ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
annenin payına düşen mirası hacılayan dayı
-
"her ailede aileyi mahveden, iflas ettiren, kavga çıkaran, haksızlık yapan, ortalığı birbirine katan, huzur vermeyen, hak ettiğinden fazla malı üstüne alan en az bir amca veya bir dayı vardır. bizde yok diyosanız bu kişi babanızdır!"
(bkz: pandayavrusu) (bkz: #35385809)
uçak yolculuğu sırasında sinir eden olaylar
-
ucak yolculugu sirasinda degil de sonrasinda sinir eden olaylarin basinda, ucak yolculuklari ustunden fakir edebiyati yapilmasi geliyor.
40 liraya yurtici, 20 euroya yurtdisi seyahat yapiyorsun, artik bu bir statu sembolu degil ki bunun muhabbetini yapanlar seni ezmeye calisiyor olsunlar.
tis arkadaslarim ayda ortalama 15-20 kere ucuyorlar. yoneticilerim icin bu rakam muhtemelen 30'dur. george clooney'nin up in the air filmindeki gibi bir hayati yasayan milyonlarca insan var: her gittigim havaalaninda, otelde goruyorum; yanyana ama yalniz basimiza kahvalti eder, konusmak yerine laptoplarimiza bakariz. klon ordusu degil de drone ordusu.
tabii bu kesim de yine gorece azinlik. ama kriteri, ne bileyim, senede en az bir kez ucmaya cektigin zaman bir anda yuz milyonlara ulasiyorsun.
her gun avrupa havasahasindan 30 bin ucak geciyor. bunun mukemmel gorselini kacirmayin bu arada.
bir yandan istanbul dunyanin en cok direkt baglantili hubi, bir yandan da hala bunu bir statu sembolu olarak gorecek kadar dunyadan kopuk vaziyetteyiz. gelir dagiliminin boktanligi ve agir calisma sartlari elbette bunda buyuk rol oynuyor. ama acliktan agzi kokacak kadar fakir olmayan herkes senede bir kere ucabilir.
***
ucak yolculugu sirasinda sinir edenler:
-ter kokusu. artik iyice bosverdim, ter kokanlara koktuklarini soyluyorum. milletin ortasinda rezil edercesine degil, sadece onlarin duyabilecekleri sekilde. boyle birseyi samimice birinden duymak insanlarin daha once tecrube ettikleri birsey olmuyor, sasiriyorlar. sadece o sasirmaya deger.
-bebek aglamasi. yapacak birsey yok. kulaklari tikaniyor basinctan, acamiyorlar ve bu onlara aci veriyor. sakin aglamayi duymamak icin kulak tikaci filan kullanmayin buna karsi, sonra basinc degisikliginde kulaginiz tikali kalir, zar yirtilmasina kadar yolu var.
-namaz sov yapanlar. bunlari iki uc kez uyarip, sona kargo bolumune kapamak lazim. ucak turbulansa girecek, pilot ikaz vermis, salak hala koridorda dua ediyor. hava bosluguna dussek, 80 kiloluk vucudu bir kalas gibi birinin boynunu kirabilir.
-ucak iner inmez ayaga kalkanlarin nesli giderek tukeniyor. en son ne zaman gordugumu hatirlamiyorum bile. ama ucak taksi yapar yapmaz piston assagi indi moduna girenler hala onemli bir demografi. bunlara hitap eden bir parti kursak akpyi deviririz. kapinin acilmasina en az 5, yurumeye baslamana 10 dakika var. ecis bucus duracaksin oyle, agzinda onundekinin cantasi, kicinda arkandakinin gitari. ilk defa ucanlari tenzih ederim ama onlarin orani yuzde 5-10'tir tas catlasa, geri kalanlarin da birkaci baglantiya yetisecekler ve o kazanacaklari 10 saniyeye ihtiyaclari var desek, her ucusta duzinelerce insan dusunmeden davranan suru hayvanlari olduklarini kanitliyorlar.
-elektronik aletlerin tum ucus boyunca, ucus modu dahil, kullanimini yasaklayan havayollari. ucakta calismak imkansiz oluyor.
-arkasina bakmadan zart diye koltugu yatiranlar. bacagima vuruyor, elimde icecek olabilir, vs. bunlara bir iki saniye sure veriyorum, hani bazen koltuk kontrolsuzce yatiyor, belki donup geri alirlar diye. tinmiyorlarsa, direkt tekmeliyorum koltugu. sonra donup bana cemkiriyorlar. diyorum "ya ben otobuste senin kucagina otursam, sen de beni itince "ama efendi gibi derdinizi anlatsaniz, niye itiyorsunuz" desem?". o vakitten sonra insan gibi konusmaya basliyoruz. insan gibi diyalog olmazsa, bilin bakalim kim kazaniyor? toplu tasimanin altin kurali sudur: arkandakiyle arani bozarsan gotu kaybetmeye mahkumsun.
-gecikmelerin nedenini aciklamayan pilotlar. psikoloji ogrenmiyorlar mi? tabii ki gecikmemizin suresini degistirmeyecek aciklamalari, ama havayolu acisindan asil sorun gercekte beklenilen sure degil, yolcunun algiladigi gecikme suresidir. ve sen birine gecikmesinin nedenini aciklamazsan, o algilanan gecikme suresi gercek sureden fazla olur. bunun hakkinda dunya kadar deney var. havayollari da dunya kadar parayi pazarlamaya harciyorlar. bir yerde bir kopukluk var.
saç baş yolmalı kavga eden gold digger'lar
-
iyi de ikisi de aynı kadın değil mi?
abimiz kadını aynı kadın için bırakmış gibi görünüyor.
az sonra kabalaşacak insan nezaketi
-
(bkz: bak güzel kardeşim) diye cümleye giriş yapıldığı andır.
nba live 2016'da kibar feyzo müziği kullanılması
-
adamlarda nasıl bir ufuk var arkadaş. dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin vefat etmiş şarkıcısının nispeten az bilinen bir şarkısını (ben hastasıyım o ayrı) keşfedip, sampleını alıp üzerine rap yapıyorsun. şaşkınım sözlük.
doktoru dövüp otobüsten atan iett şoförü
-
doktor yerine vatandaş yazılsa olmaz mı? nedir bu doktor vurgusu?
tanım: dövülen bir vatandaşın otobüsten atılması.
meb'in ders müfredatını inanç temelli değiştirmesi
-
allah'ın izniyle x'i bulunuz
edit: sayın cumhurbaşkanımızın talimatıyla x'i bulacağız inşallah
öğretim görevlisinin sosyal deneye tepkisi
-
sosyal deneyin en gözde deneği olmayı başarmış hocadır. farkında olmadan deneye katıldığı ve muazzam bir katkı sağladığı için teşekkürler.
barajın arkasında yerde yatan futbolcu
-
az daha 'barajın arkasında afrodit gibi yatmak' şeklinde başlık açacaktım ki aramaya inandım ve 'barajın arkasında yerde yatan futbolcu' adıyla açılmışını buldum :) ...
kapı eşiklerinden başlayalım :
(bkz: draught excluder)
'draught excluder' için tam türkçe tercüme muhtemelen 'cereyan kesici' olabilir ... açık anlatımıyla izah etmek gerekirse, soğuk hava cereyanını önlemek için kapı altlarına (eşik boşluklarına) konan önleyici materyal şeklinde tarif edilebilir ...
birkaç örnek : görsel görsel görsel
barajın arkasında yerde yatan futbolcu ile bunun ne alakası var derseniz :
2017 yılında iki ingiliz futbol takımı, lig maçında karşı karşıya gelir : 'brighton & hove albion' ve 'liverpool' ... maç, farklı skorla liverpool'un galibiyetiyle sona erer ama yedikleri goller arasında, 'brighton'ın teknik direktörü' 'chris hughton'ı deyim yerindeyse çileden çıkartan, dördüncü goldür ... 'liverpool'un brezilyalı ünlü oyuncusu 'philippe coutinho', firikik atışını sert şekilde kullanır, yerden çakar kaleye doğru ve barajdaki tüm futbolcular aynı anda zıpladıkları için gol kaçınılmaz olur ... 'chris hughton'ın, bu kötü tecrübeyi bir daha yaşamamak adına sonrasında icat edeceği çözüm, barajın arkasına bir futbolcuyu yatırmaktır ...
bu metod zamanla giderek yaygınlaştığında, baraj gerisine yatan futbolculara, kapı eşiklerine konan 'cereyan kesici' (rüzgar stoperi) anlamında 'draught excluder' denmeye başlanır ...
örneklerle süsleyelim : görsel görsel
linklerden faydalanmamış olmakla birlikte, icadın orijinini teyid amaçlı olarak dikkatinize aşağıda not ediyorum :
draught excluder
draught excluder short story
bir sevgi uğruna yapılmış en büyük fedakarlık
-
bir şeylerden vazgeçmek, feda etmek, taraflar arasındaki eşitliği bozar. bozulan eşitlik, gitgide tarafların birini büyütür, diğerini silikleştirir.
büyük fedakarlıklar sevgiden çok şövalyelikle ilgili sanırım.