hesabın var mı? giriş yap

  • tabii ki de migros ya da carrefour'dur. bim'e, a101'e kaçanlar sigara ve alkolsüzlükten zaten ölmüş demektir. evet.

  • benim epey layk'ladığım test.

    valla hiçbir tahminim olmadan çözdüm, "aman canım doğa moğa bişeyler filan diyecek bana da zaar" şeklinde de bir önyargım vardı.

    paylaşmak istemeyeceğim kadar doğru çıktı. yani o kadar doğru ki, evet benim için gerçekten bir takıntı ve bundan pek de memnun değilim. bana zarar veren bir şey çünkü bu.

    *
    ashash aybunu anlatmam lazım. ek yapıyorum şu an:

    bu entry'yi yazdıktan sonra bir mesaj geldi, "benim sonucumu tercüme eder misin" diye. "ingilizce bilmiyorduysa testi nasıl çözdü ki? aman canım demek ancak o kadarına yetti, sonucu tam anlamadı..." diye düşünüp hemen çevirdim, elimden geldiğinde.

    tam bitirirken "lan" dedim, "zaten benim sonucum da tam olarak bu değil miydi? insanları kaybetme korkusunu takıntı yaptığım için lüzumsuzca korumacı ve yardımsever olduğum sonucu çıkmadı mı? şimdi yaptığıma bak... bu test gerçekten bir harika dostum..."

    neyse gönderdim.

    lan insan bi teşekkür eder lan. ayıp.

    işte benim hayatım böyle geçiyor. biri bişey ister, ben yaparım, teşekkür bile almam, ama sonra biri yine istesin yine yaparım. mallık bedava.

  • ''istediğim yerde kutlarım'' diyen medeni trabzonlulara bak sen.
    sizin şehir merkezlerinizde fenerbahçe şampiyonluğu kutlanacak olsa silahlarla savunmaya geçmeyeceksiniz sanki.

    ''ufak bir engelleme bir faciaya dönüşür'' denmiş fakat, sadece oraya gelen trabzonlular için faciaya dönüşür.

    kırk yılda bir şampiyon oluyorsunuz, efendi gibi kutlayın işte. sırf inadına bağdat caddesinde kutlarsanız, çıkacak kavgaların akacak kanın da vebalini alırsınız.

  • her gün 100 kişi evinde ölü bulunsa dahi hiçbir şeyin değişeceğini düşünmüyorum.

    çünkü olayı görmüyoruz. buradan konuşuyoruz ediyoruz ama, medyanın %90'ı ya görmezden geliyor ya da çarpıtarak aktarıyor. fatih'te ölenlerin ateist propaganda yapan kitap nedeniyle öldüğünü iddia etmek gibi.

  • ulan ulkende senin verginle yapilan yol bile kiralik ekoya mi taktin kafani? duzgun secim kampanyasi yurutun. az bi beyninizi calistirin. kiralik ama calisiyor mu? evet. lan devlet bankasinin bile subeleri kiralik. akil fikir ihsan eylesinler iyi saatte olsunlar...

  • az once cumhurbaskani sifati ile birinin

    - chp, mhp, hdp'ye oy vermeyin, pisman olursunuz.

    cumlesini sarfettigi yayindir.

    akabinde de

    - bunu soylemek zorundayim. halkimi uyarmak benim gorevim.
    uyarmazsam halkim bana yolda, sokakta hesap sorar.
    neden bizi uyarmadin ? diye.

    seklinde devam etmistir.

  • yattığınız ya da oturduğunuz yerden aniden kalkmanızla pozisyon değişikliğine bağlı olarak özellikle sıvı kaybının terle vs. çok olduğu sıcak mevsimlerde daha kolaylıkla oluşan, ani ve kısa süreli tansiyon düşmesi. gözler kararır, baş döner. günlük sıvı alımını arttırmak, ani hareketlerden kaçınmak gerekir. sağlıklı ,normal her insanın başına zaman zaman gelebilir, ucunda ölüm yoktur, paniğe de mahal yoktur.

  • ne zaman ki bir şehit haberi çıkar benim raporda ya da haberde içgüdüsel olarak ilk baktığım şey şehidin çocuğu olup olmadığıdır.

    kesinlikle ajitasyonla falan bir işim yok, kameralara bıçak kemiğe dayandı açıklaması vermek dışında bir şehit evine gittiyseniz görmüşsünüzdür. ortamdaki en çarpıcı şey şehidin çocuğudur. hele ki bebekse 1 yaşında falansa hiç bir şeyden haberi yoktur onun. etrafında feryat figan ağlayan, gözyaşlarını durdurmaya çalışan insanların yanında hep bildiği şeyleri yapar. halıda oynar. kendinin durup durup başını okşayanlardan bunalır. annesinin neden etrafında beş kişinin olduğunu ve herkesin ağladığını bir süre merak eder. babası o sırada bir morg çekmecesindedir. babası kendisini bir daha asla görmeyecektir. ilk adımlarını, ilk karnesini, okuldan mezun oluşunu, düğününü falan tecrübe edemeyecektir. işte o çocuk hayatının o gün geri döndürülemez bir şekilde değiştiğini bilmeden çocuk olmaya devam eder. ama bilirsiniz. zira bu manzara değişecektir. bu ortam insanlık tarihinin gördüğü en ciddi, en dolu sorunun ama bir ama beş yıl sonra doğmasına mutlaka vesile olacaktır. hiçbir cevabın şiddetini dindiremeyeceği bir sorudur o :

    -benim babam nerede anne?
    -şehit oldu yavrum. meleklerle beraber.
    -ama neden???

    ne diyeceksiniz o vakit tam olarak? sünni değil diye ondan 10 yıl öncesine kadar resmen tanıdığımız, meşru saydığımız, karşılıklı resmi ziyaretlerde bulunduğumuz, yıllarca ticaret falan yaptığımız falan bir ülkenin (komşumuz bu ülke) liderini ilk fırsatta sattık. adamın ülkesinde iç savaş çıkınca kendisini diktatör eset ilan edip, hükümet olarak savaşın taraflarından bizim de dini anlayışımıza daha yakın sünni factionla -yani tekbir getirip kafa kesip ciğer yiyen ösocularla el nusracılarla flört ettik. ama sonra gün oldu devran döndü işler pek yolunda gitmedi, bunlar iki elleriyle bir şeyi doğrultamadılar, işte biz de bu cihatçıların elde kalan son toprağını korumak için bu rusyayla iranla masada anlaştık. işte bu amaçla kaleler kuleler gözlem noktaları kurmuştuk top tüfek de girmiştik babanı da üç kuruş maaşa oraya dikmiştik. sonra o ülkenin meşru rejiminin askerleri kendi ülkelerindeki bu bizim kulelere haince saldırdılar. kendisi o yüzden şimdi meleklerle beraber.

    bu çocuğun size cevabınızın kolpa olduğunu farkedip ağız dolusu küfretmesi için kaç yaşına gelmesi gerekiyor sizce? 10? 12?

    vatan uğrunda can vermeyi "komşularla sıfır sorun" politikası güderken onların ülkesinde onların askerleri tarafından öldürülmeye kadar uzatırsanız o masum "neden" sorusunun altında nasıl ezilirsiniz biliyor musunuz? o çocuğun artık babasının olmayışını değil sizin yamalı dış politikanız veya 2007 astana anlaşması, dünyanın bütün dinleri bir araya gelse mantıklı bir şekilde açıklayamaz. o çocuk sizi unutmaz. güneşi balçıkla sıvayamaz, suriyede tam olarak ne bok yediğinizi, niye bu rezilliğin bir aktörü olduğunuzu kendisine açıklayamazsınız.

    artık suriye işi daha da dibe girdiği, artık idlibi halebi geçip zat ı muhterem tarafından şam da denildiği için aklıma geleyor bir takım deli sorular:

    * tsk'yı alıp şam'a girmeyi planlarken bu meşru hiçbir cevabınızın olmadığı kaç adet "neden babam yok" sorusu geldiğinden haberiniz var mı?

    * o operasyonda düşenler vatan savunmasında mı şehit olmuş olacak? ne bileyim zamanında kore'de falan şehit verirken bizi ittifaklarına alsınlar da sovyet rusya bize dalmasın diye şehit vermiştik. onlar bile vatan savunması idi. suriye'de vatanın tam olarak nesini koruyor tsk?

    * şam'ı ele geçirdikten sonra oranın tamamen düşman olmuş (belligerent bir işgalci olduğumuzu düşünürsek) halk sayesinde bizim vietnam savaşımız haline gelmeyeceğini siz mi garanti ediyorsunuz? sovyetler afganistanı, amerika ırak'ı aldı. almakta sıkıntı yok. sonrasında ne olacak mesela? beş yıl orada kaldıktan sonra artık kaç bin şehitle, kaç bin "neden" sorusuyla dönmeyi bekliyorsunuz?

    * tsk vatan savunması veren kurum mudur suriye iç savaşının en zayıf aktörünün (öso) savaşını onlar için kazanmak için mezhep savaşına falan girip şehitler vermeyi göze almış bir tür heyula mıdır?

    * asker olarak idlib şam arası 325km'lik bir mesafeyi ortamda iç savaş dönerken, ülkenin güneyi komple esad'a biat etmiş bir haldeyken, tartus'ta konuşlu rus s400'leri 15m üstü her irtifayı her an tararken hava desteğinden aşağı yukarı mahrum olarak sizin liderliğinizde mi gideceğiz?

    * rusya'nın 1500 kişilik personelinin 2016 senesinde suriye'de geçirdiği bir günde 4.4 milyon dolar kadar masrafı olduğunu düşünürsek şam'a top tüfek gidecek ve orada bir müddet kalacak personelin mevcudunun bunun 60-70 katı olacağından haberdar mısınız? o operasyonun ilerleme safhasında can kaybı şehitler ve size ileride neden diye soracak binlerce çocuk hariç günlük 264 milyon doları (dolar 6 lira falanken) ekonomi bu haldeyken kimin vergisiyle kaç ay boyunca ödemeyi planlıyorsunuz? size babam neden yok diyen çocuğa da "itibardan tasarruf olmaz" diyecek misiniz?

    * başkalarının çocukları üstünde bu kadar kolay tasarruflara gidebilen insanların kaçının çocuğu bilfiil orada?

    artık herşeyi gördüm daha da şaşırmam dedikçe geliyor. dur bakalım daha neler göreceğim.

  • dogru kullanımı pesketaryen olan, et olarak sadece balık ve diğer deniz ürünleri tüketilen vejetaryen beslenme biçimidir.
    lakto-ovo vejetaryenlikile pesko vejetaryenliğin birleşim kümesi olan bir akımdır.

    bu şekilde beslenmenin ana motivasyonları genelde; sağlık endişeleri nedeniyle vejetaryen olamayanlar için buna en yakın beslenme şekli olması, çevreye verilen zararın azaltılması (bkz: reduced environmental footprint), kişisel sağlık sorunlarıdır.

    bu beslenme biçimi sayesinde;
    - hala protein tüketirken, karada yaşayan hayvanların sürdürülebilirliğini sağlıyorsunuz,
    - kararında arttırılmış balık tüketiminiz sayesinde sağlıklı yağlar, vitamin, omega 3, fosfor gibi önemli mineralleri alıyorsunuz,
    - fazla kırmızı et tüketmenin sonucunda görülen kalp rahatsızlıkları ve kolesterol riskinizi azaltıyorsunuz,
    - omega3 sayesinde şeker hastalığı ve insülin direnci riskinizi azaltıyorsunuz,
    - sebzelerle birlikte balık tüketerek yağ yakımınızı arttırıyorsunuz,
    - eklem sorunları, eklem iltihabı şikayetlerinizi ciddi ölçüde azaltıyorsunuz.

    dikkat edilmesi gereken konu ise fazla civa alımı riski dolayısıyla balık tüketimini kontrollü yaparken meyve ve sebzelere oldukça fazla yer verilmesi gerekliliğidir.

  • kedish boş oturmaktansa görüşemeye gideyim diyerek, ilgilenmediği bir firmayla görüşmeye gitmiştir, fakat gitmeden gerekli araştırmaları yapmıştır. ilk elemeyi geçmiştir, ikinci görüşme yöneticiyle yapılacaktır. yönetici sınav yaparmış gibi sorgulamaya hatta azarlamaya başlar teknik konularda.

    yönetici: neden biz?
    kedish: başka ilan yoktu.
    yönetici: bizim hakkımızda ne biliyorsun?
    kedish: 3 aydır maaş ödemediğinizi, tazminat vermeden toplu işten çıkarmalar yaptığınızı ve durumunuzun oldukça kötüye gittiğini.
    yönetici: e niye geldin o zaman?
    kedish: o kadar kötü mü durumlar diye merak ettim sadece.
    yönetici: !!!