hesabın var mı? giriş yap

  • fıkra bu ya, temel, alman ve fransız bir adada yamyamların eline
    düşerler.

    elleri kütüklere arkadan bağlanış vaziyette idamlarını beklerken
    yamyamların reisi şöyle der:
    -'hepinizin derisini yüzüp bizim için hayati önem taşıyan kanoların
    yapımında kullanacağız ama adetlerimize göre,son arzunuz her ne
    olursa olsun yerine getirilecektir'

    alman gerçekleştirilmesi imkânsız bir şey isterse ölümden yırtacağını
    düşünür ve buz gibi bira ile yanında kızarmış patates ister.

    reisin talimatıyla patatesler kızartılır, batık bir alman
    denizaltısından edinilen bira da almana ikram edilince alman
    şaşırır,son ziyafetinden sonra herkesin gözü önünde derisi
    yüzülür ve derisinden kano yapar yamyamlar.

    fransız da en az 50 yıllık fransız şarabı istediğini söyler, reis 2
    adamını adanın arkasında 60 yıl önce karaya oturmuş olan fransız ticaret
    gemisine gönderir ve mahzeninden getirtilen şarabı fransız içtikten
    sonra onun da derisini yüzüp kano yaparlar.

    sıra temel'e gelince, yamyamların herşeyi tedarik edebildiğini fark
    eden temel, son arzusu sorulduğunda:
    -'ver bakayım baa bi sigara bi da yak oni' der ve sigaradan iki nefes
    çektirdikten sonra sigarayı kendi vücudunun değişik yerlerine
    bastırıp üzerinde söndürür ve sonra şöyle der:

    -'alun size kano, siçtum kanonuza'

  • arjantin 2. liginde hali hazırda river plate'in önünde lider olan cordoba takımlarından instituto cordoba'nın 9 numarası.
    1993 doğumlu. genç semih şentürk'lük mayasında var. altıpas civarında yakaladı mı affetmiyor. 26 maçta 16 golü var. takımı lige çıkarıp bir de gol krallığında cavenaghi'nin peşinden ayrılmazsa arjantin cumhurbaşkanı gelse tutamaz, arjantin birinci liginde oynamadan serie a ya da la liga'ya gider.

  • hazır türkiye'de turnedeler, haklarında azıcık çiziktireyim istediğim orta doğu'nun metal müzik adına çıkarttığı nadide inci.

    dün ankara'da konserleri vardı ama benim aklımdan tamamen çıkmış. son dakikada gitmeye yeltendim fakat dağın başında oturduğum için arabayla 6.45 kk'ya gitmek zorundaydım ve tabii cumartesi akşamı olduğu için tunus caddesi civarında park yeri bulamayınca hevesim kaçtı, vazgeçtim. neyse, yine gelirler diye teselli ediyorum kendimi. benim de beşinci orphaned land konserim olacaktı, yani şu an için sadece son albümlerinden eserleri canlı dinleyememiş oldum.

    1992'den beri aktif olan ve bunu zor bir coğrafyadan çıkarak başaran ve 2004'te çıkardıkları mabool the story of the three sons of seven ile birlikte hak ettikleri değeri anca görmeye başlayabilen bir grup olarak, orphaned land'ı hep takdir ederim. doksanlı yılların kenarda köşede kalmış en yenilikçi gruplarından birisidir. sahara ve el norra alila gibi iki önemli albüm sunarak metal müzik sınırları içerisinde farklı bir tarzın doğumuna yol açmışlardır. burada ayrı bir parantez açalım, orta doğu ve balkanlar metal müzik yapmak için çok zor bölgelerdir. hem metal müzik üzerindeki genel algının bu bölgelerde negatif olması, hem de üç ilahi dinin de yoğun olarak yaşandığı coğrafyalar olması sebebiyle, metal müzik yapmak isteyen grupların işi zordur. bu sebeple rotting christ, orphaned land ve (tembel olsalar da :p) pentagram gibi örneklerin hala aktif olup, bizlere müzik sunabiliyor olmaları çok büyük işlerdir.

    orphaned land, '90ların başında popüler bir tür olan doom/death metal'i orta doğu'nun yerel müziklerinden alınma etkilerle buluşturarak oriental metal olarak adlandırılan tarzı (hemşehrisi olan salem ile birlikte) ortaya çıkarmıştır. metal müziğe getirilen bu farklı yaklaşım dikkat çekici olmuştur çünkü orta doğu'dan çıkan bir grup sert müziğe buzuki, ud, tef, keman gibi çalgıları ekleyerek değişik bir birleşim sunmuştur. 1994'te yayınlanan sahara, doom metal ve death metal temelli ama orta doğu müzikleriyle yoğun şekilde etkileşime giren bir müzik ortaya koymuştur. grubun ikinci albümü el norra alila, bu tarzın zirvesini gösteren ağır, karanlık ve zengin bir eserdir. bu iki albüm, hem orphaned land müziğinin kimliğini genel hatlarıyla tanımlamış; hem de oriental metal tarzı adına rehber olacak işler olarak öne çıkmıştır.

    el norra alila'nın ardından grup hem iç sıkıntılar hem de israil'de metal müzik yapmanın getirdiği zorluklar sebebiyle uzun süren bir sessizlik dönemine girmiştir. 2001 yılında grup israil dışında ilk konserini istanbul'da vermiştir. 2004 yılında yayınlanan mabool the story of the three sons of seven ile grup muhteşem bir geri dönüş yapmış; albüm genel olarak beğenilmiştir. mabool, grubun doom/death metal temelli kökenlerinden progressive metal tabanlı bir müzikal yapıya geçişinin ilk basamağını oluşturmaktadır. bu geçiş, albümde o kadar başarılı şekilde sunulmuştur ki grup hem eski hayranlarına hitap edebilmiş, hem de yeni hayranlar kazanmıştır. 2010 yılında yayınlanan the never ending way of orwarrior ise mabool ile yaşanan geçiş sürecini tamamlamış ve grup tamamen progressive metal tarzı altında değerlendirilebilecek, fakat oryantal kimliğini ve çeşitliliğini de koruyan bir müzik sunmaya başlamıştır. 2013 yılında yayınlanan all is one, vokalist kobi farhi'nin brutal vokal yapmadığı ve müzikal yapı olarak daha basit ve direkt eserler içeren bir albüm olarak öne çıkmıştır ve kimi hayranları brutal vokalin eksikliği yüzünden tatmin etmemiştir.

    2014 yılında grubun gitaristi ve kurucu üyesi olan yossi sassi sa'aron'un ayrılmasının ardından gelen ilk albüm unsung prophets & dead messiahs ise şahsi fikrime göre all is one'ın taşıdığı "hafifliği" taşımayan, grubun progresif temelli müziğini yer yer eski günlerinden etkilerle ve tabii ki oryantal etkileşimlerle sunan ve bunu güçlü şarkılarla yapan bir albüm olmuş. ki yossi'nin ayrılmasından sonra da böyle güçlü bir albüm ile dönmüş olmaları kendileri açısından da dinleyicileri açısından da önemli bir nokta ve aşılması gereken bir eşikti.

    orphaned land'ın (ve salem'in) yarattığı oriental metal tarzı geldiğimiz noktada melechesh gibi extreme metal gruplarını etkiledi ve myrath, distorted gibi grupların oluşmasını sağladı. müziklerinin zenginliğini, orta doğu'da barışı savunan tavırlarıyla birleştirerek tüm dünyaya mesaj vermeye ve bizlere güzel işler sunmaya devam ediyorlar. iyi ki varlar...

  • insanı biber gazı altında bile güldürür.

    inönü stadı'nın orada barikat kurmak için tırı çalıştırmak isteyen bir grup "düz kontak bilen var mı?" diye ortalıkta dolandı. "hırsız var mı kızmayacağız bak valla gel" diye bağırdılar. kimseyi bulamayınca da "ne düzgün bir kitleymişiz arkadaş helal be" diyip tırdan vazgeçtiler.*

    bu kitle bir harika dostum!

  • ali ece'ye, 20 sene anlatacak malzeme çıkartan takım. bir başlayacak; ah vardy nasıl forvetti, vay be mahrez'in çalımları. aaa bak schmeichel hele, tam babasının oğluydu. arada tottenham'ı da övecek yayılacak koltuğa hevesli hevesli anlatacak, türkiyede bu adamdan daha çok sevinen olmamıştır yemin ediyorum.

  • 50'lik fıçı biranın maliyeti 12,85 liradır. tuborg efes bomonti gibi baz biralarda. carlsberg becks bud gibi bi tık üstünde 13,30 civarıdır. daha firmalarla yaptıkları özel iskontolar, önden cash almalar, promosyon fıçılar hariç.
    bu biraları 25 e satan yerler de var, 45 e satan yerler de var. 19 20 ye satanları hiç söylemiyorum. hepsi elektriği aynı tarifeden kullanır, en kralı garsona diğerinden günlük 20 lira daha fazla verir.
    maliyet, kira vs demeyin kalbinizi kırarım.
    80 liraya ortalama satılan kokteylin en nezih yerde hakkıyla yapılış maliyeti 16-17 lira ki bu maliyete gelecek alkol hacimli kokteyli orduevinde bile içemezsiniz. belki shangri-la falan.

    yeni rakı 35likle, beylerbeyi göbek 35lik rakının toptancıdaki fiyat farkı 9 lira, meyhaneler size bu farkı 50 lirayla 150 lira arasında değişen ölçülerde saplayabilir.

    gıdaya girmiyorum çünkü size ne yedirdiklerini işletmedeki aşçı dışında kimse bilmiyor. ama maliyetleri 4-11 lira arasında değişen mezeleri meyhaneler 20-90 arasında size yapıştırıyor.

    gelip de işletme sahipleri de pandemi cart curt demeyin, işletme sahibi dediğin adamlar garsonun baktığı masalardan gelen bahşişlere bile aylık 1-2 bin ipotek koyan adamlar.

    bu yediğiniz kazık değil, roma mızrağı.

    debe editi: bardaki zille oynamayın, sineklik yapmayın servis elemanlarına bahşiş verin, çalışanlarla polemiğe girmeyin, barmene alkolü fazla olsun demeyin, kaybeden siz olursunuz.

  • "düşünen adam heykeli avrupada üniversite bahçesinde bulunurken, bizde aynı düşünen adam heykeli deliler hastahanesinde bulunmaktadır."