ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
öğrenci yemeği
-
sade iskender
malzemeler:
ekmek
yoğurt
domates salçası (sos için)
yapılışı:
ekmek küçük parçalara bölünür ve tabağın içine yayılır. üzerine yoğurt dökülür ve salça ile yapılmış sos üzerinde gezdirilerek servis yapılır.
sinema ve dizi tarihindeki pisi pisine ölümler
ülkücülerin hollanda konsolosluğuna saldırması
ivy league
-
bu okulların bazı bölümleri çok fena isimden yer. mesela brown siyaset biliminde ya da yale mühendislikte çok yüksek dereceli olmasalar da (genelde bu iki bölümün rankingleri 45-50 arasıdır) kendilerinden daha kaliteli başka bölümlerle benzer aday profili -ve bolca para- ararlar. isimlerine çok takılmamak lazım, her bölümün kalitesi kendinedir genelde. mühendis iseniz mit, caltech, ohio state, carnegie mellon daha iyi okullardır, ayrıca batı yakasının pek çok okulu, mesela stanford, uc berkeley ve ucla bu okullarla her alanda yarışır, hatta bazılarına toz bile yuttururlar.
erkeğin aşk acısı vs kadının aşk acısı
-
ayrılık insanlar icin: kadını erkeği tabiki de olmaz, ama erkeğin ki daha ağır geciyor nezdimde. erkek aşk acısı yaşamaz, ölüm yaşar, kendinden geçer, depresyona girer, kafasına her şeyi takar. bakımsızdır, pasaklanır, küflenir evi.
bir kaç dk yüzünü görebilmek için günübirlik şehirlerarası yolculuğa bile çıkar. terkedilirken bile fedakarlık yapar.
bu erkeğin çevresinde mutlaka: "sana kız mı yok" diyen bir klişeci de mevcuttur. yarasını deşer.
erkek, aşk acısını unutmaz, unuttuğun zanneder.
alkol, saçma sapan ps oyunlarında teselli arar.
ya kızlar?
hemen şıkır şıkır giyinip çoşmaya giderler. bir de sosyal medyadan ayrıldığını herkese duyurma merak vardır, mutlaka pusuda bekleyen bir adam da olur nedense. instagram, twitter hemen aktifleşir. acılarını eğlenerek, gerdan kırarak atmaya çalısırlar. bir de bunlardan yanında "ececim sana hic yakışmıyordu zaten" diyen bir gerizekalı da mutlak bulunur. sonra bi çocukla tanışılır, bir öpüş yapılır, diğer gerizekalı acı mı çekiyor, üzülüyor mu, kim takar yalova kaymakamını, güzelinden bir fotoğraf paylaşılır. olaylar gelişir.
biri saksımızı çiğneyip gitti
biri duvarları yıktı
camları kırdı
fırtına gelip aramıza serildi
biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
her şeyi kötüledi
bizi yaraladı
biri şarabımızı döktü
soğanımızı çaldı
biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu
ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
bahçesinde 600 milyon dolar bulan meksikalı çiftçi
-
adam belki 650 milyon dolar bulup, 50 milyonunu hacıladı ağalar, hemen salak yaftasını yapıştırmayın. kolombiyalı la o, kayserilinin aklına geleni akıl edemez mi sanıyonuz.
atom bombası sonrası ülkede olası havuz manşetleri
-
paralelciler , geziciler ve dış mihraklar şokta.
2. abdülhamit han tarafından düşünülen ve osmanlı bilim adamları tarafından planlanan atom bombası akp ve sayın cumhurbaşkanı sayesinde yurda döndü.
sarayda ki sığınağından halka seslenen erdoğan ;
benim halkım ilerlemekten vazgeçmeyecek , mutasyondan korkmayın dedi ve mutasyona karşı çıkanları terörist ilan etti.
berber dayaması
-
bugun anladim ki berberler bu olaylari ese dosta da anlatiyor. tam koltuga oturmus trasa baslamis bir iki dayamisken dukkanin kapisi acilir ve berberin arkadasi oldugu belli olan biri sorar:
-metin ne zaman bosaliyorsun?
-cok surmez birazdan gel.
annelerin gezi parkı eylemi hakkında yorumları
-
31.05.2013 cuma : gitme oğlum ne işin var eylemde, ya bir şey olursa, hakkımı helal etmem bak
01.06.2013 cumartesi: dün gittin yeter işte,daha yeni geldin eve, her gün her gün ne işin var, anarşist misin sen?
02.06.2013 pazar: tamam git ama polise bulaşma. taksime git, orada kavga gürültü yok
03.06.2013 pazartesi : nasıldı dün? işten sonra gidicek misin yine?
04.06.2013 salı : akşam sen taksimdeyken biz de burada dışarıdaydık. görmeliydin ortalığı, gurur duyuyorum hepinizle. nebahat teyzenler bile vardı.
05.06.2013 çarşamba : bugün tüm öğretmen arkadaşlar işe gitmiyoruz, taksime gideceğiz. akşam gelince ara beni
9 yaş kavgasına darp raporu almak
-
sacma salak sozlukte baslik acacagina çocuğuna dogru duzgun eğitim ver de arkadaslarina siddet uygulamasin. bu cocuk olmamis. hayvan degil insan yetistirin. iyi yapmis oteki cocugun annesi. cocugun babasi da gelip sana temiz bi dayak atarsa tam olur.
anne ve babanın aşk hikayesi
-
ne zaman düşünsem tüylerim diken diken..
geçen hafta dolan otuz beş yıldan beri otuz beş kuruşla ev geçindiriyorlar. üç çocuk büyütmüşler, okutup adam etmişler. üç çocuklarına da aynı sevgi ile bakmışlar hep, gözlerinde hala o sevgi. hani olmaz da, göstermek istemeseler bile ele verecekler kendilerini, naif bir sevgi sızıyor gözlerinden. işe gitmek için evden çıkarken, arkamdan usulca aralanan perdenin arkasındaki annemin gözünde görüyorum, her sabah.
nasıl başladığı değil nasıl yaşandığı önemli; onca yıl nasıl büyüdüğü, bizi büyüttüğü. onlar dolu dolu da yaşamışlar, damdan düşer gibi de. tepeden tırnağa sevdalılar, sevda nedir biliyorlar çünkü.
çünkü yaşamışlar, yaşıyorlar bu hayatı. tüpsüz kalmışlar, vesikayla ekmek almışlar, kuru üzümle çay içmişler herkes gibi. kaç ihtilal kaç kriz görmüşler. ve hala, sabahın yedisinden gecenin körüne kadar haberlerde gördükleri "dünyaya" üzülüyorlar. yirmi dokuz yıldır onları sabır ve umut ederken gördükçe tüylerim diken diken oluyor benim.
keyif almasını da bilmişler. uğrak lokantası’nda kızarmış yarım piliç ve haydari ile içmişler rakıyı, tam cam kenarındaki masada hem de. bizim gibi rakının yanına pırasa getiren, fasıl diye taverna müziği çalan, damsız girilemeyen yerlere, olmadığı gibi görünen insanların arasındaki masada birkaç arkadaş mahkum kalmamışlar. en son ne zaman sinemaya gitmişler hatırlamıyorlar, dilleri dönmüyor hatırlayınca da zaten filmin adını. o akşam televizyonda ne varsa, bir bardak da çay yanına, en seyredilir eser oluyor o akşam.
bu sevgiyi anlamak istiyorsanız, görmeniz lazım. birbirine güzel söz söylemez, çarçur etmezler iltifatlarını. sevgilim, bir tanem bunlar sahte laflar, yer yok onların lugatında. her gün milyonlarcası gırla giden gerçek sevgi sözleriniz gerçek kıymetini biliyorlar.
yıllarca işten gelirken kesik ankara soğuğunda yüzü kızaran emekli memur babam gibi yüzüm, aşk hakkında düşünürken, utancımdan. hayat bana daha ne öğretebilir? onlarla karşılaştırınca, hokkabazın ağzındaki yalancı alev gibi yabancıyım aşka. oysa onlar, birbirlerine sarılıp kenetlenmişler. ve kalbime bıçak sokar gibi kirpikleri bana, bize doğru dönmüş soruyorlar:
"ya siz?"
birini tanımanın en iyi yolu
-
sessizce durun yanında,zaman geçirin ve bekleyin bakalım sizin hakkınızda ne düşünecek gözlemleyin.eğer senin sinsi olduğunu düşünüyorsa sinsidir.ezik olduğunu düşünürse eziktir.mütevazi olduğunu düşünüyorsa mütevazidir.iyi niyetli biri diye düşünürse iyidir zaten.
sessizliğe,boşluğa,yumuşaklığa herkes şekil vermek ister.ve tabiki vereceği şekil kendisinden birşeyler içerir.
bir doktorun egosundan daha büyük olan şey
30 temmuz 2021 fatih altaylı yazısı
-
müthiş yazıdır.
link
siteye gitmeye üşenenler için amme hizmeti:
--- spoiler ---
tarihe not düşmek için sormuştum zaten
tam 32 gün önce yazdım “nerede bu uçaklar başlığı” ile.
marmaris'te idim, canım orman gözümüzün önünde cayır cayır yanıyordu.
alevler büyüyor, yangının içinde canla başla söndürme çalışmalarına katılanlar, gökten gelecek bir yardım bekliyordu, yangın söndürme uçaklarını.
o uçaklar asla gelmedi.
bir ormancı şehit oldu.
ben de ilgili bakan'a, yani bekir pakdemirli'ye sordum.
“- yangın söndürme uçakları kiraladığınızı biliyoruz. bu uçaklar nerede?
- bu yangına neden müdahale etmediler?
- yangın söndürme uçaklarının nasıl ve nerede kullanılacağına kim karar veriyor?
- bu yangına uçaklarla müdahale etmeyip genişlemesine izin verilmesinin özel bir amacı var mıydı?
- uçakları kullanmayanlar, kullandırtmayanlar hakkında bir işlem yapılacak mı?
- yerli ve milli türk hava kurumu'nun uçaklarını yangın söndürmede kullanmamaya devam edecek misiniz?
- bu inadın bir nedeni, bir gerekçesi var mı?
- hayatını kaybeden orman personeli için üzülüyor musunuz?”
ve altına da şöyle bir not düştüm,
“bu sorularıma yanıt alma ihtimalimin çok düşük olduğunu biliyorum.
ama bazen sorular yanıt almak için sorulmaz nelerin yanıtsız kaldığının tarihe not düşülmesi için sorulur.”
dün aynı anda 20 yerde yangın var.
bakanlık ise 3 uçakla müdahale edildiğini söylüyor.
thk uçakları ise hala yerde.
“bakanlık kiralamıyor, bari biz kiralayalım” diye arayan belediye başkanı ise kayyum yönetimindeki thk'da bir yetkiliye ulaşamıyor.
zaten belediyenin aramasına gerek yok.
orada biraz liyakatli biri olsa yapacağı belli.
“ulan memleket yanıyor” diyecek ve kendi karar verip bu uçakları uçuracak.
yangına gönüllü müdahale edecek.
o koltukta ben oturuyor olsam, yapacağım net bu.
isterse suç olsun, isterse ceza alacak olayım.
“orman yanacağına ben yanarım” deyip o uçakları bakan'a rağmen uçururum.
peki türkiye yanarken thk kayyumu neredeymiş biliyor musunuz?
ben görmedim ama kendi söyledi.
düğündeymiş düğünde.
keşke bir de tarağı olsaydı.
ülke yanarken taranırdı.
--- spoiler ---