hesabın var mı? giriş yap

  • senesini hatırlamıyorum da deniz ülke arıboğan hanımefendiydi benim yanıma oturan.

    "bismillahirrahmanirrahim" deyince ben duymuş olacak ki;

    - uçak korkusu mu?

    diye sormuştu. diyemedim sizin güzelliğiniz için verilen bir ünlemdi aslında diye.

    ___________________________________________________________________________

    bir diğerinde yıldız tilbe.

    "ben bilmem koltuk numarası falan şu arkadaşın yanına oturcam ben" deyip en arkada tek başıma oturduğum koltuğa geldi. altında renkli bir şalvar vardı, kurdu bağdaşını oturdu ve anlattırdı bana, dinledi 45 dakika boyunca. kahve söyledi bana türk kahvesi. vakit olsa falıma da bakarmış...

    uçaktan inerken koluma girdi, kolumda yürüdü ardından. bir araca bindi ve "nereye gidiyorsun bırakalım" dedi. arkadaş geleceği için reddettim.

    uzun lafın kısası, gönlü güzeldi yıldız'ın da. kendisine hayran olmamak elde değil.

  • başlık içerisinde arattım, bazı şeyler buldum; fakat "x" bilinmeyeninin serüvenine ilişkin birtakım eklemeler yapmak gerekirse, hikaye şöyle:

    arapça'daki "şey" kelimesi tekildir. kelimenin çoğul hali "eşya"dır. bizim kullandığımız eşya kelimesi de aslında arapça "şeyler" demektir. benzer şekilde "hak" kelimesi tekil, "hukuk" kelimesi "haklar" anlamında çoğuldur.

    charles dickens'ın iki şehrin hikayesi isimli romanından sonra, yeni roman olarak amin maalouf'un semerkant'ına başladım. gerçekten harika bir kitap. amin maalouf'un başlığında bir suser'ın ifade ettiği gibi, semerkant'ı okumaya başladıktan sonra, maalouf'un tüm eserlerini sırasıyla okuyası geliyor insanın. yaptığım araştırmalar kadarıyla da her bir kitabı ayrı bir güzel.

    matematikteki bilinmeyen "x"in hikayesinin semerkant romanı ile bağlantısı da şöyle. ömer hayyam'a vaktiyle "sen çok deha birisin, neden rubailerle vakit harcıyorsun, sana tüm bu bilgileri veren hocalar kitap yazmadan öldü, sen bunları yazsana" diyorlar. ömer hayyam da "ilim kitapları, birbirlerini çürüte çürüte ilerler ve sonra gülüç duruma düşerim. fakat şiire, rubaiye yüzyıllar boyunca hiçbir şey olmaz, kimse bir şey diyemez" der.

    fakat hayyam kısa süre sonra bilinmeyen denklemler üzerine kitap yazar. 11. yüzyılda olduğumuzu unutmayalım. ömer hayyam'ın nizamülmülk ve hasan sabbah vb. gibi dönemin ağır toplarıyla da engin bilgisi sebebiyle bağlantıları olduğu bilinen bir durum.

    ömer hayyam yazdığı kitapta, bilinmeyen denklemdeki "bilinmeyen"e arapça "şey" sözcüğünü veriyor. daha sonra kitap ispanyolların eline geçince onlar da bunu "xay"e dönüştürüyorlar. daha sonrasında da "ay" atılarak ortada sadece "x" kalıyor. sonrasında da bildiğimiz "x" tüm matematikte bilinmeyen olarak kullanılıyor. (bkz: hayat ne tuhaf vapurlar falan)(bkz: insan gerçekten hayret ediyor)

    romanda maalouf'un yazılarıyla olay aynen şöyle okuyucuya aktarılıyor:

    --- spoiler ---

    aslında ömer uzlaşmayı ve minnettarlığını göstermeyi bilecek, deyim yerindeyse şarabına su katacaktı. sonraki aylarda üçüncü dereceden denklemleri ele alan çok ciddi bir eser yazmaya girişti. bu cebir eserinde hayyam, bilinmeyen sayıyı göstermek için arapçadaki şey terimini kullanmış; ispanyolların ilmi eserlerine xay olarak geçen bu kelime zamanla kısaltılıp sadece ilk harfine indirgenmiş, sonra da x tüm dünyada bilinmeyen sayının simgesi haline gelmişti.

    --- spoiler ---

    amin maalouf, semerkant, yky, 89. baskı, sf 43.

    *

    (bkz: beyaz zambaklar ülkesinde/@dragonlady)

    (bkz: insanın düşünmekten canı yanar mı/@dragonlady)

  • akp ve mhp oylarıyla daha fazla halk ekmek büfesi açılmasının engellenmesi üzerine imamoğlu'nun 40 minibüsü mobil büfeye dönüştürerek yaptığı manevradır. aklıma ikinci bahar dizisinde restoranı elinden alınıp ortada kalınca seyyar büfe açan ali haydar geldi. o da kanı bozukların hakkından böyle gelmişti. hey gidi... imamoğlu'nun tiviti: https://twitter.com/…glu/status/1347803801114218503

  • buradan izlenebilecek taşak geçme olayı.

    şu aşağılamayı izleyip üzülmeyen, hala akp'yi savunan biri nasıl türk olabilir, nasıl onurluyum diyebilir kendine?

    edit: adamlar gelen tepkilerden korkup özür dilemek zorunda kalmış. görsel

    yani paramızı bu rezil hale getiren akp'ye tepki göstermiyorlar, gidip bunu gösteren adamları bulup tehdit ediyorlar. gel de kafayı yeme bu beyinsizlerin yaşadığı ülkede. vallahi çıldırmama az kaldı benim. sinirden kendimi öldüreceğim bir gün bu akpliler yüzünden.

  • insan olduğunu iddia eden herkesin kontrol etmesini ve en az bir kuzucuğa hediyesini göndermesini dilediğim güzel etkinlik.
    http://leyladansonra.com/
    ben çukurova üniversitesi'nde bekleyen sündüz fatma'ya, yeni yıl gelmeden ulaştıracağım o hayalindeki
    "uzun saçlı, kuaför setli, büyük bebek"i...
    lütfen siteyi arada bir kontrol edin.
    şu an bekleyen başka bir çocuk yok.
    ama her an olabilir.
    hastanede zaman geçirmek büyüklere ve hasta yakınlarına bile öyle zor geliyor ki...
    çocukların halini düşünmek bile insanı mahvediyor.
    ve o miniklerin istedikleri öyle küçük şeyler ki...
    bu ay sinemaya gitmeyerek,
    %50 indirim palavrasıyla ihtiyaçtan fazla aldığımız makyaj malzemelerini reyonlara geri bırakarak,
    sadece bir öğlen yemeğimizden kısarak alabiliriz.
    lütfen bu siteyi sık kullanılanlarınıza ekleyin.
    mutlu olmak istiyorsanız siz de bir çocuğu mutlu edin...

  • şu anki aklım olsa zencinin dalına biner, motora binmezdim. bir senedir sürünüyorum, iki ameliyat oldum, üçüncüsünü ağustosta olacağım. dizin altından kaval kemiğini ucu üç parça oldu kazada. buna da şükür, yürüyorum tekrar.

  • benim evliliğimde çocuklardır.

    biri sekiz, diğeri altı yaşında iki vahşi erkek besliyoruz. eşim için hiçbir problem yok, çocuklar mükemmel. özellikle büyük çok zeki. fakat benim için boşanmanın eşiği. iki çocuk da o sevimli hallerinden bu noktaya nasıl geldi çözemiyorum. eve girmek istemiyorum artık.

    en son büyük olanı, küçüğe kedi maması yedirirken yakaladım. önlüğünü de taktırmış, itinayla mamaları kaşığa tek tek koyup besliyor. vurmadım. kaç tane yedirdiğini sordum, güldü; ama yine vurmadım. yemeğini aldım diye küçük ağlamaya başladı bu sefer.

    arkadaşlarım özgür eğitim, özgür okul, ekolojik pedagoji muhabbetleriyle başımın etini yedi. iyi dedim, okudum hepsini. güzel tamam da sanmıyorum dedim. büyüğü müfredat dışı, bahsi geçen referanslara dair eğitim veren özel bir okula gönderiyorum. ağaçlar altında ders, doğa gezileri, atölyeler falan. ikinci ayında okula çağırdılar. bir sıkıntısı mı varmış evde? anlatmak ister miyiz? var. kardeşine kedi maması yedirip mobilyaları kırıyor. ağaç falan yaramamış. bahçeye bağlasalar sesimi çıkarmam. çocuk da iki ay çıkarmaz, sever. hoşuna gidiyor böyle acayip şeyler. bi ara eğitim videoları izlerken önüme köpek eğitim videoları çıktı. eline ödül maması koyup burnuna tutuyor köpeğin, o da oturuyor. aldım çikolatayı gittim yanına, burnuna doğrultup otur, dedim. kaçtı gitti.

    keşke şimdi hiç değilse büyük olanı alıp otuz iki yaşında falan geri getirseler eve.

  • kimsenin inkar dahi edemeyeceği efsane olay.

    maliyeti 20 lirayı geçmeyen 2 kişilik masaya bakıyorsun 110 lira fiyat biçmiş adamlar. 110 liralık kahvaltıya bakıyorsun sucuklu yumurta fiyata dahil değil, menemen dahil değil, portakal suyu dahil değil. bir de bunlardan dünyanın en kolay yapılan yemeği olan sucuklu yumurtayı eklersen oluyor toplamda 135 lira. beyaz yakalı dallamalar düdüklenmeye doyamadığı için fiyat sürekli artıyor. ben hayatımda serpme kahvaltı falan yapmadım bu fiyatlara yapmam da zaten ama alt tarafı kahvaltı yani ne kadar pahalı olabilir ki?

    yorumu gidip bildiğimden değil, işletmelerin instagram üzerinde verdikleri fiyat bilgileri doğrultusunda yaptım. ben her gün evde kahvaltımı yapar öyle çıkarım dışarıya.

    evde kahvaltı maliyetim; (toptan fiyatı)
    100 gram peynir - 2.25 lira (1 kg ekici 22 lira)
    1 yumurta 0.5 lira (1 koli keskinoğlu 15 lira)
    1 salatalık 0.25 lira (1 kg cumartesi pazarı 2 lira)
    1 domates 0.50 lira (1 kg cumartesi pazarı 3 lira)
    50 gram zeytin 1 lira (1 kg marmarabirlik 20 lira)
    100 gram tahin pekmez 2 lira (700 gram seyidoğlu 14 lira)
    1 dilim ekmek 0.25 lira (20li uno tava ekmek 5 lira)
    1 sallama çay 0.25 lira (20li doğuş sallama çay 5 lira)

    günde 7 liraya, haftada 49 liraya, ayda 210 liraya hayvan gibi kahvaltı yaparak doyuyorum. serpme kahvaltı enayi mıknatısıdır.

  • cumhurbaşkanı başdanışmanı, gençlik ve spor bakan yardımcısı, vakıfbank yönetim kurulu başkan yardımcısı, eski akp milletvekili hamza yerlikaya’nın sahte lise diploması kullanması olayıdır. mahkeme kararına göre, ortaokul mezunu yerlikaya, sahte lise diploması kullanmış.

    link

    o değil de, sözlükte tapınılan ibrahim kalın gibi yüce (!) insanlar bu ahlaksızlıklara tek bir söz edememiş mi?