hesabın var mı? giriş yap

  • zamanında "adım umut değil umutinho olsa bambaşka olur" diyen futbolcu. keşke öyle olsaydı da yabancı sınırına takılsaydın amk.

  • ankara'da bi gece sarhoşken belediyenin önündeki fıskıyeyi kırmıştım yanlışlıkla. sonradan çok tantanası olmuş diye duymuştum.

  • görüldüğü üzre sadece ekşi sözlük entel takımı tarafından değil, ekşi sözlük şakirt takımı tarafından da unutulmamıştır.

    @ben smyrna uyardı, başıma kalmış buralar.

    unutmadık

  • sen doğduğundan beri ben hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin.

    şimdi ben bunu bir anlatayım, ilerde açar açaar okurum.

    seneyi tam hatırlamıyorum ama 2001 falan, babamın işsiz olduğu zamanlar, iş aramak için dışarıya çıkmış cebinde 10 lira parası var, ankarada bütün gün dolaşıp iş aramış. dönerken de işportada satılan kitaplar var, harry potter’in ilk kitabını görüyor, çocuğa ne zamandır kitap alamadım diye düşünüp ne olduğunu falan bilmeden 10 lirasının 7’sini işportacıya veriyor. çok mutlu oluyorum. 10 yaşındayım. durumumuzun da farkındayım ama, yine de çok mutlu oluyorum, çok da mahçup.

    ertesi gün beni gazete almaya gönderiyor, milliyet almam gerekiyor ama kalmamış, eve gazete almadan gidersem üzülür, belki de kızar, o bana okuyacak bir şey almış, ben de ona alayım diyip star gazetesi alıyorum. eve geliyorum. babam gazetede bir iş ilanı görüyor. evimize çok yakın, yürüme mesafesinde. bir gideyim, görüşeyim diye çıkıp gidiyor. yarım saat sonra eve geliyor, beni çağırıyor yanına, işe aldılar beni, yarın başlıyorum, sen doğduğundan beri işsiz kalmama rağmen hiç parasız kalmadım. sen bana hep uğurlu geldin diyip sarılıyor. 10 yaşındayım, çok mutluyum, babam da çok mutlu. 29 yaşındayım, çok mutluyum, babam da hala öyle.

    edit : debeye giren ilk entry’m babamla ilgili oldu. çok mutlu oldum, hepinize teşekkürler (bkz: gülücük).

  • emlak balonuyla alakalıdır. herkesi kredilerle ev sahibi yapma politikasının iflasıyla ilintilidir. evet orta gelirliyi 15-20 yıl borçlandırarak daireleri sattınız. ama o dönem bitti zira orta sınıf gittikçe fakirleşiyor artık. ay sonunu zor getiriyor. her şey çok pahalı çünkü; önceden 100 lira ile yaptığı haftalık market alışverişi 300 lira oldu bugün. arabasına benzin alamıyor. böyle bir ekonomik ortamda insanlara kredi çektirip de ev satamazsınız. reklamlar da patlayan emlak balonunu canlandırmak içindir. tanıdığım birçok reklamcı uzun zamandır sırf daire satışlarından ekmek yiyordu. önce herkes emlakçı oldu. gaziantep'te emlakçı olmayan kimse yok misal. herkes emlakçı. sonra emlakçılık mesleği(!) reklamcılığa dönüştü. ama durum gittikçe ev satışlarını durduran bir noktaya doğru gidiyor zira geçmişten ev sahibi olup kredi borcuna giren epey kişi var, ev satacak insan azaldı bu bir; ikincisi de ev satın alabilecek orta sınıf fakirleşmeye başladı. yanı artık ev satın alabilecek durumda değiller. üretime dayanmayan ekonomi çökmeye mahkumdur. inovasyonu espri yapmak zanneden insanların olduğu bir ortamda salt inşaata dayalı bir ekonomi elbette krize girmeye mahkumdur. cepler şişti, üretim yok, elbette bu zenginlik sürdürülebilir olmayacak. hadi basın reklamları şimdi dönsün dursun ortalıkta deli dana gibi. cogito?

  • hıdrellez mayıs ayının 5. ve 6. günlerini kapsayan bilindiği üzere baharın gelişi simgeleyen bir bahar bayramıdır.

    orta asyadan günümüze gelen bu bahar bayramı, eski çin kaynaklarına baktığımızda karşımıza ilk olarak biz türk kültüründe hunlarda görmekteyiz. tabii ki diğer türk toplumlarında da benzerlikler olacak şekilde aşağıdaki gibi kutlamalar ve ritüeller yapılmaktadır.

    hun imparatorluğunda baktığımızda her yılın 5. ayında(mayıs) büyük toplantı ismiyle görmekteyiz. bu kutlamalarda atalara, göğe, yere, ruhlara ve tanrılara kurbanlar verildiğini söyleyebiliriz. bunun yanı sıra at yarışları ve çeşitli müsabakaların yapılması, şarkıların söylenmesi gibi etkinliklerin de yapıldığı bilinmektedir. tam bir festival havası olduğu söylenebilir.

    yine tabgaçlar zamanında tapınak görevini gören taş-ev de denilen mabetlere gidilerek gök tanrı’ya, ata ruhlarına kurbanlar sunulduğu, bölgeye kayın ağaçları dikildiği görülmektedir. yöresel benzerliklerden, daha doğrusu coğrafi yakınlıklardan dolayı bu şenlik, çinlilerin senenin 5.ayının 5. gününde yaptıkları ejder kayığı şenliklerini andırmaktadır.

    göktürklere baktığımızda ise yılın 5. ayının ikinci yarısında karşımıza çıkan bu kutlamalar, tamir ırmağı kıyısında gök tanrı’ya, göğe, at ve koyun kurban ederek şekillenirdi ayrıca bu ay içerisinde atalar mağarası denilen yer ziyaret edilirdi.

    uygurlar da ise aynı göktürklerdeki gibi yılın 5. ayında topluluk halinde şehirden uzakta olan mabetlere, kılıç, yay ve oklarını kuşanarak atlarına binip gidilirdi.

    eski türk dinine bağlı kalan moğol imparatorluğunda ise bu bahar bayramına örüş sara(sürüleri otlatmaya çıkarma ayı) bayramı denilmekteydi. bunun dışında kazaklarda, kırgızlarda ve başkurtlarda kımız murunduk diye isimlendirilirdi, ayrıca başkurtlarda sadece kadınların katılım gösterdiği karga toy ismiyle de bir kutlama dahi görmekteyiz.

    yine yakut türklerinde ise bu bahar kutlamalarına ısıah adı verilmekteydi ve bu kutlamalar ayı toyon(beyaz yaratıcı ruh) şerefine adanmaktaydı. bu törenlerde şöyle bir ritüel bulunmaktaydı; oluşturulan topluluklar ritüel gereği dans ederek şu şarkıyı söylerlerdi.
    --- spoiler ---

    “hey çocuklar, ağalar! sevinçli günler geldi, eski yıl gitti, yeni yıl geldi, bütün yeryüzü yemyeşil oldu... çocuklar doğuyor, inekler, kısraklar yavruluyor”
    --- spoiler ---

    daha sonrasında da kam(din görevlisi) gelir ilk toplanan kımızı tanrıların büyüğüne sunarak şu ilahiyi söylerdi.
    --- spoiler ---

    “ar toyon sana şükürler olsun, bu bahar mevsimini bize sen verdin. buzağılar, taylar, tatlı sütleri bize sen gönderdin. ağaçlarımızı güzel yapraklarla donattın, otlaklarımızı
    güzel yeşil otlarla süsledin. bu kımız dolu ayağı (fincanı) sana sunuyoruz...”
    --- spoiler ---

    ilahinin ardından ateş tanrısına kımız ve yağ dökülürdü.

    dokuzoğuz türklerinde ise bu günlerde su bulunan ağaçlık yerlere giderek buralarda fal bakılıp yılın nasıl geçeceğini öğrenirlerdi. ilhanlılar zamanında da bahar bayramı geleneği görülmekteydi. mayıs ayının ilk haftasında olduğu düşünülen bu bayramda beyaz kısraklar takdis edilir, kımızlar dağıtılırdı ve yine bir şölen havasında geçerdi.

    yine kırım türklerinde ise baharda toprağın ekiminden, işlenmesinden hemen sonra yemekli olarak kutlanan ve aile fertlerinin tamamının katıldığı eretle pedeyesmane adı verilen bir bayrama rastlanmaktadır. baharın gelişindeki bu kutlamaların genel çerçevesi hep benzerlik göstermesine karşın sadece isimlerin değiştiğini görmekteyiz.

    hıdrellez ismine gelecek olursak bu ismi daha çok islamiyet sonrası türk toplumlarında görmekteyiz, yüz yıllardır kutlanılan baharın gelişini hızr ve ilyas kültüyle birleştirerek günümüz şekline evirmişlerdir. günümüze kadar gelen bu gelenekte genel olarak kırlara çıkma , eğlence yapmak, yemek verme, ad verme, ateş yakma, kabir ziyaretinde bulunma, kurban kesme ,dilek tutma ...gibi pek çok şey yapılmaktadır. anadolu'da daha çok yörük ve türkmenlarin bulunduğu yerlerde bu kutlamaları halen görmekteyiz.

  • her duvarını ayrı renge boyamak. bildim bileli bizim ev krem renginde. bi türlü değiştirmeye ikna edemedim bizimkileri.
    ulan bi evim olsun kaç tane duvar varsa o kadar ayrı renk kullanıcam. ayrıca salondaki bir duvar kesinlikle elma şekeri kırmızısı olacak. bir tane duvarı ise boya kutusunun dibinde kalan boyaları duvara seperek boyayacam. hem fütürist hem sürrealist olacak o duvar. elimi boyaya daldırıp avup içimı duvara basarak imzamı da atacam.

    yeter lan krem de krem. bok gibi renk işte

    edit: çatı katına da jakuzi koymazsam adam değilim

  • insanlar kendisinden nefret ediyorsa, dönüp kendisine baksın.

    fatih terim'in kızı diye, yahut babası zengin diye kendisinden nefret ettiğimizi düşünenler var. amk bu "zengin nefreti işte, kıskanıyorlar :(" fikrini ilk ortaya atanı evire çevire dövmek lazım.

    fatih terim'e en yakın örnek, mustafa denizli. neden selin denizli'den nefret etmiyoruz? onu geçelim, sözlükçe en antipatik ünlü yarışması yapılsa ilk üçe girecek hülya avşar'ın kızından niye nefret etmiyoruz? o kadar olayı kavgası bilmemnesi oldu. "yazık çocuğa sefil oluyor" ekseninde yorumlar dışında yorum çok nadir geldi. nil karaibrahimgil neden suavi karaibrahimgil'in kızı, yahut selami karaibrahimgil'in yeğeni değil de, nil karaibrahimgil? yahut neden "serdar erener'in karısı" diye anılmıyor? moda sektöründen örnek verelim, ivana sert dediğin sıradan bir mankenken şimdi modacı oldu. neden yurdal sert'in eski karısı değil de, yurdal sert ivana sert'in eski kocası? buse terim neden seren serengil'in öztürk serengil'in kızı olmaktan sıyrıldığı kadar bile fatih terim'in kızı kimliğinden sıyrılamıyor?

    şüphesiz ki, buldumcuk, görgüsüz ve ne oldum delisi olmasaydı, kendi çapında bi başarı elde edip bunu başarabilirdi. henüz çok geç değil belki bunu aşar. ama hiç zannetmiyorum. zira bikaç sene sonra kendisini fatih terim'in kızı yerine x'in karısı şeklinde tanımadıkça, bundan kurtulacak gibi değil. birilerinin bir şeyi olmadan bir şey olabilecek bir insan olsa, emin olun olurdu.

  • konser verdiğinde resmi tatil olan tek rock grubu. show must go onnnn!!!