ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 ekim 2023 manchester united galatasaray maçı
-
kaan'a çektiği şut için kızmak futbol cehaletidir. tüm takım neredeyse 18 içinde kalmış ve kaptırılacak top kontraya sebep olur. böyle pozisyonlarda atak sonlardırma tercih edilir ve bu yüzden de gol olursa süper gol olsun, olmazsa da dışarı çıksın vurusu tercih edilir. buna altyapı eğitimi deniyor.
saniyelik salaklıklar
-
buzdolabının kapağından tutup bir an için asansör beklediğimi sanmak. o an bi titrese geldi diye açar içine girerdim heralde.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
ahmet çakar'ın vurulduktan birkaç gün sonra yaptığı "...sonra bilincimi kaybetmişim. gözümü hastanede açtım, bir baktım karşımda reha muhtar! kendimi cehennemde sandım" açıklaması.
elde çorap yatakta otururken halıya takılı kalmak
-
erkenden kalkmak zorunda kalmışsınız, güneş daha odanıza gelememiş, sarı ampula muhtaç etmiştir sizi. yatağınızda dogrulup bi müddet yatak sıcaklığından kopamamış halde oturursunuz. tek corabınızı giyersiniz ve ikincisi elinizdeyken birden donarsınız. kurtulamazsınız kolay kolay, gözleriniz dalar ve bakar kalırsınız bir noktaya (halıya ya da ötesine). (bkz: uyku katatonisi)
3 ocak 2023 sgk'nın halka sahte ilaç satması
-
devlet mevlet kalmamis ortada. kurumlar curumus gitmis, meydan at hirsizlarina kalmis.
5 bin yillik devlet geleneginin geldigi son nokta.
ha bir de kilicdar halkini dinlemiyur amk
koçbank
-
bünyesinde çalışanlarına ad.soyad@kocbank.com.tr biçiminde e-mail adresi vermek yerine (adının ilk üç harfi)(soyadının ilk iki harfi)@kocbank.com.tr biçiminde e-mail adresi dağıtan kuruluş.. çalışanların mail adreslerini oldukça merak etmekteyim, zira şu tip mail adresleri görmek oldukça mümkün görünüyor:
tahir tantan --> tahta@kocbank.com.tr
deniz yöntem --> denyo@kocbank.com.tr
salih akgündüz --> salak@kocbank.com.tr
hande zorlu --> hanzo@kocbank.com.tr
ahmet akça --> ahmak@kocbank.com.tr
sigara satışlarındaki müthiş düşüş
-
50 li yaşlarda günde 2 paket sigara tüketen bir abimiz var.10 yıldır tanışırız,bir kere bile sigarayı bırakacağım,bırakmayı düşünüyorum dediğini duymadım.son zamdan sonra 1 haftadır sigara içmiyor.dev araştırmanın sonuçlarına katılıyorum.
eski eşinin silikonlarını patlatan adam
-
(bkz: balondeşen jack)
en iyi film müzikleri
-
dinlemeden duramadığım müziklerdir, sevdiğim filmleri çevirip çevirip izleme gibi bir manyaklığım var ve soundtrack dinleme hastasıyım. mp3'ümde bir liste sırf film müziklerinden oluşuyor, buraya da en sevdiklerimi yazacağım:
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=zfr8f6-jip0)- the king's speech.
neresi güzel bunun demeyin, 45. saniyeden sonra iyice güzelleşiyor. elizabeth'in filmin en başında lionel'ın ofisine gittiği sahnede çalıyor. alexandre desplat yine yapmış yapacağını demek kalıyor bize de.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=d12fm3iygdw) anna karenina(elbette joe wright versiyonu). bu da filmin en başında ve muhtelif yerlerinde çalıyor.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=hgic3fj9iuu)- anna karenina. filmi izleyip o dans sahnesini görüp bu müzik aklına kazınmayanımız var mıdır? hangi birini yazayım, neden anna karenina demeyin bana, bu filme istediğini de fakat dario marianelli'nin soundtrack üstadı olduğunu inkar etmeyeceksin değil mi?
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=83qeshaolg8)- midnight in paris
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=mbg0lce0wuy)- midnight in paris
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=njfgl_dgz54) -midnight in paris. bu film için daha çok şey ekleyebilirim, sapıklık derecesinde takıntılı olduğum filmlerden biri.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=caalyebrkog)-hugo. film bu müzikle açılıyor, daha ilk dakikadan tüyleri diken diken etmiyor mu ama, tek pişmanlığım bu filmi 3d izleyememiş olmam zira james cameron'a göre 3d'nin en iyi kullanıldığı film buymuş.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=htaj3o3jd8i)- harry potter. bu melodiyi duyup çılgın atmayan harry potter fanı yoktur kanımca, filmle özdeşleşebilen ender müziklerden birisidir.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=lezozoxtvsg)- pride and prejudice. evet mr darcy'miz netherfield'den ayrılırken aklımıza aklımıza kazınır bu vurucu melodi, başrolde yine dario marianelli vardır.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=rb2pmh7zym4)- hannah and her sisters. yine woody allen, yine güzel müzikler ben ne yapayım hal böyle olunca?
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=mf711o8jaqa)- the new world. mozart ile terrence malick birleşince müthiş bir sonuç elde etmek kaçınılmaz oluyor tabi.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=a2cuvbas0nk)- the artist
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=r4zsghmvdoa)- the artist. en iyi film müziği oscarını almıştı ludovic bource bu filmle.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=gbk8xpz0xe4)- scent of a woman.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=_xlgwfegzu0)- the tree of life
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=jmnyqkl1lze)- the tree of life
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=i5ehabee1ui)- the tree of life. bu film söz konusu olduğunda kimse benden objektiflik beklemesin, kalbimde yeri hep ayrıdır. terrence malick sadece film değil bir müzik dehasıdır da bana kalırsa, her filminde birbirinden orjinal müzikler görmek kaçınılmazdır.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=rsf21mylnni)- little miss sunshine. filmden akılda kalan en güzel şeylerden biri de bu tema müziğidir elbette.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=rxabla7uq9k)- inception. filmin en sonunda çalar, sen rüya mıydı gerçek miydi diye ufka doğru bakmaya başlarken adamın aklını alır bu melodiyle hans zimmer, nedensizce mutlu olursun bu melodiyi duyunca.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=kn1knvfv_tg)- godfather part 2. vito'mun melodisi, keşke tüm film vito'yu izleseydik diye düşündürtür bu hüzünlü melodi.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=bu1i3y9zdsk)- shine, trambolinde kendinden geçmiş şeklide zıplayan karakteri unutmak ne mümkündür, tam da bu melodiyle kendinden geçmiştir o da.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=rsxfofvceho)- shine. bu kadar huzur verici bir müzik bir film için bulunmaz bir nimettir bana kalırsa.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=uu-kksdkfuc)- jules et jim. catherine'in manyaklıklarını hafifleten müziktir bana kalırsa.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=x8_yzb4llae)- raging bull. bu müzikle açılan filmde sinema seyircisi sinema tarihinin en etkileyici açılış sahnelerinden birisine şahit olur scorsese üstadın bakış açısı sayesinde.
(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=to_xnbm4pfe)- goodfellas. yok artık yine mi scorsese demeden önce tony bennet abinin bülbül sesini bir dinle, ne güzel filmdir bu yarebbim.
not: miras değil alınteri.
edit: ekleme zamanı gelmiş bazı şeylere..
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=xzfmjkr22io)- atonement, dario marianelli
(bkz: https://www.youtube.com/…l769e8759524e1b70&index=16)- coco avant chanel-, alexandre desplat ve dehası
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=ca_cv7sev4y)-interstellar, hans zimmer
(bkz: https://www.youtube.com/…-zllkkmz93bjblm2n&index=10)- the grand budapest hotel, alexandre desplat
(bkz: https://www.youtube.com/…ja_--rckvghp4i98kqaameicdu)-the imitation game, alexandre desplat (kendisi insan olmayan composer'larımızdan olup bir rivayete göre uyumadan çalıştığı söylenir, bu çalışkanlığın başka açıklaması olamaz. zira geçen sene oscarlara 2 ayrı filmle aday olup heykelciği sonunda kucaklamıştır bu yaşayan deha.)
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=mtsvftxrzwa)-birdman, kelimelerin kifateysiz kaldığı eserdir, konuşmak saçmadır üstüne, ağlatabilir insanı güzellikten.
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=v--iqqusnnq)- the life aquatic with steve zissou, david bowie kankam
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=etfcljyo6ve)-mine vaganti, nina zilli
(bkz: https://www.youtube.com/watch?v=31bmf-taqag)- la finestra di fronte, andrea guerra
8 mart 2015 fenerbahçe galatasaray maçı
-
bol gollü bir maç olur.
fenerbahçe ilk yarının başında caner erkin'le gol bulur. ardından galatasaray, penaltıyı gole çevirir burak yılmaz'la. ilk yarı 1-1 berabere sonuçlanır.
ikinci yarıda galatasaray "önde basma" diye tabir ettiğimiz oyun felsefesinden taviz vermez ve 2 gol daha bulur. goller sneijder ve hakan balta'dan gelir. son dakikalarda yüklenen fenerbahçe'nin sow ile atacağı bir golle maç 3-2, galatasaray galibiyetiyle sonuçlanır.
şaka lan şaka, fener duran toptan bir tane takar bize. maç 1-0 biter amk.
özhan canaydın
-
ılık ile serin arası bir bodrum akşamı. "haydi sünger pizza'ya gidelim" diyoruz arkadaşlarla. terasa çıkıyoruz, masamıza geçmek üzereyken köşe masadaki gruba gözümüz takılıyor. "özhan canaydın değil mi o ya" diyorum, "haydi yanına gidelim." arkadaşlarım "ya hu ayıp olur" falan diyor, "yok be" diyorum, "gidip bir merhaba deriz, bir de fotoğraf; o kadar."
yanına geldiğimizi gören özhan canaydın, büyük bir nezaketle ve insanın tüylerini diken diken eden bir beyefendilikle ayağa kalkıyor, "bir saniye çocuklar" diyor ve ekliyor "müsaadenizle ceketimi giyeyim." ben arkadaşlarıma bakıyorum, onlar bana. kaldı mı gerçekten böyle insanlar diye birbirimize boş bakışlarla soruyor ve dumurdan dumura koşuyoruz.
"ee çocuklar nasılsınız, neler yapıyorsunuz?" diyor başkan bize. ve bunu o kadar içten yapıyor ki sanırsınız karşımızda koca galatasaray başkanı değil de kankamız var. "sağolun başkanım" diyoruz; "siz de iyisinizdir inşallah." "sağolun" diyor ve gözü o zaman kız arkadaşım şimdi ise eşim olan canıma takılıyor. "siz nasılsınız küçük hanım" diye soruyor; ya hitaba, klasa bakar mısınız. kız arkadaşıma o kadar içten ve sıcak bakıyor ki gören torununa baktığını sanır.
biraz sohbet ettikten sonra bana dönüp "aman kaçırma bu güzel kızımızı" diyor, "yok efendim kaçırmam" diyorum. efendim hitabını yaparken önce kendime sonra bu saygın bilge adama şaşıyorum. kendime şaşıyorum çünkü o güne değin kullandığım bir hitap şekli değil; özhan bey'e şaşıyorum çünkü bir insanın böylesine bir zarafet içinde olabilmesini aklım almıyor.
"kusura bakmayın çocuklar, yerimiz olmadığı için sizi masaya buyur edemedim, bir içecek ısmarlayamadım" diyor, bunu derken neredeyse kırılacak kibarlıktan. o bunları söylerken biz adeta şoktan şoka giriyoruz. "estağfurullah başkanım, ne önemi var, sizin elinizi sıkıp gideceğiz zaten" diyoruz.
biraz daha sohbet ettikten sonra "aman derslerinizden, işinizden geri kalmayın" nasihatlerini de dinliyoruz başkandan. o an aklıma sürekli benim iyiliğimi isteyen ve her konuda bana yol gösteren babaannem geliyor, istemsizce gözlerim doluyor ılık bir bodrum akşamında.
elini öpüp yerimize geçiyoruz. arkadaşlarla muhabbete dalıyor ve saatlerin nasıl geçtiğinin dahi farkına varamıyoruz. derken bir ses duyuluyor: "haydi iyi geceler çocuklar, iyi eğlenceler." bir anda okulun en disiplinli ama en sevilen hocası sınıflarına dalmış haylaz öğrenciler gibi ayağa fırlıyoruz ve "sağolun başkanım" diyerek teşekkür ediyoruz.
aradan yarım saat daha geçiyor, masanın en büyüğü olarak garsona "hesap lütfen" diyorum. garson masamıza geliyor ve kulağıma fısıldıyor: "hesabınız kapandı efendim, özhan bey halletti." biz bir kez daha şoke oluyoruz, gözlerimiz doluyor adeta. "ne adam be" diyoruz. ama ödediği hesap için değil, bize davranışlarından ötürü elbet.
sonra aradan seneler geçiyor, o güzel adam çok ama çok uzaklara gidiyor ve uğruna gece gündüz çalıştığı stadın açılışında şu an galatasaray'ın başkanlık koltuğunu açıkça işgal eden adnan polat tarafından adı dahi anılmıyor. sonrasında konuşan erdoğan bayraktar adlı basit bir müteahhit tarafından "karşımda naif ve güçsüz duruyordu" denerek sözde küçültülmeye çalışılıyor.
benimse aklımda o rüya gibi gece; şimdi yukarılardan bir yerden bizleri izleyen bu güzel adamı anıyor ve soruyorum: ulan siz kim, sizin adınızın böyle bir adamla aynı cümlede dahi geçebilmesi kim? adnan polat, erdoğan bayraktar kim, özhan canaydın kim?
elimizde takımlar üstü olan bir tek süleyman seba kaldı; bari onu kırmayalım ve iyi bakalım.
adettendir editi: beşiktaş'lıyım.
karşı cinsle tanışma denemesi replikleri
-
(biri tanışma heveslisi, diğeri işbirlikçisi olmak üzere iki kişi konuşmaktadır, hedef konuşmaları duyabilecek şekilde konuşlanmıştır)
1- yok abi o değil diyorum..
2- o ya.. baksana kaş, göz. aynı. kesin eminim o.
1- ya hayır o daha uzun boyluydu sanki
(bu noktada dişi kişi kıllanır, bir iki bakış atar ama pek aldırış etmez)
2- ya her iddiasına varım o. gidip sorucam.
(2 dişinin yanına gider)
2- ya afedersin. sen şu starın güzellik yarışmasında 2. olan kız değil misin?
dişi- (kızarır, utanır, şımarır) hihi..yok hayır, benzettiniz sanırım..(smileyler havada uçuşur)
2- evet, düşündüm de sen daha güzelsin zaten (ve akabinde akşam yemeği)
[başarı yüzdesi : %86.25]
sinestezi
-
si sesi 1'i çağrıştırır, 1 beyazdır, beyaz karedir, kare serttir, sert keskin kokar, tadı da keskindir... gibi.
buradan yola çıkarak kişiler "1'in tadı keskindir, si sert bir sestir" gibi çıkarımlar yapabilirler.
sinesteziden az biraz nasiplenmiş insanlar -ki şahsi kanaatimce birçok insan istatistiki değerlendirmeye alınacak ölçüde olmasa da bir parça yaşar bunu- çağrışım manyağı olurlar. kafaları genellikle çok karışıktır. her şey birbiriyle iç içedir.
kokularla renkler çok tamamlar birbirini. turuncu ağır ve genellikle yoğun baharat kokar mesela. öeh.