hesabın var mı? giriş yap

  • kendi elinle hazırladığı sözlük yazarı modelinin hışmına uğramış. yapma etme diyerek sözlüğü terk eden yüzlerce iyi yazarın arkasından el sallayıp, ''işimdeyim gücümdeyim'' modunda takılmıştı. nazmiye demirel'in söylediği gibi ''hayata tersinden bakan herkesin buluştuğu yer değil artık ekşi sözlük''. hayata tersinden az bir şey bakana dava açıldığı, ''sen sus lan denişik'' diye saldırıldığı yer.

    az bir şey uzun yazı okudu mu kafası karışan, türkiye'de ortalama hakim düşüncenin ötesinde bir şey duymak, okumak, dinlemek istemeyen insanların çoğunluk olduğu bir yer burası. onun içindir ki, kendi kurduğu platformda, 'her şey benim bilgim dahilinde' dediği sözlükte değil, bambaşka yerlerde otisabisinin yazılarının linkini paylaşıp bir anlamda o'nun savunmasını yapıyor.

    aslında o da ''denişik'' ve onun da susturulması lazım. şimdilik acun gibi kısa yoldan köşe dönmede rol modeli olduğu için idare ediliyor. yarın ne olur bilinmez.

  • bence şekerli kireç taşına benzeyen mevlana şekeridir. amaçsız gereksiz tatsız. çocukken konya'dan gelenler illa getirirdi bundan yarım kilo kadar falan. kaya tuzu sanıyordum ben onu.

  • pazarda bir şeyler satan ilk kadınmış gibi davranılarak yazılmış kıytırık bir hikaye. kızın tam yanında soğan satan teyze var aynı hikayeyi ona neden yazmadınız? cihangirli olmadığı için o teyzeyi kadından saymıyor musunuz ?

  • ben yaptım.

    yazarken utanıyorum, o yüzden hemen yazıp yollamalıyım.

    2 telefonum var, biri akıllı-diğeri gerizeka. şarja şarz diyen insanlardaki fütursuzluğa hep özenmişimdir. bu entry'de ben de şarz diyeceğim hep.
    neyse, gerizekanın şarzı bitti, her zaman olduğu gibi 3'lü prize taktım.
    o telefonu fazla kullanmadığım için eksikliğini hissetmediğimden şarzda bıraktım.
    ertesi gün baktım telefon şarz olmamış, "allallaaa yine batarya cortladı zaar" dedim, açtım baktım batarya bildiğin şişmiş.
    daha önce de olmuştu, gidip çakma bi batarya alıp idare etmiştim falan.
    "neyse yeni batarya aliyim bari" dedim, ertesi gün gittim ucuz bi batarya aldım. (20 tl)
    geldim telefona taktım, aynı 3lü prizde takılı bıraktım telefonu.
    ertesi gün baktım, yine şarz olmamış. "haydaaa, şarz aleti de mi bozuldu nedir?" dedim, ertesi gün gittim ucuzundan bi şarz aleti aldım. (10 tl)
    geldim, bu sefer yeni bataryalı ve yeni şarz aletli telefonu yine 3lü prizde bıraktım.
    ertesi gün baktım, yine şarz olmamış amk!
    "lan nooluyo amk, anlaşılan bunu miyadı dolmuş" dedim, ucuz cep telefonlarını araştırmaya başladım.
    hani bööle anneanneye alınan, dedeye verilen türden, açmaya-konuşmaya-mesaj atmaya yarayacak cinsten bi şey arıyorum.
    gittim nokia'nın enn uyduruk telefonunu aldım. (200 tl)
    0,5'inci nesil...mesaj silmek için 5 menü dolanıyosun, renkli mesaj diye piksel piksel gül ya da kalp şablonları var, öyle bi telefon.
    elime bi alıyorum, 3 gram gibime geliyor, hafif, minicik, sevimli bi şey.
    yeni telefona, sim kartı yerleştirdim, eski telefonun -hâlihazırda 3'lü prize günlerdir takılı olan -yeni- şarz aletine (buna bi son vermeliyim, bi gün evi yakıcam biliyorum) taktım.
    bi baktım, şarz etmiyo!?!?
    "lan nooluyo buna?" demeye kalmadı, çatıda kalan rahibe helikopter gönderen tanrı, bana da en sonunda "gidin şu gerizekalıya biraz zeka kırıntısı bahşedin" dercesine akli meleklerimi ve melekelerimi bana geri gönderdi.
    günlerdir, telefonu şarz etmek için takıp durduğum, uğruna telefonun bataryasını ve şarz aletini ve hatta telefonun kendisini değiştirdiğim 3'lü prizin kablosunu takip ettim, takip ettim, takip ettim...ve evet!

    prize takılı değildi.

  • beyaztv ve ülketv’yi azaltması gereken bir yazarın gördüğü hezeyanları bize anlatması durumu. kanka istersen bulutlara da bak, nimbus bulutları da haarptan etkilenip pütür pütür olmuş o gün diyorlar. şinşek gibi bişi olmuş hatta maraşta. allahım millet deliye hasret biz akıllıya.

    edit: arkadaşa aktrol dediğimi düşündüğü için biraz sitem etmiş. sol görüşlü kişilerde de büyük resimciler var. (bkz: cemre demirel)

    edit2: arkadaşlar lütfen! simpson falan demeyin bana. 25 küsür yıldır yayınlanan dizi, zorlarsak benim doğum tarihimi bilebiler.

    edit3: ne cemre sevdalıları varmış ya!

    edit4: tamam arkadaşlar cemre’nin karl hakkındaki yazılarını okudum. alın size yeni düşman veriyorum has solcu (bkz: sezgin tanrukulu). cemre demirel hakkındaki görüşlerim değişmedi.

    edit5: bu entry’i de debeye sokmamak. neyse!!!

  • "sözlükte format var mı yok mu lan" şeklinde histeri krizine girmiş yazar sorusu. garip garip başlıklar, eskiden olsa direk uçurulmaya sebep olacak entryler falan. anlamıyorum ben. hayır ben mağaradayken bir şey oldu da ben mi kaçırdım. neyse.

  • cevabı ilber hocada. türkler yalnız kalmayı öğrenememiş bir millettir ne yazık ki. insan en dolu anları yalnızken yaşar. asosyallik değil bu, istediğimiz zaman gidebileceğimiz arkadaşlarımız var. ama güzel olan yalnız başına yaşamayı öğrenebilmektir. konser,tiyatro,sinema,alışveriş,yemek. arkadaşla yapılmaz demiyorum ama yalnızda yapılabilir.

  • bu saçın sahibi saçını yıkayıp bir hafta boyunca temiz görünümlü saçla gezen insanlara acayip imrenir. imreniyorum. evet. ulan ben dün gece saçımı yıkadım öteki 1 hafta önce yıkamış ama hangisi temiz görüküyo tabi ki soldaki. kuaföre gidince ve fön çektirince adam baktı olmuyo ne diyo sana 'saçına bişey mi sürüyosun' evet. bok sürüyorum geceden. ulan ne sürcem. oy anam. ailedeki herkesin saçı ibrahim erkal, mustafa sarıgül gibiyken benimki neden ince telli neden? bir de bir sinüzitin sahip olabileceği en kötü saç tipini bana vermişsin tanrım. bunu da belirteyim. her gün saç yıkamaktan sinüzit oldum arkadaş.

    özet geçeyim: hem saçım ince telli hem ben sümüklüyüm.

  • çok kötü bir şeydir, yapmamak lazım. ama neden yapıldığını öğrenmek gerekiyor.

    dünya adil değildir. şimdi örnek olarak u2 isimli güzide grubun no line on the horizon albüm örneğini vermek istiyorum. bu albümün amazon'daki satış fiyatı 9,99 $, yani bugünün kuruyla 15 tl iken d&r'daki satış fiyatı ise 24,49 tl.

    ve fakat türkiye'nin 2008 yılı kişi başı milli geliri bugünün kuruyla 8400 küsur dolarken, abd'ninki 46,000 dolardır. şimdi, bu işteki yanlışlığı anlamak için ekonomist olmaya gerek yok, bu bildiğimiz gerizekalılıktır. sadece bir gerizekalı, potansiyel müşterinin satın alma gücü diğerinin yaklaşık altıda biri olan bir başka dükkanda aynı malı daha pahalıya satar. şimdi diyeceksiniz ki ''kardeşim o zaman ferrari de altıda bir fiyatına satılsın''. öyle değil. bu bildiğiniz cd. araba değil. demagoji yapmayın. maliyetin yaratıcılık olduğu ürünlerde sistem farklı çalışabilir.

    bu gerizekalılığın çözümü çok ama çok basit; bir ülke vatandaşının satın alma gücüne göre satış fiyatı belirlemek (tabi ki buna izin verebilecek kar marjı olan mallarda) bu yapılmadığı sürece insanlar, kendi satın alma gücüne göre yaşamaya ve alternatif yollar bulmaya devam edecektir.

    buradaki tek argüman şu olabilir; ''iyi güzel söylüyorsun da padawannabe, no line on the horizon'ı al diye kafana silah mı dayıyorlar? paran yoksa alma, ölür müsün?''

    maalesef bu mümkün değil. internet dediğimiz olguyu sonuna kadar sömürüp, ''u2 yeni albüm çıkardı haberin olsun'' diye 80 yerden haber verip, mail atıp, ''biz magnificient'a klip yaptık, seyretmezsen topsun'' diye bana bono'nun videolu mesajını iletip, facebook'tan, mail'den oradan buradan bana ulaşıp, albümü gözüme sokup, ''aha bak 3 dakkalık şarkının 1 dakkasını bedava dinle, dinle lan çekinme'' dedikten sonra ''amma paran yoksa alma'' diyemezsin. insan böyle çalışan bir varlık değildir. dünyada şu anda tüketici ve tüketilen ürün arasındaki mesafe sıfıra inmiştir. iletişim araçlarının bütün avantajlarını kullanıp, sonra en ufak sorunda ''iletişim araçları suistimal ediliyor bik bik'' diyemezsiniz.

    gelelim ''film indiriyorsunuz, dizi indiriyorsunuz, sinema sektörünü bayılttınız'' teorisine. bakalım öyle mi?

    imdb'deki dünyada en fazla hasılat yapan 10 filme bakalım:

    1. titanic (1997) $1,835,300,000
    2. the lord of the rings: the return of the king (2003) $1,129,219,252
    3. pirates of the caribbean: dead man's chest (2006) $1,060,332,628
    4. the dark knight (2008) $1,001,921,825
    5. harry potter and the sorcerer's stone (2001) $968,657,891
    6. pirates of the caribbean: at world's end (2007) $958,404,152
    7. harry potter and the order of the phoenix (2007) $937,000,866
    8. star wars: episode i - the phantom menace (1999) $922,379,000
    9. the lord of the rings: the two towers (2002) $921,600,000
    10. jurassic park (1993) $919,700,000

    e bu filmlerin 7 tanesi 2000 sonrası, 4 tanesi 2006 sonrası. bu iddiaya göre bu rakamların azalıyor olması gerekmez mi? özellikle bu işin bokunun çıktığı 2005 sonrası? hatta ve hatta neredeyse yeni sayılan the dark knight'ın listede 4. olması nedendir niçindir? bu arada bir parantez de titanik filminin açık ara birinci olmasına açmak istiyorum. nasıl olur lan?

    dünyanın en gereksiz tartışmaları, ölçülemeyen değerler içeren tartışmalardır. tıpkı bunun gibi. bana ''kardeşim internetten film indirenler sinemaya gitmiyor, sinema zarar ediyor'' dersiniz, ben de size derim ki ''arkadaş onlar zaten gitmeyecekti o filme, üstelik x kişisi filmi netten indirip seyredip, y kişisine bu filmi seyret diyor ve y kişisi de bu filmi sinemada seyrediyor, normalde gitmeyecekti bu insan o filme'' derim.

    şunu yapabilirsiniz: ''internet reklamcılığı yazılı basın reklamcılığını öldürüyor'' çünkü rakamlar var. ama bu sinema, dizi, internet bik bik diyemezsiniz, çünkü rakamlar öyle demiyor.

    bütün bunların sonunda şunu diyebilirsiniz: ''yani sen diyorsun ki yakalanma ihtimali çok düşük olursa, insanoğlu dediğimiz kişi, suçu kendi kafasında rasyonalize edebilirse, yapar, çok hayvansın'' tabi ki böyle, böyle olmasa, mahkemeler, avukatlar, hapishaneler, polisler olmazdı?

    peki çözüm ne? çözüm radiohead'den geldi bile, ve aslında bu konuda bütün atıp tutanlara kapak olarak geldi.

    radiohead'ın son albümü internetten bedavaya indirildi. isteyen para ödedi, isteyen ödemedi. ortalamada kişi başına ödenen para 6$ oldu. şimdi yukarıdaki mantığa göre herkesin bedavaya indirmiş olması gerekmiyor muydu? niye bu gerizekalılar bedavaya sahip olabilecekleri bir şey için para ödediler? ortalama bir amerikalı'nın ödediği para da 8,05$. bu da şu demek, bir amerikalı belki de 4$ ödeyen bir türk'ün 2$'ını da ödedi. yani benim yukarıda anlatmak istediğim kişi başı milli gelire göre düzenlenmiş ürün fiyatının bir nevi uygulanması durumu. şu anda u2'nun albümü 9,99$. radiohead'in satılan albüm başına eline geçen para eminim u2'nunkinden fazladır.

    ha ben bu yapılanı savunuyor muyum? hayır. bu yapılanın arkasındaki motivasyonu açıklamaya çalışıyorum. bir de bu yüzden sinema sektörü battı yandı kül oldu, müzik sektörü can çekişiyor bidi bidi denmesini çok komik buluyorum.

    müzikler internetten indirilemiyor olsaydı bile müzik sektörü küçülecekti, çünkü eskisi gibi 3 tane grup yok. artık iletişimin gücü yüzünden müşterinin beklentileri, ilgi odağı vs. çok değişti. stadyum konserlerine bakın, hep eski gruplar, çünkü yeni gruplar stadyum dolduramazlar. eskiden 3 tip müzik vardı, şimdi 300 tip var. eskiden bir grubun diğerlerinin arasından sıyrılması için çok kasması gerekiyordu, şimdi bir klip, youtube, bloglar, parlama ve sönüş devri başladı.

    dünyanın -iyi ya da kötü- değiştiğini kabul etmek gerekiyor. bütün bu tartışmalar recorder'lı teypler çıktığında da yaşanmıştı.

    15 yıl sonra dünya bambaşka olacak. bugün tonla para kazanan binlerce aracı iş kolu ortadan kalkacak. yüzbinlerce ürün direk olarak internet üzerinden tüketiciye sunulacak. aracılar yok olacak.