ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
19 ağustos 2014 lice olayları
-
(bkz: sozlukteki teroristler)
direkt liste geliyor beyler.
edit: mujdemi isterim millet, kahpelerin heykeli yikilmis.
edit 2: fotosu da dustu ele: torpagin alti sizin gardas
su ulkede dikilebilen terorist heykelinin yikilisina bizi sevindirenlerin de boynu devrilsin.
yazarların favori arabesk şarkıları
-
"bir daha kolay kolay cesaret edemem" diyerek listesini yaptığım ve paylaşmak istediğim şarkılardır.
emrah - unutabilsem
söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
90'lı yıllarda çocuk olmanın bir getirisi olarak bu şarkıların birçoğu kulağımıza çalınmış ve hatta ilk duyduğumuzda afallamamıza sebep olmuştur. arabesk kültürüne ne kadar uzak olursak olalım bir kısmıyla adını koyamadığımız bağlar dahi oluşmuştur. mesela listemin başında yer alan unutabilsem şarkısı, lise 1'deki canım sıra arkadaşım seven'in* hatırasıdır. çünkü babamı kaybetmiş olmam sebebiyle bir radyo kanalını aramış ve ismimi vererek bir şarkı isteğinde bulunmuştu. hangi şarkıyı isteyeceğini ise bilmiyordum ve çalarken çok duygulanmıştım.
metin şentürk - sitem
söz: sezen aksu / beste: onno tunç
"bu yangın benle ölünceye dek yaşasın varsın, dünyanın en son günü sen beni arayacaksın." kısmıyla hafızama kazınmış olan şarkıdır. bu şarkıyı sadece bu dizeleri için sevdiğimi bile söyleyebilirim, çünkü çaresizliğini kabullenişi öyle güçlüdür ki sevdasında yalnız bile olsa sevgisine sarılmıştır. metin şentürk ise yorumuyla bunu bambaşka bir yere taşımıştır.
hakan taşıyan - doktor
söz: şakir askan / beste: murat şenpınar
hakan taşıyan'ın derbeder ve iflah olmaz bir âşık olduğunu düşündürmüştür her zaman. çünkü şarkının sözleri kendisine ait olmasa da sanki kendi yazmışçasına hissederek söylemiştir. bu türde dinlediğim şarkılar arasında, sanırım ki arabeskin tanımına en çok uyan eserlerden biridir. tek düze ve basitçe yazılmış gibi duran sözlerinde adeta kora düşüp tutuşmuş bir kalbin ağırlığı vardır.
ibrahim erkal - unutmayacağım | insafsız
söz ve beste: ibrahim erkal
hafızamda en çok yer etmiş olan ibrahim erkal şarkılarıdır. ne zaman denk gelsem rahmetli ibrahim erkal'ın çok duygulu bir insan olduğunu düşünmüşümdür. ayrıca unutmayacağım'ın introsu da en güzel arabesk introları arasına girebilecek kadar iyidir. ''unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar'' sözü ise parçaya dair en çok hatırlanan kısım olabilir.
insafsız'daki ''kapıldım bir kere seyrine sevdanın, nefes bile almadım'' cümlesini ise her zaman çok yaralayıcı bulmuşumdur. zaten her şeyiyle çok depresif bir şarkıdır.
emrah - belalım benim
söz: şükrü kekevi / beste: emrah ipek
bu şarkı da tıpkı unutabilsem gibi şükrü kekevi tarafından yazılıp emrah tarafından bestelenmiş. bu şarkı adını koyamadığım değişik bir keder duygusu uyandırıyor içimde, yine insanı üzmek için yapılmış arabesk parçalarından biri.
selami şahin - ben sevdalı sen belalı
söz ve beste: selami şahin
bu listedeki en güzel şarkı olabilir fakat ne var ki tamamen arabesk midir ondan emin olamadım. selami şahin'in yorumu olsun, söz ve bestesindeki 'tutkulu âşık hissi' olsun gerçekten çok kıymetlidir.
cengiz kurtoğlu - seviyorum
söz ve beste: sezgin büyük
bu şarkının ''duyanlara duymayanlara'' ile başlayan kısmını, metin şentürk'ün doymadım doyamadım şarkısının nakaratına o kadar benzetmişimdir ki, ikisinin de aynı şarkı olduğunu sanıyordum. arabeskçiler daha iyi bilir ama 'arabesk budur' denilebilecek eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. zaten "seviyorum" kelimesinin arabesk hali ancak böyle olabilirdi.
orhan gencebay - dil yarası
söz ve beste: orhan gencebay
beste olarak oldukça güzel bir armoniye sahip olan bu nostaljik şarkının kulaklarıma yer etmiş olmasının en büyük sebebi sanırım annemdir, çünkü annem kendisini pek severdi.
neşe karaböcek - yağmur ağlıyor
söz: neşe karaböcek / beste: mustafa kaya
ve anısı annemden gelen bir başka şarkı. neşe karaböcek'i çok seven annem sayesinde bu şarkıyı ben de sevmiştim. ama o kadar kederli ki neşe hanımın yumuşacık sesi bile bu kederi hafifletmeye yetmiyor, her ''kıymetini bilemedim'' diyişi insanın kalbini acıtıyor.
ferdi tayfur - sen de mi leyla
söz ve beste: ferdi tayfur
çöldeki bahtsız bir bedevi gibi hissettiren bu şarkının arabesk kelimesinin hakkını fazlasıyla verdiğini düşünüyorum. bir de ismindeki leyla'dan ve de mecnun'un ferdi tayfur hayranlığından ötürü bana leyla ile mecnun dizisinin eski zamanlarını hatırlattığını söyleyebilirim. zaten o kadar da aşina olmadığım bir şarkı olmasına rağmen listeye eklemiş olmamın sebebi de sanırım bu diziden duyup hatırlamamla ilgili. hatta hazırladığım youtube listesine bu şarkının geçtiği leyla ile mecnun sahnesinden bir klip de ekledim.
işte arabesk müzik diyince benim aklıma gelenler de böyle oldu. araştırırken bulduğum birkaç parça ise zaten bir şekilde bildiğim şarkılardı. oturayım da arabesk müzik dinleyeyim demem (çünkü aralarında iyi yapılmış işler olsa da çekilecek acı değil) ama liste yapmayı çok seven ve melankolik yönü ağır basan bir dinleyici olarak da listesini yapabilecek kadar fikrim vardır. ama bundaki en önemli etken bir 90'lar çocuğu olduğum içindir. yani bu parçaların hafızamda bir yerlerde kayıtlı olması, eski dönemde yapılan şarkıların taşıdığı ruh sebebiyledir (sonrasında arabesk dünyasında ne oldu hiçbir fikrim yoktur mesela) ve o dönemlerin bıraktığı iz de zaten başlı başına bir sebeptir. bu yüzden de arabesk falan fark etmez dedim ve başlığa denk gelmişken -ve hazır içimden de gelmişken- özenli bir şekilde yazıp paylaşmak istedim. her ne kadar teması kederli bir yazı olduysa da umarım sıkılmadan okuduğunuz keyifli bir entry olmuştur.
iyi dinlemeler ve sevgiler...
travmatik nağmeler seçkisi
ve youtube listesi
vatandaşını ücretli yol ile dolandırmak
-
üst edit:aşağıda çıkmadan yola bakmadınız mı şeklinde kendince zekice açıklamalar girenlere bir sorum olacak?
vatandaş, bir yere giderken acaba kazıklanır mıyım şeklinde düşünecek kıvama geldiyse bir problem yok mudur? yol arkadaşım. yol bu. senin, benim yolum. kamunun malı. kamu sensin. ücretli yol olması problem değil, problem vatandaşın tabelalarda iki yolu aynı anda görüp, istediğini tercih etme hakkının elinden alınması.
orijinal entry:
dün gece saatlerinde istanbul'dan adana istikametine gitmek üzere çıktığım yolda, daha önce bildiğim ancak tecrübe etmediğim dolandırmadır.
ankara- niğde yolu hayırlı olsun tabelasını asan sn ulaştırma bakanı, tabelalarda bile isteye normal güzergahtan adana yazısını çıkaran, ücretli yola adana'nın tek yolu imiş gibi adana yazdıran sebebi bana bir açıklasın. bir vatandaş olarak talebimdir.
girdiğimiz yolda bunu farkettikten sonra tek mola yerinde bir amcanın bu yola giren herkes yanlışlıkla giriyor zaten, emirler sapağından çıkın, en azııdan az ödersiniz demesiyle 144 tl'lik kazığı 32,5 tl ile atlattım. ve sonrasında şereflikoçhisar merkez tabelasında, pozantı kavşak tabelasında aynı üç kağıtçılık yapılmıştır. bu sefer yemedim.
herkesi bu hususta dikkatli olmaları için bilgilendirmek istedim.
not: bana ergen esprileri ile gelmeyin, kalbinizi kırarım.
edit : cimer, bimer ve emg'ye şikayet etmiş bir arkadaş. et kardeş. hakaret yok, kişilere atıf yok. devlet dediğin ise benim, sensin. devlet bir aygıt. başlıkta da entry'de de suç içeriği yok. keyfin bilir.
teşekkür editi: destek mesajlarına yetişmem olanaksız. teşekkürler ekşi ahalisi.
internetten alışverişe ek vergi gelmesi iddiası
-
zamana ayak uyduramayan eski kafalı insanların "madem bu işlere kafamız basmıyor, o zaman kafası basanların işine çomak sokalım" demesidir.
tipik ortadoğulu kafası işte.
dünyanın en ince kitapları
-
kentimizin bar ve disko rehberi (yozgat belediyesi kultur mudurlugu
yayini)
baba kız diyalogları
-
-3yasindaki kizim
+ben
-baba nereye gidiyosuuun?
+ise gidiyorum kizim
-nedeeeen?
+para kazanmam lazim kizim, paramiz olmazsa sana cikolata alamam ki.
-(kosup kumbarasiyla donerek) ben sana para veriyim bununla al, ise gitme?
+.....
hayata dair iç burkan detaylar
-
ortaokuldayken artiz resim öğretmeni o gün çizilecek resmin konusunu şöyle belirler.
"herkes kendi eline bir şekil verecek ve elini resmedecek!"
rialto eline garip bir şekil verir ve çizmeye başlar. biraz zaman geçer gözü bünyamin'e takılır. bünyamin resim çizmeden öylece oturmaktadır. bünyamin çok güzel futbol oynamaktadır. rialto, bazı eksikleri olmasa bünyamin kesin büyük bir takımda oynar diye düşünür. bazı eksikleri olmasa...
derken artiz resim öğretmeni bünyamin'e yaklaşır. bağırmaya başlar:
- ben sana ne diyorum, sen ne yapıyorsun. sabahtan beri öylece oturuyorsun.
- ama...
- ama ne? böyle oturarak bu dersten geçeceğini mi sanıyorsun?
- ama öğret...
- kes! hadi çizmeye başla... der ve...
bünyamin sol kolunu yavaşça sıranın altından çıkarır. küçükken ekin dererken kopan elinin yerinde takma bir el vardır. bünyamin çizmeye başlar... resim öğretmeni ilk defa mat olmuştur.
sonra resim öğretmeni oradan defolur. rialto yavaşça bünyamin'in yanına sokulur. öğle arasında karşı sınıfla yapılacak maçın taktikleri verilir. rialto sol elinin garip şeklini bünyamin'e de sunar. ikisi beraber resim çizerler. öğle arasında rakip takım perişan edilir.
resim öğretmeni.. ola ki bu yazıyı okuyorsan elime şimdi de garip bir şekil veriyorum. evet terbiyesizim ben!
mandariinid
-
az önce izlediğim ve ciğerimi delip geçen film. bu kadar az kadroyla, gürültüye patırtıya girmeden, dingince ama hiç sıkmadan ancak bu kadar güzel bir film çekilebilir ve savaşın anlamsızlığı, insan olmanın tek birleştirici yanımız olduğu bu kadar iyi anlatabilirdi. ve ivo, sen ne güzel bir insansın.
hakan bebeğe yardım edelim
-
bitti.
347.000 tamamdır.
bundan sonrasında top hakanda.
herkesin ruhu huzurla dolsun:)
rus salatası
-
anya von bremzenin sovyet mutfak sanatı adlı kitabında anlattığına göre, rus salatası veya rusya'da kullanılan adı ile olivye salatası adını 1860 larda moskovanın en şık lokantası l'hermitageın fransız şefi lucien olivierden almış. yemek ilk başta etrafı orman tavuğu, dil ve kerevit le çevrilmiş ve üzerine özel bir sos dökülmüş patates ve kornişon kulelerinden oluşan daha çok göze hitap eden bir yemekmiş. rus müşterilerinin tabaktaki herşeyi karıştırıp bulamaç haline getirdiğini görünce çok sinirlenen lucien, bu yemeği salataya dönüştürerek servise başlamış. salatamız ekim 1917devrimi ile tarihin tozlu sayfalarına gömülmüşken, 1930 lu yıllarda lucien olivier'nin eski çırağı yoldaş ivanov, stalin dönemi moskva otelinde tarifi sovyet formunda yeniden canlandırıyor. orman tavuğunun yerini normal tavuk, pembe kerevitin yerini havuç, başrole de konserve bezelye ve patatesi koyup bol mayonezle harmanlıyor.
getir ofisinde çalışan beyaz yakalı kızın videosu
-
nitelikli hiçbir bilgi içermeyen, bomboş bir video.