hesabın var mı? giriş yap

  • rüyaların görüldüğü ve uykunun alındığı dönem. eğer ki rem uykunuzun ortasında uyanır ve rem uykunuzu tamamlamadan kalkarsanız, uykunuzu alamazsınız. misal alarmla uyanıyorsunuz ve alarm sizin rem uykunuzun nerde başlayıp nerde bittiğini bilmediğinden, rem in ortasında çalıveriyor, siz de uyanıyorsunuz ve hala uykunuz var. bunun sebebi yeterince uyumamanız değil, rem uykusunun yarıda kesilmiş olmasıdır. işte bu sebeple insan sabah uyanacağı saati beyninde şartlamalıdır ki, vücut da kendini ona göre ayarlasın ve kalkmanız gereken saatte rem i tamamlayıp sizi uyandırsın. bilim dünyası bunu her insanın başarabileceğini söylemektedir. ama alarmı da yine de kurmakta fayda vardır, olur da vücut ve beyin sizi uyandırmayı başaramazsa diye...
    uyku döngüsünün son halkası olan ve 1 buçuk - 2 saatte bir tekrar eden rem i 2 kere tamamlamanın uykuyu almak için yeterli olduğunu öne süren bir görüş de yok değildir. bu da 4 saat uykunun yeterli olduğu anlamına gelmektedir. lakin bu bildiğim kadarıyla kesin bir bulgu değildir.

  • naciz kalb-i harabenizin tamirini ve mes'udiyetini umduğumdan, nadide mevcudiyetinizin mes'udiyetini temin arzumdandır ki, donunuz görünüyor efendim.

  • evimizde gürcü bir yatılı yardımcımız var. oğlumla iyi anlaşıyorlar. çünkü çok konuşkan, enerjik ve eğlenceli bir kadın. aynı zamanda oğluma normal bir çocuğa nasıl davranılırsa öyle davranıyor. en çok bu yanını seviyorum.

    tam dört çocuğu var. en küçükler ikiz ve dokuz yaşındalar. en son bir yaşındalarmış anneleri buraya geldiğinde. babaları başka bir kadınla gidince bizimki mecburen buraya gelmiş. çocuklar hiç tanımamışlar yani ne anneyi ne babayı. diğer ikisi daha büyük ve her akşam annelerini arıyor ama ikizler konuşmak istemiyorlar. bazen konusu geçiyor. o anlarda neşeli kadın gidiyor yerine kırgın ve kızgın bir kadın geliyor. maaşının çoğunu onlara gönderiyor, iyi eğitim alsınlar iyi yesinler diye gurbette çalışıyor ama bunu o küçük çocuğun anlayamamasına da çok içerliyor.

    normalde her akşam oğlumu ben uyuturum. günün en güzel anlarını da o zaman yaşarım. az önce önemli bir telefon geldi ve biraz uzun konuşmam gerekti. saate dikkat etmedim. görüşmem bitip odaya gittiğimde oğlumun uyumak için yatağa girdiğini ablamızın da gürcüce bir ninni söylediğini duydum. kapı eşiğinde durup izledim biraz. sözleri anlayamıyordum ama çok dokunaklı söylüyordu. sesi de güzelmiş meğer bilmiyordum.

    yıllar önce şimdi adını unuttuğum bir fransız filmi izlemiştim. sabahın kör karanlığında mülteci genç bir kadın beşikteki bebeğini öpüp evden çıkıyor ve çalıştığı eve geliyordu. orada da kendi çocuğu yaşlarında bir bebek vardı. bir beşiğin başında kendi dilinde ninni söyleyerek uyutuyordu baktığı çocuğu.
    hayatın -en çok da acıklı olan- filmlere ne kadar benzediğini gördüm bu akşam.
    dünyanın neresine gidersen git içindeki özlemin ana dilinde bir şarkıyla giderilmeye çalışıldığını, seni görmek istemeyen kendi çocuklarını düşünürken bir başkasının çocuğunun saçlarını okşayacak kadar güçlü olunabildiğini gördüm. ya da belki mecburi bir kabullenişi.

  • sarampole yuvarlanmis otobüsten yarali kurtulan, annesinin öldügünden henüz haberi olmayan vanli/depremzede cocugun saglik ekiplerine sordugu

    "abla ex ne demek?" sorusu olsa gerek.

  • ..

    sonra birgün, seni son gördüğüm yerde medikal açılmış, bense annesi hemşire olan bir adamla evlenme kararı almıştım. sağlık adına iyi gelişmeler. üzerimde son gördüğün t-shirt çoktan yer bezi oldu, topuklu siyah ayakkabılarımı daha o yaz, karadeniz'de bir dağın tepesinden fırlattım. amcam, iyileşti. sırası gelmemiş olan birkaç kişi öldü. sen, çoğaldın bir biçimde. demografi adına iyi gelişmeler.

    ben bu süre zarfında, elimi sayısız kez bir yerlere vurmuşumdur. yollarda trafik kazaları görmüş, yanından üzülerek geçmişimdir bence. geçenlerde polisi bile aradım, o sırada çok acildi, ama şimdi unuttum sebebini. bebekleri kokladım, onlara çok şey anlattım, ve çocuklarıma. düşen çocukların yaralarına korkmadan bakmaya alıştım. hayat, bir şeyler koyuyor tabağına, istemem diyemiyorsun. yaşıyorsun ne gelirse elinden. bana zimmetli ömür işte, bir yerine bir şey olsa benden sorarlar. yalan değil, biraz yaşlandım. ölürüm biraz, dünya adına iyi gelişmeler, yükü azalır.

    saçlarımı sayısız kez boyattım. yeni elbiseler aldım bir sürü, hiçbirini bir kez bile görmedin. babam odama kocaman bir bambu aldı, onunla çok dertleştim. beni dinleyen odunlar arasında en iyisi oydu, inkar edemem. hiç üzmedi beni, hiç gittiğini bilmem. sanırım, ayakların olmaması bu gibi durumlarda iyidir. hasret adına iyi bir gelişmeler, hasret sabah erken kalkmak gibidir bence, insanın erteledikçe erteleyesi gelir. hayat; 5 dk daha, hasret için -hep- çok erken.

    çok bayramlar oldu bu arada, ellerini öptüm insanların boynuna sarıldım. sarılmak hala gündemdeki öne çıkan eylemimdir. eylem demişken, taksim'e gittim. defalarca konsere indiğim sokaklarında, bağırdım, yürüdüm. inananların gözlerinde, güzel bir dünya gördüm. bence, oraya düşünmeden gidilir. bilet, çok kişiliktir, kişiliklidir. yaşasın bağzı şeyler.

    dua ettim çok defa, hiç pişman değilim. evimden çok uzakta, yollarca yürüyüp bulduğum camilerde. biriyle iki kişilik fotoğrafım oldu inanmazsın, hiç ummazdım kendimden bunu. evinden gidince ben, sokak lambalarının söndüğünü iddia eden bir adamla. gözlerimi kapatınca gördüğüm. karanlığı bilirim. bilirsiniz. bazen yanındayken birinin, karanlıkta kalmamak için gözlerinizi kapatırsınız. anca, öyle aydınlık olur çünkü. aşk adına iyi gelişmeler. bazı sabahlar birinin yanında uyanınca siz, fırınınızdan sıcacık ekmekler çıkar, milyonlarca. mis. tahıl piyasası adına iyi gelişmeler.

    sonra, ben, birgün, unutmuştum her şeyi. hiç hatırlamadım. kendi adıma iyi gelişmeler. bence hayat, bunu herkese yapmak için fırsat kolluyor. bana inanın.

  • kesinlikle katılıyorum. bakan diyor ki kendilerini karantinaya alsınlar, bizim memleketin insanı mı yapacak bunu? isterse 50 bin kişi gelsin, hepsi zorunlu karantinaya alınmalıdır.

    edit: gerekli olan yapılmaya başlanmıştır. sadece umreden gelen vatandaşlarımız için değil yurt dışından gelen tüm insanlar için bu gereklidir. geç kalma ya da rehavete kapılma lüksümüz yok.

    edit2: @kujira nın bilgilendirmesini ekliyorum. sunexpress ve thynin seyahat açıklamaları güncellendi şuanda. yurtdışından gelen tüm yolcular için aksiyon alınıyor gibi görünüyor.
    thy ve sunexpress

    edit3: @cakma bodyci bilgi paylaştı. istanbul da cevizlibağ öğrenci yurdu ve maltepe mimar sinan öğrenci yurdu da karantina için kullanılmaya başlandı.

  • uzmanların yaptığı incelemeler, tutankamon'un mezarından çıkarılan eşyaların neredeyse %80'inin kendisine ait olmadığını, hatta lahtinin bile ikinci el olduğunu ortaya koyuyor. 19 yaşında bacağındaki bir enfeksiyon sonucu öldüğü kanısı ağır basan genç firavunun cesedi öylesine alelade mumyalanmış ki, vücuduna sürülen reçinenin yoğunluğundan ve kullanılması gereken bazı kimyasalların eksikliğinden bedeni gereğinden fazla kararmış. tahnit işleminde organların çıkarılması için açılan kesik bile doğru uygulanmamış. normalde bir firavunun sonsuzluğa uğurlanışındaki neredeyse hiçbir prensibe uyulmamış, mezarına konulan eşyaların çoğu ikinci el ve fazlasıyla aceleye getirilmiş.

    üstelik mumya üzerindeki incelemelerde tutankhamon'un kalbinin yerinde olmadığı tespit edilmiş. oysa bir firavun için ölümsüzlük alemindeki en önemli organ kalp ve bunun yokluğu yapacağı yolculuğa hiç çıkamaması anlamına geliyordu mısır inancında. belli ki tutankamon, onu apar topar gömenlerce sonsuza dek yok edilmek istenmiş. mezarına konulan yiyeceklerden, giyeceklere, ok ve yaylardan, savaş arabalarına kadar pek çok şey yerine getirilmiş görünürken, bunların aslında sadece şekilsel olarak yapıldığı anlaşılıyor. nitekim ona bunu reva görenlerden vezir ay sadece dört sene hüküm sürerken, ardından gelen generali de varisi olmaksızın oldukça kısa bir süre tahtta kalabiliyor. yani bu adamlar da iktidarın saadetini yaşayamıyorlar. ne gariptir ki mezarının sıradanlığı tutankhamon'u günümüze dek taşıyor ve hiçbir firavuna nasip olmayacak bir ün de kazandırıyor ona.

    vezir ay, 70 günde firavunu bir an evvel defnedip tahtına oturabilmek için başkasına ait lahit de dahil olmak üzere çoğu nesneyi değiştirtip firavununmuş gibi yeniden düzenletmiş ve bir firavunun defnedileceği büyüklükte bir mezara değil, gerçekte kendisi ya da üst düzey bir görevli için hazırlanmış bir mekana defnettirmiş tutankamon'u. firavunun ani ölümü belki bunu zorunlu kılmış olabilir. ancak binlerce yıl sonra mısır tarihinden silinmeye çalışılan bu talihsiz firavun, kendisini yok etmek isteyenlere inat gün yüzüne çıktı ve düşmanlarının uğursuzluğunu açığa vurdu.

    mezarı, ingilliz arkeolog howard carter'in inatçı arayışları sonucu neredeyse 3000 yıl sonra, 1922'de keşfedilen tutankamon, mezarının laneti, som altından maskesi ve yüz yıla yakındır kitaplara, filmlere ve dizilere konu olan gizemli hayatıyla en ünlü firavun olmaya devam ediyor.