hesabın var mı? giriş yap

  • istatistik kimi zaman kötü niyetli kişilerin başkalarını kandırma aracı haline gelir.

    sayılarla, yüzdelerle, araştırma veya istatistik adıyla bize gelen bilgiler gardımızı düşürür ve kendimizi inanmak zorunda hissederiz. ama birilerinin bize istatistik ve bilim ambalajıyla sunduğu bilgi ya yalansa? kandırılmamak için yardım alınması gereken merci ise yine istatistik biliminin kendisidir. istatistik okuryazarlığı işte bu noktada devreye giriyor.

    peki, istatistik okuryazarı olmak istiyorsak bize sunulan istatistiksel bilgilerde nelere dikkat etmeliyiz?

    1- araştırmayı veya anketi kim finanse etmiş? "falan marka tıraş bıçağını kullananların % 95'i bu markayı öneriyor" (ingiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele, beckenbauer dahil) veya "filan saç bakım ürününü kullananların saç dökülmesi % 60 azaldı" gibi bir bilgi okuduğunuzda hemen bu anketi/araştırmayı kimin yaptırdığına bakın. genelde bu tür araştırmalar ürün sahibi firma tarafından finanse edilir. araştırmayı yapan kurum ne kadar güvenilir olursa olsun (üniversite, ünlü alman bilmem ne enstitüsü vs. dahil), parayı kimin ödediği önemli. bu, sonuçların tamamen yalan olduğu anlamına gelmez ama bağımsız kuruluşlar tarafından finanse edilen araştırmalar çok daha güvenilirdir.

    2- araştırmaya konu edilen kişiler veya nesneler nasıl seçilmiş? konservatuvarın önünde yapılan müzik türleri beğenileri anketinde çıkan oranlar üniversite genelini yansıtmayacaktır. amaç o üniversitenin öğrencilerinin müzik türü beğenilerini ortaya koymaksa tüm öğrencilerin olduğu listeden rastgele seçilen gruba anket uygulanmalıdır (bkz: random sampling). benzer şekilde, falan marka ve model bir otomobilin en sık gösterdiği arıza türleri ve oranlarını tespit etmek için şehir merkezinde yapılan bir araştırma ülke genelini yansıtmayacaktır. (bkz: sample selection bias)

    3- araştırmaya konu edilen kişiler veya nesnelerin sayısı yeterli mi? yeterli veya yetersiz tespiti yapmak maalesef adam akıllı istatistik bilgisi gerektiriyor ama konunun önemini anlatmak için örnekler vereceğim. falan marka ve model 4 çamaşır makinesinden 2 tanesinin 1 yıl içinde arıza vermesi, takdir edersiniz ki o marka ve modelin % 50'sinde problem olduğunu göstermez. doğruya yakın bir oran vermek için daha fazla makinede arıza oranlarının tespiti gerekir. geri kalan her şey mükemmel olsa da (rastgele örnekleme, güvenilir kurum vs.) 100 kişi ile yapılmış bir seçim anketine güvenir miydiniz veya 20 kişide denenmiş ve herhangi bir yan etkisi tespit edilmemiş bir ilacı kullanmak ister miydiniz? (bkz: örneklem büyüklüğü)

    4- neden sonuç ilişkisi olmadığı halde böyle sunulan araştırma sonuçlarına dikkat. iki şey arasında bağlantı olduğunun saptanması, her zaman bu iki şeyden birinin diğerine yol açtığı anlamına gelmez (bkz: correlation does not imply causation). örneğin pizza tüketimi ile sivilce arasında bir ilişki olup olmadığını araştıran bir bilimsel çalışmanın raporunu okuduğumuzu farz edelim. toplumdan rastgele seçilmiş bir grup insanın pizza tüketim miktarları anketle sorulmuş ve sivilce durumları dermatologlar tarafından belirlenmiş olsun. araştırma sonucuna göre çok pizza yiyenlerde sivilce problemi yüzdesinin daha yüksek olduğu ortaya çıkmış olsun. böyle bir araştırmayı okuyan hemen herkes çok pizza yemenin sivilceye yol açtığını düşünecektir, ama öyle değil. çünkü çok pizza tüketen grubun çoğunluğu gençtir ve bunlarda daha çok sivilce görülür. dolayısıyla buradaki sivilcenin gerçek sebebi aşırı pizza tüketimi değil genç olmaktır. tabii ki bu hayali bir araştırma (belki de gerçekten yapılmıştır ama ben haberdar değilim), fakat gerçekten de çoğu bilim insanına göre pizza dahil yağlı yiyecekler ve fast food sivilceye yol açmıyor. neyse konumuz bu değil. burada olduğu gibi iki şey (pizza ve sivilce) arasında bir ilişki olması (hayali araştırmamıza göre gerçekten bir ilişki var) neden sonuç ilişkisi olduğunu kanıtlamaz. bunun için ayrıca olayın mekanizmasına, diğer araştırmaların sonuçlarına, uzmanların ne dediğine bakılmalıdır (bkz: neden sonuç ilişkisi). bizim örneğimizde sonuca (sivilce), etkisi araştırılan şey (pizza) değil başka bir şey (genç olmak) sebep olmuştur. bu tür hatalardan kaçınmak için her zaman "bulunduğu ileri sürülen sonucun alternatif bir nedeni olabilir mi" sorusunu sormalıyız. istatistiksel ilişkiyi/bağlantıyı başka bir şekilde açıklayabiliyorsanız neden sonuç ilişkisi kurmak zorlaşır.

    5- bilimsel dergiler negatif sonuçlardansa pozitif sonuçları yayınlamaya meyillidir. örneğin bir bitkinin olumlu sağlık etkileri olduğu sonucunu bulmuş bir araştırmanın yayınlanma ihtimali, aynı bitkinin olumlu etkilerini tespit edememiş başka bir araştırmadan daha yüksektir. yani muhtemelen raporunu okuduğunuz veya haberlerde duyduğunuz pozitif sonuçlu araştırmalardan sayıca daha fazla negatif sonuçlu araştırma var fakat bundan haberdar değilsiniz. (bkz: publication bias)

    6- objektif ölçüm yöntemleri yerine subjektif yöntemler mi kullanılmış? iştahı azaltarak zayıflattığını iddia eden bir bitkisel ürün üreticisi, araştırmada yer alan kişilerin ürünü kullanmadan önceki ve kullandıktan sonraki ağırlıklarının ölçüm sonucu yerine neden ürünün iştahlarını azalıp azalmadığına dair anket sonucunu yayınlar?

    7- ortalama değer yerine en iyi değer mi bildirilmiş? falan kepek şampuanıyla % 70'e kadar daha az kepek. peki kepeği ortalama olarak ne kadar azaltıyor? beni asıl ilgilendiren ortalama, çünkü ben kullandığımda elde edeceğim sonuç o değere yakın olacak.

    8- ortalamaya dönüş (bkz: regression to the mean). ölçülen veya araştırılan şeyler hiçbir zaman sabit değildir, zaman içerisinde az veya çok -ama mutlaka- değişim gösterir. araştırma için seçilen ve o an için ekstrem değere sahip olan kişiler veya nesneler zamanla kendi ortalama değerlerine döner. buna ortalamaya dönüş denir. normal olan bu değişimin, etkisi araştırılan şeyden kaynaklandığının iddia edilmesi ile kandırmaca ortaya çıkar. örnekler açıklayıcı olacak. bel ağrılarına karşı "gerçekte tamamen etkisiz olan" bilmem ne bitkisel kürünün test edileceğini var sayalım. bütün biyolojik olaylarda olduğu gibi bel ağrısı da zamanla artıp azalır, yani dalgalanmalar gösterir. böyle bir araştırmada yer almayı kabul edecek kişilerin çoğu şiddetli bel ağrısı dönemlerinde olup çözüm arayan kişiler olacaktır. ortalamaya gerileme nedeniyle bir müddet sonra ağrıların azalması ise hatalı olarak "mucizevi" bitki kürünün işe yaradığı şeklinde yorumlanacaktır. bu sorunun kesin çözümü bir kontrol grubunun oluşturulmasıdır (bkz: kontrollü deney). ama nedense (!) bitkisel ürün üreticileri kontrol grubu ile kıyaslama şeklinde araştırma yapmaktansa öncesi-sonrası kıyaslaması yapıyor. başka bir örnek olarak, bir fabrikanın, imal ettiği üründe hata oranının artması üzerine üretim hattında bir iyileştirmeye gittiğini düşünelim. sanayide hatalı ürün oranları partiden partiye değiştiği gibi haftadan haftaya ve aydan aya da değişir. hatalı ürün oranının fazla olduğu bir dönemde yapılan böyle bir müdahale sonrası gözlenen düzelmenin üretim hattına yapılan müdahalenin kendisinden mi yoksa ortalamaya dönüşten mi kaynaklandığı iyi düşünülmelidir.

    özetle, bir istatistik okuduğunuzda sadece başlığa ve başlıktaki sayılara/oranlara değil içeriğe de bakın.

    şu entry'mden alınmıştır.

  • (bkz: white noise) adı verilen ve genelde bebek uyutmak için kullanılan ses kaydıdır. uzun olmasının sebebi uyurken de açık bırakmalarıdır.

    hayır çocuğum yok.

  • faber castelle gittik de noldu resim öğretmeni olduk, resim öğretmeni olduk da nooldu atanamadık... gidiyorum ben, yağlı boya isteyen varsa buralardayım.

  • benim 15 dakikada temizlediğim balığı adam 2 dakikada temizliyor. adamın mesleği bu olduğu için benden çok daha hızlı yapıyor. bence sorun yok.

    gerçi eve gelince incesi ile uğraşmamıştır diye kalan bir şey var mı diye kontrol ediyorum ama işimi baya kolaylaştırıyor.

    meslekler bunun için var.

  • türk hava yolları'nın yaklaşık 40000 lira parama çökmesi rezaleti.

    olay mauritius isimli ada ülkesine taşınmaya karar vermemizle başladı. ada ülkesine vize almadan turist vizesiyle gelip buraları bir görüp beğenirsek kalacaktık, beğenmezsek dönecektik.

    turist olarak giriş yapacağımız için dönüş biletini de ibraz etmemiz gerekiyordu pasaport memuruna girişte.

    bu yüzden istanbul - port louis gidiş - dönüş bilet aldık 19 nisan 2023 tarihinde. gidişimizi "ekonomi-yarı esnek" seçtik. iptal ve iade söz konusu değil ya da kesintili iade olacak şekilde.

    dönüşümüzü ise iptal edilebilir / tamamı iade edilir şekilde seçtik. (ekonomi - esnek)
    kesintisiz iptal/iade seçeneğimizin olması için kişi başı extra 9000 tl kadar ödeme yaptık.

    bilete ait info mailinin gidiş uçuşu iptal/iade kısmı görsel
    dönüş biletine ait iptal/iade kısmı görsel

    görüldüğü gibi tamamı iade ibaresi mailde yazıyor.

    neyse adaya geldik 15 haziranda. beğendik. burada yaşanır dedik ve kalmaya karar verdik. türk hava yollarını aradım ve biletimi iptal etmek istediğimi söyledim. iptal/iade hakkım olmadığını, iptal etmem durumunda sadece 3000 tl geri alabileceğimi söylediler.

    bileti satın alırken geri dönüşümün kesin olmadığı için tamamı iade edilebilir bilet satın aldığımı ve bunun için extra ücret ödediğimi söyledim. neymiş efendim ücret kurallarına göre gidiş-dönüş uçuşların iptal/iadesi durumunda en kısıtlı ücret kuralına sahip biletin kuralları geçerli oluyormuş. yani gidiş uçuşum iptal/iade edilemez olduğu için dönüş uçuşumda da o bilete ait kurallar geçerli oluyormuş.

    birincisi bu bilgi biletin satın alındığı hiç bir aşamada verilmiyor. bu adımları az önce tekrar yaptım ve ekranı video olarak kaydettim. buradan videoya ulaşabilirsiniz. dilerseniz herhangi bir tarihte ıstanbul - port louis gidiş-dönüş bileti alma adımlarını kendiniz de deneyebilirsiniz. hiç bir aşamada bu bilgi verilmiyor. ücret kuralları gibi minicik gizli bir link bile yok.

    ikincisi madem böyle bir kural var, gidiş uçuşunu iade edilemez seçtiysem dönüşü alırken izin verme yazılımsal olarak ya da bana uyarı göster. de ki bak gidiş uçuşun iade edilemez dönüş uçuşunu iade edilebilir seçme.

    neyse müşteri hizmetleri geri bildirim oluşturun siteden falan dedi yardımcı olmadılar. dönüşe 4 gün var ve geri bildirimin ortalama yanıt süresi 1 hafta. bilet yanacak. yurt dışındayım. sözde ücretsiz olduğu söylenen türk hava yollarını her aradığımda turkcell ayrı bir kitliyor. 10 kere arayıp 1000 lira fatura ödeyerek cevap alabildim geri bildirimime.

    tabi ki olumsuz. okumaya değer bir şey yok. bla bla görsel

    dönüşüme çok az süre kaldığı için çaresizce biletimi açığa almak durumunda kaldım. son 48 saat açığa alamayız falan derler param komple yanar diye korktum.

    açığa alınan bileti de öyle bedava kullanmak yok tabiki. kullanmak istediğimde kişi başı 130 dolar + ücret farkını ödeyecekmişim. ben bileti aldığımdan beri 20.000 lira artmış ücret. malumunuz dolar.

    bu konuda yapabileceğim bir şey varsa tavsiyelerinizi bekliyorum. hukuki yollara başvursam bir sonuç alır mıyım bilmiyorum.

    velhasıl thy böyle bir şirkete dönüşmüş. zaten buraya gelirkende bir ayıp ettiler. yolda perişan olduğum için ses etmemiştim. havalimanına saatler önce giriş yapıp erkenden check-in yaptım acil çıkış yanındaki koltukları alabilmek için. 10 saat uçuş sonuçta. neyse saat geldi kapı açıldı. tam girişte koltuk numaralarınız değişmiş deyip rastgele bir yere atmışlar bizi. normal koltuk numaralarımızın üstünü kalemle karalayıp (görsel
    ) başka koltuk yazıp yolladılar bizi. pilot bir arkadaşım bunun kesinlikle mümkün olmadığını söylüyor.

    yazıklar olsun thy. prestijli bir şirket bilirdik biz de seni. o parayı burada 4 ay ev kiram olarak kullanacaktım. gerçekten büyük bir mağduriyet yarattı.

    edit: ülkeye kaçak girmişim de burada kalacakmışım gibi bir yanlış anlaşılma yaşanmış. ülke zaten vizesiz 60 gün kadar. buna ek olarak ülke diyor ki eğer uzaktan çalışabileceğiniz bir işiniz varsa gelin ben size premium vize vereyim burada istediğiniz kadar kalın. premium vizeyi de burada hemen halledebiliyorsunuz. gelmeden önce uğraşmak istemedim sadece.

  • topla oynamayı çok seven iki dakka toptan ayrı kalamayan tiptir. ulan bi pas verir saniyesinde topun kendine emanet edilmesini ister. sanırsın ki sahanın en iyi oyuncusu.
    bu lavuk kanattan yaldır yaldır koşmaya ve topu kaleden çok uzak noktalara dikmeye bayılır. kısıtlı olan futbol dağarcığında tersee ve saaal en önemli yerleri kaplar. daha az bağırmasını telkin ediyoruz.

    debe editi: canıyla kanıyla defans yapıp topu istediği yere atmasına izin verilmeyen gönül dostlarına selaam olsun.

  • çünkü bir yabancı dili matematik öğrenir gibi öğrenemezsiniz. dil farklı bir tür zeka gerektirir. matematik kafasıyla grameri oturtabilirsiniz ama grameri oturtmak size akıcı bir konuşma veya okuduğunu/duyduğunu çok iyi anlama şansı vermez.

    farkındaysanız toefl/ielts gibi uluslararası standarttaki ingilizce sınavlarında gramer diye bir bölüm yok, yazma/okuma/dinleme/konuşma var. bizdeki sistem gramerle o kadar çok vakit harcıyor ki dilin kültürle olan bağlamını kaçırıyoruz.

    bir dili öğrenmek için o dile maruz kalmak önemli, ingilizceye her ne kadar maruz kalmak kolay olsa da türkiye şartlarında yeterli değil çünkü dışa çok açık bir kültürümüz yok ve sömürge ülkesi de olmadık. ülkede pasaport sahibi olma oranı bile %10 falandı en son baktığımda.

    zaten b1 düzeyine geldikten sonra o dilin konuşulmadığı bir ülkede kursa giderek geliştirmenin çok mümkün olduğuna inanmıyorum ingilizce haricinde, yabancı dilde eğitim veren bir okulda falan okuyorsanız bu şart biraz esniyor.

    ben bunu hem almanca hem de italyanca öğrenirken çok yaşadım. iki dilde de kursa giderek b1 seviyesine geldim ama devam etmeye kalktığımda gösterdiğim çabanın b1’e gelene kadar sağladığım ilerleme hızına yetmediğini gördüm. ha bu demek değil ki o noktadan sonra kurs işe yaramaz, sadece o dilin konuşulmadığı bir ülkede kursa gitmek yetersiz kalıyor demek bu.

    artık ilerleme için o dilin konuşulduğu bir ülkeye giderek kursa orada devam etmek gerekiyor. mesela hiç bilmediğiniz bir dile sıfırdan başlayacaksanız o ülkeye gitmeye gerek yok en az bir 6 ay kursa burada da devam edebilirsiniz. ama öğrenmek için sosyal hayatın içine girmek zorunda kalacağınız bir noktaya geliyor bir süre sonra durum.

    dediğim gibi bunlar ingilizce dışındaki diller için geçerli. ingilizceye maruz kalınan ortamda olma şansınız daha yüksek oluyor bir şekilde. ha liseye kadar olan eğitime bakarak diyebileceğim ise dil eğitiminde kafayı gramerle bozmuş olmamız, halbuki dil demek kültür demektir. mesela her kelimenin türkçesi yok, artık o dilde ilgili ülkenin kültürü nasıl şekillenmişse size onu algılama şansı verir. biz o kısmı sürekli kaçırdık gibi geliyor bana. adam gibi dil eğitimini üniversiteye kadar alamadığımı düşünüyorum ben.

  • ayrıntılı anlatılmadığı için inanması güç rezalet.

    benim bildiğim rezalet sayfanın yarısını kaplamalı, insan okurken yorulmalı ama yine de okumalı. 3 cümle yazmış rezalet demiş aq yemezler.

  • öncelikle ön yargılardan arınmakla başlar. kimse anasının karnından sicim teorisini veya m teorisini bilerek doğmadı.

    artık bilgiye kolayca ulaşabildiğimiz bir çağda yaşıyoruz. evren hakkında merak ettiğimiz çoğu şeyin türkçe kaynağı var artık. fakat bilgiyi de doğru yerden edinmek önemli. ve bu yolda okunacak kitaplar, izlenecek belgeseller kilit noktadadır.

    işte hayata, evrene ve fiziğe dair bilgi edinmek isteyen kişiye yol göstereceğini umduğum kaynaklar:

    kitaplar;

    evrenin zarafeti - brian greene
    evrenin dokusu - brian greene
    saklı gerçeklik - brian greene
    --bu kitapların bu sırada okunması önemli. evrenin zarafetiyle temel atılmalı daha sonra diğer kitaplara geçilmeli. brian greene'in anlatış tarzı gerçekten güzel. bol örnekli, açıklayıcı. bilal'e anlatır gibi anlatıyor.

    zamanın kısa tarihi - stephen hawking
    --gerçekten kısa ve kafa karıştırıcı olabiliyor. yazım tarihi de eski olduğu için içindeki bazı bilgiler güncel değil. ilk sırada okunacak bir kitap değil bana kalırsa. fakat fiziğe bir bakış açısı kazandırdığı kesin. ve stephen hawking'in içinde olduğu çalışmaları ilk elden yazılmış haliyle okumak muhteşem.

    kör saatçi - richard dawkins
    --biyolojiyle yani hayatla ilgili bir kitap. her şeyi çok net anlatıyor. evrime dair merakı olan okumalı.

    belgeseller;

    wonders of the universe - brian cox
    wonders of the solar system - brian cox
    wonders of life - brian cox
    --hayatımda izlediğim en harika belgesel serileri. net. yazdığım sırayla izlenirse daha iyi, öyle yapmazsanız canınız sağ olsun. çünkü önce evreni tanıyıp genel resmi görmek, daha sonra güneş sistemine odaklanıp onun harikalarına tanık olmak ve en son hayatın gizemlerini öğrenmek hem anlamayı kolaylaştıracak hem de belgeselden alınan zevki arttıracaktır.
    brian cox'un sunumu harika. bir olguyu anlattıktan sonra izleyiciye düşünecek zaman bırakıyor. görselleri, grafikleri harika. bunca yazdığım şey arasından hiçbirini okumasanız-izlemeseniz bile bu serileri izleyin.

    cosmos a spacetime odyssey - neil degrasse tyson ann druyan
    --carl sagan'ın meşhur cosmos belgeselinin yeniden gözden geçirilmiş ve güncellenmiş hali diyebiliriz. her ne kadar neil degrasse tyson'dan hazzetmesem de belgeselin ufuk açıcı olduğunu inkar edemeyeceğim.

    into the universe with stephen hawking - stephen hawking benedict cumberbatch
    --herhalde mükemmel karışım dedikleri budur. benedict cumberbatch'ın seslendirmesiyle hayat bulan bir stephen hawking belgeseli. 3 bölümden oluşuyor. wonders serisinden sonra izlenmeli.

    what on earth is wrong with gravity - bbc horizon yapımı
    do you know what time it is - bbc horizon yapımı

    umarım bu başlığın altına güzel eklemeler olur ve hepimizin ufku daha da genişler.

    edit: yazdığım tüm belgesellerin türkçe altyazıları vardır.

    debe edit: lütfen gerçekten acil olmayan durumlarda acil servise başvurmayın. aile hekimi diye bişey var çok tatlı. boğaz ağrınıza, karın ağrınıza vs. bakabilir, gerektiğinde üst kuruma sevk edebilir. acil servisler kız bakma yeri değildir.