetli davranmayacaksın.

    zaten hak edecek biri olsa öyle salakça bir argümanla gelmez. baştan açıklamasız net olmaz diyeceksin gitsin kendi kocasının canını sıksın ya da anasının babasının.

    ayrıca adamın yakıt dışında görünmeyen bir sürü masrafları ve riskleri var. mesela arabası eskiyor bir defa, bu artık yakıt kadar önemli bir husus. ayrıca bir kaza olsa, sana bir şey olsa, adamın bir tarafından kan alırlar, arabasını altından alırlar, hapse girer. bu riskleri adam senin boklu 50 liran için neden alsın be kadın? bir gram kafası çalışmıyor ya bu insanların.

  • ilkokulda 4. sınıfa kadar birlikte okuduğum erhan'dır benim için. çocuk belki lazım olur diye kocaman bir el çantasına ne kadar alet-edevat bulursa doldurup okula geliyordu. ihtiyaç duyduğum ne varsa erhan'ın çantasında bulabiliyordum. makas, tornavida, conta, maşa, kerpeten bir düşünüşte aklıma gelenler. kendisiyle bir daha irtibat kuramadım. onunla ilgili aklımda tek bir soru var, kaç yaşına kadar o çantayla gezdiği.

  • bakanlık kademesinde bir ortağı olduğu tahmin edilen, akp'nin kurucularından kocadağ ailesine ait bir markadır. konumlandığı mekanlara bakarak "nasıl burada yer almışlar" demenize neden olacak kadar güzel yerleri çevirmeleri buradan gelir.

    sütiş markasının da sahibi aynı aile. son zamanlardaki starbucks eylemlerinin bilinçli olarak bu aile tarafından kontrol edildiği iddia ediliyor.

    (bkz: https://twitter.com/…un_/status/1724472407597928488)

    edit: imla

  • önce şaka sandım, baktım baktım anlamadım.

    sonra gittim derinlerden fularımı çıkardım ve taktım. inanamıyordum, fularlı halimle bile sadece selda bağcan ve frodo'yu tanıyabiliyordum. beynim almıyordu, o harf cümbüşünü ve selda bağcan & frodo birlikteliğini algılayamıyordu beynim.

    bu kadar marjinalliği yakalayamıyordu aciz, yobaz, anadolu çomarı bedenim.

  • insanların içinde bulunduğu bilgi arayışını anlayabiliyorum. fakat, bu arayışı, kendi yolları ile keşfetmeleri gerektiğine inanıyorum. ancak arayışın ne demek olduğunu, nasıl yapıldığını bilmeyenler, doğal olarak öğrenme sürecini gerçekleştiremiyorlar. peki neden? çünkü öğrenme alışkanlığını geliştirmediniz. örneğin, kaç kez bir şeyler öğrenmek için yola çıktınız? bunu yapmak için bir yönteminiz var mı? varsa ne tür yöntemler izliyorsunuz? öğrenmek ve hafızayı pekiştirmek için ne kadar süre çalışacaksınız?

    öğrenme hakkında konuşurken asıl sorun, nasıl öğreneceğimizi bilmememizdir. öğrenme, diğerleri gibi sürekli uygulama yolu ile geliştirilmesi gereken bir beceridir ve bu nedenle uygulanacak bir yönteme ihtiyaç duyar. çoğumuz, öğrendiğimiz yeni bilgilerden korkarız çünkü tüm hayatımız boyunca bunu yanlış bir şekilde yaptık ve üstelik, beynimiz bu eyleme karşı tiksinti yarattı.

    ancak bu negatif zinciri kırmanız gerekiyor; öğrenmek bilgi edinmek istediğiniz konu ne olursa olsun, ertelemeden hemen başlayın, çok fazla uğraşmayın, 15 dakikalık derin konsantrasyon atlamaları ile başlayın, dikkatinizin dağıldığını fark ettiğinizde zihninizin kontrolünü tekrar ele alın. bu kontrolün sizin elinizde olduğunu unutmayın ve aktivitenize geri dönün; 15 dakika odaklanabildiğinizde 20'ye ve sonra 25'e çıkın. her konsantrasyon turundan sonra kendinize 5-10 dakikalık bir ara verin. bu rutini her gün yapın. öğrenme ve ezber gelişmesi zaman alan becerilerdir, beynin bir kas gibi çalıştığını unutmayın.

    beynimiz, kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya belli bir süreç sonunda geçer. beynimiz çok iyi organize edilmiş ve yapılandırılmış bir şekilde çalışır. gün içinde edindiğiniz bilgi biz uyurken işlenir. bugün kullandığınız bilgiler kısa süreli hafızada saklanır. ancak bilgi gün geçtikçe tekrarlanırsa uzun süreli bellekte depolanmaya başlar. sonunda hafızada bilgi olarak kalır. her kullanmak istediğinizde uzun süre mevcut olacaktır. bu nedenle tekrar ve süreklilik yeni bilgi edinmenin ve ezberlemenin temel bir parçasıdır.

    beyindeki nöroplastisiteyi geçici olarak artırmanın en etkili yöntemi, bilişsel esnekliğinizi artırmaktır. bilişsel esneklik, kişinin birden çok kavram veya bakış açısı arasında geçiş yapma becerisidir. bu yetenek, hedeflerinize ulaşmanıza ve sıra dışı fikirler üretmenize yardımcı olan ana faktörlerden biridir. yüksek derecede bilişsel esneklik, genellikle artan zekâ ve daha sağlıklı bir beyin ile ilişkilendirilir. örneğin yeni ve beklenmedik deneyimler, beyinde bir dizi değişikliklere yol açar; gri madde aslında küçülebilir veya genişleyebilir; nöron bağlantıları oluşturulabilir, geliştirilebilir veya kırılıp zayıflatılabilir. beyin yapısındaki değişiklikler, yeteneklerinizde değişikliklere neden olabilir. örneğin, yeni bir fiziksel egzersiz öğrendiğinizde, beyin yapınız değişir: bu aktivite, vücudunuza bu yeni hareketler dizisini nasıl gerçekleştireceğiniz konusunda talimat vermekten sorumludur ve yeni nöron yolları yaratmaya yardımcı olur. aynı zamanda, örneğin okuldan matematiksel bir formül gibi bazı bilgiler unutulduğunda, bu, belleğe bağlandığında belirli nöron kalıpları üzerinde bir etkiye sahip olur. zamanla, sık kullanılmadığında, bu nöron kalıpları bozulur ve hatta tamamen kaybolur. son günlerde, biliminsanları, alışılmadık ve beklenmedik deneyimlerin yaratıcılığı ve bilişsel esnekliği geliştirdiğini ve böylece beyin verimliliğini artırdığını kanıtlayan deneyler yaptılar. bu nedenle, yeni bilgi edinmek, muhtemelen bilişsel esnekliğinizi geliştirmenize yol açacaktır.

    diğer bir yol ise, iç konuşmadır. düşüncelerinizi ve fikirlerinizi kendinize zihninizde dile getirerek bilişsel yeteneklerinizi, özellikle bilişsel esnekliğinizi artırabilirsiniz - başka bir deyişle, bilinçli düşüncelerin dilbilimsel formda kendinize sessizce ifade edilmesi yoluyla. yapılan araştırmalara göre, insanlar bu tekniği uygulayarak düşüncelerin değişimi (yani bilişsel esneklik) üzerindeki kontrolü artırabilmişler. sinirbilimciler, iç konuşmanın bilinçli olarak uygulanmasının, beynin yeni sinir bağlantıları oluşturarak kendini yeniden yapılandırma ve yeniden düzenleme yeteneği olan kendi kendine neden olan nöroplastisitenin bir sonucu olarak beyin yapısında değişiklikler yarattığını öne sürüyorlar.

    üçüncü bir yol olarak, aerobik egzersiz;
    düzenli aerobik egzersizler, yeni beyin hücrelerinin büyümesini teşvik ederek psikolojik durumu iyileştirir. fiziksel aktivite, beyindeki sinir dokularının büyümesi için gerekli olan protein sentezi sürecini iyileştirir, bu da beyinden türetilmiş nörotrofik faktör (bdnf) olarak bilinir ve nöronların gelişimini daha çok tetikler ve yönetir. aerobik egzersizin sadece ruh hâlimizi ve genel bilişsel yeteneklerimizi artırmasının yanında, bilişsel esnekliğimizi artırmak için oluşan güçlü bir dürtüdür. bu nedenle, düşüncenizi birden çok kavram arasında hızla değiştirme yeteneğinizi geliştirmek istiyorsanız, düzenli aerobik egzersiz etkili bir yöntemdir.

    ayrıca, düzenli uyku, özellikle çeşitli nöron ağlarında bilgi işlemeyle ilişkilendirilen rem uykusu, yaratıcılığınızı, soyut akıl yürütme becerilerinizi ve bilişsel esnekliğinizi artırabilir. bu nedenle, düşüncenizi bilinçli olarak değiştirebilme hızınızı artırmak için kaliteli bir gece uykusu almalısınız.

    yani bilginin sihirli bir şekilde beyninize yerleşmesini beklemeyin, bu şekilde işlemiyor hiçbir şey; yeni bilgi edinmekten korkmayın ve aynı zamanda depolanmış eski bilgilerinizin her zaman güncellemeye açık olacağını da unutmayın; beynimiz var olan bilginin tamamını işleyecek ve depolayacak kapasiteye sahip; her iyi alışkanlık zaman ve çaba gerektirir unutmayınız.

  • keske burada olsaydın, yalova feribotunda üst kattayım.
    martılara simit atıyor bir baba-oğul. martılar kadar çocuk da çığlık çığlığa. sen çocukları hele de mutlu çocukları çok seversin.
    sabahın beşindeyiz. günesin denizdeki rengi tarifsiz.
    sabah serinliği ve rüzgar darmadağın etti saçlarımı.
    üşüyorum.
    keşke burada olsaydın, kollarımızı dolardık birbirimize, soğuktan kızaran yanaklarımızı ısıtırdık nefesimizle.
    bak bir sigara daha yakıyorum, sen yoksun diye, ellerim bari ısınsın diye, bir cay daha söylüyorum açlığıma rağmen.
    karşı kıyıya varmamın bir anlamı yok. yıllar da sürebilir bu yolculuk. karşı kıyıda da sen yoksun.

    keşke burada olsaydın. bayram öncesi eminönüdeyim.
    sen bu kargaşayı seversin.
    ben çerezlere bakardım, sen peynirlerden tadardın. ne alırsan bir milyona, ben kerpeten alırdım sen ince uzun şamdan mumlarından.

    mısır çarşısından tarçın alırdık, saten bir kılıfla çamaşır çekmecesine koyardık. boynun gibi tarçın koksun tüm çamaşırlar.

    tahtakaleden sana bir hasır kutu alırdım. bak şu kenarları kırmızı boyalı olabilirdi. içine atamadığın tüm çocukluk hatıralarını koyardın, kurmalı metal horozun ve ziraat bankası kumbaran gibi.

    elimdeki poşette sadece bir bakır cezve olmazdı sen burada olsaydın. yalnızlık kahveleri içmezdim küçük salonumda, beşiktaşta çay bahçeleri dururken.

    keşke burada olsaydın, balkonu yıkadım.
    lambasını değiştirdim ve turuncu minderler serdim yerlere.
    bir battaniyeye sarılıp yıldızlara baksaydık.
    sen ince sesten bir şarkı söyleseydin.
    sonra bana karşıki harabe binaya ilişkin dedikodular uydursaydın. miras davası mıdır nedir.

    sıcak şarap yapmayı deneseydik. olmayınca üzülmeseydik. rutubetten yumuşamış çerezleri tavada kavursaydın sen, ben aklına hayran olsaydım.

    gece duvardaki poster bantlarından kurtulup üzerimize düşseydi. sen hırsız sansaydın. teselli edenin ben olsaydım, bir bardak su getirseydim, saçlarını okşayıp uyutsaydım.

    keşke burada olsaydın, depremler altında kalan ben olaydım. bir ömür depreminde kalmaktansa...

  • kadın haklı, onca dönem varken, sen git chp'nin 15 senedir tek başına iktidar olduğu döneme denk gel. olacak şey değil. çıkışmasın da ne yapsın? zavallı teyzecim.

  • kahve pahalı değil siz fakirsiniz diyen tayfa gelmeden söyleyeyim

    bir kahve için 4 dolar vermek dünyanın her yerinde çok pahalıdır.

    edit :arkadaşlar uyardı her yerde hemen hemen aynı fiyata satıldığı ile ilgili .yine de kahvelerin içeriklerinin kalitesini,çalışan maaşını dahil ettiğimizde kâr marjı çok yüksek çıkıyor diğer ülkelere kıyasla.

  • adından da anlaşıldığı üzere marsı terraform etmenizi sağlayan board game. oksijen, sıcaklık gibi etkenleri yaşanabilecek düzeye getirmeye çalışıyorsunuz. venüs expansionu ile birlikte buna venüs de ekleniyor. kart çeşitliliği çok fazla olduğu için oynadıkça sıradanlaşıp sıkmıyor aksine her oynayışınızda farklı bir stratejiyi denemek istiyorsunuz. oynanılan kişi sayısına ve oyun bilgisine göre 1.5-3 saat arası sürüyor.